MÜJDAT GEZEN: AYAĞIMIZDA ZİNCİR VARDI AMA O DEVİRDE BU KADAR BASKI ALTINDA DEĞİLDİM
Sanatçı Müjdat Gezen 12 Eylül döneminde yaşadıklarını anlattı. Savaş Dinçel’le birlikte elleri ve ayakları zincirli bir şekilde mahkeme salonuna getirildiğini anlatan Gezen, "Bu resimde elimizde zincir var bir de ayağımızda var. Önce Savaş’la bendik arkamızda da bir tane eroinman, bir tane katil, hırsız, bir tane afyonkeş böyle aynı kuyrukta ayağımızda zincir vardı. Kenan Evren devriydi o ama hiçbir zaman, o devirde bu kadar baskı altında değildim" dedi.
Sözcü Gazetesi yazarı Uğur Dündar ve Sanatçı Müjdat Gezen TELE1'de Forum Hafta Sonu Programı'nda Namık Koçak'ın sorularını yanıtladılar.
“AYAĞIMIZDA ZİNCİR VARDI AMA…”
Koçak'ın 12 Eylül döneminde Müjdat Gezen ve Savaş Dinçel'in tutukluluğunu anımsatması üzerine Gezen o günleri şöyle anlattı:
* 50 kişi getirdiler bizi elimizdekiler zincir ve ayağımızda da zincir vardı, pranga. Yürürken zorlanıyorduk. Bu resimde elimizde zincir var bir de ayağımızda var.
* Önce Savaş'la bendik arkamızda da bir tane eroinman, bir tane katil, hırsız, bir tane afyonkeş böyle aynı kuyrukta ayağımızda zincir vardı.
Kenan Evren devriydi o ama hiçbir zaman, o devirde bu kadar baskı altında değildim. Uğur da o devirde yazı yazıyordu, televizyoncuydu haber yapıyordu ve yaptığı haberler şimdikilerden daha vurucuydu.
Uğur Dündar ve Müjdat Gezen TELE1'de Namık Koçak'ın sorularını yanıtladı
“NAZİ TOPLAMA KAMPLARINDAN FARKSIZ BİR DURUM VARDI”
Uğur Dündar ise o yıllarda yaşadığı baskı ve engellemeleri şöyle anlattı:
* Bana pranga vurulmadı, çok şükür öyle bir olay yaşamadım ama prangalı insanlar gösterildi. Şöyle gösterildi, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin geçmişi çok karanlıktır ve insanlık suçlarıyla doludur. Nazi toplama kamplarından farksız bir durum vardı bana göre, Namık çok iyi bilir onları.
* Biz bunu ortaya çıkarınca o sırada TRT Yönetim Kurulu'nda bir profesör vardı ruh hekimi o hastaneyle bir takım maddi bağlantıları var. Yani hastanın akli durumu yerindedir, kendi başına kararlar verebilir gibi raporlar veriliyor ve gayrimenkuller kolaylıkla el değiştirebiliyor.
* Böyle bir geçmişi olduğu için benim programı hazırlamamdan son derece rahatsız olmuştu ve beni Adli Tıp’a çağırdı bir gün, orada da görev yapıyordu, kahve ısmarlayacak güya sohbet edeceğiz.
* Kahveyi içmeden önce parmaklıklı bir yere geldik, tavandan yere kadar parmaklıklar. Arkada Lombroso'nun tarif ettiği gibi bir yığın korkunç tip zincirle birbirlerine bağlılar.
* Kimisi seri katil, kimisi çok sayıda kişinin ırzına geçmiş. Onları gösterdi bana, ‘ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin' dedi. ‘Yani beni tehdit mi ediyorsunuz hocam? Ben gazeteciyim bunu bir gün yazar, anlatırım' dedim.
* Nitekim onun yüzünden tek kanallı TRT'den ayrılmak durumunda kaldım çünkü o Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin geçmişiyle ilgili bütün bölümleri makaslattı attı, ben de ayrılıp gittim. Ve onun ipliğini pazara çıkardım.
“TÜRKİYE'NİN DEMOKRASİYE İHTİYACI VAR”
Gezen, sanatçı Metin Akpınar ile Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılandıkları sırada adliyede tost yedikleri sırada çekilen fotoğrafın daha sonra istismar edildiğini söyledi. İlgili fotoğrafın hikayesini aktaran Gezen şöyle devam etti:
* Bu fotoğraf çok acıdır. Metin tost yerken bir de bunu da istismar ettiler. Sabahın köründe almışlar Metin'i kahvaltı edememiş, ilaç alması lazım ilaç tok karnına alınıyor. Orada bir gazeteci genç bir kız ‘aç mısınız?’ diye sordu. Metin de ‘mümkünse eğer’ dedi kız hemen gitti bir tost bir ayran ona, bir tost bir ayran bana getirdi.
* Metin ilacını aldı. Sonra o fotoğrafın altına orada duygu istismarı yapıyor diye… Ya ilaç alacak adam. Fotoğrafı da Barış Yardakaş çekti. Türkiye böyle şeyler yaşadı ama bundan sonra yaşayacağı konusunda benim başka türlü umudum var.
* Yani demokratik yoldan bir seçim yapılacak ve artık böyle şeyler olmayacak. Türkiye'nin demokrasiye ihtiyacı var. Halen içinden geçmekte olduğumuz sistem demokrasi değil.
* Bir kere parlamenter sisteme dönmek lazım, bu sistemin tutmadığı o kadar fazla görülüyor ki yani hiçbir söylenene inanmaz oldu. Zaten halk neye inanır biliyor musun? Çarşı pazar her şeyi bozar.
* Fileyi alıp da çarşıya çıktığı zaman, sen televizyondan istediğin kadar enflasyon düştü her şey çok ucuz, her çok iyi beyanatlar ver. ‘Nerede pahalılık ya, hangi eve ekmek gitmiyormuş ya' de, çırpın ama halk pazara çıktığı zaman kendisi bunu yaşıyor.
“ÇİFTÇİLERİN TRAKTÖRLERİNİ ALIYORLAR”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyetin ilk yıllarında yaptığı bir gezi sırasında, bir çiftçinin vergi borcu nedeniyle elinden alınan öküzünü derhal geri verdiğini anlatan Gezen, şimdi borçları nedeniyle çiftçilerin traktörlerinin ellerinden alınmasının çok acı olduğunu söyledi.
Gezen, “Kanal İstanbul'un sağındaki solundaki ne kadar ağıl ve ahır varsa onları lağv ediyorlar. Yani öyle yapacağınıza şu adamlara 30'ar bin lira, devlet için nedir bu para? Orada araziler alınmış. Onlara verin 3,5 kuruş para o ahırları estetiği bozuyor diye onları oradan kendi mülklerinden çıkarıyorlar. Çiftçilerin traktörlerini alıp götürdüklerini haberlerde görünce ben dedim ki bu hükümet bu eski olaydan ders almıştır herhalde geri getirecektir dedim” diyerek sözlerini tamamladı.
CUMHURBAŞKANI’NA HAKARETTEN YARGILANMIŞLARDI
Halk TV'de Uğur Dündar'ın sunduğu programda sarf ettikleri sözler gerekçe gösterilerek “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla hapisle cezalandırılmaları istenen Müjdat Gezen ve Metin Akpınar'ın yargılandığı davada savcı iki sanatçının da cezalandırılmasını talep etmişti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede iki sanatçı için 4’er yıl 8’er aya kadar hapis cezası talep ediliyordu. Müjdat Gezen ile Metin Akpınar, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla yargılandıkları davada 1 Mart’ta beraat etti.