FERAYE, KAYA İLE İLK KEZ OBJEKTİF KARŞISINA GEÇTİ: KAYA?NIN BENİ SEVMESİNİ SEVDİM
Herkes çok konuştu, çok şey söyledi ama o hep sustu... Kaya Çilingiroğlu?nun, beş yıldır büyük aşk yaşadığı, eski eşi Hülya Avşar?dan boşanma sebeplerinden biri olan Feraye Tanyolaç, suskunluğunu Kelebek için bozdu. Tanyolaç, Çilingiroğlu ile yaşadığı beş yıllık ilişkisini Sema Denker?e anlattı.
- Feraye Tanyolaç: Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon bölümü mezunuyum. Okul devam ederken bir süre özel bir kanalda staj yaptım. Sonra okulumdan mezun oldum.
Aileniz ne iş yapıyor?
- F.T: Annemi 1.5 yıl önce kaybettim. Babam emekli. Ben tek çocuğum. Bürokratlardan, milletvekillerinden oluşan bir ailem var.
Çok flörtünüz oldu mu?
- F.T: Hayır olmadı. Bana göre olmadı tabi...
O yıllarda evliliğe bakışınız nasıldı?
- F.T: Evliliği hiçbir zaman düşünmedim. 'Kaçak Gelin' diye bir film vardır. Tıpkı o filmdeki gibi evlenme noktasına geldiğimi anladığım an, hemen uzaklaşırdım. Bunun nedenini bilmiyorum.
- Kaya Çilingiroğlu: Allah gönlüne göre birisini verdi işte...
- F.T: Benim için öncelik, işimdi de o yüzden.
Okul bittikten sonra ne yaptınız?
- F.T: MED Yapım'da çalışmaya başladım. İşe, prodüktör asistanı olarak başladım. Üç ay içinde yapım sorumlusu, bir yıl dolmadan da prodüktör oldum. Televizyonda yönetmenlik yapmak istemedim. Çünkü kalıplara bağlı çalışmayı sevmiyorum. Bana göre televizyon sektöründe prodüktör, yönetmenden daha önemli.
Peki hangi programların prodüktörlüğünü yaptınız?
- F.T: Huysuz Virjin'le başladım. Sonra Hülya Avşar Show, arkasından Hande Ataizi ile 'Hande'yle Açık Açık', Gülben Ergen'le 'Eve Doğru' ve Sibel Can-Huysuz Show'u yaptım. Ama benim için asıl önemli olan 'Film Gibi' programıdır... Sinan Çetin ile başladık, sonra Kaya ile (Çilingiroğlu) devam ettik.
Birçok ünlü isimle çalışmışsınız. O dönem magazine bakışınız nasıldı?
- F.T: Magazin, içinde olmak istediğim bir şey değildi. Eğer kamera önünü tercih ettiysen, bedelini ödersin ama ben ödemek zorunda değilim! Çünkü ben, kameranın önünde değilim.
Ama günün birinde kendinizi magazinin tam ortasında buldunuz...
- F.T: Oldu işte. Yapacak bir şey yok. Ama her zaman magazin, işimin bir parçası oldu...
SUŞİ DAVETİYLE BAŞLAYAN AŞK
Çalıştığınız bütün ünlüler ile ilişkileriniz nasıldı? Dostluğunuz var mıydı?
- F.T: İş ilişkilerimde her zaman resmi olmayı tercih ederim.
Hülya Avşar Show'da çalışırken, Hülya Hanım'la ilişkiniz nasıldı?
- F.T: Aynı resmiyetteydi.
Ve Film Gibi programıyla beraber, 'film gibi' denilen bir hayatın da içine girdiniz, yani Kaya Bey ile tanıştınız...
- F.T: Evet, Film Gibi'yi çekerken Kaya ile tanıştık. Daha öncesinde tanışıklığımız yoktu.
Prodüktör-sunucu ilişkisiyle başladı tanışıklığınız yani. Bir anlamda patron-çalışan ilişkisi de diyebiliriz.
