TELEVİZYONLAR REYTİNG ŞİKE?SİNDEN ARINMALI
Güneş Gazetesi?nin duayyen yazarları Nurettin Soydan, Uğur Güner, Vehbi Dinçcan, Şahin Büyükkaya ve İdil Çeliker?den oluşan Beşi Bir Yerde, haftanın gündemi olan ?Reyting Şikesi?ni masaya yatırdı. Ortaya çarpıcı görüşler çıktı. İşte o konuşmalar.
TELEVİZYON dünyası hafta içinde şok bir operasyonla sarsıldı. İstanbul başta olmak üzere Ankara’da 25 adrese yapılan baskınlarda “reyting şikesi”ne karıştıkları ve denek adreslerini yapım firmalarına çıkar karşılığı verdikleri gerekçesiyle 7 kişi gözaltına alındı. Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı’nın başlattığı bu soruşturma kapsamında gözaltına alınanların çoğu serbest bırakıldı. Medya dünyasından yıllardır hep konuşulan ve bazen de TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in de yüksek perdeden dile getirdiği “reytingler sağlıklı değil” açıklamaları, bu operasyonla “durma noktasına” gelecek miydi? Beşi Bir Yerde ekibi olarak bu hafta bomba etkisi yaratan “Reyting Şikesi Operasyonu”nu masaya yatırdık.
3 MİLYAR DOLARLIK GİZLİ KAVGA
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Türkiye de 5 milyar dolarlık bir reklam pastası var. Bu pastanın % 60’ ını yani 3 milyar dolarını televizyon kanalları alıyor. Geri kalanı da yazılı basına, radyolara, internet medyasına gidiyor. Bu reklam pastasından daha fazla pay kapmak için özellikle büyük televizyon kanalları arasında müthiş bir reyting yarışı var. Çünkü reklam verenler çok izlenen yüksek reytingli program ve dizileri tercih ediyorlar. Aslında evdeki insanın reytingle bir işi yok! Onlar ailece oturup hoşlarına giden dizi ve programları tercih ediyorlar. TV kanalları daha çok reklam alabilmek için doğal olarak ses getirecek diziler yaptırıyorlar. Bu dizilerin bir çoğu düşük reyting yüzünden ekrana veda etmek zorunda kalıyor. Sadece geçtiğimiz ay tam 22 dizi reyting kurbanı olup ekrandan kaldırıldı. Her dizide yüzlerce kişi görev alıyor. Düşünün binlerce kişi düşük reyting yüzünden bir anda işsiz..Mesela ünlü bir yapımcının bu sezon ekranda yayınlanan 5 dizisi vardı. Bunlardan dört tanesi peşpeşe kalktı, kalan tek dizisi de ekranda şimdi var olma savaşı veriyor. İşte genel durum bu...
İDİL ÇELİKER: Şu anda şike konuşuluyor. Futbol dünyasında yaşananları gördük. Uçları başka yerlere dokunuyor. Ekran şikesinde de ucu çok başka yerlere dokunuyor. Oyuncuya, yapımcıya hatta izleyiciye bile dokunuyor. Onur meselesi haline geldi. Ben bunda sadece dizilerin olduğunu düşünmüyorum. Günlük programlar da var. TV’ler bir arınma dönemi yaşayacak inşallah. Pastanın büyük parçası için kime kepçe verilmiş. Kim çay kaşığıyla yemiş ortaya çıksın !.
ÜCRETLERİ ŞİŞİRİLİYOR
VEHBİ DİNÇCAN: Bence bu geç kalmış bir operasyon. Bir kaç kez dile getirildi. Bazıları oltayı attı. O günlerden bugüne bazı yapım firmaları kapandı. Bir de program başına binlerce lira alan isimler var. Bir günlük program karşılığı 25 bin TL alan ünlü isimler var. Bunların programının izlenmesi gerekiyordu. Yapımcılarda reklam toplamak için deneklerle oynayıp reytingleri yüksek gösterme yoluna gitti. Esasında böyle reytingler yok. Halkın seyrettiğiyle reyting sonuçları arasında çok, şaşırtıcı farklar sonuçlar var.
