BİNBİR GECE VE ALİYE DİZİLERİNİN YILDIZI,HER TÜRK OYUNCUSU CEZAEVİ?Nİ GÖRMELİ
Peş peşe yaşadığı tatsız olayların ardından inzivaya çekilen Tardu Flordun, uzun süren sessizliğin ardından ?Binbir Gece? ile setlere döndü. Dizide canlandırdığı ?Kerem? karakteri ile kadınların kalbinde taht kuran Flordun, röportaj sırasında söz cezaevi günlerine gelince, ?Her Türk oyuncusu cezaevini görmeli? dedi.
Bugüne kadar hep romantik-komedi tarzındaki dizilerde yer aldınız. Dolayısıyla 'Binbir Gece'de canlandırdığınız Kerem karakteri sizi heyecanlandırmış olmalı?
- Evet, bugüne kadar hep bu tarz dizilerde yer aldım, ama hepsinde de severek oynadım. Bu etiketin üzerime yapıştığı da doğrudur. Yani romantik-komedi denilince akla gelen ilk isim ben olmaya başladım. Oysa bu işin eğitimini almış biri olarak farklı karakterleri de canlandırmak istiyordum. Bu yüzden birkaç teklif arasından farklı olduğu için hiç düşünmeden 'Binbir Gece'yi seçtim.
Peki, dizinin geçen hafta yayınlanan bölümünde, barda eğlenen bazı kadınları göstererek 'Bunlar mal' dediniz. Rol gereği de olsa iki erkeğin bu tarz konuşması çok sevimsizdi...
- Bir kadına 'mal' demek tabii ki çok doğru bir terim değil. Eğer senaryoya göre düşünürsek, bir barda iki yakın arkadaşın dertleşmesi, konuşması var. İki adam, kendi aralarında konuşurken bunu söyleyebilir. Biz, iki erkeğin diyaloğunu çok fazla merak etmeyiz. Daha çok adam ile kadının konuşmalarını merak ederiz. Dolayısıyla hiçbir dizide de iki erkeğin konuşmaları bu kadar açık ifade edilmez. Tamam, 'mal' tanımlaması rahatsız edici bir şey. Ama gerçek hayatın içinde bu tarz konuşmalar yok mu; var. Senarist de bunu yansıtmış.
Şehrazat'ın ahlaksız teklifi kabul etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- İnsanın hayatta çaresiz kaldığı anlar olabiliyor. Bu kadının 150 bin dolara ihtiyacı var. Ve çocuğunun hayatı söz konusu. Ne zamanı var ne de yapacağı başka bir şey... Sıkışmış durumda. Yani bir annenin içinde bulunduğu durumu ve şartlarını düşünürsek, bu ahlaksız teklifi kabul etmesi çok da iğrenç gelmiyor bana. Daha kadını bilmeden, tanımadan sorguluyoruz; bu yanlış! Toplum olarak yargısız infaz yapmayı çok seviyoruz. Ne yazık ki bunu gerçek hayatta ben de yaşadım.
KAVGACI DEĞİLİM
Mesela?
- Bir süredir magazin gündeminde Arzu Yanardağ ile Tolga Karel olayı var. Bunların tartışması döndü dolaştı bana geldi. Bir taraf 'Tolga, Tardu'ya aşıktı' diyor, öbür taraf da 'Arzu beni Tardu'yla aldattı' diyor. İkisini de tanırım. Arzu'yla iki yıl süren bir ilişkimiz oldu. Tolga da 'Evdeki Yabancı' dizisinde 15 bölüm oynamıştı, onu oradan tanırım. Benden küçüktür ve bana sürekli 'ağabey' derdi. Ondan asla böyle bir şey hissetmedim. Böyle bir durum yaşanmadı! Bizim onunla ağabey-kardeş gibi bir ilişkimiz vardı. Birçok arkadaşım benim ne olduğumu, nasıl yaşadığımı çok iyi bilir. Bana böyle bir iftira atmak, saçma ötesi bir şey...
Ama birkaç yıl önce bir röportajınızda 'Kadın ruhu taşıyorum' demişsiniz...
- Kadınlarla gerçekten iyi anlaşırım. Benim dostlarım kadınlardır. Çünkü kadınları severim, kadınlar da beni sever. Onların ruhlarından anlarım. Benim o röportajda açıklamaya çalıştığım da buydu. Olanlara şaşırıyorum. O zaman gitsinler, kısa süre yaşadığım cezaevindeki arkadaşlarıma sorsunlar beni! Bizim Arzu ile olan ilişkimiz dört yıl önce bitti. O zaman böyle bir şey gündeme gelmedi de dört yıl sonra benim adımı ağızlarına alıyorlar, anlamadım. Bunun altında bence bir şey var.
Nasıl bir şey?
