DEMET AKALIN EVLİLİĞİNİN BİTME NEDENLERİNİ TEK TEK ANLATTI
Geçtiğimiz temmuz ayında Çeşme?de nikah masasına oturan Demet Akalın?ın, restoran zinciri sahibi Oğuz Kayhan?dan sadece dört ay içinde boşanmasının yankıları sürüyor. Çocuk istemediği için eşiyle sürekli tartıştığını, bu yüzden de boşandıklarını belirten Akalın, ?Oysa biz rüya gibi bir üç ay yaşamıştık. Çok mutluyduk? dedi. Ünlü sanatçı, yaşadıklarının tüm ayrıntılarını anlattı...
Demet Akalın aşkı ve evliliğiyle ilgili, yaşadıklarını Kelebek'e anlattı:
Geçtiğimiz ay tek celsede dört aylık eşi Oğuz Kayhan'dan boşanan Demet Akalın, içini Kelebek'e döktü. Ünlü şarkıcı "İlk üç ay her şey rüya gibiydi. Sonra İtalya'ya gittik ve ne olduysa o tatil sırasında oldu. Rüya bir anda bitti" dedi.
Evlilik evraklarını cebinden çıkarmazdı
Oğuz ile iki yıldır birlikteyiz... Bugüne kadar çok kavga edip ayrıldık. Ama bütün kavgalarımız incir çekirdeğini doldurmayacak sebepler yüzünden çıkar. Geçtiğimiz haziran ayında da yine öyle küçük bir şey yüzünden kavga ettik, yollarımızı ayırdık. Ama ayrılınca da rahat durmuyoruz ki biz... Sürekli birbirimize mesaj atmaya başlıyoruz. "Kesin bitti" derken barışıveriyoruz.
Yazın da öyle oldu. Barıştık ve birlikte tatile gitmeye karar verdik. Çeşme'ye giderken Oğuz birden bana "Ben bu tatilden seninle evli dönmek istiyorum" dedi. Bunu duymak çok hoşuma gitti. Oğuz da bir kadının gönlünü fethedecek güzel cümleler kurmasını çok iyi bilir. Teklifini kabul ettim. İki günde nikah hazırlıklarını bitirdik.
Oğuz, cebinde bütün evlilik evrakları hazır halde dolaşırdı; bir gün bir yerde sürpriz yapar da evleniriz diye... Düşündüğü de oldu. Bir günde işlemleri bitirip, bir günde de damatlık, gelinlik bulduk. İzmir'de mahalle aralarında gezmediğim gelinlikçi kalmamıştı. Yani her şey filmlerdeki gibiydi. Ve evlendik... Oğuz ile üç ay tıpkı rüya gibi bir evlilik yaşadık. Her şey o kadar mükemmeldi ki...
Nikah şahidimin Serdar Ortaç olmasını istedim. Ama o kabul etmedi... Hatta bana, "Sana inanamıyorum. Cidden evleniyor musun? Ben söyleyeyim mi, bu evlilik en fazla dört ay sürer. Buraya yazıyorum" demişti. Şaka gibi... Sanki içine doğmuş!
Rüya gibi geçen ilk üç ayın ardından bir gün arkadaşlarımız ile İtalya'ya tatile gittik. Ne olduysa o tatil sırasında oldu. Kavga etmeye, inatlaşmaya başladık. Bu tam bir ay sürdü. Ama yine söylüyorum, bizim kavgalarımız hep saçma sapan konular yüzünden çıkıyordu. Gerçekten aramızda öyle büyük sorunlar olmamıştır.
Çocuk yüzünden tartıştığımız doğru
Evet çocuk yüzünden çok tartışıyorduk. Çünkü eşim çocuk yapmayı çok istiyordu ama ben istemiyordum. Bu konu çok büyütüldü. Bir kadının çocuk istememe gibi bir hakkı yok mudur Allah aşkına? Anneliğe kendimi hazır hissetmezken, çocuk doğurmak istemedim. Asıl problem buydu... Sonra düşündüm, Oğuz da haklıydı. Ve bebek fikri de zaman içinde bana da sıcak gelmeye başladı. Bir gün "Çocuk yapmak istiyorum" dedim.
Bu kez Oğuz "İstemiyorum" deyince, olaylar patlak verdi. Çünkü Oğuz, benim çocuk konusunda onunla inatlaştığımı düşünüyordu. Ben isteyince, bu kez kendisi inat yaptı. Tartışmalar da bizi boşanmaya kadar getirdi.