UĞUR GÜNERİ: TV’ler TV olmaktan çıkmış, dizi kanalı olmuş. Gündüz kuşağında kadın programları. Akşam da dizi üstüne dizi. Daya gitisin . Bu dizilerin çoğu da birbirinin benzeri. Aynı konular, aynı oyuncular. Ben Türkiye’nin en iyi dizi oyuncularını bir araya toplasam, paralarını da peşin versem, çekimlere başlasam hiçbir kanal benim dizimi satın almaz. Çünkü bu işte çok büyük bir menfaat var. Tröstleşmiş yapım firması çekerse onun dizisini satın alıyorlar. Küçük firmanın bu sistemin içinde olma şansı bence hiç yok!
NURETTİN SOYDAN: Herkesin yıllardır özlemini duyduğu bir şey var. Ekranlarda düzgün ve kaliteli programların çoğalması. Ama her şey “reyting”e endekslenince bunu yapmak mümkün değil. İşte bu nedenle düzeyli, kaliteli programlar bile gece yarısından sonra kendine yer bulabildi. Düzgün çalışmak isteyenlerin önüne TV yöneticileri Demoklesin kılıcı gibi “reklam almıyorsun ki” mazeretini öne sürdüler. O saatte koyarsan zaten reklam almayacak. Katakulli işlere de o düzgün işleri yapanların desteği olmaz. Dürüst yapımcılar, programcılar, haberciler çaresizce herkes birer birer ekranlara veda etmek zorunda kaldılar. Uğur Güneri’nin de altını çizdiği gibi, ana prensibi “bölüşme-paydalanma” üzerine kurulu bu çarkta iş yapmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
“ALDIĞININ YARISINI BANA VERECEKSİN”
İDİL ÇELİKER:Bakın işin içinde dönen başka şeyler var. Bazı sunucu ve program içinde olanlarla bir organik bağ kuruldu. TV yöneticileri arasında da organik bağ kuruldu. Bazılarını tenzih ederim. Kanalların iç yapımlar sorumluları kişisel rant elde ediyor bu işlerden. Bu işlerde lakabı gelişmiş isimler var. Yöneticiler var. Sunucudan bile para talep eden yöneticiler var. Verileni bölüşmek gibi. “Yarısını bana vereceksin” diyorlar dört duvar arasında. Bu işe alışkın olan, onu satmayacak insanlarla bu işi yapıyorlar. Kılıfına uyduruyorlar.
VEHBİ DİNÇCAN: İdil’in söylediklerinden sonra ortaya çıkan bir tablo var. Bir zamanlar futbol dünyasında antrenörler kendi futbolcularını satın alırdı. İçinden de kendi komisyonunu alırdı. Şimdi ekranlara döndü bu iş. Yapımcı kendi avantasını koruyacağı dizi yıldızlarını, tv yüzlerini alıyor. İş yapar veya yapmaz. Hiç problem değil. Ben Şekerspordayken futbolda dönen dolaplara tanık oldum. Saha içinde maç satan insanlara tanık oldum.
BUNLAR YILLARDIR KONUŞULUYOR
NURETTİN SOYDAN: Bu konuda yıllardır bir yapılanma var. Bazı TV yöneticileriyle yine bazı yapımcılar arasında “yazılı olmayan” gizli ortaklıklar söz konusu. Haliyle projeyi kabul eden bu yöneticiler sorumluluk duydukları programların, dizi ve yapımları başarılı olması için çabalıyor. Yıllardır herkes reytinglerden yana dert yanıyordu. Kulak tıkadılar. Soğuttular tüm bu konuşmaları. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz misali, reyting şikesinin bir gün patlayacağı da kaçınılmazdı. Ama sonuç alınmayacak bu işten de.
