ŞÖHRET PEŞİNDE KOŞMAK İSTEYENLER, ÖZLEM?İN HAYATINDAKİ ÇALKANTILARI, İNİŞLERİ, ÇIKIŞLARI MUTLAKA OKUMALI... BEN GÜNAHKARIM!
Özlem Savaş?ın hayatı, gerçek anlamda filmlere konu olabilecek, dramatik hikayelerle dolu... Yıldız veya şöhret olmak için yanıp tutuşan gençlerin okuması gereken, tam bir ibret öyküsü.. ?Ben bir günahkarım çünkü şükretmedim!? Özlem Savaş?ın sözleri bunlar... Hayatının en güzel baharında, şöhreti yakalamış, 36 yaşında, alkol alışkanlığını yenemerek dibe vurmuş, hatta ve hatta pavyonlara kadar düşmüştü genç oyuncu... Yaşadıkları, genç bir yıldızın ibret öyküsüydü... İşte, Özlem Savaş?ın, Şirin Sever ile yaptığı röportajda, tüyleri diken diken eden ibret verici sözleri...
"Alkolle yapabildiğimi zannettiğim bir sürü şeyi alkolsüz yapabilmeyi öğrendim. Şov dünyasında çok zeki olmaya gerek olmadığını çok geç fark ettim!" diyor şimdi...
Hayata yeniden tutunma mücadelesini kazanmak mücadelesi içinde...
"Ben bir günahkarım çünkü şükretmedim! Akıl var, güzellik var, kültür var ama sahip olduklarının kıymetini bilmiyorsun. Sömüreceksin kendini; tüketmek anlamında değil, üretmek anlamında. Benden ne çıkar, ben ne yaparım diye... Ama alkole saplandığında ne varsa tüketiyorsun. Allah'a ihanet etmiş gibi hissediyorum kendimi. "
Otuzaltı yaşında, daha yolun yarısında... Ama koca bir hayatı devirip bitirmiş kadar çok yaşamış. Şöhretin zirvesine de çıkmış, en dibe de vurmuş... Boğaziçi'nden pavyonlara düşüşün bir hikayesi aslında bu; ama silkelenip çıkışın, kurtuluşun, kendine güvenmenin, savaşmanın aynı zamanda...
Onu yıllar önce 'Uçurtmayı Vurmasınlar' filmiyle tanıdık; 'Boğaziçili' oyuncu olarak girdi hayatımıza... Boğaziçi Üniversitesi bilgisayar mühendisliği mezunuydu, Tübitak matematik yarışmasında ikincilik, fizik yarışmasında üçüncülük almıştı. Aynı zamanda şehir tiyatrolarının kadrolu oyuncusuydu. Yarışma programı sundu, dizilerde oynadı, 'Abuzer Kadayıf'ta rol aldı... Sonra o da çarkın içine girdi, şarkıcı olmayı denedi. Hatta 99 yılında iki şarkılık single çıkardı, albümünün tanıtımını da iç çamaşırlarıyla yaptı. Tutunamadı. Tutunamadıkça da alkol bağımlısı oldu. Kendi deyimiyle 'iş basitleştikçe' o da Anadolu gazinolarına, pavyonlarda şarkı söylemeye kadar düştü. İçkinin dozu da her gün biraz daha arttı. En son geçen sene kendi isteğiyle alkol tedavisine başladı ve başardı. Yeni bir başlangıç yaptı. Önce 'Yaşanmış Şehir Hikayeleri', şimdi de atv'nin yeni sezon dizilerinden 'Gözyaşı Çetesi'yle setlere döndü. Herkes gibi ben de merak ettim; Boğaziçi'nde başlayan bir hayat nasıl pavyonda kendine yer bulur? Neler yaşanır, nasıl sürüklenilir oralara? "Hayatıma baktığım zaman ben de kendimi çok tutarlı görmüyorum. Hakikaten soruyorum, neden böyle oldu diye" diye başladı ve ekledi: "Herkesin kafasında olan sorular benim kafamda da var. Sonuçta şuna karar verdim, herhalde kaderim çatlak. İnsanın bazen elinde olmayan birtakım şeyler olabiliyor hayatta..."
BABAMI AZ HATIRLARIM
* Sizin hikayeniz nasıl başlıyor?
İstanbul'da doğdum. Babam Denizlili, annem Eskişehirli. Taksim İlkokulu'nda okudum. Avusturya Kız Lisesi'ni kazandım ama babamın işleri nedeniyle Cenevre'ye gittik. Orada bir sene okudum; İngilizce, Fransızca öğrendim. Sonra geldik, Şişli Terakki'ye geçtim. Annem ev hanımı, babam sıfırdan gelmiş bir ticaret adamı. Sonradan çok para bulmuş bir adam. Bolluk içinde yaşadık, para vardı baba yoktu! Babamı gördüğüm zamanları çok az hatırlıyorum. 3 ablam, bir de üvey abim var annemden. Herhalde kadınlar arası kıskançlıklar, çatışmalar yüzünden kardeşler birbirlerine pek yakınlaştırılmadı. Tek büyüdüm; çok disiplinli, asla okulu kırmayan, 40 derece ateşle bile okula giden, naif bir genç kızdım. Çok çalışırdım , o yüzden asosyaldim. Sonra Boğaziçi bilgisayarı kazandım. Çok idealisttim, bilgisayar mühendisliğini de en yüksek puanlı yer diye seçmiştim.
* Adapte olabildiniz mi?
Üniversiteye girdiğim sene şehir tiyatrolarına da başvurdum. Liseden beri sanatın her dalına meraklıydım. Sinema, resim, her şey.. Akademik bir tarafım vardı; İngiliz kütüphanesine gider, dergi okurdum, tiyatrolara giderdim. Gencay Gürün'ün de bu dikkatini çekti; bana 'Bir Yalan Çemberi' oyununda rol verdi. O kadar başarılı oldum ki, kadrolu yaptılar. Bizim yanımızda Hülya Uçansu oturuyordu. Bir gün bana 'bir kast ajansına gitsene, güzel bir yüzün var' dedi. Yaşar Alptekin çok meşhurdu ve film çekmek için bir bayan arıyordu, beni seçmişler. Çok hoşuma gitti. Tabii üniversite notları düştü, sonra af sınavları filan... (gülüyor)
* Bitirdiniz mi okulu?
Bitirdim, kimse inanmak istemiyor ama diplomam elimde!
* Kendinize bir yol çiziyor muydunuz o dönemler?
Tabii, ben bu işe devam edeceğim diyordum. Çünkü sonradan açıldım, sosyalleştim. Belki de sosyalleşmek için bu yolu seçtim! Yani sanki o tarafta işim bitti benim. Düşünsene, 52 matematik sorusu vardı üniversite sınavında, 51 net yapmışım. Daha ne olsun ki hayatta!
* Hayatınızdaki düşüş ne zaman başladı, hangi noktada yanlış yaptınız?
Şov dünyasında çok zeki olmaya gerek olmadığını çok geç fark ettim! Azıcık geri zekalı olma yeter! Bana hep sordukları soru bu; 'bu kadar zekisin de niye buralardasın?' Eğer bu; zekayla, IQ'yla becerilebilen bir iş olsa, şu anda tek olmam gerekirdi. Halbuki kadınlığını da kullanman gerekiyor.
İNANCIMI YİTİRMİŞTİM
* Kadınlığınızı kullanmadığınız, zekanızla var olmak istediğiniz için mi başaramadığınızı söylüyorsunuz?
Ben başarısız olduğumu düşünmüyorum. Hem bu işin çok içinde olamadım, hem de çok dışında kalamadım; bu camiayı şaşkınlıkla izliyorum.
* Okul bitti, şov dünyasına girdiniz, ne oldu da bocalamaya, teselliyi alkolde aramaya başladınız?
Benim çıktığım dönemde, bilgisayar mühendisi bir kızın bu işe başlaması daha kıymetliyken seneler geçtikçe bu böyle olmamaya başladı. Yani atıyorum, birdenbire bir furya başladı bütün dizileri türkücüler, şarkıcılar çekmeye başladı. Bir anda şaşaladım. Geçenlerde biriktirdiğim haberlerime baktım. Ben de merak ettim; duygularım neymiş, nerede tökezlemeye başlamışım? İnancımı yitirmeye başladığım zaman tökezlemeye başlamışım. Her şeyin para olduğunu, çalışmadan bir şeylerin yapıldığını gördüğüm zaman...
* Şarkıcılığa neden başladınız?
Bunu çok reddediyordum; sonra ben de deneyeyim, milletin bir bildiği var herhalde, biraz da onların dediğini yapayım dedim. Sokma akılla ne kadar gidersin? Keşke yapmasaydım, hazır değildim. 2 sene şan dersi aldım, Türk Sanat Müziği dersleri aldım en önemli isimlerden, yırtındım. Ben hep buralarda yanıldım. Kim takar bunları, ders filan almayı?
* O dönem akıl verecek kimse yok muydu size?
Çalışma diyenler oluyordu, 'sen ne anlarsın' diyordum.
* Maddi anlamda çok zorluk çektiniz mi o dönemde?
Çok çektim, hala da çekiyorum.
Kazık yemiştim, psikolojik olarak da çok güçsüzdüm...
* Ne oldu da alkole sığınmaya başladınız?
Halil Karaduman'a gittim, iyi müzisyendi. Biraz param vardı, iki şarkı yapalım dedim. O kadar güvendim ki; o iki şarkının kötü seçim olabileceğini bir an bile düşünmedim. Beni Şahin Özer'e götürdü. O zaman şahinlerin kurt olduğu bir dönemdi belki de.. Kaseti bir saatte okutup çıkarttılar! Klip için de iç çamaşırı sponsoru buldular. Yani iş basitleşti, Özlem Savaş da basitleşti.
* Hayır diyemediniz mi?
Yine güvendim. Bütün gazetelerde boy boy çıkmadı mı? Çıktı ama ben bunu kaldıramadım.
* Sonra ne oldu?
Sahne teklifleri geldi. Tabii sahneyle beraber alkol başladı bende. Çünkü halimden memnun değildim. Altındağ'da üç dört kez assolist olarak da çıktım ama kendimi orada sevmedim, belki başlangıcım güzel olmadı diye. Hani vardır ya; kazık yediğin bir dönem, eğer güçsüzsen, psikolojik anlamda hassassan...
* Alkol mü başlıyor?
Alkole ne zaman başladın sorusu zor soru. Çünkü bunun nasıl başladığı önemli değil, beni nasıl etkilediği önemli.
* Ne kadar sürdü? 98'den beri...
Alkolün seni rahatlattığını, meselelerle çok kolay baş edebildiğini düşünüyorsun. Oysa ki bunların hiçbiri olmuyor...
Hayattan intikam alıyorum
* Kendinizi kaybettiğiniz oluyor muydu?
Bazen kaybediyordum.
* Ayıldığınızda nasıl oluyordunuz?
Bütün alkolikler birbirine benzer. Aslında söylemek istediğin bir sürü şeyi söylersin; ertesi gün de 'aslında çok ayıp oldu' dersin. Kendinden o noktada nefret etmeye başlarsın ama bunu kabul etmediğin için başkalarından nefret edersin.
* Birilerini mi kırıyordunuz? Birilerini kırıyordun meselesini boşver, kendime çok zarar verdim.
* Nasıl?
Aklın gidiyor, kişiliğin kayboluyor, aynaya baktığın zaman kendini tanıyamaz hale geliyorsun, birden bire yaşlanıyorsun. Bağımlılık derecesini hissettiğin zaman da müthiş korkular başlıyor. Hani vardır ya klasik, 'içki içmeden sahneye çıkamam.' Eskiden asla çıkamayacağımı düşünürdüm.
* Peki nasıl karar verdiniz tedavi olmaya?
Bir iki kez denemiştim ama olmamıştı. Çünkü alkol bağımlısıyım diyerek gitmemiştim. Benim psikolojik sorunlarım var, bunun halledilmesi gerekiyor, biraz dinleneyim diyordum. Fakat geçen sene bunu kabul etmek zorunda kaldım; çünkü kendimi gördüm, o bir uyanıştı.
EVİMİ SATTIM, TÜKENDİM
* Ne gördünüz kendinizde?
Gittikçe yalnız kaldığını hissetmek, hiçbir şeyi beceremiyor olduğunu görmek. En son eve, annemin yanına gitmeye kabul etmedim, bir iki gün parkta yattım, param yoktu, birkaç kapı çaldım 'geleyim mi' diye, olumlu yanıt alamadım. O zaman anladım ki insanlar çok problemli insanları yanlarında istemiyorlar, düzelmek gerekiyordu.
* Ne yapmaya karar verdiniz?
İntikam almaya! Hayattan, yaşadıklarımdan, kendimden, tanıdığım herkesten... Çünkü çok aşağılandım, çok zedelendim. Bir tek şey düşündüm, artık kimse bana alkolik diyemeyecek. La Paix'ye gittim, benim orada psikiyatristim vardı, yakasına yakıştım, 'ya benim aklımı alın, ben bu akılla yaşamak istemiyorum ya da bana aklımı geri verin' diye ağladım. 13 gün yattım...
* Sonra hiç içmek istemediniz mi?
Hiç. Zaten çıkar çıkmaz aldığım kararları yerine getirmeye başladığımda gördüm ki git gide güçleniyorum.
* Nasıl bir tedavi süreciydi bu?
Psikoloğum ve psikiyatristimle her gün birer saat konuştum. Hayata bakış açımı değiştirmemi sağladılar. Bir kere kendimi sevmeye başladım, kendime olan saygım yerine geldi. Mesela bende istikrar hiç yoktu, istikrarlı olmaya başladım. Kural tanımazdım, şimdi kurallara uyarak yaşıyorum. Sana bir şey söyleyeyim mi, beni kurtaran hem doktorlarım hem zekam oldu. Eğer bu kadar çabuk algılayamasaydım, altyapım sağlam olmasaydı hala debelenip duruyordum. O yüzden eğitim hayattaki en önemli şey. Tehlike anında kırılacak camlar vardır ya, o sizin beyninizdir.
* Bir yılda her şey yoluna girdi mi?
Alkolle yapabildiğimi zannettiğim bir sürü şeyi alkolsüz yapabilmeyi öğrendim. O kadar büyük bir mutluluk ki bu. Önce Şenay Düdek'ten 'Yaşanmış Şehir Hikayeleri' dizisi için teklif geldi. O yüzden benim için çok önemlidir Şenay. İlk ekmeğimi verdi; uzun süreler para kazanamamıştım
* Nasıl geçindiniz? Evimi sattım, tükettim kendimi. Ondan sonra Avşar Film'den bu teklif geldi. Müthiş keyifli bir şey. Psikologların bile anlaması çok zor. Bunun verdiği acıları, bunun verdiği tahribatı, ayrıca bunun kazandırdığı güç ve istikrarı kimse bilemez. Kanseri yenmekten hiçbir farkı yok! Vahşi bir çocuk gibi her şeyi yeniden öğreniyorum.
Kaynak:Şirin Sever/Günaydın