GÜNDEM KARMA KARIŞIK
Güneş Gazetesi Yazarları Nurettin Soydan, İdil Çeliker, Vehbi Dinçcan, Uğur Güneri ve Şahin Büyükkaya?dan oluşan Beşi Bir Yerde ekibi, toz duman olan gündemi tartıştı. Altın Küre?deki Meltem?den Yeşilçam ve RTÜK?e dair her şeyi masaya yatırdı
Geride bıraktığımız haftaya önce FİLM-SAN Vakfı’nın “Yeşilçam’dan Serpintiler” kitabı damgasını vurdu. Kitapta adı geçen sanatçıların bir bölümü “ayrımcılık” yapıldığı gerekçesiyle adeta ayaklandı. Tama da ortalık sakinleşti derken bu kez RTÜK’ün “Kliplere getirdiği cinsel sansür” sanatçıların tepkisiyle karşılaştı. Ülkemiz de “hiç mi güzel şeyler olmayacak” diye düşünürken Hollywood’tan, Altın Küre’den Meltem Rüzgarı esti. Bu 70 yılda bir yaşayacağımız olay bile “tartışma” konusu oldu. TV programlarının “olmazsa olmaz” dedikleri reyting uğruna açılan eski defterlerden “Bakirelik ve 36 yıllık skandal” taştı. Semiha Yankı’nın ünlü menajer ve organizatör Erkan Özerman hakkında yaptığı “şok” açıklamalar magazin gündemini sarstı. Güneş Gazetesi’nin Magazin Yazarları Beşi Bir Yerde, adeta yağmur gibi gelen karmakarışık gündemi masaya yatırdı.
MELTEM CUMBUL ALKIŞLANMALI
Nurettin SOYDAN: Hafta başında Altın Küre ödülleri yapıldı. Türk oyuncu Meltem Cumbul’un o önemli gecede bir konuşma yapması sanki garipsenir gibi görüldü. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Meltem’im orada olması bir başarı değil mi?
İdil ÇELİKER: En çok TV başında vakit geçirdiğimiz için ana haberlere baktığınız zaman, Meltem orada sanki durup dururken Tuğba Ekinci gibi sahneye fırlamış gibi algılattılar. Böyle bir törende Meltem Cumbul’un gidip de tek başına, habersiz ve organizasyonsuz tek başına böyle bir şey yapması mümkün olmadığına göre davetliydi. Kimse bu davetin altını sormadı hiç. Havada kaldı. Ömür Gedik bu konuda çok güzel bir yazı yazdı, Uğur Güneri’de gazetemizde yazdı keza. Kendimize ait insanları aşağıya çekmeye bayılıyoruz. Yengeç sepetine kapak ne gerekir halimiz var. Tırmananları, öteki aşağı çekiyor. Meltem Cumbul yıllardır Amerika’da film sektörünün içinde, orada eğitim aldı. Diyalogları var. İki yabancı filmde oynadı. Gönül Yarası’ndan uluslar arası bir ödül aldı. Altın Küre’de bir hareket başlatılmış. Her yıl uluslar arası filmde rol almış yabancı bir oyuncuya böyle bir konuşma yaptıracaklar. Meltem seçilmiş çokda güzel şeyler söyledi, “Yurtta barış, Dünyada barış” diye. Bütün dünya izlerken Atatürk’ün sözüyle böyle bir mesaj vermek kötü bir şey mi? Daha ne yapsın.