100 DENEK KAFALA, İLK DÖRDE GİRERSİN
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Dizilerin ve TV programlarının kaderi, reytingleri belirlemek için seçilen 2500 hanenin elinde. Bir dizinin ya da bir programın kaderi bu kadar az kişinin elinde olmamalı. Bu haneler izlemiyorlarsa bütün emekler, diziler ,programlar bir anda gitti güme! Art niyetli bir yapımcı eğer bu 2500 denekten 100 tanesini kafaya alsa, para ya da hediye vaat etse bir anda diplerde dolaşan programlar tepeye çıkabilir. Bu son yapılan zaten üçüncü reyting operasyonu. Daha önce de 786 hanenin adresleri açığa çıkmış, AGB hemen olaya el koymuştu.
VEHBİ DİNÇCAN: Biz üç yıl önce bu işi araştırdık. Bazı denekleri bulduk. İsimlerini aldık. Kameraya poz vermediler. Seslerini kaydettik. Kimlerin gelip gittiğini anlattılar. 300-500 liraya bu işi yapabilecek adamlar gidiyorlar. TRT arşivlerinde bu haber var. Üç yıl niye susuldu. Üç yıl sonra niye düğmeye basıldı. Kimin ayağına bastılar ki haykırdı.
‘EKRAN ŞİKESİ’ BÜYÜK DEPREM YARATACAK
UĞUR GÜNERİ: İdil söyledi. Bildiğimiz basit reyting olayından başka bir şey. Buzdağının üstü. Ekran şikesi büyük depremlere neden olacak. Ucu başka yerlere uzanacak. Futbolda nasıl bu işler harmanlandıysa TV dünyasında da aynı şey yaşanacak. Reytinglerin arka planında medyanın amansız mücadelesini de göz ardı etmemek lazım. Birini çıkarırken diğerini de rezil rüsva ediyorlar. Rakip kanalı yok kabul ediyorlar.
NURETTİN SOYDAN: Sonuçta bütün feryatlar pastadan daha fazla pay kapmak uğruna. Yani kanalların bir çoğu bu işin içinde direkt olmayabilir. Ancak, reytinglerle oynanabileceği gerçeğini yıllardır bu yöneticiler bilmiyor muydu? Onlar yapımcıları bu konuda dikkatli olmaları yönünde uyarabilirlerdi. Yapmadılar. Çünkü, “kirli çamaşırlar” ortaya döküldüğünde canı yanan yapımcılar olacak.
İDİL ÇELİKER: Üç yıldır askıya alınmıştı. Bana duyum geldi. İşi aştılar, telefon hattı üzerinden bile sonuçlarla oynanıyor. Şike, İsviçre üzerinden elektronik ortama taşındı.
KÜÇÜK YAPIMCILARA HAYAT HAKKI YOK!
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Reytingi yüksek diziler yapımcılarına köşeyi döndürüyor. 10 büyük yapımcı dizi işinden müthiş paralar kazanıyor. Küçük ölçekli yapımcıların dizileri tutmadığı için onlarda nal topluyorlar.
NURETTİN SOYDAN: Oyuncuların ve diğerlerinin kazanç durumu ne? Herkes söylenen bu paraları gerçekten alıyor mu? Yoksa yapımcılar ücretleri şişiriyor mu?
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Başroldeki oyuncular bölüm başına 20- 60 bin TL arasında kazanıyorlar. Ama yan oyuncuların aldıkları paralar farklı. Haftalık, günlük yevmiye bile alanlar var. Mesela, reyting rekorları kıran ‘Asmali Konak’ dizisinde ‘Kirve Bekir’in eşi ‘Fatma’yı canlandıran Nihal Menzil, “Benim diziden ayda 24 binTL aldığım söyleniyordu. Oysa ben dizide 250 TL haftalıkla oynadım. Bunu hiç kimse bilmiyor” diyerek ilginç bir gerçeğin altını çizdi.
