CAN TANRIYAR, PETEK DİNÇÖZ?ÜN ANNESİYLE AŞK MI YAŞADI?
MAGAZİNCİ VİDEO HABER- Can Tanrıyar herkesin merak ettiği "Petek Dinçöz?ün annesiyle ilgili aşk" iddialarına yanıt verdi.Tanrıyar kendi sitesine verdiği röportajda çarpıcı açıklamalar yaptı.
İşte o röportaj;
Uçankuş: Herkes konuşuyor ama kimse size bunu açık açık soramıyor. Geçtiğimiz günlerde birileri, Twitter’da Petek Dinçöz’ün annesiyle ilişkiniz olduğunu iddia etti?..
Can Tanrıyar:
Uçankuş: Kim yaptı bunu?.. Doğru mu?.. Petek Dinçöz’le ayrılmanızın perde arkasında böyle bir olay mı var?..
Can Tanrıyar: Önce ilk sorunuza cevap vereyim. Bunu, “onlar” yazdırdı. Beni karalamak için!.. Çok absürt bir duruma düşürmek için…
Uçankuş: Peki, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler”, hiç mi böyle bir konu yok!..
Can Tanrıyar: Var, var ama öyle ilişki falan değil… Talihsiz bir olay… Petek’le hayatımızın dramıdır!... Büyük bir talihsizliktir. Benimle Petek’in hayatını alt üst eden, yıllarca içimize attığımız bir yaradır.
Uçankuş: Ne oldu peki?.. Bir şey olmuş belli!..
Can Tanrıyar: Bakın açık açık anlatayım. Bunda utanılacak bir durum yok. Sadece bir talihsizlik var. Yıllar önceydi. Petek’le tanışmadan bir hafta kadar önce… Ben, Muazzez Abacı ve Reha Muhtar, Türkçe canlı müzik yapılan bir gece kulübünde eğleniyorduk. Çok güzel bir geceydi. Muazzez hanım da mikrofonu almış, canlı canlı şahane şarkılar söylüyordu. Reha Bey çok iyi hatırlar… İşte o sırada, bir garson geldi yanıma… Yan taraftaki standlardan birinden, beni iki dakika yanlarına davet ettiklerini söylediler. Kalkamam dedim. Sonra, tekrar geldi garson, davet eden kişinin benim tanıdığım bir kız olduğunu söyledi. “Peki, tamam” dedim kalktım, gittim yanına… Yanında bir hanım vardı. “Can seni rahatsız ettim ama yanımdaki kız sana bayılıyor, seninle tanışmak, çıkmak istiyor” dedi ve tanıştırdı. Hemen şunu söyleyeyim, loş bir ortam ve çok ses vardı. “Merhaba” dedim el sıkıştık tanıştık. O arkadaşım, “Can, bu kadın sana deli gibi aşık” deyip gülüyordu. Masada bekleyenler vardı. Muazzez hanımla Reha Bey’i fazla bekletmek istemedim ve ”Gitmem lazım” dedim. O hanım da “Ama beni mutlaka araman lazım diyip, aceleyle bir peçeteye telefon numarasını yazdı ve verdi. Hatta aceleyle ismini bile yazmamıştı. Kader işte!.. Niye kader dediğimi biraz sonra anlayacaksınız”
Uçankuş: Sonra ne oldu?..
Can Tanrıyar: Ben masama geçtim, şarkılar, türküler ve gece bitti. Muazzez hanımı yolcu ettik. Ve zaten dışarı çıkmıştık, ben de Reha Muhtar’la birlikte oradan ayrıldım.
Uçankuş: Kimdi o hanım?..
Can Tanrıyar: O zaman hiç bilmiyordum. Peçetede ismi de yazmıyordu.
Uçankuş: Aradanız mı sonra?..
Can Tanrıyar: Aramadım… Zaten peçetede ismi de yazmıyordu dediğim gibi... Fakat ben hiçbir şeyi atmayan tiplerdenim, o peçeteyi de ıvır zıvırlarım içinde bir kenara bırakmışım.
Uçankuş: Petek hanım var mıydı o sıra hayatınızda?..
Can Tanrıyar: Hayır yoktu fakat, bu geceden tahminen bir hafta kadar falan sonra ben Petek’le tanıştım. Hayatımı değiştiren bir tanışmaydı. Birlikte olmaya başladık. Sonrasında da annesiyle tanıştırdı beni bir gün…
Uçankuş: Ne oldu tanıştırınca?..