- Galiba ikisi de albüm çıkaracak. Bilmiyorum ki...
Arzu Yanardağ'ın burnunu ısırmanız, ardından bir kız arkadaşınızı çakıyla yaralamanız... İster istemez ortaya kadınlara şiddet uygulayan bir adam portresi çıkıyor.
- Ben öyle öfkeli, kavgacı, kadınlara şiddet uygulayan biri falan değilim! Bu konularda da bana yargısız infaz yapılıyor. Gerçekler bilinmeden beni karalamaya çalıştılar. İnsanlar beni öyle tanısın ya da tanımasın, bu gerçekten sorun değil. Çünkü ben kendimi biliyorum, yakın çevrem de beni biliyor. Ben de bir insanım, adam gibi yaşıyorum. Tepkilerimi biraz sert ama net olarak gösterdiğim için de öyle zannediliyorum.
Kendinizi bir kadını çakıyla yaralayarak ifade etmeniz ne kadar doğru?
- Ama bunun nedenlerini kimse bilmiyor. Başıma bir tane böyle talihsiz olay geldi diye, bu bütün hayatıma mál edilmemeli. Bu bende bir alışkanlık yaratmış falan da değil. Detayları bilinmeyen bir hikaye o... Etik bir durum var ortada. Bir arkadaşınızın kız arkadaşı, sizinle birlikte olmak için zorlarsa ve arkadaşınız da kafası güzel bir şekilde armut gibi bakarsa, bir kopma yaşıyorsunuz. Benim yaptığım bir hata. Evet bunu yaptım ama cezasını da çektim. Hepsi bu.
Bu olaydan dolayı 27 gün cezaevinde yattınız. O hayatta ilk fark ettiğiniz ne oldu?
- Gerçek samimiyetin nerede olduğunu gördüm. Her Türk erkek oyuncunun -Allah korusun tabii ki- 3-5 gün bile olsa orayı görmesi gerek. Oraya 'Merhaba, ben geldim, ben oyuncuyum, aktörüm' diyerek girmek olmuyor işte. Böyle girersen, tehlikeli.
Günleriniz nasıl geçti?
- Kitap okudum, televizyon seyrettim, volta attım, kendime tesbih yaptım, gemi maketi yaptım. Birkaç iyi dost edindim. Cezaevine girenlere nedense hiç araştırıp sormadan, ne olduğunu bilmeden ikinci sınıf insan muamelesi yapıyoruz. Dışlıyoruz onları. Aynı şeyi bana yapmaya çalışan bir kesim var.
Kim onlar?
- Kendini elit gören bir takım oyuncular. Çevremde şu anda birkaç kişi dışında saydığım ve sevdiğim oyuncu yok. Uzun süredir oyunculardan dost edinmiyorum.
Beni yok etmek istiyorlar
İstenmeyen adam durumum fazlasıyla var. Bunlar benim tahminlerim falan değil. Ben bunları gördüm, yaşadım. Beni yok etmeye, küstürmeye çalışıyorlar. Eskiden üzülürdüm ama şimdi gülüp geçiyorum. Bu ülkede, bu şekilde kıskaca alınmış çok fazla oyuncu yok. Çünkü ben herhangi birinin karşısına yalnız çıkıyorum. Tek tabanca! Menajerim yok, kimsenin adamı değilim, kimsenin ekibinde de değilim. Bu anlamda öyle düşünüp saldırıyorlarsa, ben de boş değilim. Ama ben bu güçlerimi kullanmam. Ahlaksız gelir bana. Düello eşit şartlarda olur. Ben hayata hep güzel ve parlak gözlerle baktım. Anlayabilenlere... Anlayamayanlara da artık anlatma gücüm kalmadı. Çok yöntem denedim olmadı, ben de artık yormuyorum kendimi.
Beni baş belası gibi gösterdiler
Cezaevinden çıktığınızdan beri içki içmiyormuşsunuz, doğru mu?
- Aman bu durum da yanlış anlaşılmasın. Hiçbir zaman alkolik falan olmadım ben! Haftanın dört günü, akşamları birkaç duble içerdim, onu bıraktım. Bu abartılı bir durum değil yani. Haftanın dört günü birkaç duble içen bir adam, bunu 15 günde bire indiriyor, iki tane bira içiyor. Bu çok güzel bir şey. Sıkıntıdan 9 kilo almıştım, onu da verdim. Şimdi bir işim var ve çalışıyorum. Kendime yeni bir sayfa açmaya çalışıyorum. Bırakın da bunu yapayım. Ben hayatımdaki her şeyi sıfırladım çünkü. Tabana indim ve zıplamaya çalışıyorum. Öyle bir şey yaratılıyor ki, sanki ben baş belası, şeytanın tekiyim. Böyle değil ya. Benim kimseyle derdim yok.