YAPIMCILAR VERGİ LİSTESİNDE NİYE YOK?
İDİL ÇELİKER: Kanalların da yapımcıların da belli bir çıtada hareket etmek için ortak hareket ettiğini biliyoruz. Bu bir transfer sırasında benim de başıma geldi. Almadığım parayı almam söylendi. 20 yıldır medya mesleğindeyim. Dizilerden birinden teklif geldi. Ayda 2500 TL ücret önerdiler. Ben de kabul etmedim. Burdan şu çıkıyor. İsimsiz biri olunca üzerinden para kazanacaklar.
VEHBİ DİNÇCAN: Dizi yıldızları bölüm başına 20-60 bin TL ücretler alıyor da acaba ne vergi veriyorlar? Bu meşhur dizi yıldızlarının vergi listesinde yeri nerde ? Yapımcılar vergi listenin neresinde? Acaba yapımcılar oyuncuların ücretini yüksek gösterip kazançtan mı kaçırıyor. Futbol dünyasında aynısı yapılıyor. Bu sektörde neden yapılmasın ki!
PASTAYI DAĞITANLAR BUNU BİLMİYOR MU?
İDİL ÇELİKER: Başrol oyuncularını bundan ayıralım. Bir diziden 2 daire alan oyuncu tanıyorum. Yapımcının sıkı fıkı olduğu arkadaşları bu paraları alırlar.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Mesela, “İkinci Bahar” dizisinde Nurgül Yeşilçay 3 bin TL haftalık alıyordu. Şimdi bölüm başı 60 bin TL, yani ayda 240 bin TL’yi üstelik peşin olarak alıyor.
UĞUR GÜNERİ: Pastayı dağıtanlar, reytinglerde oynandığını bilmiyor mu. Niye sadece en çok reklam en pahalı reklamlar dizilere veriliyor
REKLAMLAR KADIN KUŞAĞINA
KAYDIRILDI
VEHBİ DİNÇCAN: Sadece diziler değil. şu gündüz kuşağındaki kadın programlarına bir bakın. Aynı reklam yoğunluğunu o programlarda da göreceksiniz.
İDİL ÇELİKER: TV seyircisi ağırlıklı olarak kadın. Bu yüzden TV programları da daha çok kadına hitap ediyor. Tüketici olanlar da kadınlar. Reklam verenler de kadın izleyici yoğunluğuna bakarak reklamını veriyor. Siz hiç gece editoryal çalışmalar görüyor musunuz. Erkekler ‘Omo’ mu kullanıyor. Reklamlarda otoların dışında erkekleri ilgilendiren çok az ürün var.
BAŞBAKAN ERDOĞAN BU İŞE EL ATMALI
NURETTİN SOYDAN: Ekrandaki reyting şike soruşturması başladığında bazı yapımcılar ekranda kendilerini savundu. Bunların içinde iş yerleri, ofisleri basılan firma sahipleri de var. Diyorlar ki, “küçük firmalar bu işlere girmesin!” Sanki küçük firmaların çoğu bu “şike” işine meyilliymiş gibi. Elbette programı tutsun diye geçmişte böyle yollarla çabalayanlar oldu. Ama küçükler gitsin demek haksızlık. Ekrandaki yapımcı tekelini giderek sağlamlaştırma çabası içindeler.
İDİL ÇELİKER: Futboldaki şike gibi cezada indirime gidilecek bir şey değil. Aynı şeyler yapılırsa bu işlerin sonu gelmez. Dolayısıyla ekranların temizlenmesi için ciddi cezai yaptırımlar yapılması gerekiyor. Bu işin affı yok. Geçmişe doğru bu işin yürümesi gerekiyor.
