BİR PORTRE: AYAKKABI DÜNYASININ VİZYON SAHİBİ PATRONU;ENDER KIZILTAN
Ayakkabı dünyasının vizyon sahibi patronu Ender Kızıltan,hem Patron, hem reklam strateji Uzmanı... Pia Mia?nın son üç yıldır yapılan tüm reklam çekimlerinin konsepti Ender Kızıltan?a ait. Pia Mia, her sezon birbirinden farklı konseptleri ile reklamlarında olay yaratıyor.
Pia Mia'nın 2006 sonbahar-kış kreayonu ise yine bambaşka bir konseptle ortaya çıktı. İspanya'da boğalarla yapılan çalışma bizim Ender Kızıltan'ın kapısını çalmamıza neden oldu. Ve öyle bir sohbet ettik ki, yarım saat sonra bir reklam dahisi ile birlikte olduğumuzu anladık.
Pia Mia markasıyla uluslararası arenaya çıkan Ender Kızıltan'ın hedefleri büyük. Artık İstanbul dar geliyor genç girişimciye ve işlerini modanın merkezi Milano'dan yönetmeye hazırlanıyor. Hazırladığı çarpıcı reklam kampanyalarıyla dikkat çeken vizyon sahibi işadamı Türk moda ve tekstil dünyası üzerine Klass'a çok özel açıklamalar yaptı?
Pia Mia, markasını kısa sürede çok iyi yerlere getirdiniz. Bunda farklı reklam kampanyalarınızın etkisi var mı?
Bir yerden bir şekilde çıkmak için farklı olmak gerekiyor. Bizde bu farkı reklam çalışmalarımızla yapıyoruz. Bu sezon fetiş konsepti belirledik. Resimlerde imaj çalışmalarımızda görüldüğü gibi farklılığımızı her zaman ortaya koyuyoruz. Tabii biz fotoğraflardaki farklılığı ürünlerimize de yansıtıyoruz. Ürünlerde de farklılığımız devam ediyor. Her ne kadar modayı takip etsek de koleksiyon zenginliğiyle beraber herkesin kendi stilini yaşayabileceği bir ürün yelpazesi, bir koleksiyon yaratıyoruz. O şekilde pazara giriyoruz ve o şekilde mağazalarda satılıyor ve çok iyi verim alıyoruz. Şu anda nereye mal göndersek çok fazla satılıyor ve biz mal yetiştiremiyoruz.
"Reklam İçin 10 Bin
Kişilik Arena Kapattık"
Bu yıl katalog ve reklam çalışmalarınızda kullanılan Arena sizin fikriniz miydi?
Ben bu çalışmalara çok önem veriyorum ve sürekli üzerinde kafa yoruyorum. Aslında biz bu son çalışmamızı Transilvanya'da Drakula'nın sarayında yapacaktık. Ama Romanya Devleti izin vermedi. Bizde İspanya'da çekim yapmaya karar verdik. İspanya denilince de akla gelen ilk şey Boğa güreşleri. Hemen işlemlere başladık ve Madrid yakınlarındaki Aloma şehrinde 10 bin kişilik bir arenayı kapattık belediye başkanını izniyle. Zaten kendileri de gelip çalışmalarımızı izlediler.
Boğalarla çekim yapmak zor olmadı mı?
Arena'ya boğayı tırla getiriyorlar. Tır'ın içinde yedi kapı var. Boğaya ulaşabilmek için o kapıları tek tek açmak gerekiyor. Bu beni hem çok korkuttu hem de ürküttü. Bir de cesaretimi toplayıp arenaya iniyorum, ama bir yandan da işte ayağımda sandaletler var acaba kaçabilir miyim, diye düşünüyorum. Çekim esnasında bir tarafta boğa gösterisi yapıldı. Tabi çok geniş bir alan olduğu için her hangi bir tehlike yaşanmadı. Modelimiz, fotoğrafçımız ve makyajcımız yani tüm ekibimiz İspanyol'du. Çok profesyonel bir çekim oldu ve ben ne yazık ki bundan sonra yabancı fotoğrafçılarla çalışma kararı aldım.
"Yabancı Fotoğrafçıyla
Çalışmak Çok Rahat"
Neden yabancı fotoğrafçı ile çalışma kararı aldınız? Ne fark var?
Çok fark var. Bugüne kadar birçok Türk fotoğrafçıyla çalıştık. Hepsi çok iyi fotoğrafçılardı ama yabancı fotoğrafçıyla çalışmanın rahatlığı çok başka. Mantalite farklı, işi bitirme anlayışı, seti kurması hepsi çok iyiydi. Sorunsuz bir çekim oldu.
Önümüzdeki sezon çekimlerini nerede yapacaksınız?
Afrika'da yapacağız. Kabile yaşamı ve deve figürleri kullanmak istiyoruz. O tarz bir çalışma yapacağız.
"Vakko Gisele ile Çalıştı
Parasına Yazık Oldu"
Dünyaca ünlü modellerle çalışmak gibi bir düşünceniz var mı?