Uğur GÜNERİ: Meltem kaç yıldır Hollywood’ta bir şeyler yapmaya çalışıyor ya. Bizim geçmişte Muzaffer Tema, Salih Güney ve Ayhan Işık bir şeyler yapmaya uğraştı. Çok deneyen oldu ama hep direklerden dönüldü. Meltem’in şansı yabancı basın başkanı Aida’yı tanıması. Geçen senede davet etmiş Altın Küre. Her sene yeni bir oyuncu sunacak Altın Küre’yi. Seneye de belki İran’dan bir oyuncu olacak. Altın Küre’ye davet edilmek bir başarı. Orada 30 saniye konuşmakta bir başarı. Bence asıl vahim olan medya. Sosyal medya vatandaşın sesidir. Medya doğru, donamlı ve tarafsız haber vermekle yükümlüdür. Eksik yaklaştı. Meltem, Altın Küre’ye katıldı. Kısa bir konuşma yaptı. Ne işi var orda dediler. Amerikan gazetecileri tanımıyor olabilir sordu. Ama Türk medyası ne işi var diye sordu, arkasını araştırmadı. Meltem oraya kaçak mı girdi? Arka kapısından mı girdi. Pazartesi günü internette yer alan haberler akşam TV’lerdeydi. Neden sorusunu neden irdelemediler. Meltem’i bağlayamazlarımıydı. Hani araştırmacı gazetecilik? Ne oldu bugün öğrendik o soruların cevabını. Ömür Gedik yazdı gerçekleri.
Şahin BÜYÜKKAYA: Bu tür olaylar olacağı zaman aylar öncesinden piarı yapılır. Dört ay öncesinden başlaması gerekirdi. Bu iş çok oldu bitti oldu. Aniden oldu. Bazı insanlar inanamadı. Davet anladığım kadarıyla son anda yapılmış. Meltem’in komite ile diyalogları iyi. Başına devlet kuşu konmuş. Bana göre olay sürpriz oldu. O yüzden haklı ya da haksız Cumbul’a bayağı bir yüklendiler. Meltem, Hollywood’dan çok Bollywood sinemasında daha çok tanınıyor.
Vehbi DİNÇCAN: Ben farklı bakmak istiyorum. Meltem’in başarısı, oraya gidip gitmemesi en son tartışılması gereken şey. Meltem Türkiye’yi ve Türk sanatçısını temsil etti. Türk sanatçısını temsil etti. Bu bir kere alkışlanacak bir olay. Kadın orda Yurtta sulh ve Cihanda sulh dedi. Atatürk’ü Türkiye’sinde 19 Mayıs, 23 Nisan ve 29 Ekim tartışılırken, kadın orada çıktı Yurtta sulh ve Cihanda sulh dedi. Atatürk’ü hatırlattı bütün herkese. Meltem Cumbul, şu anda en büyük sanatçı kimse ondan daha büyük bir iş yaptı. Sanatçı olarak Türkiye’yi temsil etti. Bu kadın alkışlanması gereken biri.
Nurettin SOYDAN: Bana göre de Meltem’e araştırılmadan haksızlık yapıldı. Orada ne olursa olsun bir Türk sanatçısı olarak bulunması büyük başarı. Meltem’e ya konuşma yap ya da ödül ver seçeneği sunmuşlar. O da konuşmadan yana tercihini yaparak başarılı bir iş yaptı. Hollywood’un kapısından giremeyenler şimdi kıskanıyor. 199 ülkenin insanına orada görünüp o konuşmayı para da verseniz yapamazsınız. Türkiye’nin çok iyi reklamını yaptığı gibi barışa vurgu yapması olağanüstü.
İdil ÇELİKER: Orada bir cambazlık yapılıyor 19 Mayıs’la ilgili. Cumhurbaşkanı’ndan geri dönecek. Hayır yapılacak ama daha kapalı yapılacak deniliyor.
Vehbi DİNÇCAN: Hayır efendim, Atatürk’ü kapalı kapılar ardına sokmaya çalışıyorlar. Meltem’in dünyanın gözü önünde Atatürk’ün çok önemli lafını söylemesi dikkat çekidir.
Vehbi DİNÇCAN: Şu anda ve öyle bir törende o sözü o kadar önemli ki. Dünya karışık. Ortadoğu ve Avrupa birbirine girmiş durumda. Yunanistan çökmüş, İtalya bitmiş. Bu dönemde Meltem’in o lafı söylemesi Türkiye’nin rengini ortaya çıkarıyor. Tipik bir Türk kadınını örneğidir bu. Simgesi oldu kadınların.