VEHBİ DİNÇCAN:Ama bu işin detayına ne yazık ki siyasiler de giriyorlar. Bir takım yapımcılar hatta ekran yüzleri, siyasileri araya koyarak ekranda dizi ya da program alıyorlar. Programları iş yapmadığı halde ne yazık ki devam ediyorlar. Bu çelişki sonucu da yapımcıların bazıları reytinglerle oynama yoluna gidiyor.
REYTİNGİ ÖLÇÜMLERİNİ RTÜK’E HAVALE ETMEK ÇÖZÜM MÜ?
NURETTİN SOYDAN: İdil haklı bir konuya temas etti. Haksız rekabetle ilgili kanunlar var. Ama milyar dolarlık bir pazarın yeni yasal düzenlemeye ihtiyacı var. Reyting kuruluşları olmasın deyip bunu RTÜK’e havale etmekte çıkış değil. Herkesin adil yararlanacağı, dışlamayacağı ortak bir izlenme yapılanması hayata geçirilebilir.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Reyting şüphesi kafaları gerçekten karıştırdı. Altı büyük yapım firmasının bilgisayarlarına el konuldu, bilgilerine baş vuruldu. Savcılık soruşturması sürüyor. Eğer bu işten hiçbir şey çıkmazsa her şey olduğu gibi aynen devam eder. Çünkü daha önce 786 denek açığa çıkmış ve bunların değiştirildiği söylenmişti. Demek ki değişen bir şey yok .
SİYASİLER BU İŞİN NERESİNDE?
İDİL ÇELİKER:Ben bu işlerin olacağını 6-7 ay önce aldığım bir duyumla yazmıştım. Demek ki o zamanlar polisin teknik takip yaptığı anlaşılıyor. Dileğimiz polis ve savcının sonuna kadar gitmesi. Eğer bu işin üstünü örterlerse siyasetçilerle bir bağ olduğu ortaya çıkar.
NURETTİN SOYDAN: Bence medya da bu işin üstüne gitmeyecek. Bu büyük paralar sonuçta bu gruplara gidiyor. Patronlar bu kurumları reklam gelirleriyle ayakta tutuyor. Olay bir süre sonra unutulmaya yüz tutacak. Her şey eski tas, eski hamam olacak.
VEHBİ DİNÇCAN:Ama Başbakan bu işe el atar. Bu işi çözer. Yani futbolda olduğu gibi ekran şikesinde de işin sonuna kadar gidilecektir kanısındayım.le ayakta tutuyor. Olay bir süre sonra unutulmaya yüz tutacak. Her şey eski tas, eski hamam olacak.
VEHBİ DİNÇCAN:Ama Başbakan bu işe el atar. Bu işi çözer. Yani futbolda olduğu gibi ekran şikesinde de işin sonuna kadar gidilecektir kanısındayım.
CENK KORAY’IN KEMİKLERİNİ SIZLATTILAR
VEHBİ DİNÇCAN: Karşı olduğum bir olay var. Erol Köse ve gibileri yıllar önce yaşadıkları yapımcılık pozisyonlarını, işleri bittikten sonra sanatçılarına karşı kullanıyorsa bu hoş duruş değil. Sanatçıları öne çıkarıyor. Her sanatçının geldiği yerler var. Çoğu zaman soyunarak, çarpık ilişkiler yaşıyorlar. Yıllar sonra bunları ortaya atmak yakışıksız bir hal. Seda Sayan bir aşama kaydetmiş. Artık bir anne. Anne olan bir kadının üzerine bu kadar gidilmesi de ayıp.
