KANDİLLİ RASATHANESİ’NDEN İSTANBUL’A TSUNAMİ UYARISI
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Türkyie genelinde depreme yönelik alınan tedbirlerin yeterli olmadığını, tsunami için eylem planı yapılması gerektiğini söyledi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) bünyesindeki Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi´nin (BDTIM); “5 Kasım Dünya Tsunami Farkındalık Günü” kapsamında gerçekleştirdiği basın toplantısının açılış konuşmasını yapan Özener, Türkiye´nin özellikle kıyı şeridinde olmak üzere tsunami konusunda harekete geçmesi gerektiğine dikkat çekti.
Özener, şöyle konuştu:
“Tsunami´yi sadece uzak doğuda olacak diye düşünüyoruz fakat 2017 yılında Bodrum´da tsunami afeti gerçekleşti. Deprem gündüz vakti ve biraz daha büyük olsaydı, daha yüksek tsunami oluşturabilecek ve vahim sonuçlara ulaşabilecek can ve mal kaybı yaşanabilirdi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü olarak ulusal ve uluslararası deprem ve deniz seviyesi gözlem ağlarımızı tsunami uyarı bilgisini coğrafyamızdaki abonelerimize paylaşıyoruz.”
Deprem ve tsunami konusunda vatandaşın nasıl uyarılacağı, bir mevcut GSM veya benzeri bir sisteminin mevcut olup olmadığına ilişkin gelen soruyu ise Özener şöyle yanıtladı:
“Tahliye amaçlı kurulmuş bir alarm sistemi yok, kurulması için teşebbüsler var ve konu üzerinde çalışılıyor. Bu konudaki kamusal sorumluluğun AFAD´a ait olduğunu hatırlatmakta fayda bulunmaktadır. AFAD, İstanbul için afet hazırlık planlarında tsunami afetini de artık gündemine almış durumda. Benzer çalışmaların Türkiye´nin tüm sahil şeridi ile ilgili de başlatılması önem taşımaktadır.”
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman ise, toplantı kapsamında gerçekleştirdiği sunumda tsunaminin aslında bulunduğumuz coğrafyaya çok uzak bir kavram olmadığına dikkat çekti ve ekledi:
“Yakın coğrafyamızda tarihte 50´ye yakın son derece yıkıcı tsunami vakaları görülmüştür. Türkiye´nin 8 bin kilometre üzerindeki sahil şeridinin de tarihte tsunami etkisinde kaldığını biliyoruz. Son Bodrum depreminde de `Evet bize de olabiliyormuş´ noktasına vardık. Tsunami deyince akla Endonezya geliyor, Alaska geliyor ama 1959 yılında Sicilya´da deprem ve tsunami felaketi sonrası 120 bin kişi hayatını kaybetti. 1979´da Fransa´nın Nice kentinde tsunamiden 30 kişi yaşamını yitiriyor. Deprem konusunda en hassas ve yetkin ülkelerden biri Japonya, 2011 depreminden sonra yaşanan tsunami sonrası kayıp maalesef 20 bin yaşam ve 350 milyar dolar.”
Tsunami öncesinde simülasyon yaparak telafisi gereken rakamların, daha da önemlisi insan hayatı, ekolojik çevre, tarihi eser ve bütün kayıpların en aza indirgenmesinin detaylı çalışmalarla mümkün olacağını belirten Adaman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tedbir almanın da bir maliyeti var ama tedbir almalıyız. Tedbir almadığımız zaman tsunami vurunca ne gibi maliyetler olacak, bu hesaplamaların yapılması önemli. İzmit depreminden sonra depreme karşı detaylı bir çalışma yapıldı ve yapıların depreme dayanıklı gelmesi konusunda net bir çalışma var ancak Türkiye´de tsunami için mevcut yönetmeliklerde kapsamlı bir çalışma bulunmamakta. Bize olmaz demekle bu konuyu görmezden gelemeyiz, gelmemeliyiz. Tsunami deprem gibi değil, bizlerin önceden fark edebileceği, çoğunlukla 8-10 dakika gibi önemli bir süre kadar zamanımız var. Bu zaman bölgenin tahliyesi için yeterli bir zaman. İlk atılması gereken adım, tsunami tehlikesi altında olan bölgelerde tatbikatla desteklenmiş tahliye planlarını oluşturmak.”
Bu tür senaryo çalışmaları ile maliyetler konusunda fikir sahibi olduktan sonra yapılması gerekenin hangi mekanizmaların devreye sokulacağı konusuna karar vermek olduğunu vurgulayan Adaman, “Türkiye´nin bunları konuşmaya, tartışmaya başlaması çoklu disiplinli bir perspektifle bu çalışmaları yürütmesi, bölge halkının tahliyesini engelleyecek veya zora sokacak ne gibi etkenler yaşanabilir bunu dikkatle hesaplaması gerekiyor” dedi. DHA