SERAY SEVER, ALDATMAYACAK ENAYİ ERKEK ARIYOR!
Seray Sever, yıldızı son yıllarda giderek parlayan genç bir yetenek. Tiyatro, oyunculuk, sunuculuk, Seray?ın başarılı olduğu önemli alanlar. Ancak, güzelliğiyle büyüleyen Seray?ın erkeklerden yana şansı yaver gitmiyor. İşte, gündemden düşmeyen Seray Sever?in ilginç açıklamaları...
Rol aldığı son tiyatro oyununda, erotik sahneleriyle dikkat çeken Seray Sever yine gündemde. Hakan Altun?dan ayrıldıktan sonra, açıklamalarıyla magazin dünyasının gündeminden düşmeyen Seray Sever, içini, VATAN Gazetesi yazarı Sanem Altan?a döktü... İşte Seray Sever?in, Sanem Altan?ın sorularına verdiği, yalın, çıplak ve cesur yanıtlar...
* Boğaziçi Üniversitesi mezunusunuz. Hayatın sizin için seçtiği rota aslında sizi bir başka yere götürecekken, bambaşka bir yöne sapmışsınız gibi gözüküyor. Hayatınızın rotası nerede değişti?
Rota biraz dağıldı. Üniversiteye girince değişti herşey. O zamana kadar çok disiplinli, çalışkan, utangaç ama erkek Fatma gibi hareketli bir kızdım. İnandırıcı gözükmeyebilir ama göğüslerimi saklardım, utanırdım. Çünkü ağaç tepelerinde gezen, babamın arkadaşlarıyla tavla oynayan, hatta onları yenen sosyal bir çocuktum. Faaldim. Çok çalışkan bir öğrenciydim. Aklımın ucundan sanata herhangi bir dalıyla ilgilenmek geçmiyordu. Ayrıca annemler bana çok düşkündür ve katı kuralları vardır, öyle arkadaşlarımın doğum günlerine bile gidemezdim. Filmlerde içkiye hap atarlar ya, tam o şekilde büyütüldüm, dışarıda hiçbir şey içmezdim. Oyunculuk aklımın ucundan geçmezdi. Güzellik yarışmasında kendini tanıtmak için birşeyler söylersin ya, inanılmaz çekingen ve utangaç durmuşum orada, sonradan seyredince bugün tiyatro yaptığıma inanamıyorum.
* Ekonomi okudunuz değil mi? Sizi entelektüel bir dünyaya sokabilirdi eğitiminiz ama magazin dünyasının bir parçası olmayı seçtiniz. Neden?
Lise 1?deyken bir arkadaşım Boğaziçi Üniversitesi?ne götürdü beni, hatta o gün bile dışarda hiçbir şey içmemiştim. Annemlerin sözleri bilinçaltıma kazınmış. Okula aşık oldum. Mutlaka burada okumalıyım diye karar verdim. Bir şeyi yapmaya karar verirsem, kesinlikle başarırım. Kafama takmıştım Boğaziçi?ne girmeyi ve yaptım. Birinci tercihim işletme, ikinci tercihim ekonomi, üçüncü tercihim de uluslararası ilişkilerdi. Ekonomiyi sevemedim. Boğaziçi bana bir hayat görüşü verdi ama ekonomi değilmiş benim aradığım. Felsefeyi seçmeli alıyordum, çok sevmiştim. Babam da felsefeye geçmeme izin vermedi. "Ekonomi oku, felsefeyi dışarıdan kitaplarla da öğrenirsin" dedi. O dönemde Neşe Erberk ajansa hobi olsun diye kayıt yaptırmıştım. Model olmak istemiyordum, sadece fotoğraf olmak bana çekici gelmiyor. Birkaç çekim yaptım, bu sırada TRT?den teklif geldi, bir gençlik programında sunuculuk... Başladım ve dedim ki "Ben kesinlikle bu işi yapmalıyım." Ünlü olmak için de değil, gerçekten bu işi sevdim.
* Ünlü ve güzel bir kadınsınız. Magazin dünyasına katılmadan da ünlü ve güzel bir kadın olma ihtimali yok muydu?
Gazeteci olabilirdim. Rahmetli Ercan Arıklı bana teklif etmişti ve onun sayesinde beş sene röportajlar yaptım. Kürşat (Başar) sayesinde hoşuma gitmişti gazetecilik Ercan Bey benden Gülse Birsel?in o gün çıkardığı dergi neyse onda röportajlar yapmamı istemişti. Gülse de Boğaziçi?nden arkadaşım. Ama "Dergide yer yok" dedi, istemedi. Çok şaşırmıştım. "Vay be! Bu işler böyle demek ki" demiştim. Aktüel?de ilk defa Süleyman Seba ile röportaj yapmıştım. Sonra Cosmopolitan?da yaptım. Devam da edebilirdim ama oyunculuğu tercih ettim.