İdil ÇELİKER: Tebrik ediyoruz. Gerisi teferruat. Kıyafeti kötü bile olsa Yengeç sepetine kapak gerekmez. Herkes Meltem’in yerinde olmak isterde. Olamayanlarda konuşacaklar. Eurovision için kendimizi parçalıyoruz tanıtımımız olsun diye. Bak Meltem ne güzel yaptı bunu. Herkes orda Meltem’in yerinde olmak isterdi. Olamayanlar da konuşacaklar.
Şahin BÜYÜKKAYA: Önceden haber verilmemesinin nedeni, belki Meltem değil de başkası olabilir mi?
İdil ÇELİKER: Hiç sanmıyorum. Son dakika olduğunu asla düşünmüyorum. İki günlük olay değil. Yoksa Meltem böyle bir şeyin reklamını yapmak mı istemedi. Reklam yaptı yapmadı. Önemli olan Türkiye’nin orada temsil edilmesiydi. Bu kadına alkışlar az bile.
Vehbi DİNÇCAN: Bir ay önceden çağrıla da, reklam yapsa da yapmasa da, önemli olan Türkiye’nin orada temsilidir. Herkes otursun alkışlasın Meltem’i.
Uğur GÜNERİ: İran sineması ödül aldı. Bizim sinema çevreleri İran sinemasına dudak büküyor. Irak sineması bile geliyor. Biz ,Türk sineması orada yok. Allah’tan Türk sineması gitmişte oradan adımızdan söz ediliyor. Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi çekiliyor medyada haber yok. Festivale gitmeye bir hafta kala üçer satır haber çıkıyor. Ata Demirer’in Berlin Kaplanı 15 gündür medyanın gündeminden düşmüyor. Ana haberlerde. Şimdiden 500 bin seyircisi garanti. Nuri Bilge Ceylan’a medya daha böyle bir kıyak yapmadı.
YEŞİLÇAM’DAN SERPİNTİLER
KİTABI TAM BİR REZALET!
Nurettin SOYDAN: Film-San Vakfı bir kitap çıkardı, Yeşilçam’dan serpintiler diye. Bu kitap ortalığı karıştırdı. Tanımlamalar tartışıldı, oyuncular tepki gösterdi. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyim?
Vehbi DİNÇCAN: Bütün Sanatçılar yaygara yaptı. Ben bizzat Ferdi Merter Fosforoğlu ile konuştum. Film-San’ın bir hatası var yaptıkları geceye kitabı yetiştirmek istemişler. Bunların haberi olmadan, bilgileri toplamadan Matbaa bunların kontrolü olmadan kitabı basmış.
Şahin BÜYÜKKAYA: Yazarın adı eski dansöz Nilüfer Aydan.
Vehbi DİNÇCAN: Nilüfer Aydan yazamaz mı hatıralarını! Annesini fotoğrafını kendi eliyle vermiş. Başka fotoğraf yayınlanıyor. Yayınevinin suçu var deniyor. Nuri Alço’yu gazozcu olarak tanıyoruz. Yalan mı? İlyas denince akla ne geliyor, siyasi yanı, solcu duruşu geliyor. Çarpıtma olabilir. Yanlış yazılanlar var. Fakat sanatçıları medyaya verdiği röportajlarla Film-San’ın söyledikleri arasında farklı şeyler var.
