RAFET EL ROMAN’DAN ŞOK İTİRAFLAR: TUĞBA BENİ EVLİYKEN ALDATTI
Tuğba Altıntop ile Rafet El Roman arasındaki velayet davası, üç yıldır karşılıklı suçlamalarla devam ediyor. Son olarak Türkiye’deki mahkemenin çocukların velayetini kendisinden alıp anneye vermesi üzerine suskunluğunu bozan Rafet El Roman, Altıntop’un daha boşanmadan evli bir adamla ilişkiye girdiğini ve çocukların velayetini bu yüzden kendisine verdiğini öne sürdü.
Biz evliyken evli bir adamla ilişkiye girdi
Eski eşi Tuğba Altıntop'la çocuklarının velayeti konusunda mahkemelik olan Rafet El Roman aşkını itiraf etti.
Tuğba Altıntop ile kaç yılında boşandınız?
- 2002 yılında ayrıldık, 2003 yılında da boşandık.
Peki, boşanırken çocukların velayeti kime verildi?
- Tuğba kendi rızasıyla çocukların velayetini bana verdi. Üstelik kızlarımızın Almanya'da yaşayacaklarını, eğitimlerini orada sürdüreceklerini biliyordu. Ardından kendisine istediği nafakayı ve tazminatı ödedim.
Ne kadar para ödediniz?
- İstedikleri çok bir şey değildi, hemen ödemeyi yapmıştım.
Sonra ne oldu?
- Mahkeme, annenin yılda iki kez yaz ve kış çocukları görmesine karar verdi. İlk buluşmada Tuğba'dan bir ricada bulundum, "Tuğba bu yaz çocukları getirmeyeyim. Çünkü bu boşanma olayı çok taze. Çocuklar da yeni oraya alışıyor, sen buraya gelir misin" dedim. Ve kendisini boşandıktan dört ay sonra, bir de sonbaharda Almanya'ya getirttim.
DAHA BOŞANMADAN YANLIŞ YAPTI
Yani çocuklarımı kaçırmadım diyorsunuz...
- Yerim belli, çocukların okuduğu okullar belli. Ben 30 yıldır Frankfurt'ta yaşıyorum. Şehir şehir, ülke ülke dolaşmıyorum ki, kaçırayım. Velayet annede olsa, o zaman benim bu yaptıklarım kaçırmaya girer. Ama insanların anlamadığı nokta bu; çocukların velayeti bende arkadaşlar. Üstelik anneleri de kendi rızasıyla velayeti
Neden çocuklarınızla Türkiye'de yaşamayı seçmediniz?
- O durumda burada yaşayamazdım, başım çok derde girerdi. O yüzden hep birlikte Almanya'ya gidip, orada yaşamaya karar verdik.
Boşanmadan önce mi?
- Evet. Bakın, bu evliliğin bitmesinin en büyük nedeni Tuğba'nın değişmesidir. Onun çok fazla dışarıda zaman geçirmesi, çok fazla arkadaş edinmesidir. Sonrasında tek başına tatile çıkmak istedi, fotoğraflar çektirdi falan... İşte o zaman anladım ki bizim aramızdaki sevgi, aşk bitmiş. Çocuklarımızın dışında bizi bağlayan hiçbir şey yok. "Boşanalım" dedim. Krizlere girip, ayrılmak istemediğini söyledi. Bunun üzerine "Gel Almanya'ya gidelim. Orada biraz kendimizi dinleyelim. Belki boşanmayız, hayatımıza kaldığımız yerden devam ederiz" dedim. Kabul etti ve benimle Almanya'ya geldi. Ama olmadı, yürümedi. Yapamadı Almanya'da...
Aileniz yüzünden yapamadığını söylemişti...
- Benim ailemin ona hiçbir kötülüğü olmadı. Ailem çocukları dolduruyormuş falan. Yok böyle bir şey. Çocuklarım onu çok seviyor, özlüyorlar, hep annelerini soruyorlar. Ama büyük kızım her şeyin farkında. Bu farkındalık ile annesine biraz tepkili. Neyse, Tuğba Almanya'yı sevmediğini söyledi. Onun üzerine ben de "Tamam, sen Türkiye'ye ailenin yanına git. Biz bir süre ayrı yaşayalım. Zaman bize ne yapmamız gerektiğini gösterir" dedim. İtiraz etmedi.