Düşünmedik, düşünmekte istemiyoruz. Mesela bunu son örneğini gördük. Stefanel ünlü model Gisele ile çalıştı. Vakko'da Gisele ile çalıştı. Türkiye'de ki dergilerde Stefanel bütün back stage ve reklamlarını Vakko'dan önce yayınladı. Şimdi Vakko'nun parasına yazık olmadı mı yani. Ben olsam mesela o kadar para verdikten sonra biraz daha eklerim üstüne Gisele'yi getiririm İstanbul'a. İstanbul'da çekimleri yaptırırım. Çok da güzel PR yaparım. Bir de ünlü modeller markanın önüne çıkıyor. Ben bunun taraftarı değilim. Tanınmamış ama profesyonel modellerle çalışıyoruz. Ama bir gün ünlü modelle çalışma düşünürsek kendi yüzümüzü kullanacağız. Mesela Network'un stratejisi çok güzeldi. Eyşan Özhim'i kullanmıştı.
Reklam çalışmaları için çok harcama yaptığınızı söyleyebilir miyiz?
Çekimleri yurtdışında yaptığımız için fazla maliyetli bir çalışma yaptığımız düşünülüyor ama aslında öyle değil. Çünkü biz her şeyi şirket bünyesinde hallediyoruz. Bunu bana başka bir reklam ajansı yapma 60 bin Avro'dan fazla olurdu. Şimdi net bir rakam veremem ama biz bir ayakkabı firması olarak reklama iyi para harcıyoruz. İyi dergilerde yer alalım, iyi markaların arasında olalım, duruşumuz iyi olsun, kaliteli ürün yapıp satalım ve ürünümüzün arkasında duralım istiyoruz.
Bütün bu çalışmaları siz mi yürütüyorsunuz?
Bir şirkette ayrı ayrı bölümler vardır. Ama o firmanın sahibinin bir vizyonu yoksa önüne bir şeylerin sunulmasını bekler. Kendisi ya kabul eder ya da etmez. Oturup konu hakkında düşünmez. Markasının ilerleme ihtimali çok kısıtlıdır. Ben yurtiçi ve yurt dışında çok geziyorum. Gelişmeleri sürekli izliyorum. Aslında çok basit bir sistem var ve bu sistemin içinde çok rahat yer alabilirsiniz. Buna tek engel maddi güç olabilir ancak.
Onbeş Gün İstanbul'da
Onbeş Gün Milano'da
Basit dediğiniz sistem nedir?
Eğer elinizde bir ürün ve belli bir etiketiniz varsa bu sistem içerisinde rahatlıkla yer alırsınız. Benim bu konudaki engelim ise Milano yerine İstanbul'da yaşamak. Çünkü Milano'da vitrine çıkmak çok önemli. Oraya her yıl 40 milyon insan geliyor. 40 milyon insanın %30'u alışveriş yapıyor ve o marka diğer markalarla birlikte dünyanın diğer ülkerine dağılıyor. Rus da alıyor, İsrailli de alıyor, Amerikalı da alıyor. Bir anda tüm dünyaya yayılıyor. Daha sonra iki önemli dergiye mesela İtalya Vogue ve Fransa Vogue'a ilan giriyor ve bu basit sistemin içerisinde büyük bir marka olarak yer ediniyor. Tabi biz bu süreci daha yavaş yaşıyoruz. Mesela biz yeni yeni İtalya Vogue'a ilan giriyoruz. GQ ve Elle'de yer aldık. Fransa'da ürünlerimiz satılıyor. Birçok önemli ülkeye distribütörlük verdik. Ben yeni bir karar aldım ve bundan sonra ayın on beş günü Milano'da diğer bir on beş gününde ise İstanbul'da yaşayacağım. Burayı tamamen bırakamam. Çünkü işleri burada oturttuk.
Bu plan ne zaman gerçekleşecek?
2007 Mart ayının sonunda. Evimizi aldık ve yerleştirdik. Milano'da yaşamaya başlayacağız. Orada zaten belli bir çevremiz var ve belki bir açılış-tanıtım defilesi yapacağız. 2-3 tane iyi mağazayla anlaştık, özel 'line'larımız oralarda yer alacak. Çünkü öyle olması gerekiyor konsept belli.
Yeni markalar çıkartacak mısınız?
Çok yeni bir markamız var Shaka isimli. Daha sert ve biraz daha erkek ağırlıklı bir ayakkabı olacak. Yaz sezonu itibariyle mağazalarda yer alacak. Onunla ilgili de ilginç çalışmalar düşünüyoruz.
Shaka ismini siz mi buldunuz?
Evet.
"Küçükken Bol
Hamsi Yemişiz"
Kıvrak zekalısınız ve aynı zamanda Karadenizlisiniz. Karadenizlilerin kıvrak zekalı olduğuna inanır mısınız?