Şahin BÜYÜKKAYA: Bu tip kitap hazırlamak ciddi bir iş. Hele Kültür bakanlığından destek alacaksan daha da ciddi. İş işten geçmiş kitap toplatılıyor. Yapan insanlar ciddi araştırma yapmamışlar. Ahu’nun adını ağır laflar yazmışlar. Kadın diyor ki teşekkür edeceklerine, adımı fahişe yazıyorlar diyor. Ben yaşadığım bir olayı anlatayım. Ahu’nun Antalya’da filmi yarıştı Tarık Akan ile. Ahu Tuğba en iyi kadın oyuncu dalında adaydı. Jüri başkanı da geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Ö. Lütfü Akad’tı. Uçakta Lütfi Akad’a sordum. Ben Ahu’yu tanımazdım. Filmini seyrettim, müthişti. Sinemada şansı çok. Oylama yapıldı arada çok az fark vardı ödülü kıl payı kaçırdı ödülü dedi. Şimdi ben Ahu’nun şu ekranda oyuncu geçinenlerden daha iyi olduğunu düşünüyorum. Kitapta o yazılmış bu yazılmış ama kadının şansı yaver gitmedi. O festivallik filmden sonra üstüne daha iyi bir şeyler koysaydı bugün başka bir noktaya gelmişti.
Uğur GÜNERİ: Bu kitap tek kelimeyle bir skandal. Ümit Utku’nun çıkardığı Yeşilçam ansiklopedisi bizim tek kaynağımızdı. Orada sanatçının öz geçmişi yazardı. Tam bir bilgi dağarcığıydı. Aynı Film-San 30 yıl sonra başka bir kitap çıkarıyor. Yok solcuydu, yok Aleviydi. Yok fahişeydi. Sen orada bilgi vereceksin. Yorum yapamazsın. Bu bir rezalettir. Hazırlayanların haberi yokmuş. Yayınevi sonradan koydu. Böyle mazeret olmaz. Seni kovalayan mı var. Bunu internetten acayip bir takın sitelere girersen, oradan da kopyalayıp koyarsan ortaya böyle rezalet çıkar. Ben Bakanlığın yerinde olsam beş kuruş para vermem. Sorumluları kimse faturayı da bunlar öder. Adam gibi ikinci kitap yazılır. Bu ne kardeşim. Kim bilir daha neler yazacaktı.
İdil ÇELİKER : Milli Eğitim Bakanlığının ilk öğretimde okutulacak kitaplarında da aynı şeyler yapılıyor. Bu kadar kontrolsüzlük aynı şey burada da yapılmış. Denetim hiçbir şekilde uygulamaya geçmiyor. Yeşilçam’dan Serpintiler kitabındaki laflar da çok ağır. İnsanları böyle kategorize edemezsin. Çünkü sanatçılar kendi kimlikleriyle orada değiller ki. Sen onları rolleriyle yargılayamazsın. Denetim olmayınca herkes kafasına göre bir şey yapıyor.
Şahin BÜYÜKKAYA : Bülent Ersoy’un erkek haliyle fotoğrafını koymuşlar.
Vehbi DİNÇCAN : Bülent Ersoy’un fotoğrafını biz koymadık diyor Ferdi Merter. O fotoğrafın ismini çizmiş. Kasıt var. Eski yönetimden insanlar var bu işin içinde deniliyor. Mahkemeye gidiyor vakıf.
Uğur GÜNERİ : Yetki ve sorumluluk beraber kullanılır. Ben çizdim, değiştirmemiş demesi onu kurtarmaz. Ozalitine bakacak.
Vehbi. Yayınevi değişikleri yapmadan, Google’dan toparladıklarıyla basmış. FİLM-SAN düzeltmiş, ama yayınevi istediğini yapmış.
Uğur GÜNERİ: Bir dakika, çizdiyse alternatif bilgiyi de vermeleri gerek.
Vehbi DİNÇCAN : Evet ama yayınevi beklememiş kitabı basmış. Ahu’yu aramışlar. Doğum tarihi de yanlışmış.
İdil ÇELİKER: Ahu’ya fahişe yazdıklarını çizmişler mi diyorsun. Negatif ayrımcılığı çizdilerse yeni baskıyı niye kontrol etmemişler. Bana hiç inandırıcı gelmiyor, kusura bakmasınlar. Kaktıralım arada gitsin olmuş.