O an ne yapmasını beklerdiniz?
- Ben bir anne olsam, çocuklarım için cehennemde bile yaşardım. Almanya'yı sevmiyorum diyerek, onları bırakıp gitmezdim. Biz ağlayarak bu kararı vermiştik. Ağlaya ağlaya geldi buraya. Ben de ona "Dışarı çok çıkma, çok fazla konuşma, ben burada vereceğin kararı bekleyeceğim" dedim. Dediklerimin tam tersini yaptı. Geldiğinin ikinci günü 180 derece döndü ve "Rafet beni Almanya'dan kovdu. Çocuklarımdan ayırdı" dedi. Açık saçık pozlar verdi. Boşanmadan çok yanlışlar yaptı yani.
Sizin için ipler tamamen ne zaman koptu?
- Birkaç yıl önce... Gazetelere yansıyan bir takım olaylar oldu ya, o zaman... Rezaletler diz boyuydu. O an, "Rafet artık unut bu kadını. Bundan sana ne kadın olur ne de çocuklarına anne" dedim. Ben hep şunu merak ettim; Tuğba bana çocukların velayetini neden verdi? Neden bu kadar az miktar da para için bunu yaptı, her şeyi kabul etti? Oysa ben çocuklarıma değer biçemem...
Velayeti neden vermiş olabilir peki?
- O zamanlar evli biriyle bir ilişki yaşamış. Adam da buna "Ben eşimden boşanacağım, seninle evleneceğim" demiş. Sanırım adamın verdiği bu umutla, "Bir an önce velayeti vereyim de boşanayım" diye düşündü. Bu psikoloji içinde her şeyi tereddütsüz kabul etti ve velayeti verdi.
Ve şimdi çocukların velayetini geri istiyor...
- İsteme şekli de çok çirkince. Çocukları Almanya'ya gönderecek, havaalanına kameramanları çağırıyor, ağlayan görüntülerini çektiriyor? Ben o görüntüleri izlediğimde içim yandı. Çocuklarımı Türkiye'ye getirdiğime pişman oldum. Niye ben çocuklarımı getirirken kimse duymuyor? Tuğba'nın evinin kapısına kadar getirdim, kimsenin ruhu duymadı. Ben de onlardan ayrılırken üzüldüm, ağladım.
Peki, şimdi Tuğba'ya ne oldu da çocukların velayetini geri istiyor?
- Aslında Tuğba birçok duyguyu bir arada yaşıyor. Hem gerçekten bir anne olarak üzülüyor. Öbür yandan da bazı vazgeçemediği unsurlar var; gündemde kalmak, gazetelerde yer almak gibi... Gündemde kalayım ki para kazanayım diye düşünüyor. Ama reklam da her zaman çocuklarla yapılmaz ki. Beni de kullanıyor. Ailem bana sonunda kızmaya başladı, "Daha ne kadar susacaksın" diyorlar. Kalkıp ülkeme geliyorum, olayları en doğru biçimde anlatmaya çalışıyorum, ama herkesi inandıramıyorsun. Bana gelip, "Yapmayın Rafet Bey, gösterin anneye çocuklarını" diyorlar. Verin demek kolay.
AVRUPA'YAGİDERİM
Zor olan nedir?
- Bu çocukların Almanya'da kurmuş oldukları bir sosyal hayatları var. Büyük kızım üçüncü sınıfa geçti. Bırakın ilkokulu bitirsin. Şimdi alıp onu buraya getirsem, bir yıl sıkıntı çekecek, bir yılı boşa gidecek.
Sosyal hayat, okul önemli de, çocukların anneye ihtiyacı yok mu?