KADINA ŞİDDET YAPILIYOR
İDİL ÇELİKER: Ha Seda ha Hadise. Erol Köse veya bir başkası. Twitterda yapılanla kadına karşı yapılan şiddetin başka boyutudur. Kadın cinsellği hâlâ ülkemizde cevher olarak görülüyor. Biz hâlâ arka sayfalarda çıplak kadın koymaktan vazgeçemedik. Şimdi Seda geçmişini saklayan biri değil. Kendisiyle yüzleşmeyi bile biri. Yıldız Kenter’de çıplak poz verdi. Herkes soyundu. Bir amaç uğruna, şöhret uğruna, sosyal proje için de soyunan oldu. Bunun üstünden gidip te, Seda Sayan hayata tutunmak için, oyuncu olmak için evinden kaçmış, yoklukları yaşamış biri. Kuralları bu toplumda hâlâ erkekler koyarken artistlerimizin ne yapma şansı var ki soyunmaktan başka. Hâlâ yapılıyor. Dizi yıldızları çırılçıplak sevişiyor.
GECEYİ REZİL ETTİLER
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Erol Köse sürekli tweet yazıp olay yaratıyor. Aslında doktor ve kafası iyi çalışan bir müzik yapımcısı. Bence bir format yapıp bunu TV’ye uyarlasın. Köse’nin ekran vakti çoktan geldi. Geçenlerde yabancı bir kanalda bir talk show programı izledim. Ünlü oyuncu Charlie Sheen izlenme rekorları kıran ‘Two and a Half Men’ dizisinde başrol oynuyordu. Bu adam dizide bölüm başına 1 milyon 800 bin dolar alıyordu. Yapımcısıyla kavga etti, diziden ayrıldı. İşte o izlediğim talk şova Charlie Sheen’de katılmıştı. Şova katılan diğer ünlü konuklar Charlie Sheen’i yerden yere vurdular. Charlie’nin ne uyuşturucu müptelası olduğu kaldı, ne de tele kızlarla yaptığı seks partileri. Şovun sonunda o ünlü aktör kendisini yerden yere vuran konukların hepsine teşekkür etti. Çünkü olgunlaşmış.ve bir çok şeyi aşmışlar. Bizde birisinin dizisiyle ilgili küçük bir eleştiri yazıyorsun ona bile tahammül edemiyorlar. Ben en çok rahmetli Cenk Koray adına yapılan bu ödül gecesinin rezil edilmesine üzüldüm. O geceden sadece Seda Sayan’ın çantalı saldırısıyla Köse’nin yediği dayak kaldı. Gece güme gitti.
GİT DIŞARDA HESAP SOR!
VEHBİ DİNÇCAN: Beni de en çok Cenk Koray gecesinde yapılan terbiyesizlik rahatsız etti. Onu en eski tanıyanlardan biri olarak üzüldüm. O gece yapılanlar çirkinlik ötesi. Çağrılmadan Erol Köse’nin neden gittiğini bilmiyorum. Seda’nın davetlilerin önünde bu haraketleri yapmasını yakışık bulmadım. Yeri ve zamanı değildi. Git dışarı da ne yapacaksan yap.
NURETTİN SOYDAN: Ben başından beri Twitter’daki çıkışları nedeniyle Erol Köse’yi çok eleştirdim. Köse zaten bir mahkemeden diğerine koşturuyor. Olması gereken de varsa yanlışı kanunlara karşı hesap versin. Bir köşede kıstırılıp, yumruklanmasını doğru bulmuyorum. Seda kendisine yakıştırılan bir tavırla Köse’ye hesap sorsa da sonuçta işin üzerinden iyi reklam yaptı. Stelyo ve ekibine “Aman ha, bir yanlış yapmayın. Ben hesap sordum” diyebilirdi.
İDİL ÇELİKER: Cenk Koray’la birlikte çalıştık. Nur içinde yatsın. O gece kemikleri sızlamıştır. Ama bu onu anmaktan geri bırakmamalı. Gecede kimlerin olduğu bilindiği halde Erol Köse’nin oraya gitmesi de yanlıştı. Seda’nın da biraz daha sukunetli davranmasını isterdim. İnsan bazen kendini tutamayabilir. Yeri orası değildi. İçerdeki olay dışarıya taşınmamalıydı.