Nurettin SOYDAN: Yapanlar yalan mı söylüyor, tepki gösterildiği için?
İdil ÇELİKER: Yapanlar yalan söylüyor. Baktın değişiklik yok, kontrol et, basma o zaman.
Şahin BÜYÜKKAYA: Bu iş mahkemede çözülür ancak.
Vehbi DİNÇCAN. Mahkemeye vermişler zaten.
İdil ÇELİKER: Bir şey daha çıkıyor o zaman. Adı geçen arkadaşların hepsi dava açarsa kime daha açacaklar. Yayın şirketine mi, Vakfa mı?
RTÜK BİR YIL GERİDEN GELİYOR!
Nurettin SOYDAN: Hafta içinde RTÜK’ün bir kararı müzik dünyasına bomba gibi düştü. RTÜK, bir çok sanatçının klibinin “müstehcen, gençlere ve çocuklara zararlı olduğunu” söyleyerek onları yayınlayan kanalları uyardı ve ceza kesti. Sanatçılar da buna tepki gösterdi. RTÜK’ün bu son kararını ve yaklaşımını doğru buluyor musunuz?
Vehbi DİNÇCAN. Olay sadece kliplerde değil ki! Açıklık, saçıklık ve seksten dolayı bir çok diziye de uyarı ve ceza verildi. Yarışmalara gelelim. Daha neler var. Bazı dizilerde bir öpüşme sahnesi veriyor , artık iki oyuncuların dudakları çatlayacak neredeyse. Yatak sahnesi veriliyor olacak iş değil. Yataktaki sevişmeyi demi vereceksin. Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisinde Soner ile Aylin’in çatalını bile gösterdiler. Reyting uğruna. Kliplerde öyle, seyredilsin diye çıplak kadınları sıralıyorlar. Bunu önce Serdar başlattı. Göbekten zeytin yemekle başladı. Birileri göbekten susi yemedi mi. RTÜK haklı ama geç kaldı. RTÜK üyeleri seyretmiyorlar şikayet telefonu olunca uyanıyorlar.
Uğur GÜNERİ: Bana göre RTÜK bir yıl geriden geliyor. Dizi yayından kalktı cezası öyle geldi. Ayrıca sadece görüntülerde mi müstehcenlik. İçeriğe de baksınlar. Baldızıyla, üvey kızına yan bakan. Tecavüz sahneleri. Bunlar ne oluyor peki?. Bunlarla ilgili problem yok mu?
İdil ÇELİKER : Ben kadının meta olarak kullanılmasına karşı çıkıldı. Reklamlarda vs. Ama hiçbir zaman pornografiye yaklaşan görüntüler yer almadı. Kadının her yerini göstermek, adamın peşinden 20 kız koşturmak moda oldu. Kadın sürekli sekse hazır bir halde tutuluyor. Bu gençlerin kafasında da şablon oluşturuyor. Kızlarda erkeklere böyle davranmak gerekiyor düşünebilir. Aynı şey diziler ve reklamlar için de geçerli. Beren’in Doritos reklamı da öyleydi. Kötüydü. Hayal bile olsa bu sahneler kötü.
Uğur GÜNERİ : Bizim reklamlarda çok ünlü ve paraya ihtiyacı olmayan kadın sanatçıda seksapelliğini kullanmak için yarışıyor, Hülya Avşar gibi.
Şahin BÜYÜKKAYA: Erotizmin ölçüsü aştıkça şarkılarında bir anlamı kalmıyor. Geri planda kalıyor. Zaten erotik klip çekmekle bir şarkının patlama yapması mümkün değil. Şarkı, şarkı gibi olacak. Yorumcu yorumcu gibi olmalı.
İdil ÇELİKER: Öyle sınırlar aşıldık ki öpüşme sevişme işleri reyting aldığı için artık gençlik dizilerinde girmeye başladı. Bunun ucu yok ve tehlikeli boyuta doğru gidiyor. RTÜK bana göre haklı.