Can Tanrıyar: Hiiiiiç… Ama çok sıcak değildi. Hepsi bu!..
Uçankuş: Hepsi bu mu yani?..
Can Tanrıyar: Değil tabi… Aradan bir yıl falan geçti. Biz o süre içinde, Petek’le bir otele yerleşmiştik ve otelde yaşıyorduk. Ancak daha sonra artık hayat boyu birlikte olacağız düşüncesiyle, bir eve taşınmaya karar verdik. Ve çok değerli Semiramis Pekkan’ın evini tuttuk. Ve eve yerleşince, ikimiz de kendi evlerimizde olan ıvır zıvırı da doğal olarak bu evimize taşıdık. Hatta, ben de o dönem işyerimi biraz ev gibi kullanıyordum!.. Oradaki tüm ıvır zıvırımı da doğal olarak yerleştiğimiz eve getirdim.
Uçankuş: Bu konun ıvır zıvırla ne ilgisi var?..
Can Tanrıyar: Çok ilgisi var!.. Oturduk yeni evimizde, eşyalarımızı çıkarıp yerleştirmeye başladık. Petek bildiğiniz gibi çok kıskançtı. Çıkardığım her şeyi tek tek kontrol ediyordu. Hatta aralarından, eskiden bazı kızlarla çekilmiş resimlerim çıkıyordu. O da hepsini alıp yırtıyorduJ İşte tam o sıra bir peçete çıktı!..(O peçete) Petek baktı, sadece bir telefon numarası yazan bir peçete!!!
“Ne bu dedi?..” Ben de, “Ya, bir gece Reha beylerle bir barda eğlenirken, bana aşık bir kız varmış. Yanlarına çağırdılar. Çok kısa kaldım. Sonra bana telefon numarasını verdi. Ama hiç aramadım” dedim.
Petek, donmuş gibiydi. “Ne var bunda abartılacak?..” dedim, şaşırmıştım. Aldı kendi telefonunu bir anda eline ve o peçetedeki numarayı telefonuna yazmaya başladı. “Ne yapıyorsun, tanıdık çıkacak mı zannediyorsun?..” dedim.
“Ben bu numarayı tanıyorum” dedi ve yazdı. Telefonun ekranında çıkan isim belki de aynı anda ikimizin de kalp krizi geçirmesine neden olacaktı:
“ANNEM…”
Şu an yazarken ağlayacak gibi oluyorum ama evet “ANNEM” yazıyordu telefonun ekranında!..
Düştü Petek, oturduğu yerden… Ben de öyle… Nutkumuz tutulmuştu. Konuşamıyorduk. Sessizlik… Bir ölüm sessizliği…
……………
Petek kısık bir sesle sordu önce:
“Biliyor muydun annem olduğunu?..”
“Nerden bilim, o karanlık içinde toplam bir dakika gördüm, görmedim” dedim
“Peki, daha sonra seni tanıştırdığımda annemle?..” diye sordu.
“Hiiiç… Aklımın ucuna gelir mi?.. Aradan o kadar zaman geçmiş. Hiç aramamış, konuşmamışım. Gece bir dakika gördüğüm birini nasıl hatırlarım. Zaten biliyorsun bende çok ilerlememiş olmamasına rağmen gece körlüğü var” dedim.
“Peki tanışınca hiç aklına gelmedi mi o olduğu?..” diye sordu.
“Siluetini bile hatırlamıyorum ki o gördüğüm kadının… Ayrıca, annen olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi” dedim.
“Ama annemin seni tanımama şansı yok ki” dedi.
“Demek ki o ses çıkarmamayı tercih etti, benim hatırlamadığımı görünce” diye cevap verdim.
Yine sustuk…
Acınacak haldeydik.
Ağlamaklıydık.
Ve Petek, “Can biz ayrılalım” dedi, “Böyle nasıl yaşarız biz”!.. Annem her karşımıza çıktığında bu aklımıza gelecek”
Ne diyeceğimi bilemedim, laflar çıkmıyordu ağzımdan, boğazım düğümleniyordu ve “Daha yeni yeni bir yuva kuruyoruz. Bak ben de evden ayrıldım(evliydim o zaman), böyle bir aile yaşantısını sen istedin, ben de evliliğimi bir anda yıktım geldim bu eve… Böyle talihsiz bir tesadüf için mi her şeyi sileceğiz. Rezil bir durum bu” diye konuştum.