Tabi ki inanıyorum. Bizim denizimizi bilirsiniz. Durgunken bir anda dalgalanır. Daha sonra küçükken bol hamsi yemişiz. Mutlaka vardır bir ilgisi. Ama çok çalışıyoruz tabii. Sürekli üretiyoruz.
Pia Mia markasını ayakkabıdan başka ürünlerde de görebilecek miyiz?
2007 yılında Pia Mia parfüm, Pia Mia jean ve Pia Mia iç çamaşırı çıkıyor. Şu anda bu üç ürün üzerinde yoğunlaştık. Bunlar konsept mağazalarda satılacak.
Fiyatlar nasıl olacak?
Fiyatlar piyasa şartlarında olacak. Ben çok pahalı fiyat anlayışında değilim. Markayız diye ürünü pahalıya satmam. Bu bizim ülkemize özgü bir şey. İtalya'ya gidin D&G parfümü 60 Avro'ya alırsınız ama Türkiye'de 300 YTL. Bu ayakkabı için de geçerli. Bir bakıyorsunuz 1500 YTL fiyat koymuş çizmeye. İtalya bunu 300 Avro'ya satıyor. Sen niye bunu bu kadar fiyata satıyorsun. Niçin bir çantayı 4500 YTL'ye satıyorsun. Ben bunu anlamıyorum. Bizim çok mu paramız var?
Dünyaca ünlü markalar satan Harvey Nichols İstanbul'da açtığı yeni mağazasında taksitli satışlara başlayınca sosyete "Herkes alırsa bizim ne özelliğimiz kalacak" diye ayağa kalktı, siz ne diyorsunuz?
Ben bunu anlamıyorum işte. Senin özelliğin ne? Kıyafet seni özel yapmamalı, kıyafeti sen özel yapmalısın. Önemli olan üzerinde nasıl durduğudur. Çok paralar verip ne kadar kötü giyinen insanlar görüyoruz. Harvey Nichols sonuçta ticaret yapıyor.
Yılda 200 bin çift ayakkabı üretiyorsunuz, kapasite artıracak mısınız?
Biz üretimin artmasından yana değiliz. Sadece koleksiyon üzerinde oynuyoruz. Ürünlerde değişiklik yapıyoruz. Pia Mia'yı daha yüksek yerlere taşıyabilmek için ürün yelpazemizde değişiklik yapıyoruz. Konsptlerimiz değişti. Daha popüler ürünler çıkartıp, basic ürünlerden çıkacağız. Fashion'a doğru kaçmıyoruz ama arada kalmayı tercih ediyoruz.
"İTKİP'in Bakışıyla İstanbul
Moda Başkenti Olamaz"
İstanbul'u moda merkezi yapmak için birçok çalışmalar yapılıyor. Sizce İstanbul moda merkezi olabilir mi?
Bence hiç birşey olmaz. İTKİP'in markalara bakış açısıyla İstanbul'un moda merkezi olma ihtimali düşük. Fuarlarımız ile dünyaya açılmamız çok zor. Altyapıyı kurmamışlar. Moda merkezi olmak istiyorsan önce fuar merkezi olman lazım. Dünyanın önemli markalarını bu fuarlara çekmen lazım. Onlara da burada o kaliteyi sunman lazım. İtalya'da şehir dışında bir fuar merkezi kurdular ki oraya gittiğinizde tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyorsunuz. Sorularınıza cevap alabiliyorsunuz. Biz burada fuara katılıyoruz. Mesela CNR ülkenin en iyi fuarlarından biri ama tuvaletlerini kullanamıyorsunuz çünkü çok pis. Buna kimse karşı çıkmıyor. Düzeltilmesi için baskı uygulamıyor.
İTKİP başkanı olmayı düşünür müsünüz?
Yok hayır. Bu benim tarzım değil. Ama ilerleyen yıllarda ağabeyimi belki aday olarak koymayı düşünebiliriz. Ben sadece gördüklerimi söylüyorum. Çünkü işin içindeyiz ve bu şekilde İstanbul'un moda merkezi olamayacağını görebiliyoruz. İnsanlar bazı şeyleri yaşamlarıyla gösterir.
Sizce ne yapmak gerekiyor?
Mesela Türk ayakkabı sanayi İtalya'da fuara katılıyor. Ben bu organizasyonu yapan bir insan olsam bu fuarların hiç birine katılmam çünkü bizim ayakkabıcılarımızın stantları öyle bir yerlerde duruyor ki kimse uğramıyor. Ama İTKİP buna dünyanın parasını harcıyor. Kesinlikle lüzumsuz bir harcama. Çünkü firma oraya gidiyor orada çalışmıyor. Nasıl olsa İTKİP masrafları karşılıyor. İyi niyeti suistimal var. Bırak bu adam gitsin oraya. Sen onun yerini ayarla sadece ya da ihracat şartı koy. "1 Milyon YTL'yi geçen her üreticinin fuar masrafını karşılıyorum" denebilir. Tabii bu ihracat Avrupa ülkelerine olmalı.