Vehbi DİNÇCAN: Çocuklar üzerine yapılan diziler var. Resmen istismar ediliyor. Psikolojileri bozuluyor. Bunun önlemini alan tek dizi Öyle Bir Geçer Zaman ki, Osman’ı geri plana çektiler. Konuşturmuyorlar artık.
SEMİHA YANKI: EUROVİSİON DENİNCE AKLIMA, AÇLIK, PARASIZLIK VE BEKARET GELİYOR
Nurettin SOYDAN: 36 yıl önce Eurovision’a gönderildiğinde başına ilginç olaylar geldiğini açıkladın. Beyaz TV’de Erkan Özerman hakkında şok iddialar ortaya attın. Tam olarak neler oldu, neler yaşadın?
Semiha YANKI: 36 yıl önce de söyledim. Erkan Özerman, Paris’e beni götürdü. Zengin bir adamla tanıştırdı. Elmas tüccarıymış. 15 gün evinde kaldık ben kanepelerde yattım. Erkan Abi korkuyorum, beni yalnız bırakma dediğimde, “niye bakire misin. Bu devirde bakirelik mi sorgulanır” dedi bana. Sana ne kardeşim ben bakireyim ya da değilim. 17 yaşına kadar babasının, annesinin dizi dibinde büyümüş genç bir kıza bu sorulur mu? Senin kaybedecek neyin varmış gibi niye sorgularsın beni.
Nurettin SOYDAN: Bakireliğini sorguladığı için mi Erkan Özerman beni sattı dedin. Yoksa Elmas tüccarı Tosunyan’la senin birlikte olman için bir girişimde bulundu mu?
Semiha YANKI: Onlar Fransızca konuşuyorlardı. Ben lisan bilmiyorum. Ne konuştuklarını bilmiyorum. Ancak neden otel odasında değil de ben yalnız başıma o kişinin evinde kalıyorum sorusu hep kafamı kurcaladı. Üstelik Erkan da bizimle kalmıyordu o evde. Niçin, bunun sebebi ne?
Nurettin SOYDAN: Yarışma İsveç’te yapılıyordu o yıl. Neden Paris’teydiniz?
Semiha YANKI: Evet İsveç’teydi. Oradan neden Paris’e getirdi beni. Ben niye arada kalmıyorum. Diğer adaylar üç günde geri dönerken biz neden Paris’e gelip 15 gün kalmak zorunda bırakıldım. TRT’nin verdiği harcırahın yüzünü bile görmedim. Cebimde 1 dolarım bile yokken orada o adamın evinde yaşamaya mecbur bırakıldım. Telefon yok, TV yok.
Nurettin SOYDAN: Beni satmaya kalktı mı diyorsun tam olarak.
Semiha YANKI: Evet. Yani aslında Ahmet San’la tanıştırmak istedi önce beni. Orada okuyordu. Ahmet San ile birlikte olmamı teklif etti. Ama Ahmet San’ın bunlardan haberi yok.
Nurettin SOYDAN: Ahmet San’la birlikte olmanı açık açık teklif etti diyorsun Erkan Özerman. Peki aynı şeyi Elmas tüccarı Tosunyan için de teklif etti mi?
Semiha YANKI: Hayır demedi. Ama aralarındaki konuşmalarda ne geçti bilemiyorum. Neden o adamın evinde kalıyorum. O adam 15 gün evini bana niye açıyor!
Nurettin SOYDAN: Tosunyan sana bir şey hissettirdi mi peki?
Semiha YANKI: O gün çekilen fotoğraflara bakarsanız samimiyet ve yaklaşım şeklini anlarsınız.
Nurettin SOYDAN: Yaklaşmışta, öbür türlü evde sana yaklaştımı, bunu belli etti mi? Bir tacize maruz kaldın mı Tosunyan tarafından.