- F.T: Evet, ben patron, o çalışandı. (Gülüşmeler) Kendisiyle 8 ay kadar çalıştık. Haftada bir gün çekimimiz vardı ve Kaya her zaman çekime tam vaktinde gelirdi. İşimiz bittikten sonra da herkes yoluna gidiyordu. Yani bir arkadaşlığımız yoktu.
İlişki nasıl başladı?
- F.T: Eyvaaah! Bunu bence Kaya anlatsın.
Neden?
- F.T: O anlatsın!
Peki, ilişkiniz nasıl başladı Kaya Bey?
- K.Ç: Ben, iş hayatında birlikte çalıştığım insanlarla ilişkiye girmeyi reddederim. Film Gibi'nin çekimlerinde Feraye'yi beğenmiştim ama hiç hissettirmedim. Program bittikten sonra ben bir davet verdim. Tabii oraya çalışma ortamının dışında, bambaşka bir Feraye geldi.
Daha gösterişli...
- K.Ç: Evet. Onu çalışma hayatında çok farklı görünce, etkilendim. O gece biraz samimi olduk. Ondan sonra bir daha görüşmedik. Aylar sonra bir kış günü, ben onun bir yerlerden telefonunu buldum ve 'Sana suşi ısmarlayabilir miyim, sever misin?' dedim. Sevdiğini söyledi. Ama buluşamadık. Bir gün tesadüfen bir arkadaşımızın doğum gününde karşılaştık. O gece aramızda bayağı bir elektrik oldu. Kendisini beğendiğimi söyledim Ondan sonra da devamı geldi işte...
Feraye Hanım'ın hangi özellikleri sizi etkiledi?
- K.Ç: Feraye çok ilginç biri. Mesela hiç konuşmadan, saatlerce sizi dinler. Sabırlıdır. Çok cool duruyor. Çok hoş, çok kaliteli, fiziği yerinde biri. Tip olarak da benim sevdiğim bir tip.
O doğum günü partisinden sonra mı görüşmeye başladınız?
- K.Ç: Evet, ufak ufak görüşmeye başladık. Ama hiç unutmam bir yılbaşı kaçtı benden.
Neden?
- K.Ç: Evli olmamdan çok rahatsız oluyordu. Haklıydı da. Bir gün kendisi bu şekilde bir ilişkiyi sürdürmek istemediğini söyledi ve ayrıldık. Ona hak veriyordum. Çünkü günün birinde yakalandığımız zaman, 'pardon, bir gecelik beraberlikti' demeyi Feraye'ye yakıştıramazdım.
Feraye Hanım, Kaya Bey çok güzel özetledi her şeyi. Artık söz sizde...
- F.T: Kaya'yı görmeden, tanımadan önce ona karşı bir önyargım vardı.
Çapkınlık konusunda...
- F.T: Evet. Tam tanımadığım için böyle düşünüyordum ama... Gördükten ve tanıdıktan sonra fikrim değişti. Kaya'nın iş disiplini, işine olan saygısı ve beraber çalıştığı insanlara yaklaşımı çok hoşuma gitti. Sonra bir erkek olarak ağırlığını, duruşunu, her şeyini çok beğendim. Ama hepsi buydu...
DUYGULARIMDAN, HER ŞEYDEN KAÇTIM
Kaya Bey'in size olan ilgisini nasıl karşıladıız?
- F.T: Çok şaşırdım. Gerçekten böyle bir şey beklemiyordum. Çünkü ilgisini belli etmemişti.
- K.Ç: Hatta bizim ortak bir arkadaşımız var. Kendisi evlenmek istiyordu. Ama etrafında hep abuk subuk insanlar vardı. Ben de evli olduğum için bir gün o arkadaşıma, 'Böyle insanlarla dolaşacağına, Feraye düzgün bir kıza benziyor. Git onu al da kendine düzgün bir hayat kur' dedim. Gerçekten de öyleydi. Feraye'nin bir farklılığı vardı. Bunu görebiliyordum. Tecrübeden olsa gerek. (Gülüşmeler) Neyse sonuçta ben açıkça kendisinden hoşlandığımı, etkilendiğimi söyledim. Ama o hep benden kaçtı.