O da sustu. Hem ayrılmak istemiyordu, hem de ne yapacağımızı bilemiyordu. Aslında ben de öyle… Ben de bir yandan “Esas evimi ve iki çocuğumu bırakıp böyle bir hayata geçmenin cezasını çekiyorum” diye düşünüyordum… Acı bir fatura gibiydi!..
Bu olay akşam saatlerinde olmuştu.
Sabaha kadar oturduk.
Konuştuk, konuştuk.
Petek’in kıskançlığı malum olduğu için o güvensizlikle saatlerce bana “Doğru söyle, annemle birlikte oldun mu, olmadın mı” diye sordu, sordu, sordu.
Sonunda gün doğarken, konuyla ilgili tamamen dürüst olduğuma inandı.
Ve bir noktaya vardık.
“Annesi hiçbir konu geçmemiş gibi davrandığına göre, biz de aynısını yapacaktık. Böyle bir şey olmamış, böyle bir sempati, ilgi, aşk neyse hiç yokmuş gibi davranacaktık”
Filmlerde izlediğimiz, hatta “Bu kadar da olur mu” dediğimiz “dram”lardan daha, hatta çok daha fenasını yaşıyorduk.
Bu şekilde başaracağımızı, kendi beyinlerimizi yıkayarak bu hayatı sürdürebileceğimize inandırdık birbirimizi sonunda… Fakat Petek’in tek bir kuşkusu vardı:
“Benim sevgilime aşık bir anneyle bu ilişki nereye kadar gider?..”
“Bildiğimizi belli etmeyeceğiz, konuşmayacağız, unutacağız” dedim.
Petek, “Ama üçümüz dışında bir de sizi tanıştıran kız biliyor” dedi.
“Merak etme o çok iyi bir insan… Onu bulurum. Konuşurum” dedim.
Ve o kızla sonra Petek’in bir konseri öncesi Kıbrıs’ta karşılaştık. Daha ben konuyu açmadan o beni bir köşeye çekip “Kadere bak, ben seni annesiyle tanıştırmıştım. Sen şimdi kızıyla berabersin. Ama hatırlamazsın. Siz o gece zaten çok çakır keyiftiniz” dedi.
Tam tersi hatırladığımı söyledim “ama nasıl hatırladığımı”(aslında Petek’in telefon olayından öğrenmiştim) söylemedim tabi!.. Çünkü, O’nun da, Petek’in bildiğini bilmemesi gerekiyordu. Petek’i asla zor durumda bırakmak istemiyordum. O kız çok anlayışlı davrandı ve “Ne demek, sizin mutluluğunuza gölge düşmesini istemem. Bu kızı o hayattan çekip kurtardığın için ben çok mutlu oldum” dedi ve sustu, yıllarca sustu!..
Sonrasında…
Gün geldi ve biz evlendik Petek’le… Çevremizdeki herkes çok mutluydu.
Ancak işte o gün “bir şey” su yüzüne çıktı!.. Yıllarca beraber olmamıza rağmen annesi nikahtan sonra çıldırmış ve Petek’le çok fena kavga etmişti. Tabi ki o konuyla(!) ilgili hiçbir laf etmeden… Tam balayı günlerimizde de bize fena bir “düğün hediyesi” verdi.
İstanbul’da balayı yaparken, bir haber geldi ve oturduğumuz yerde Star TV’yi açtık. Tam o mutlu günlerimizde annesi, Petek’e nispet yapar gibi bir gece kulübüne gitmiş ve deli gibi bir eğlenceye kendini kaptırmış, hatta genç bir adamla herkesin içinde öpüşerek pozlar vermişti. Daha birkaç gün önce bizim evlilik görüntülerimizi, röportajlarımızı ekrana taşımış olan Star TV ekibi de bu durumu öyle bir kınayarak yayınlamıştı ki… İşte yanımda izlerken, Petek’in kıpkırmızı olduğu ve ağlayarak izlediği görüntüler… Daha doğrusu annesinin bize “düğün hediyesi” olan işte o kısa vtr ve sonra konunun finali!..
İşte bu kasetten sonra dünya başına yıkıldı Petek’in…
“Bir daha asla konuşmayacağım O’nunla, yeter ama bu kadarı da fazla… Bir evliğin bile mutluluğunu yaşatmadı bana” diyip ağlıyordu.
