’’AHMET FERİT’E MEKTUPLAR’’ YAKIN DÖNEM TÜRKİYE TARİHİNİ AYDINLATIYOR
VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY) "Ahmet Ferit’e Mektuplar" adlı kitabı okurlarıyla buluşturuyor. Türk düşünce tarihinin değerli iki ismi, iki dost, Yusuf Akçura ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk İçişleri Bakanı Ahmet Ferit Tek’in 31 yıllık mektuplaşmaları, 2. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e dönemin politik ve düşünsel iklimine dair ipuçları sunuyor.
VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY) iki siyasetçi ve fikir insanı Yusuf Akçura ve Ahmet Ferit Tek’in 1902-1933 yılları arasındaki mektuplaşmalarını yayımladı. Prof. Dr. İsmail Türkoğlu ve Prof. Dr. Ömür Ceylan tarafından yayıma hazırlanan eser, “Ahmet Ferit’e Mektuplar” adıyla okura sunuldu. Kitap, Yusuf Akçura ve Ahmet Ferit Tek’i daha yakından tanıyabilmek için okurlara bir fırsat sunarken, ikilinin yaşamlarının gölgede kalan kısımlarını gün yüzüne çıkarıyor. Kitapta mektupların orijinal hâllerine de yer veriliyor.
Rusya Türklerinin siyasi mücadeleleri ve Jön Türk hareketi
Hemen hemen her hafta birbirlerine yazan Akçura ve Tek’in mektupları; Rusya Türkleri’nin 1905 İhtilali sonrası giriştikleri siyasi mücadelenin tarihine ayna tutuyor. Bununla beraber Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi çıkmazda izlemesi gereken ve Yusuf Akçura’nın üzerinde durduğu üç siyasi yöntem olan Osmanlılık, İslamcılık ve Türkçülük politikalarının sorgulandığı “Üç Tarz-ı Siyaset” adlı kitabın yazılış serüveni, Jön Türkler’in muhaceretteki mücadeleleri ve birbirleriyle olan ilişkilerine ışık tutuluyor.
Türk siyaset ve kültür hayatında ender rastlanan bir dostluk
Yusuf Akçura’nın torunu Yusuf Akçura’nın izniyle Türk siyaset ve kültür tarihi açısından son derece önemli olan bu mektupların yayımlanmasının mümkün olduğunu paylaşan Prof. Dr. İsmail Türkoğlu ve Prof. Dr. Ömür Ceylan, ikilinin yıllara yayılan dostluğunu şu sözlerle aktarıyor:
“Yusuf Akçura ve Ahmet Ferit Tek, Kuleli Askerî Lisesi’nde başlayan samimiyetlerini, Akçura’nın vefatına dek sürdürmüş iki yakın dosttur. Yusuf Akçura’nın 1903’te Fransa’dan Rusya’ya dönüşüyle yoğunlaşmaya başlayan mektuplaşmalar 1935’e kadar devam etmiştir. Bu 32 yıllık sürenin bir bölümünü (1909-1925) İstanbul ve Ankara’da birlikte geçirmişlerdir. Ahmet Ferit Tek’in 1925’te Hariciye Vekâleti’nde görevlendirilmesiyle mektuplaşmalar yeniden başlamıştır. Mektuplardan anlaşıldığı üzere birbirlerine hemen hemen her hafta mektup yazmışlardır. Birbirlerini bu derece seven, saygı duyan iki dost herhâlde Türk siyaset ve kültür hayatında enderdir.”