- F.T: Hayatta hiçbir zaman büyük konuşmamak gerek. Ben konuştum. Asla evli birisiyle birlikte olmam derdim. O yüzden kaçtım. Her şeyden kaçtım ama. Kaya'dan, duygularımdan. Bu kaçış bir yıl kadar da sürdü. Ara sıra karşılaştık ama o kadar.
Bu kaçışlar size acı çektiriyor muydu?
- F.T: Bir şey başlamadığı için çok fazla acı çekmiyorsun tabii. Ama kalbimin ortasında hep kocaman bir şey vardı. Ama o doğum günü partisinde karşılaştıktan sonra bir daha kaçmadım kendisinden.
Ne oldu da kaçmamaya karar verdiniz?
- F.T: Güzel bir soru. Sanırım artık bu olaya engel olamayacağımı hissettim.
Hülya Hanım o sıralar bu ilişkiyi duymuş muydu?
- K.Ç: Boşanmaya karar verdiğimizde, 'ben zaten duymuştum' dedi. Ama konduramadı galiba. Çünkü benim bugüne kadar bu kadar uzun süreli bir ilişkim olmamıştı.
Durumumuz ne olacak diye hiç sormadım
İlişkiniz içinde hiç, 'ne zaman boşanacaksın, boşanmayacak mısın, bizim durumumuz ne olacak' demediniz mi?
F.T: Hayır, hiç sormadım.
K.Ç: Bunu sorarsa benim için o an biter. Çünkü ben saplantılı bir adamım.
F.T: Kaya'nın böyle davranacağını bildiğimden dolayı sormamazlık etmedim. Benim yapım böyle. İlişkide detaylara takılmam. Gerek yok. Zaten beni seviyorsa yanımdadır, sevmiyorsa değildir. Kimin yanında olmak istiyorsa, onun yanında olacaktı. Bu, bu kadar basit. Aynı şey, benim için de geçerli.
Bakın ben Kaya'yı çok sevdim
Gizli bir ilişki yaşamak incitmedi mi sizi?
- F.T: Bakın ben Kaya'yı çok sevdim... Onun beni sevmesini sevdim. Aşık olduğum için sevgimin arkasında durdum. Kaya'ya her anlamda çok güvendim. Ben hayatımda kimseye karşı hiç böyle şeyler hissetmedim.
Ama aşık olduğunuz adamın gittiği bir evi, çocuğu ve eşi vardı...
- F.T: O, her zaman yanımdaydı. Bunu bana hep hissettirdi. Annemi kaybettiğim de Kaya en önde, benim yanımdaydı. Bu benim için çok önemliydi. Onu hiç kıskanmadım. Ama üzüntü duydum tabii ki. Hem de her gece...
Ben hep Kaya'nın yanındaydım
Üç yıl önce Kaya Bey vurulduğunda hiç hastaneye gittiniz mi?
- F.T: Her gün hastanedeydim. O uyuyana kadar hep başındaydım. İyi günde de kötü gününde de ben hep onun yayındaydım. O da benim yanımdaydı.
Hülya Hanım duymadı mı? Hastaneye gidişinizde karşılaşmadınız mı? Saklanmak mümkün değil...
- K.Ç: Anlaşılmadı, çünkü her gün yüzlerce insan geliyordu, çok yoğun bir ziyaretçi trafiği vardı. Aslında ben Lucca'nın önünde dilim sürçmeseydi, yine ortaya bir şey çıkmazdı.
YARIN
Hülya Avşar'la hiç konuştu mu?
Hamile olduğunu öğrenince ne yaptı?
Kaya Çilingiroğlu'yla evlenecek mi?
Röportaj: Sema DENKER Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN