MONTAYA KAZANDI, FERRARİ?Yİ DESTEKLEYEN "MÜTHİŞ TÜRKLER" NASIL ÜZÜLDÜ?
Ünlü yönetmen Osman Sınav ile Avrupa?da adından başarıyla söz ettiren işadamı İlhan Doğan, Formula yarışlarının Almanya?da yapılan ayağını birlikte izledi.Son dört yılın şampiyonu M. Schumacher taraftarı olan iki müthiş Türk, yarış sonunda üzüldüler...
Nurettin SOYDAN-Almanya
F1?i izlemek için sabah 11.00 gibi otelimizden ayrılıyoruz...
F1?in Almanya?da yapılan etabıyla ilgili, Alman TV?leri ve Eurosport?tan yarış ve pilotlarla ilgili son durumu öğreniyoruz.
Keten spor pantolon, ayağımızda ayakkabılar ve gömlek giyinmişiz. Yarışın yapılacağı pist alanı, 50 kilometre ötemizde...
Almanya trafiğini göz önünde tuttuğumuzda, on beş dakikalık yol...
Ancak, yarış yerine doğru yaklaşınca bunun hiç de o kadar kolay olmadığını görüyoruz...
Bizimkisi biraz iyi niyet biraz acemilikti! sonunda...
Mısır tarlaları arasındaki binlerce metrekalerik alana park edilen araçların sıra uzunluğunun en az 500 metre olduğunu söylesem, park için ne kadar çaba sarfettiğimizi anlatmama yeter sanırım...
Aracımızı güç bela park ettikten sonra, orman içindeki patika yoldan en az üç kilometre yaya yürüyoruz... Ayağında şortu, başında sıklıkla boz turbası taşıyan Almanlar ve diğer ülkelerden gelenler "biraz da yarışın heyecanıyla" olsa gerek, bizleri hızla solluyorlar...
Biletimizi çok önceden ve iyi bir bölümden aldığımız için, sakin ve telaşsız yürüyoruz...
Ortalık, yani yürüyüş güzergahı karnaval alanı gibi...
Geceden pist yakınında yatıp kamp kuranlar, mangallarını (gerçekten) kurmuş, sabah-öğlen yemeği için ziyafet çekmekle meşgül...
"Daha yolumuz var mı?" diyorum İlhan Doğan?a...
Malum, daha önceden tecrubesi var. Ama (protokol olsun) diye mi elbise konusunda bizi uyarmadı diye geçiriyorum aklımdan...
Osman Sınav için bir sorun yok. Atlet gibi, patika yollardan rahatlıkla ve hızlı yürüyordu İlhan Doğan?la...
Son dört yılın şampiyonu M. Schumacher?in kazanıp bir sürpriz yapabileceklerini tartışıyorlardı aralarında...
Pist alanına yaklaşırken, başlarına birer "Ferrari" takım şapkası giymeyi ihmal etmediler...
(Formula malzemelerini satan tezgahtar kız da İstanbul?lu çıkmasın mı!)
Tabi ben de ısrarlara dayanamayıp... Görünüşte "Ferrari"yi testeklesem de, oğlum Kerem için "Montaya"yı destekliyorum içimden...
Yarış pistinin olduğu alan yüzbini aşkın insanla dolu...
Yürümekte bu defa güçlük çekiyoruz...
Yükselen hararetimizi düşürmek için, bir kaç şişe su içiyoruz...
Yarış, yarım saat sonra başlayacak...
Türübündeki yerimizi alıyoruz... Yerimiz oldukça güzel ve gölge...
Şanslıyız diye düşünürken, korkunç siren sesleri arasında, F1?de yarışacak pilotlar geçmeye başlıyor...
Her yarış öncesi yapılan klasik selamlama seromonisi, ama herkes inanılmaz heyecanlı...
Bir de Son dört yılın şampiyonu M. Schumacher ile kardeşi Ralf, pistteki geçişlerinden belli...
Ne de olsa kendi ülkelerinde yarışıyorlar...
F1 için, start veriliyor... Gözümüz bir araçlarda bir de dev ekranda...
O da ne, altı araç daha pist çıkışında birbirine giriyor...
Aralarından biri kaçmayı başardı bile...
Montaya olduğunu ilk turda anlıyorum... Tutabilene aşk olsun...
Ralf?in neden olduğu kazada bir kaç araç birden yarış dışı kalıyor...
"Ferrari Ekibi"nin destekleyen bizlerin tek umudu M. Schumacher, ama o da ilk sekiz turda 4.ncülüğü kimseye kaptırmıyor!
Montaya, yaman pilot. İlk çıkıyta elde ettiği süre avantajını, yarış sonuna kadar koruyor. Birinci belli, ilk üç derken, Son dört yılın şampiyonu M. Schumacher?den klasına yakışır bir manevraya tanık oluyor onbinlerce kişi...
Bir anda ikinciliğe yükselen M. Schumacher, Almanları müthiş gaza getiriyor ve kendisi de "gaza yükleniyor".
Montaya?yı yakalayacak mı diye ümitlenirken, M. Schumacher?in lastiği gümlüyor...
İlhan Doğan?ın, elleri başının arasında... Benim gibi ilk kez Formülayı çıplak gözle izleyen usta yönetmen Osman Sınav?da üzgün...
Alkışlar, önce M. Schumacher?e, ardından birinciliği bir tur bile kimseye kaptırmadan kürsüye çıkan Montaya için...
Yarış bitti diye düşünürken, aracın biri tam 20 metre önümüzde pistten çıkıyor. Jaguar bu...
Pilot ve araç hasarsız yarışı terkediyor...
Tebrikler, Montaya, Kerem?i de bir kez daha mahçup etmediğin için...
Sahi, şimdi bir F1 hatırası almak gerek...
Ama daha karpuz keseceğiz!
Yanlış okumadınız, Maraşlı Ali ve ekibi F1 alanını "karpuz tarlasına" çevirmiş. Sıcaktan pişen yarışseverleri "Alman karpuzu bu, şeker!, şeker" diyerek ha bire karpuz satıyorlar...
Sattıkları karbuzun İspanya karpuzu olduğunu, Türk olduğumuz için bize fısıldıyorlar...
Bizim Türkler gerçekten piratik ve işbilir...
F1?e de karpuz ve döneri soktular ya! Başka neyle yarışacağız ki!
Sahi, üç yıl sonra Formula Türkiye?de, İstanbul?da yapılmayacak mı!
Karpuz ve dönere, bir de ekmek arası köfte eklesek...
Girişimci ruhuna sahip Kurtköylülere, Türk esnafna duyurulur...
Avrupalı karpuza alıştı, Türkiye?de yemeye devam etsin bari...
Bizlerde, "şimdi nasıl çıkacağız bu trafikten" diyerek izleyici koltuklarımızı terkediyoruz...
Sahi, araç şöförümüz Kadir?i unuttuk.
Ne yaptı yarış boyunca!
Ama, en güzelini yapmış. Tam iki saat boyunca aracın başında durmuş sevgili Kadir. Bizler, beş dakika bile beklemeden, F1 yarış bölgesini terkeden ilk kişiler oluyoruz bu sayede...
Dankı, Kadir...
Klaklarımızda o hiç bitmeyen "vııııııııııııııııınnnnnnnnnnnnn" sesiyle, Dusseldorf?a hareket ediyoruz...
F1?i "şükür atlattık!, sırada Bodrum var...
Üç saat sonra, (pardon altı saat rötardan sonra) Vıııııııııııııınnnnnnnnnnnnn Bodrum?dayız...