DENİZ AKKAYA BENİM SUNUCUMDU...
’Magazinde son nokta’ adlı programda birlikte çalıştık.
Yapımcımız ise Abdullah Oğuz’du
Akkaya; İşini seven başarmak için çırpınan?
Merak eden, araştıran, sorandı.
Nasıl bu hale geldi?
Ne oldu?
Neden oldu?
Oysa neler olmuştu..
Her adımı para..
her pozu olaydı..
Markalar 'yüzü' olması için yarışırdı.
İçim acıdı..
Belli ki bir şeyler yapmak istiyordu..
Birilerine görünmeyenlerini göstermek..
Bilinmeyenlerinin bilinmesini sağlamak..
Yoksa durup dururken niye yapsın?
Tükenmiş, bitmiş bir halde olduğu besbelli..
‘Tek başına benden buraya kadar,’der gibi anlaşılmaya çalışıyor adeta ne olur anlayın beni der gibi yalvarıyordu.
Ben böyle anladım da; Ya başkaları?
Okuduklarımdan, gördüklerimden utandım.
Düşmüşe vurmayı,
Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmayı meğerse ne çok seviyormuşuz.
Bunlar, bunlar var ya ; ‘iyi olma enayi olursun’ diyenler..
Bunların kalbi taş, bunların kalp gözü kör olmuş..
Oysa ön yargı yerine ..
Tamir etmeyi, onarmayı, iyileştirmeyi.
Çare olmayı seçsek
El uzatsak..
OLMAZ MI?
bir gün; düşene el veren, acısını paylaşan, yaralarına pansuman olan insanlar göreceğiz..
bugün olmazsa yarın mutlaka...
Kötülere inat iyilik mutlaka ...
Bin kere mazlum olmak, bir kere zalim olmaktan iyidir. demiş Hz. Ali.
Sözüm; insanlığını yitirenlere. kötülüğü büyütenlere...