ONUR CAYMAZ?DAN GÖKYÜZÜ SİNEMASI
?Çarşıdan geçerken her yerde yalnız olduğunu düşündün. Her yerde. Işıkların gözlerini artık ne kadar ağrıttığını, o kırık gözlüğü yaptırman gerektiğini; dişlerin sapsarı, dişçiye gitmenin şart olduğunu; kendini yenilemeye mecbur olduğunu, tıraş kolonyasına ihtiyaç duyduğunu; nefes alıp verişlerini kontrol etmen, konuşurken boğuluyormuş gibi davranmaman, heyecandan tıkanmaman, soğuk havada ağzından çıkan dumanların arasında kaybolmaman, birine inanman, bir uysallığa sığınman, yanağın okşanışında ellerin kaydığına, dudağın öpüldüğünde daha da güzel olacağına, başkası tarafından okşanmış saçın, aynı bedendeki eller tarafından taranmışı hakir göreceğine? Eşyanın fikrine inanman gerekir. Aşk inanmaktır. Söylemiştim.?
Kitabını aşağıdaki cümlelerle tanımlayan Onur Caymaz, Gökyüzü Sineması’ndaki iki uzun öyküsünde birbirine değen, çarpışan hayatları ve hayattan vazgeçmemek için direnen insanları anlatıyor:
“En hoş güzellik, tasarlanmayan oluyor galiba. Bugüne değin yayımlanan dört öykü kitabımızın son bölümlerinde, hep bilmeden, bilinçsizce bir uzun öykü, novella yer almış...
Novella deyince insanın aklına peri masalları geliyor; Cansever’den mülhem, kar yağınca hep birbirine benzeyen meyhanelerde, kahvelerde uzun uzun oturup konuşma isteği... İletişim Yayınları, halihazırda sürdürdüğümüz işbirliğimiz içerisinde, bu uzun öykülerden, birbirine uğrayıp geçen ikisini tek kitapta yayımladı. Az daha kesmeden, daha kapsamlı yazılsa roman olacak iki aşk, devrim, hayat öyküsü. Birbirinin içinden geçen hikâyeler...
Öykü değil de hikâye demeyi sevdirten iki metin, şimdi yedi sene sonra, ufak tefek zaman yarasına, hasarına dokunarak, yeniden okur karşısına çıkıyor. Bazılarının müşterisi değil, okuru oluyor, bunu unutmadan... Gençliğimi derledim, paylaşıyorum...”
Caymaz’dan tek biletle iki novella...