Sonrasında ben Petek’in hem eşi, hem sevgilisi, hem annesi, hem de babası oldum.(Babası rahmetli olmuştu)
Ama ben dayanamadım. Annesi her ne yaparsa yapsın(Ki eski olaylar-biz birlikte olmadan önceki olaylar esas felaket… Petek’in bununla ilgili bana verdiği şeyleri de ben, üstümde kalmasın diye başkalarına verdim. Ama biliyorsunuz bu dünyada hiçbir şey gizli kalmıyor!!!)
Evet, ben “Dayanamadım” dedim ve “Her ne olursa olsun annendir” diyip barışmasını istedim”
Uçankuş: Bu yaşananlardan sonra bu büyük bir hata değil mi?..
Can Tanrıyar: Size göre hata olabilir. Fakat her ne yaparsa yapsın, ben bir insanın hayat boyu annesiyle küs olmasını kabul edebilecek bir yapıda değilim. Yanlış yapmış olabilirim ama böyle…
Uçankuş: Sonra?..
Can Tanrıyar: Sonrası mı kaldı?.. Artık kısa geçeceğim. İki yıl önce boşandık. Sonra annesinin, ailesinin yalan söylediğini anlayınca(benim bir başka kıza garsoniyer açtığımı uydurmuşlardı) yine barıştık. Ama yine aynı filmin tekrarı oldu.
Sonrasındaki çirkinlik; onların tarafından birilerinin yıllarca ben Petek ve annesi tarafından gizlenen şu üstteki olayı Twitter’da gündeme getirmesi oldu. En çok buna kızdım. Ben yapmadığıma, yaptırmadığıma ve o tanıştıran kişi de 12 yıl sustuğuna göre 2 kişi kalıyordu geriye… O da Petek’le annesi… Petek bu kadar utandığı bir şeyi yapar mı, yapmaz bence… Bir kişi kalıyor. Annesi… Neyse, bilmiyorum, O’nun da günahını almayayım ama, bu mevzuların son dönemde anne-kız arasında olduğu ve son dönemde yanlarında yer alan(benim hiç tasvip etmediğim) kişiler tarafından yapıldığını tahmin ediyorum. Başka bir ihtimal düşünemiyorum. Beni utandırmak, toplum önünde, hem annesi, hem kızıyla birlikte olan bir adam haline düşürmek istediler ama olmadı. Kimse inanmadı. Çünkü ben çıktım bir şekilde yanıt verdim. Sus diyenleri dinleseydim, rezil bir duruma düşecektim. Şimdi ise tam doğrusunu anlatıyorum ki, benim utanacak, arlanacak bir durumumun olmadığını herkes anlasın diye… Utanılacak şeylerin neler olduğunu mutlaka daha sonra ortaya çıkacatır!!! Ama benim tarafımdan değil!!!
Evet, aslında ortada bir ayıp yok, müthiş bir talihsizlik var!.. Neyse…
Uçankuş: Tekrar barışma ihtimaliniz var mı?.. Herkes böyle düşünüyor.
Can Tanrıyar: 1- Bir kere biz Petek’le kavgalı değiliz. Problem o yanındakilerle… Zaten yukarıda anlattım. Tüm iyi niyetime rağmen durmadılar. Durmuyorlar da… 2- Petek’in de beynini yıkadılar artık ve baksanıza gazetelerde yazdığına göre bir de bana tedbir v.s kararı falan aldırmış!.. Hem de bir gün dahi, taşındığı eve gitmememe rağmen… Alınan tüm kararlarda en dikkat çekici taraf ise Petek’in yanında artık annesinin imzası olmasıymış. Daha bana bir tebliğ yok ama gazeteler öyle yazıyor. 3- Bu saatten sonra birliktelik olur mu?.. Olmaz… Ben O’nu annesiyle barıştırmanın bana yaşattığı vicdanla ayrıldıktan sonra da hep ona destek olmaya çalıştım ama duvar örüyorlar. Ben artık yeni bir hayat kurmaya karar verdim. Evliliklerde sadece eşin, sevgilinin değil, ailelerin de(geç de olsa) çok önemli olduğunu gördüm. Ben bu yüzden bir vicdan muhasebesi yaptım. Anlayamayanlar ya da ben bunları daha önce anlatmadığım için bilgisi eksik olanlar doğal olarak benim Petek’in peşinden koştuğumu zannetti, hatta zannediyor da… Onlar, bu davranışlarla