Alzheimer hastası olan anneannesi ile yaşadıklarını belgesel olarak kameraya yansıtacak olan Bozoğlu, “Üç çocuk doğurmuş, Anadolu’da aşkı uğruna dağ köylerinde de yaşamış; Napoli’de üst düzey NATO partilerini de görmüş. Kırklı yaşlarındaki dedem sarışın mavi gözlü yirmi yaşındaki sekreterine aşık olunca, gururuna yedirememiş ve boşanmış. Üç çocukla ortada kalınca ailenin parasını kazanmak anneme düşmüş. Ama ne düşmek… Bir yaz önce tatil için ailecek gittiği Efes Otel’ine rica minnet santral memuresi olarak girmiş. Sonrası anneannemin manik depresyon yılları. Hastalığın her nüksedişinde, doğan torunla hayata yeniden bağlanmış anneannem. Ömrü boyunca hiç çalışmamış ama parasızlığa, aile içi travmalara, elektro şoklara ve kalbinin kırık yerine rağmen yetiştirdiği altı çocuğa, kendinden iyi bakmış. Sonrası alzheimer…” cümleleriyle anneannesini özetliyor.

Başarılı oyuncu böyle bir belgeseli çekme nedenini ise şu sözlerle anlatıyor: “Yalan söyleyemeyeceğim. Birincil derdim anneannemin hikayesini anlatmak. Bu kadar zor bir hayata rağmen ayakta kalmanın, kalbi kırık da olsa onurundan taviz vermemenin, bu kadar zor bir hastalığa rağmen ailesine kattığı sevgi ve desteğin hikayesini anlatmak. Onun isminin bir kuşak sonrasında unutulmasına razı olmuyor gönlüm. Tek bir kişiye bile, ailesinde alzheimer ile karşılaşması halinde bir nebze de olsa fayda sağlarsam bu hikaye ile asıl amacıma ulaşmış olacağım.”