* Hangi olaylardaki hangi tercihleriniz belirledi hayatınızı?
Mesleki açıdan Dadı dizisi benim için iyi bir dönemeç oldu. O ana kadar birşeyler de tesadüfen gelişiyordu belki hayatımda. Ama Dadı?da oynamam, oynamak istemem hayatımı değiştirdi. Sunuculuk yapmak istemiyordum artık ve Dadı geldi. Hatta ben Dadı?yı oynamak istiyordum. Fatih Aksoy "Sana uymaz Seray" dedi. Benim oynadığım rolün daha Avrupai bir görüntüsü vardı. Dadı daha arabeskti. Şunu çok iyi biliyorum, neyi çok istersem mutlaka bana gelir. İçinizden çok kuvvetli bir şekilde isteyin, evren bunu size verir. Yaşadığım bir sürü abuk sabuk şeyi de mutlaka ki yaşamak istedim. Aşk hayatımdaki dönemeç de böyle oldu. Daha yirmili yaşların başında bir flörtüm vardı, ayrılmıştık ve çok aşk acısı çekiyordum. Allah?a dua ettim "Lütfen, üniversite okumuş, iki dil bilen, ailesi çok iyi, ne dersem yapacak birini gönder" dedim. Gönderdi. Evlendim. Hayatımın en büyük kazığını bu adamdan yedim. Herşeyiyle dualarımda anlatmıştım yukarıya ama "Kumar oynamasın" demeyi unuttum. Başıma ne geldiyse kumar yüzünden geldi.
* İçinde yaşadığınız dünyaya bazen kendinizi yabancı hissettiğiniz oluyor mu?
Hiçbir zaman magazin dünyasının içinde olmayı seçmedim. Ama yaptığımız işin bir parçası bu. Çoğu zaman şikayet ederiz ama bizim işimiz de buna ihtiyaç duyuyor açıkçası. Bunaldığım zamanlar oluyor tabii ki. Ailemden ve eğitimimden getirdiğim bir altyapım var. Ne kadar ona ihanet etmek istesem de, o altyapıyı yoketmeye çalışsam da yokedemiyorum. Özüm hâlâ duruyor. Boğaziçi?nden sınıf arkadaşlarımla görüşüyorum hâlâ. İkisi de evlenip yurtdışına gitti. Onlar gidince depresyona girdim, psikologa gittim. Ama şimdi alıştım. Magazine de alıştım. Yalan haber çıktığı zaman canım sıkılıyor tabii, sürekli de çıkıyor ama çok dürüstçe söylüyorum, yemin ederim 5 aydır hayatımda kimse yok. Olursa da vicdanlı ve beni aldatmayacak kadar enayi bir erkek istiyorum. Çünkü erkekler bir kadına bağlanmayı enayilik olarak görüyorlar.
* Aşk hayatınız ayrıntılarıyla gazetelerde yazıldığı için ben de sormak istiyorum. Birbirinden çok farklı gözüken erkeklerle birlikte oldunuz. Bu, kişiliğinizde birbirinden farklı özellikler barındırmanızdan mı kaynaklanıyor?
Şöyle oldu aslında... Bir tanesi beni kız çocuğunu besler gibi besledi şefkatiyle. Vicdanı ve güvenilirliği beni etkilemişti. Çok şey öğrendim o ilişkiden. Ama kısıtlamalar da vardı. Saçlarımı sarıya boyatsam, "Ruslar?a benzedin" derdi, mini etek giyemezdim. Götürüsü de vardı yani. Bir mesafesi vardı. Kendi dünyasına girersen, hemen "Hop, benim alanıma girdin" derdi. Sonra birlikte olduğum kişi ise hemen birlikte olabileceğim biri değildi ama sınırları yoktu. Sevgisini doludizgin gösteriyordu. Beni bu etkiledi. İlk ilişkim olmasaydı ikincisi olamazdı. O beş yıllık ilişki olmasaydı, ikincisi benim hayatıma giremezdi. Baktığımda her türlü eksikliğine rağmen birinci ilişkim benim için daha doğruymuş. Beni çok düşünüyormuş bir kere, bunu anlıyorum. Gerçi beni engelleyecek bir düşünmeymiş. İkincisi ise yalanmış. Enerjim bir yalana gidiyormuş. İlgi istiyormuşum ve onun gösterdiği ilgiye kanmışım.