- Annelik duygusu benim çocukları yaz-kış tatillerinde vermemle giderilecek bir duygu değil... Anne fedakarlık yapmalı. Niye çocuklardan bu fedakarlık bekleniyor? Anne her zaman gelip çocuklarını görebilir ya da çocuklarıyla birlikte yaşayabilir. Kimse bunu kısıtlamıyor ki. Üç yıldır Almanya'ya gelip çocuklarını görmüyor Tuğba.
Ama geçtiğimiz kış evinize kadar geldiğini ve kapıyı açmadığınızı söyledi?
- Gelmedi ki... Yalan. Tren bileti gösterdi. Havaalanından Frankfurt'a kadar trenle gelmiş, o kadar. Şehir merkezini gezmiş. Şehir merkezi benim evime 60 km. uzaklıkta. Oysa hepimiz, Tuğba da dahil, Paskalya tatiline çıkacaktık. Bu kötülüğü, bu velayet davasından dolayı yaptı. Avukatının aklı ile Almanya'ya geldi, çocuklarını alamadığını söyleyerek mahkemeyi yanıltmaya çalıştı. Durmadan tedbir kararı çıkartıyor.
Siz de Almanya'da tedbir kararı çıkarttırdınız...
- Tuğba burada velayet davası açar açmaz hakkımda bir sürü suçlamada bulundu. Evimin, yaşantımın iyi olmadığını, çocukların yaşlı anneanne ve dede ile oturduklarını, doğru eğitim almadıklarını, gittikleri okulun kötü olduğunu söyledi. Böyle bir dilekçe vermiş hakime. Ben de bu dilekçeye itiraz ettim ve "Ben böyle yaşamıyorum. Bunu size ispatlayacağım" dedim. Almanya'daki gençlik kurumu vasıtasıyla bunu ispatladım. Tabii bu arada ne oluyor diye Alman mahkemesi de devreye girdi. Oradaki hakim, bu davanın sadece Türkiye'de yürütülemeyeceğine karar verdi ve tedbir kararı aldırttı. Çocuklar şu an Türkiye'ye gelemez. Anne gelip Almanya'da çocukları görebilir ancak.
İki ülkede açılan iki ayrı velayet davası var... Ne olacak şimdi?
- Bu dava uluslararası bir davaya dönüşecek. Ama bence gerek de kalmayacak. Biz şimdi Tuğba'nın açtığı davaları temyize gönderdik. Zaten yargıtayın dosya ellerine geçince Tuğba'nın açtığı bu davayı düşüreceğine eminim. Şimdi onlar açtıkları velayet davası ile çamur atıp, benim ülkeye giriş çıkışımı yasaklatmak istiyorlar. Bir de çocuk kaçırmaktan tutuklanmamı falan istiyorlar. Öyle de bir karar alınmış. Fakat hakim hata yapıldığına karar verip, bu kararı birkaç gün sonra değiştirdi. Yani şu an hakimin verdiği karar, onların ilk okuduğu gibi değil. Hani 17 Temmuz'da çocuklar gelecek, tutuklama kararı çıkartıldı falan denildi ya. Hakim o karardan vazgeçti. Öyle olmasa ben şu an burada, karşınızda olamazdım.
YİNE DE TUĞBA İÇİN HER ŞEYİ YAPARIM
Ben hálá Tuğba'nın yanındayım... Bugün her şeyi bıraksın, çocukları ile birlikte olmak istesin, onu en iyi şekilde yaşatırım, ne istiyorsa yaparım. Velayet davasını açtığında ayda 20 milyar kazandığını söylemiş.
Bu kadar para kazanmıyor. Ayda 20 milyar kazanması için, 30 gün hiç durmadan çalışması gerekir. Çalışmıyor! Ona geçtiğimiz günlerde, "Tuğba, diyelim ki iki çocuğu yanına aldın. Nasıl yaşayacaksınız, nasıl bakacaksın onlara, kazancını biliyorum" dedim. Bana, "Tabii ki sen bakacaksın" diye cevap verdi. Bu kadar da yüzsüz. O yüzden kimse özelimde neler yaşadığımı bilmeden beni yargılamasın. Ben babayım. Tabii ki onları annelerinden ayırmak istemem. Ama, anne de anneliğini bilmelidir.
Kaynak:Sema DENKER/Hürriyet