"VEREM" HALA ARAMIZDA DOLAŞIYOR!....
Halk arasında "ince hastalık" olarak bilinen tüberküloz; bulaşılıcığı nedeniyle hastalar tarafından gizleniyor. Tüberküloz yani verem tedavisi olan ancak tedavi edilmediği zaman ciddi sonuçlara neden olan bir hastalık. Emsey Hospital’dan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ali Metin Görgüner tüberkülozun (verem) sebepleri, belirtileri, bulaşma yolları, hastalıktan korunma yolları ve tedavisi hakkında bilgilerini paylaşıyor.
Verem nedir?
Tüberküloz hastalığının etkeni “mycobacterium tuberculosis” ismi verilen bir basildir ve solunum yoluyla bulaşır. Tüberküloz aileden genetik (ırsi) olarak geçmez. Tedavi edilmezse ölümle sonuçlanabilir. Binlerce yıldır var olduğu bilinen bu mikrop, hasta kişilerin öksürmesi, hapşırması, konuşması sırasında oluşan damlacıklar içinde havaya atılır. Tüberküloz basilinin içinde bulunduğu bu damlacıkların solunması ile sağlıklı bireyler mikrobu alır. Enfekte olan her kişide mutlaka hastalık gelişmez. Alınan basiller kişiyi hastalandırmaksızın vücutta uyur durumda kalır ve vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturur. Hastalık gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem ilk iki yıldır.
Bulaşma açısından en riskli kişiler hastayla uzun süre aynı ortamda bulunan aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarıdır. Kaşık, çatal, bardak gibi yemek gereçleri, giysiler, çarşaflar gibi eşyalarla bulaşma olmaz. Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda, havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Bu nedenle insanların kalabalık olarak yaşadığı, havalanması yetersiz, güneş girmeyen ortamlar bulaşma için en riskli yerlerdir.
Dünyada bütün kıtalarda ve ülkelerde tüberküloz vardır. Dünya nüfusunun üçte birinin tüberküloz mikrobuyla karşılaştığı belirtilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, 2013 yılında 9 milyon yeni tüberküloz hastasının ortaya çıktığını hesaplamıştır. Bunlardan 1,5 milyonu ölmüştür. Yani günümüzde hala her gün 4.100 kişi verem hastalığından ölmeye devam etmektedir. Türkiye’de 12-15 milyon kişinin enfekte olduğu, yani vücutlarında henüz hastalık oluşturmamış, uyur durumda verem mikrobunu taşıdığı tahmin edilmektedir. Bu insanların yaklaşık yüzde onu yaşamlarının bir döneminde verem hastası olacaklardır.
Belirtileri nelerdir?
Tüberküloz hastalarının en sık görülen yakınmaları; 2-3 haftadan uzun süren ve tedaviye cevap vermeyen öksürük, balgam çıkarma, balgamında kan görülmesi, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlık, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısıdır.
Akciğer dışı tüberküloz hastalığı olanlarda hastalığın olduğu organa ait daha farklı belirtiler de olabilir. Örneğin lenf bezi tüberkülozunda hastalığın olduğu lenf bezinin büyümesi, böbrek tüberkülozunda idrarda kan görülmesi, kemik tüberkülozunda ağrı gibi pek çok belirti de görülebilir.
Tanısı nasıl konur?
Tüberküloz tanısı balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile konulur. Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları tüberkülozdan şüphelenmeyi sağlar. Akciğer filmi veya diğer radyolojik incelemelerde tüberküloz hastalığının yaptığı değişiklikler görüldüğünde diğer hastalıklardan ayırt etmek için mikrobiyolojik inceleme yapılmalıdır. Hastadan alınan balgam veya diğer materyaller laboratuvarda incelenir. Tüberküloz basilinin görülmesi ya da ekilen kültürde basil üremesiyle tanı kesinleşir.