* Peki, bir yazarla birlikte olmaktan, o yazan bir erkek olarak sevmenin dışında daha değişik bir haz alıyor muydunuz, kendinizi özel bir dünyanın parçası gibi hissediyor muydunuz?
5 yıl birlikteydik. 23 yaşımdan 28?e kadar. Onu çok sevdim, ilişkimle de gurur duydum. Ama yazar olması beni etkilemedi. Kitaplarını okumamıştım. Benimle röportaj yapmaya gelmişti, elektriğine hayran oldum. Richard Bach?la birlikte olsam belki haz duyardım, kitaplarını biliyordum, severek okuyordum ama o ilişkimde böyle birşey yoktu. Daha sonra hayran oldum. Bence Türkiye?deki en özel üç erkekten biri. Ama kitaplarına hayran olduğunuz adamlar kitapları kadar renkli olmayabilir, hatta değiller.
* Hangi dünyadan, hangi kültürden olursa olsun erkeklerde asla değişmeyen, tümüyle birbirinin aynı olan davranış biçimleri var mı?
Çok net bir şeyi anladım, erkekler elde edene kadar müthişler ama çok sevildiklerini, onlara ait olduğunu hissettikleri an geçmiş olsun. Sevdiğin adam ister kapıcı olsun, ister prens, bu böyle. Erkeklerde temel nokta bu. Kaybetme duygusunu mutlaka adama hissettireceksin. İlişkinin içindeyken onlara verdiğin sevgiden ve enerjiden birden kendilerini inanılmaz önemsiyorlar, "Ben neymişim ya" diyorlar. "Bu kadın bensiz yaşayamaz" diyorlar. Ama sen gittikten sonra da acıdan ölüyorlar. Benim her ayrıldığım erkek arkamdan çok üzülmüştür.
* Birlikte olduğunuz erkeklerin hayatlarına rahatça ayak uydurur musunuz?
Kesinlikle uydururum. Bir sevgilim vardı, onunla kamp yapardık. Kayak öğrendim, köpek besledim... Ama şunu farkettim, ayak uydurmama rağmen daha arabesk yaşamlar beni çekmiyor. Bir dönem çok ilgimi çekiyor ama o farklılıktan sıkılıyorum sonra. Benim özüme yakın olan birinci ilişkimdi. Gerçi artik üreten adam istemiyorum. İşinde başarılı olsun. Başarı benim için çok çekici ama sanat alanında olmasın. Çünkü üreten insanlar, ruh hallerindeki çelişkilerden, iç huzursuzluklarından besleniyorlar. O üretimi zaten normal biri yapamaz. Yoktan vareden insanlar asla normal insanlar değil. Artık yoruldum. Büyük bir şirkette genel müdür olsun, yeni işinde başarılı olsun ama normal olsun.
* "Sevgili Karım" adlı bir piyeste oynuyorsunuz. İki ayrı şehirde iki ayrı kıyafetle sahneye çıktığınızı okudum. Birinde daha kapalı, diğerinde daha seksi giyinmişsiniz. Oyundaki rolünüz kapalı giysilerle de oynanabilecekse niye İstanbul?daki oyunlarda daha seksi kıyafetleri tercih ediyorsunuz?
Seksi kıyafetle öne çıkmak beni rahatsız etmez, ben dekolte seviyorum. Giyiyorum, giyeceğim de. Kaldı ki, o bluz seksi değil. Eğildiğim için göğüslerim gözükmüş. Göğüslerim silikon değil. Hiçbir yerimi bilerek açmadım. Oynarken sadece o karenin öyle gözükmesi beni ilgilendirmiyor. Ama Ereğli?ye giderken oyunun DVD?sini istemeleri beni üzdü. Kıyafetimi değiştirmemi istemediler. Ben değiştirdim. Çünkü Türkiye?nin çok yerini dolaştım, insanları tanıyorum. Onlara saygıdan bunu kendim yaptım. Her yerin yaşam biçimi farklı.
* Seksi bir kadın mısınız?
Eskiden bu tanımı sevmezdim ama şimdi seviyorum. Bir görüntüm var, vücudumun hatları var ve hepsi doğal, yani beni seksi gösteren herşey doğal halim, öyleyse seksi olmanın neresi kötü. Mesela güdülerimiz vardır. Yemek yemek, su içmek... Seksilik de böyle bir güdü. İçgüdüsel olarak var bazı insanlarda.
Kaynak: Sanem Altan - Vatan
Gündemde olan Seray Sever?in röportajını, Sanem Altan?ın hoşgörüsüne dayanarak, sitemize aktardık. www.magazinci.com olarak, Sanem Altan?a bir kez daha teşekkür ediyoruz...