BENİ ASIL HAYAT ALDATTI...
Türk edebiyatının anlatı, şiir, deneme ve öyküleri ile tanınan başarılı kalemi, Cezmi Ersöz, Tekin yayınlarından çıkan son kitabı Beni Asıl Hayat Aldattı adlı eseriyle okurlarını buluşturdu.
CEZMİ ERSÖZ'DEN HAYATA DAİR!
Eserlerinde, gündelik zorunluluklardan, en temel ihtiyaçlardan, insanın vazgeçemediği tutkularından, insan-dünya ilişkisini, duygular ve olaylar karşılaştırması yaparak anlatan yazar, Beni Asıl Hayat Aldattı adlı eserinde kendi iç yolculuğunu sorgulayarak tamamlamış olmanın verdiği bilinci paylaşıyor.
ESER HAKKINDA :
Derinden sevdiğimizi sandığımız insanın aslında bir başkası olduğunu anladığımızda ya paramparça olur ya da parçalarımızı toplar olgunlaşırız?
Artık bir başka yolun yolcusuyuzdur, ama daha yalnız, ama daha sahici?
Artık bizim hiçbir şeyimiz eskisi gibi olamaz. Bütün beklentilerimizi, umutlarımızı, inançlarımızı yüklediğimiz hayat da tıpkı sevdiğimiz insan gibi bir başkasıdır. Bu gerçeği bir gün acı bir şekilde anlarız. Hayat, aslında başka bir yerdir?
Aslında hayatın başka bir yer olduğunu bize en çıplak bir şekilde gösteren şeyin kendimize söylediğimiz yalanlar olduğunu anladığımız andır. Yani, bizi hayattan çok kendi kendimiz aldatmışızdır?
Sahi, bu arada kendimiz diye bir şey var mıdır? Acıtıcı bir sorudur bu; söylemesi zor ama yoktur gerçekten.
Saflık diye konuşanlar, saflığın altından nasıl da kirli sular aktığını bilmezden mi gelirler dersiniz? Tıpkı insanın en çok yalanı kendisinden bahsederken söylediği gibi?
Sahi, insan kendisine karşı ne kadar içten olabilir?
Acaba duygusallık günümüzde bu yüzden mi zayıflık olarak görülüyor? Yoksa o zayıflık denilen şey, aramaktan vazgeçtiğimiz hikâyemiz olmasın sakın?
Aşkı da, imanı da, neşeyi de hep elde etmeye çalışıyoruz. Neredeyse artık her duygunun başında 'yapmak' fiili var. Bu yüzden mi, kendiliğinden gelmesi gereken bir türlü gelmiyor?
Acaba neden aşkın en çok peşinden koşanlar, kendilerinden en çok şikâyet edenler arasından çıkıyor? Ama onlar ıstıraplarını çoktan gömdüler kalplerindeki gizli mezarlıklarına. Şimdi o mezarların üzerinden hayaletlerinin sahte kahkahaları yükseliyor.
Sahi, neden ruhsal çöküşten en çok korkanlar, zaten o çöküntünün içinde çırpınanlar arasından çıkıyor?
Şimdi birini bekliyorlar. Ve o birinin 'Siz artık kayboldunuz' demesini.
Kim bilir, çoğumuz kaybolduğumuzu anlayamayacak kadar kaybolmuşuzdur?
Oysa bunun sorumlusu ne hayat ne de başkalarıdır?
Bir insan kendisini kurtaramıyorsa, kimse onu kurtaramaz?