Semiha YANKI: Öyle bir şey söylersem yanlış olur. Erkan’a “beni o adamla aynı masaya neden oturtuyorsun” diye bağırıp çağırınca orada frene bastı her halde. Ben biraz rahat davranışlarda olan, aile korkusu olmayan biri olsaydım benim başıma her şey gelirdi diye düşünüyorum.
Nurettin SOYDAN: Ucuz mu yırttım demek istiyorsun?
Semiha YANKI: Evet, ucuz yırttım.
Nurettin SOYDAN: Yıllar önce bunlar haber olduğunda Erkan’dan bir tepki, tekzip veya mahkemeye verme olayı yaşanmadı mı?
Semiha YANKI:Kesinlikle hiç olmadı. Ne mahkeme, ne beni tekzip etme durumu olmadı.
Nurettin SOYDAN: Ahmet’le birlikte ol demiş sana. Yinede yaptığın bu açıklama çok ağır değil mi?
Semiha YANKI: Varsayalım ki Ahmet San’ı beğendim. Sonucu nereye varırdı. Sana 17 yaşında bir kızı koru, sahip çık diye teslim etmişler. Sen hala 17 yaşındaki bir kıza “bakire misin, gel Ahmet’le birlikte ol” denilir mi? Aç kaldım, susuz kaldım. Evde ekmek bile yoktu. Sonra deni bir ailenin yanına götürüyor, orada yatak bile yok, der koltukta yatmak zorunda kalıyorsun.
Nurettin SOYDAN: Tosunyan sana bazı jetler yaptı mı? Hediye aldı mı?
Semiha YANKI: Ben öyle bir şey görmedim. Gördüyse Erkan görmüştür.
Nurettin SOYDAN: Bu iddiaları ilk kez Seda Sayan’da dile getirdiğinde Erkan Özerman, “nereden çıkardın bu deli şaçmaları” şeklinde bir çıkışı oldu mu sana karşı?
Semiha YANKI: Hayır hiçbir şekilde olmadı. TV’de karşılıklı konuştuk, atıştık ve orada bitti mesele. Ne aradı ne de dolaylı olarak bir mesaj yolladı. Yıllar öncede böyleydi.
Nurettin SOYDAN: Seninle Bir Dakika sana pahalıya mal olabilirmiş anlattıklarına bakılırsa!
Semiha YANKI: Aynen. Eurovision denince benim aklıma gelen ilk şey, aç kalmak, parasız kalmak. Bir evde parasız kalmak. Ailenle görüştürülmemek. Üzerimdeki basma elbise. Bekaretimin sorgulanması.
Nurettin SOYDAN: Eurovisiona gittiğinde gerçekten bakire miydin?
Semiha YANKI: Tabiî ki. Eurovision’dan döndükten iki yıl sonraya kadar da bakireydim.
Nurettin SOYDAN: Eurovision sana ne kazandırdı. Senden ne götürdü?
Semiha YANKI: 17 yaşındaki bir kıza sorsunlar bakire misin, ne hale gelir. Psikolojisi ne olur. Eurovision sadece biraz şöhret kazandırdı. Eurovision denince akla gelen ilk isim olmayı kazandırdı. Para kazandırdı. Ama bunda Erkan Özerkan’ın bir katkısı yok. Hayatımda olmasaydı, o dönemde bu travmaları yaşamasaydım belki işime daha çok sarılacaktım. Nefret ettim bu işten çünkü.
Nurettin SOYDAN: Eurovision’dan döndükten sonra Erkan Özerman ile yollarınızı ayırdınız mı?
Semiha YANKI: Hemen ayrıldık. Fahrettin Aslan aldın kontratımı. O adam ben TRT’den görevliyim diyerek gelip anne ve babama sözleşmeye imza attırmış. TRT’nin bunda bir kusuru yok. Nurettin SOYDAN: TRT’nin Eurovision adayı Can Bonomo da genç bir isim. Nasıl buldun kendisini.
Semiha YANKI: Çok destekliyorum Can’ı. İyi şarkılar yapıyor. Pırıl bir çocuk. Bence iş yapar.