böyle bir izlenim yaratmaya çalışıyorlar. Örneğin Petek hiç konuşmuyor ama Twitter’da ayarladıkları, hatta Petek’in Twit’inden ilan ettikleri iki çocuk beni kışkırtacak her şeyi söylüyor. Ben aslında hiçbir şey konuşmak istemiyorum. Hatta dün avukatım da onlarla konuşup, karşılıklı tüm konuşmaları kapatmak, bitirmek için bir protokol yapalım teklifinde bulundu ama annesi istememiş. Eee, bu nereye kadar gider böyle… (Ha bu arada böyle hayali davalara devam ederlerse Sevgili Petek konuların nereye kadar gideceğini biliyor aslında… Ben hep Petek’e zarar gelecek diye sustum… Bu mu susmak diyeceksiniz. Evet bu suskun halim… Çünkü hayalini bile kuramayacağınız öyle şeyler var ki!..) Aslında benim tek yapmam gereken, o çocuklara v.s kime ne söyletirlerse duymazlığa gelmem ama ben duygusal bir insanım. Dayanamıyorum. Ayrıca, ortada hiçbir şey olmamasına rağmen konuları dava v.s haline getirerek de sürdürmeye kararlılar!.. Zaten davalık haline getirdiklerinde konu asla kapanamıyor ki!.. Bana “Sen sus… Böyle yapınca onlar kendini bir şey zannediyor” diyenler bunu anlamıyor!..
Herkes bu hırsın nedenini soruyordu. Herhalde az önce anlattığım olaylardan sonra “hırs”ın ne olduğu ortaya çıkmıştır. Bu gerçekten, özellikle de benim için bir dram!.. Sonuçta Petek yeniden annesiyle, evde benim dedikodumu yaparak gün geçirirken, beni nasıl hırpalayacaklarının hesabını yapmaları bu dramı, dizi-dram haline getiriyor.
Tek kurtuluşum, anlaşabileceğim bir kızla yeni bir hayata başlamak.
Bir kaç iyi kızla tanıştım. Gazetelerde, internetlerde bu haberleri görünce, doğal olarak çok rahatsız oluyor ve “Sizin ilişkiniz daha bitmemiş” diye bir önyargıya kapılıyorlar. Ben de acele edip, bir daha bir yanlış ilişkiye düşmek istemiyorum.
Kader… Kadere inanan bir insan olarak Allah’ın bana yardımcı olacağına inanıyorum. Çünkü yalnız yaşamayı sevmiyorum.
Hiçbir kötülük yapmayan, iyilikten başka günahı olmayan bir insanı, benim büyük Allah’ım mutlaka ödüllendirecektir. Bazı insanlar nankörlüğü görmese de her şeyi bilen ve gören Allah’tır… Bu dünyada olmasa bile öbür dünyada…
Ayrıca ben Petek’in kötü olmasını da istemiyorum. O da iyi olsun, başarılı olsun ama hepsi ailece benden uzak olsun!.. Hayatımdan tamamen çıksınlar.
Sizler de dua edin de doğru insanlar çıksın karşıma…
Başka sorunuz var mı?..
Uçankuş: Soru mu?.. Bizim de nutkumuz tutuldu Can ağbi… Açıkcası biz de neden bu konuyu kapatmıyor diye sana kızıyorduk. Ama anlaşılan sen bir de sussan “asılacak” adam olur muşsun!.. Ve bunlar hala binde bir’se daha ne olabilir ki?..
Can Tanrıyar: Şimdilik bu kadar… Gerisini hayaliniz, aklınız almaz!.. Londra’dan, Bursa’ya ve……….. Yok, bugünlük bu kadar yeter!!! Herşeyin sırası var!!!
C.T’NİN NOTU: Neden mi, Uçankuş’la yaptım bu sohbeti?.. Çünkü tehlikeli bir konu ve iki kelime değişikliği bile çok yanlış anlaşılabilirdi. Buradan alıntı yapacaklar da en azından tam doğru şekliyle olaya ve konuya vakıf olabilecekler. Çünkü hayatımın dramı bu, şakaya gelir bir yanı yok!.. Ve işin komiği, hayatımızı alt üst eden o peçete hala evde bir yerlerde duruyordur biliyor musunuz?.. Bunu niye söyledim?.. Benim gibi, hiçbir şeyi atmama alışkanlığı olanlar, aman ha; hayatınız işte bir anda böyle alt üst olabilir. Gereksiz şeyleri atın, atın, atın!!