MERAL OKAY HAYATINI KAYBETTİ
Asmalı Konak, Yasemince, Bir Bulut Olsam, Muhteşem Yüzyıl gibi televizyonda yayınlandığı dönemlerde her zaman izlenme rekorları kıran ünlü dizilerin senaristi bu sabah evinde hayata gözlerini yumdu.
Bir süredir akciğer kanseri tedavisi gören Meral Okay'ın vefat haberini Ali Sunal twitter sayfasından duyurdu. Sunal sayfasına "Meral ablamı Meral Okay'ı kaybettik, başımız sağolsun." yazdı.
Türk televizyon izleyicisini yakından tanıyan Okay'ın senaryosunu yazdığı dizilerin yayınlandığı saatlerde sokaklarda insan kalmıyordu. Okay, yarın Bebek Camiinde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu mezarlığında defnedilecek.
MERAL OKAY KİMDİR
Meral Okay, 20 Eylül 1959 tarihinde Ankara'da doğdu.
Beş yıl devlet memurluğu yapan Okay, bu süreçte Toprak Mahsülleri Ofisi'nin Dünya Bankası projelerinde ve TBMM'nin Atatürk'ün 100'üncü yaşı kutlamaları çerçevesinde kurulan bir komisyonunda yer aldı. 12 Eylül döneminde Türkiye İşçi Partisi üyesi ve işyeri temsilcisiydi.
1984 yılında sinema ve tiyatro oyuncusu Yaman Okay'la evlendi. Eşi 10 yıl sonra, henüz 41 yaşındayken kanserden yaşamını yitirdi.
İstanbul'a taşınarak Günaydın gazetesinde çalışmaya başladı. Dergicilik, yayıncılık, yapımcılık, Sezen Aksu ile sahne çalışmaları yaptı, şarkı sözleri yazdı. İkinci Bahar dizisiyle ünlendi. Bir filmde yapımcılık denemesinde bulundu.
Meral Okay oyuncu olarak Bir Bulut Olsam, Alia, Beynelmilel, O Şimdi Asker, Hiçbiryerde, Koltuk Sevdası, Yeditepe İstanbul, İkinci Bahar dizilerinin yanısıra Seni Seviyorum Rosa filminde oyuncu olarak yer almıştı.
Okay, Yasemince, Asmalı Konak, Fedai, Bir Bulut Olsam dizilerinin senaryosunu yazmıştı. Okay son olarak Muhteşem Yüzyıl dizisini senaryosunu yazıyordu.
VASİYETİ: "YAKILIP SUYA KARIŞMAK İSTİYORUM"
Meral Okay, Göksu Göksel'e verdiği bir röportajda vasiyetini açıklamıştı. İşte röportajdaki o bölüm
- Şöyle çıkıp sokaklarda hiçbir amaç olmadan dolaştığınız oluyor mu? Öylesine?
Onu sokakta yapmam da ben denizde yaparım. Suda olmak beni çok mutlu eder. Bir teknenin kıçında uyuyup uyanmak, kulağımda sevdiğim müziği dinleyerek gökyüzüne bakarak, yıldızların kayışını takip ederek uykuya dalmak, gözünü yarı açarak kendini suya atmak.
- Aykırı yanlarınız var, öldüğünüzde yakılmak istemeniz gibi mesela…
E çünkü suya karışmak istiyorum da ondan.
- Suyu o kadar çok seviyorsunuz?
Çok. Yani küllerimi üç parti halinde nereye savuracaklarını da yakınlarımdan bir iki kişi biliyor. Bir kısmı şu koya, bir kısmı da şuraya gibi…
- Vasiyet gibi bir şey mi?
Evet.. Üstelik yasal olarak hakkınız da var Türkiye’de fakat o yasa kullandırılmıyor. 1946’da çıkmış bu yasa. İstediğinde yakılma hakkın var. Ankara’da fırını bile var.
EŞİ İÇİN YAZDIKLARI...
Yıllar önce yine kanser nedeniyle henüz 41 yaşında yaşama veda eden tiyatrocu eşi Yaman Okay'ın arkasından şunları yazmıştı:
Bir gün evi düzenlerken fark ettim. Bir de baktım ki, benden çok Yaman''ın eşyaları var... Küçük poşetlerle sızmıştı.
Aşk bir sızma halidir...
Yaman o kadar temiz bir adamdı ki ona kızamazdınız. Bir o kadar da yiğitti. Ben derdim ki; bu adam ne zaman yorulacak! Meğer acelesi varmış...Herşeyi o kadar yoğun, hızlı ve coşkulu yaşıyor ve yaşatıyordu ki büyüleyici bir şeydi bu. Ben köşeleri çok olan bir insandım. Yaman beni eğitti...
Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ''biz'' olabilme halidir...
İnsan egosu denetlenmesi en güç şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz...
Biz birbirimize karşı çok saygılıydık... Eee bazen de sıkılırdık, hele üç beş aydır bir aradaysak birbirimizin gözüne bakardık, önce kim gidecek diye, böyle nefes molaları da verirdik...
Döndüğümüzde yepyeni bir enerji ve hasret bekliyor olurdu bizi... Aşk bazen de bir kıyamama halidir... Şunu çok açık yüreklilikle söyleyebilirim, o benden daha iyi bir insandı...
O kadar bebek, o kadar adam, o kadar temiz, onun kadar beklentisiz, onun kadar temiz yaşamayı öğrenmeye çalıştım. Buradan bir öğretmen öğrenci ilişkisi anlaşılmasın...O, o kadar ahlaklı ve temizdi ki, yaşam biçimi ve duruşu karşısında başka türlü olamazdınız. Onun yanında kirli kalamazdınız. Böyle bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana...
Bu ateşle yanma hali o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın...Yaman’la her günümüz sevgililer günüydü...Eşine bu kadar çok çiçek getiren bir adamı daha analar doğurmamıştır...
Biz birçok defa sabah uyanıp birlikte gün doğumunu seyreder, ne bileyim çingene vapuruna binip sabah erken boğaz’ı turlardık.Bugün eksik olan ne? Bu topraklarda eksik aşk ve mutluluk kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır... Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıklardaki tutku kutsanır hep...Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre sahibiz biz..