İnatlaşmalar, kavgalar, laf sokmalar falan bizi çok yordu. Bir arada olduğumuz her an saçma sapan konular ve bebek yüzünden tartışır olduk. Ve bir gün oturduk, "Daha fazla birbirimizi yıpratmadan ayrılalım" dedik. Yani boşanma kararını birlikte verdik. İki günde de boşandık. Boşanırken birbirimizden hiçbir şey talep etmedik.
Ancak ayrılığın üzerinden birkaç gün geçince, kendimi çok yalnız hissettim. Yanımda hiç kimse kalmamıştı. O günlerde bir de İbrahim Tatlıses programında bana sitem edince iyice moralim bozuldu.
Oysa ben programına çıkmak için söz vermemiştim. Sanırım yanlış anlama sonucu söz verdiğimi zannetmiş. Gitmeyince de bana sitem etti... Onun üzerine Oğuz beni aradı, "Sen sahipsiz değilsin, seni yalnız bırakmam. Yanına geliyorum" dedi. O an yaşadığım mutluluğu size anlatamam. Evet, yalnız değildim ve bana sahip çıkan biri vardı. Bu beni çok mutlu etmişti.
Dost kalmayı tercih ettik
Oğuz gelip beni aldı ve Sapanca'ya tatile gittik. Ama artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Biz bir araya geldiğimizde ne yazık ki huzurlu olamıyorduk artık. Yine kavga etmeye, yine birbirimizi yıpratmaya başlayınca, dost, arkadaş kalmayı tercih ettik.
Evlendiğime pişman değilim
Ben şunu anladım ki medyatik, şöhretli bir kadının evliliğini yürütmesi gerçekten çok zor! Bu durum zaman içerisinde ne yazık ki erkeği olumsuz etkiliyor. Siz ne kadar iyi bir ev kadını, iyi bir eş olsanız da, attığınız her adıma dikkat etseniz de, erkek göz önünde bulunmanızdan huzursuzluk duyuyor. Bu huzursuzluğunun acısını da bir şekilde sizden çıkarıyor.
Evlendiğime asla pişman değilim. Oğuz, mükemmel biri... Ama artık evlenmeyi düşünmüyorum. Büyük konuşmayayım ama, ancak bir gün bu işlerden elimi ayağımı çekmeye karar verdiğimde evliliği düşünebilirim. O da 40 yaşında olabilir. Belki 40 yaşında çocuk da doğurmak isterim, kim bilir...
Reklam denilmesi beni çok üzdü
Evlenip boşanmamıza reklam dediler. Bu beni çok üzdü. "Kusursuz-19" albümüm yeni çıktığında evlendim. Patronum Bülent Seyhan bana "Evlendiğiniz gün satışlar düşer" dedi. Bunu önemsemedim bile... Bu kadar hesap kitap yapacak biri değilim. Ben aşık oldum, sevdim ve evlendim. Böyle reklam olmaz! Bunun düşünülmesi beni çok üzdü. Eğer reklam yapmak isteseydim, evlenmezdik. Kaldı ki albümüm satarken, reklam için niye evleneyim? Bir yuva kurmak istedim, yürütemedim, hepsi bu...
Artık bir araya gelemeyiz
Artık Oğuz'la arkadaşız. Görüşmüyoruz, konuşmuyoruz. Ama bir sıkıntımız olduğunda birbirimizin yanında oluruz, bu başka bir şey. Ancak bir araya gelemeyiz... Ben şimdi işime, gücüme bakıyorum. Bir klip çekeceğim, konserlerim var. Evimi değiştirecek, kendime yeni bir ev bulacağım. Bu aralar işim çok yani... Oğuz'un da hep iyi olmasını diliyorum. Çünkü o çok özel biri, hep mutlu olsun.
Bizi ayıran aşırı sevgimiz
Keşke herkes bizim gibi boşansa... Tertemiz boşandık. Aramızda para olmadan, üçüncü kişiler olmadan, aldatma olmadan ayrıldık. Birbirimizi çok sevdiğimiz için, aşırı sevgiden ayrıldık! "Her şeyin fazlası zarardır" derler ya, fazla sevgi de bizim evliliğimizi yıprattı.
Kaynak:Sema Denker/Kelebek