RAMAZAN DAVULCUSUYLA SOKAK SOKAK DOLAŞMIŞ!
Eski Ramazan?ları kimi zaman kahkahalar atarak, kimi zaman gözyaşları içinde anlatan Ersoy, birer hafta arayla kaybettiği anne ve babasını da andı. Bu röportaj sayesinde çocukluğuna dönen, Ramazan davulcusunun peşine takılıp sokak sokak gezdiği günlere giden Ersoy, teknolojinin duyguları törpülemesinden de dert yandı.
Ramazan sohbetlerimizin bugünkü konuğu Muazzez Ersoy...
- Ramazan ayında, sanat dünyasında işler biraz durgunlaşır. Konser olmaz, ekstra çıkmaz. Ama sen inanılmaz bir tempoda çalışacaksın...
Evet, maşallah bu Ramazan konserler üst üste geldi. Ayın 11?inde Amerika?ya gideceğim. Yaklaşık bir ay orada kalacağım, çünkü birçok eyalette konserlerim var. Bayramda Türkiye?ye geleceğim. Önce Antalya, sonra Almanya, ardından tekrar Antalya yapacağım. Allah?a şükür işlerimiz gayet iyi...
- Çocukluğundaki Ramazan?lara dönsek biraz... Neler anımsıyorsun o günlerden?
Her şeyden önce Ramazan ayı, bütün İslam alemi için çok kutsal bir ay. Ben, bu ayın bereketine inananlardanım. Çünkü bu ay, bütün dilek kapıları açılır. Şöyle bir çocukluğuma dönersek eğer, aklıma ilk gelen şey, annem ve babam ile kalktığım sahurlar... Yaşım çok küçük olmasına rağmen onlarla sahura kalkmak isterdim. Kaldırmadıkları zaman ?Niye beni kaldırmadınız? diye bağırır, kıyametleri koparırdım. ?Kedinin kuyruğundan tutar gibi oruç tutulmaz? derdi rahmetli babam. Beni böyle ikna ederdi. Ama ben beş-altı yaşında olmama rağmen inatla, hiç bozmadan orucumu tutardım.
- O yıllara ait ilginç bir anın var mı peki?
Ramazan davulcusu her zaman bizim evin önünden geçerdi. Ve ben sahura hep onun davuluyla uyanırdım. Bir gün yine uyandım ve kalktığım gibi evden dışarı fırlayıp davulcunun peşine takıldım. İki-üç mahalle o davulcuyla birlikte dolaşmıştım. Tabii bu arada annem, babam uyanmış. Her yerde beni arıyorlar. Düşünsenize sabahın kör vakti, kız yok ortada. Dışarı çıkmışlar, panik içinde koşuşturuyorlar. Bense davulcu ile dolaşıyorum. Eve döndüğümde çok kızmışlardı bana. Kısacası bayılırdım o Ramazan davulundan çıkan namelere, davulcunun söylediği manilere... Oynaya zıplaya dolaşır, kendimce maniler okurdum. Çok keyif alırdım yani. Demek ki sanatçı olacağım o zamanlardan belliymiş.
Kaynak:Röportaj: Sema DENKER/Kelebek