FERZAN ÖZPETEK: YÖNETMENİN MİLLİYETİ OLMAZ!
Ferzan Özpetek şubatta İtalya?da gösterime giren son filmi ?Kutsal Yürek?in tanıtımı için İstanbul?da... Yönetmenin milliyeti olmaz diyen Özpetek Özpetek; sadece kalbini açmak, içinden geçen duyguları anlatmak istediğini söylüyor.
Durdu durdu, yine çok ses getiren bir film yaptı Ferzan Özpetek. İtalya?nın fakirlerine çevirdi aynayı; yardım etmeyi, inanç duymayı hatırlattı insanlara. İtalya?da sosyologların ve din adamlarının tartıştığı bir film haline geldi Kutsal Yürek. Ama o "Politik olması için uğraşmadım" diyor. Yani filmde farklı bir Ferzan Özpetek var; bir de Mevlevi felsefesi ve Sezen Aksu şarkısı.
Ferzan Özpetek şubatta İtalya?da gösterime giren son filmi ?Kutsal Yürek?in tanıtımı için İstanbul?da... Filmi izledikten sonra çok özlediği mekanlardan The Marmara?da buluştuk. Ben filmine dair çeşitli övgü cümleleri kurarken yeniyetme bir yönetmen kadar mutlu oluyor, içten teşekkürler ediyor. Hani ünü dünyaya yayılmış, İtalyanlar?ın ve Türkler?in paylaşamadığı adam değil karşımdaki sanki, Madonna?nın TV?de milyonlara ?En sevdiğim yönetmen? dediği de o değil! Aslına bakarsanız beğenileri duymak bu kez her zamankinden iyi geliyor Ferzan Özpetek?e çünkü büyük övgüler aldığı diğer dört filminden farklı bir işe soyunmuş. Ününün İtalya?dan dünyaya yayılmasını sağlayan Hamam, Harem Suare, Cahil Periler, Karşı Pencere?deki gibi insanı, farklı hayatları, cinsel kimlikleri ya da iki insan arasındaki aşkı tartışmıyor bu kez. Maneviyata, dinsel duygulara, utanç duygumuza yükleniyor; daha kutsal ve ruhani ihtiyaçları hatırlatıyor, ?silkelenin? çağrısı yapıyor. Yine de politik bir film olarak tanımlamıyor Kutsal Yürek?i Özpetek; sadece kalbini açmak, içinden geçen duyguları anlatmak istediğini söylüyor. Zengin mi zengin İrene?nin, o daha küçükken esrarengiz bir şekilde yaşamını yitiren annesine ait, 30 yıldır hiç bozulmamış bir odayı bulmasıyla başlıyor her şey. Annesinin hayali, hayata bakışında büyük değişikliğe yol açıyor ve İrene, kendini keşfedeceği bir iç yolculuğa çıkıyor. Değişen; içi acıma hisleriyle dolan İrene, Tanrı?ya yaklaşıyor. İçindeki sorulara cevap ararken İtalya?nın yoksul yüzüyle tanışıyor. Sahip olduklarını paylaşma fikriyle de, delirme noktasına geliyor...
n Farklı hayatlar, dostluk, arkadaşlık ilişkileri anlatan; olmazsa olmaz eşcinsel karakterlerle örülü filmlerle ünlü Ferzan Özpetek, neden bu kez dinsel motiflerle süslü bir film çekti?
Şubat ayında 47 yaşına giriyorum. İnsanın hayatında bakış açısı, bir takım değerleri değişiyor mutlaka. İyi ki de değişiyor. Hani bazen çok değer verirsiniz bazı şeylere ya, yıllar içinde onun hiç de o kadar önemli olmadığını anlarsınız. Hiç önem vermediklerinizin de ne kadar değerli olduğunu keşfedersiniz.
* İnsanı bu kadar tersyüz eden ne peki? Ne oluyor da insan başka değerleri keşfetmeye başlıyor?
İyi bir şey değil ama zannederim acı! Birilerini kaybetmek! Bu benim için çok önemli bir faktör. Belki bayat bir şey söyleyeceğim ama yine de söyleyeceğim: Bir insanın ?ben zenginim? demesi için hayatta, dostlarının olması şarttır.
* Böyle bir süreç mi yaşadınız?