Tüberkülin deri testi (TDT) veya PPD, kişinin daha önce tüberküloz basiliyle karşılaşıp karşılaşmadığını gösteren bir testtir. Kişinin PPD’sinin pozitif olması verem hastası olduğu anlamına gelmez, sadece verem mikrobu ile karşılaştığını gösterir. Daha önce mikropla karşılaşan, vücudunda uyur durumda basillerin bulunduğu kişilerin PPD testi pozitiftir.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Tüberküloz tedavisi için günümüzde çok güçlü ilaçlar bulunmaktadır. Tüberküloz mikrobunu kesin olarak öldürmek ve bir daha çoğalarak hastalık yapmasını engellemek için başlangıçta en az 4 ilaç kullanılması gerekmektedir. Yapılan balgam kontrollerinin sonuçlarına göre 2 veya 3 ay sonra ilaç sayısı azaltılacaktır. Tüberküloz mikrobu diğer mikroplara nazaran çok daha yavaş çoğaldığı için ilaçların uzun süre ve düzenli kullanılması önemlidir. Toplam tedavi süresi en az 6 aydır. Hasta ilaçlarını düzenli kullanmazsa mikroplar ilaçlara karşı direnç geliştirir. Dirençli tüberküloz dediğimiz bu hastalık tipinde tedavi çok daha zordur; çok sayıda ilacın 18-24 ay kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle ilaçların sağlık personeli veya sorumlu bir kişi tarafından hastaya içirilmesi en etkili tedavi yöntemidir. Böylece hastaların ilaçlarını aksatmadan düzenli alması sağlanmış olur. Bu yöntem “Doğruda Gözetimli Tedavi” olarak tanımlanır.
Korunma yolları nelerdir?
Tüberküloz hastalığından korunmanın en etkili yolu bulaştırıcı hastalara hızla tanı konulup uygun tedavinin başlanmasıdır. Uygun tedaviye başlandıktan 2-3 gün sonra basil sayısı hızla azalır ve 2-3 haftada bulaştırıcılık büyük oranda ortadan kalkar. Bu nedenle hastalara hızlı tanı koyup tedaviye başlamak toplumu hastalıktan korumanın en etkili, en hızlı, en kolay ve en ucuz yoludur.
Kişisel korunmada yıllardan beri bilinen yöntem BCG aşısıdır. BCG aşısı erişkinde gelişecek hastalığı engellemekten çok tüberkülozun ağır seyreden ve ölümcül olabilen formlarına karşı koruma sağlamaktadır. BCG aşısı, özellikle çocuklarda görülen, kanla yayılan (milier) ve beyin zarını tutan (menenjit) tüberküloz formlarına karşı koruyucudur. Ülkemizde BCG aşısı hayat boyu sadece bir kez uygulanmaktadır. Aşı takviminde doğumdan sonra ikinci ayını bitiren bebeklere yapılmaktadır.
Tüberküloz hastasının aynı evde yaşayanlara verem mikrobunu bulaştırma olasılığı yüksektir. Çünkü aynı havayı en uzun süre paylaşmaktadırlar. Bu nedenle, tüberküloz tanısı kesinleşince, bütün aile bireyleri ve hasta ile aynı havayı paylaşan iş yeri ya da başka ortamdaki kişiler verem savaşı dispanserinde muayene için çağrılırlar. Buna temaslı muayenesi denilir. Temaslı muayenesi, eğer hastanın yakınlarında da hastalık varsa erkenden tanı koymayı sağlar. Ülkemizde hastaların yüzde 8-9’una temaslı muayene ile tanı konulmaktadır. Hasta olmayan ve risk taşıyanlara da koruyucu tedavi verilir. Koruyucu tedavi eğer düzenli kullanılırsa, mikrobu almış kişilerin hastalanmasını yüzde 90’a varan oranda önler. Özellikle çocuklarda koruyucu tedavi çok önemlidir.
Sonuç olarak;
Tüberküloz utanılacak, saklanılacak bir hastalık değildir. Bundan yaklaşık elli yıl önce, ilaç tedavisi yokken genellikle öldüren, ölmeyenleri de ciddi sakat bırakan bir hastalık olduğu için o dönemlerde korkutan ve utanılan bir hastalık olmuştur. Bugün erken tanı ve doğru tedavi ile hastalar tümüyle iyileşir. Buna rağmen toplum hastalık hakkında yeterli bilgilendirilemediğinden ve önyargılarından dolayı hala tüberküloz hastaları damgalanma problemi yaşamaktadır.