SONER OLGUN ’’TÜRKÜLERİN DOKUNULMAZLIĞI YOKTUR’’
Gazetecilik mesleğini ani bir kararla bırakarak, müzik kariyerine 1990’lı yılların başında adım atan Soner Olgun, sahne işini ve müziği çok önceden tasarladığını açıkladı. Olgun, ’türkülerin dokunulmazlığı yoktur’ diyerek türkülere gereğinden fazla geleneksel bakanları da eleştirdi.
İstanbul’da 17 yıldır sürdürdüğü mekan sahne çalışmasıyla adeta fenomen haline gelen Soner Olgun çıkardığı maksi single çalışması “Yakarım Yağmurları” ile tarihe not düştüğünü belirtti. İstanbul sahne hayatındaki başarısını albüm ve konser çalışmalarına taşımış olmanın verdiği özgüvenle Olgun şunları söyledi:
KÖPRÜLERİ YAKMAKTAN KORKMAM
Gazeteciliğe para kazanmak için başladığım yıllarda şansım yaver gitti ve hızlı bir kariyer başarısı yakalayarak en genç yayın yönetmeni olma hazzını yaşadım. Bununla beraber müzik ve şov dünyası içinde olmak istediğim gerçek hedefimdi. Nükhet Duru’dan 1990 yılında teklif gelince hiç düşünmedim ve hemen kolları sıvadım çünkü köprüleri yakmaktan korkmam. Hem sahne şovlarım hem de bestelerim çok beğenildi. Hatta bir dönem bana, yeni Egemen Bostancı gözüyle bakıldığı da oldu. Nükhet Duru ile iş anlaşmamız bitti. Sonra albümler yapmaya başladım. Albümü çıkarırken Cabaresine’ye müşteri olarak gidiyordum. Şarkılar söylüyorduk. Hemen her gün gitmeye başladım. Birer ikişer türkü söyleme eylemi derken Emin İgüs ‘Baba çıksana sahneye hem şarkını türkünü söyle hem de senden hesap almayalım’ dedi. Bir kaç gün devam edince para da vermeye başladılar. İşte böylece sahne hayatım başladı.
TAAMMÜDEN MÜZİĞİ SEÇTİM
Tek başıma bağlamayla bir sezon sahne aldım. ‘Elinde bir bağlama olan bir deli var ne söylediği belli değil’ laflarını duymaya başladığımda doğru yolda olduğumu düşündüm. Taammüden müziği seçmiş olmamın yoluydu bu. Daha çok türkülerden oluşan bir sahne repertuarım var. Bağlamayı sonradan tercih ettim. Kolej zamanlarımda Eric Clapton ve Pink Floyd dinleyen bir çevrenin içindeydim. İlk enstrümanım bu yüzden gitar oldu.
BAĞLAMA TEZEKLE EŞDEĞER GÖRÜLÜRDÜ
Sonra ego ve kompleksleri en aza indirdiğimde bağlamayı düşürmemek üzere elime aldım. Üstelik bağlamadan utanılan hatta ‘tezek’le eşdeğer görüldüğü yıllarda yaptım bunu. ‘Bağlama Solist’ program yapan ilk isim oldum. Halk Müziği’ne bakanlardan çok fırça yedim. Hatta konusu ben olan paneller de düzenlendi. Geleneksel tavrı bozduğuma dair çok şey söylendi. Geleneklerin yol gösterici olduğuna inanırım ancak asla ayağımızda pranga değildir. Yıllar önce bu yüzden ‘Türküler Kutsal Değildir’ söylemim Hürriyet gazetesinde manşetten tam sayfa verildi. Hala öyle düşünüyorum. Türkülere dokunulabilir. Her şey değişti. Bağlama değişti. Standartı yok. Bu yüzden türkülerde de değişim olacaktır. Türküleri koruma görevi enstitülerin olmalıdır.
MÜLKİYET KAVRAMINA İNANMIYORUM
Türküleri büyük coşkuyla söylüyorum. Kazancımı müziğin gelişmesine yararı olan teknolojiye ve enstrümanlara harcıyorum. Mülkiyet kavramına inanan biri değilim. Oturduğum ev kira. Deliliğe övgü benimki. Albümlerimde hep birer küçük manifesto vardır. ‘Boşluğa Resim Çizenler Kulübünün Bütün Üyelerine İyi Bayramlar’ adlı albümümden en son maksi single çalışmam ‘Yakarım Yağmurları’na kadar dünyanın güzellikleriyle ilgilendim. Boş işler olarak bakılan alanlardır; sanat, edebiyat ve bilim. Çünkü dünyada sistemler iflas ediyor. Ben bu boş işlerle bu yüzden ilgileniyorum. Şiir yazıyorum, okuyorum ve müzik yapan bir adamım. Babam bile Hukuk Fakültesi’ni bıraktığım günden itibaren benim ciddi bir iş yaptığıma inanmadı. Çalgıcıyım ben. Anamın yazması, bağlamamın püskülü ve bilekliğim olmadan hiç bir konserime çıkmadım. Arkama eşlik bağlama alıp hiç bağlama çalmadan da sahne yapabilirdim ama yapmıyorum. Bağlamamı hep çalıyorum. Seçtiğim tavır budur. Bağlamayı solist yaptım ve bir çok müzisyen artık bunun farkında.
TAZE MÜZİSYENİM, PİYASANIN YENİSİYİM
İstanbul’da 17 senedir sahne aldığım mekanı bırakınca serbest düşünmeye başladım. Bu sırada Esen Müzik yapımcısı Oktay Bakırcıoğlu’ndan çok nazik ve profesyonel bir teklif gelince kararımı aldım. Maksi Single’i Esen Müzik’le yaptık. Ardından her ilde ve yurt dışında konserleri Andaç Günay organizasyonuyla yapmaya başladık. Bu konumda kendimi çok taze hissediyorum. İstanbul’da çok uzun süren mekan programını bırakmak radikal bir karardı ama çok mutluyum çünkü konserlerde mekan programımdan daha da coşkulu kitleler var. Müzik hayatına yeni girmiş biri gibi hissediyorum kendimi. Klipleri, basın çalışmalarımı ve konserleri organize eden bir ekibim olduğu için de her şey yolunda.