Bir kere yaşınız ilerledikçe kaybettiğiniz insanlar da çoğalıyor, bu bir gerçek. Ama ben burada; kalbimi dinliyorum, içimdeki duyguları anlatıyorum.
* Bu kez kendim için bir film yapayım mı dediniz?
O da yanlış bir laf. O değil de; benimle birlikte bir takım şeyleri paylaşmak isteyen insanların olduğunu hissediyordum. Hala da hissediyorum. Gişesi de tepkiler de umrumda değildi. Tepkinin bu şekilde ikiye bölüneceğini de beklemiyordum açıkçası.
* ?Aşk yok, cinsellik yok? diye karşı çıkanları nasıl ikna ettiniz?
Şu anda hissetmiyorum! Şu anda benim anlatmak istediğim bu olay! O kadar! Kaldı ki büyük bir aşk var filmde, o da başkalarına duyulan aşk. O yüzden kendi kendime diyorum ki ?Ne mutlu sana... İstediğin şeyi yapıyor, istediğin duyguları anlatıyorsun.? Yani ben bir parantez açtım, sonra da parantezi kapattım.
* Bir noktada bir sinemacının sorumluluk duygusu mu devreye girdi? Düşündürtmek, sorgulamak çabası mı baş gösterdi?
İtalya?nın çok değişen bir yüzü var, yeni fakirler çıktı. Filmi izleyen bir arkadaşım, ?Bana görmek istemediğim şeyleri gösterdin? dedi. Ne bileyim; iki-üç yıl önce arkadaşlarımla yemeğe çıktığımızda kalkıp da ?orası pahalı? demiyorlardı. Ya da bir arkadaşım kalkıp, ?Artık o marketten değil de diğerinden alışveriş yapıyorum? diyorsa bir şey var demek ki! Bir şeyler değişmiş demek ki...
* Yani değişen hayat şartları mı size bu filmi yaptırdı?
Mesela bir arabada gidiyorsunuz; arabanın içi sıcacıktır, konforunuz yerindedir ama dışarıda yağmur yağar. Ve otobüs durağında bekleyen insanları görürsünüz, dışarısı soğuktur. Ben kendimi kötü hissederim. Başımı çevirip görmemezlikten gelemiyorum ama kalkıp o duraktakilerin hepsini arabaya bindirmeye de imkanım yok. O zaman ben de film yapıyorum!
* İçinizi böyle huzura kavuşturmak istiyorsunuz...
Bu otobüs hikayesi bir örnek; her an bana böyle yansıyan olaylar oluyor. Mesela balık almaya gidiyorum, alışveriş yapanlara bakıyorum, onun fiyatını soruyor bunun fiyatını soruyor, küçüğü olsun diyor... Düşünüyorum bunları, kafamda bunların filmini yapıyorum. Filmde İrene?nin yaptığı gibi bir şey yapamıyorsam film yaparım. Çok hoş bir şey oldu; İtalya?da bir TV programında felsefeciler, sosyologlar tartıştı filmi. Hiç beklemediğim sonuçlar çıktı.
* Mesela?
Mesela sosyolog adam dedi ki, bu film bizim için bir mucize. Bize tek sonucun bu olduğunu gösteriyor, yani elinde malı olanın başkasına vermesi, paylaşması. Tek çözüm bu!
* Az önce ?parantezi açtım ve kapattım? dediniz. Parantezi kapattım demek, bu defter kapandı demek mi?
Şu anda benim duygum şöyle: Ben gülmek istiyorum, eğlenmek istiyorum. Benim çok iyi bir yanım vardır, o Serra?da (Yılmaz) da vardır. Onunla anlaşmamızın nedeni de odur; biz acılara çok güzel gülebiliriz. Çok ağır olaylarda bile bizim kahkahalarla güldüğümüz olmuştur. Bu filmde biraz onu kaybettim. Kaybettim derken, bu konu beni o kadar çok sardı ki dalga geçecek gücüm yoktu. O gücümü tekrar hissetmeye başladım. O yüzden yeniden, kendime çok yakın bir dünyayı anlatmak istiyorum. Hayatın ana çekirdeklerinden olan bir şeyden aşktan bahsetmek istiyorum. Şimdi bunları anlatacağım, o zaman da parantezi kapatmış oluyorum.
Kaynak:ŞİRİN SEVER/Sabah