Kitaptan
“Sen üç siyasetten yalnız birincisi kabil diyorsun. Ben de bilahare görmüş olacağın gibi yalnız birincisi gayr-i kabildir diyorum. Ne kadar taban tabana zıt efkâr. Lakin birinci kısım makalem sırf tarih idi, ma-vaka’ayı hikaye idi. Tabii bence doğrusu zannolunan bir nokta-i nazardan bakılarak. Lakin asıl kabil-i tatbik olur olan üçüncü makaledir ki onu şimdi artık okumuşsundur ve ancak onu okuduktan sonra öyle [2a] bahsedebileceğiz, şimdilik kesiyorum. Eğer karşılık makale yazarsan elbet hoş olur… Acele ediyorum değil mi? Belki benimkini de derç etmeyecekler. Amma ne beis var; yaşasın Şûrâ-yı Ümmet! […] komaz birlikte derç eder. Ve mesleğimize de muvafık olur.”
Yusuf Akçura
Rusya’nın Simbir vilayetinde fabrikatör bir ailede doğdu (1876). Babasının vefatı ve işlerinin bozulması üzerine küçük yaşlarda annesiyle beraber İstanbul’a taşındılar. Koca Mustafa Paşa Askeri Rüştiyesi, Kuleli Askerî Lisesi ve Harbiye’yi bitirdikten sonra Erkan-ı Harp Sınıfı’na ayrıldı. Burada okurken aralarında Ahmet Ferit’in (Tek) de olduğu bir grup arkadaşıyla birlikte 1897’de Trablusgarp’a sürgün edildi. Bir yıl hapis yattıktan sonra affedildi. Rütbesi iade edildikten sonra bir müddet Trablusgarp Fırkası’nda görev yaptı ve Ahmet Ferit’le birlikte Paris’e kaçtı. Ecole Libre des Sciences Politiques’i 1903’te tamamlayarak Simbir’e döndü. Ahmet Ferit ve diğer arkadaşlarıyla yıllarca kesintisiz sürecek mektuplaşması da bu dönüşle başladı. 1903-1908 yılları arasında Rusya’da yaşadı, Rusya Türklerinin siyasi faaliyetlerine aktif olarak karıştı. Rusya’da bulunduğu sırada “Üç Tarz-ı Siyaset” isimli meşhur makalesini kaleme aldı. Türk siyasi tarihinde bir dönüm noktası olan bu önemli makalesinin arka planını, yakın arkadaşı Ahmet Ferit’e yazdığı mektuplarda paylaştı. Kazan’daki Muhammediye Medresesi’nde tarih ve Osmanlı edebiyatı dersleri verdi. Müslüman İttifakı Partisi’nin merkez komite üyeliğine seçildi. Kazan Muhbiri gazetesini çıkardı. II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine İstanbul’a döndü. Türk Yurdu dergisini çıkarmaya başladı ve Türk Ocağı’nın kuruluşuna katıldı. Darülfünun’da dersler verdi. Balkan Savaşlarına ihtiyat yüzbaşısı olarak katıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar tarafından esir alınan Türk askerlerinin akıbetini araştırmak için 1917’de Rusya’ya gitti ve ayrıntılı bir rapor hazırladı. Millî Mücadele’ye iştirak etti, Cumhuriyet’in kuruluşunda mühim roller oynadı ve sonrasında Atatürk’ün yakın çevresinde yer aldı. Aynı zamanda Kurtuluş Savaşı sırasında ihtiyat yüzbaşısı olarak vazife yaptı. Trablusgarp’ta sürgünde iken onlara kol kanat geren Şevket Paşa’nın kızı Selma Hanım’la evlendi, yakın arkadaşı Ahmet Ferit’le bacanak oldu. Bu evlilikten Tuğrul ve Ülken adında iki çocuğu oldu. Ankara ve İstanbul üniversitelerinde dersler verdi. TBMM’de milletvekili olarak 1935’e kadar bulundu. Türk Tarih Kurumu’nun kurulması ve ilk millî ders kitaplarının neşredilmesinde aktif rol aldı. Yakın dönem Osmanlı ve Avrupa tarihi hakkında çok sayıda eser ve makale kaleme aldı. İstanbul Üniversitesi’ndeki dersinden dönerken Haydarpaşa Garı’nda geçirdiği kalp kriziyle 1935’te vefat etti.