?GÜNÜMÜZDE SANATÇI KALDI MI??
Atatürk?ün hayran olduğu, yaşayan en büyük Türk Sanat Müziği duayenlerinden Müzeyyen Senar, bugünlerde 180 taş plağından derlenen 19 şarkılık albümüyle müzikseverlere sesleniyor. Biz de Senar?la Odeon Müzik?te buluştuk ve geçmişten bugüne uzanan keyifli bir röportaj yaptık.
Röportaj: Hulusi TUNCA/Hürriyet
Müzeyyen Hanım, sizdeki bu asalet günümüz sanatçılarında da var mı?
Günümüzde sanatçı kaldı mı? Sanatçı kim var bilmiyorum ki... Sanatçı eskiden vardı! Safiye Ayla vardı, Mualla Gökçay vardı, ama hepsi bitti. Bir ben kaldım.
- Bu albüm nasıl hazırlandı?
Bu firmada 180 tane taş plağım vardı. Önce bunlar arasından eserler seçildi. Ardından o yıllarda kaydedilen şarkılar, bugünün teknolojisi kullanılarak bir sürü işlemden geçip, orijinal halleriyle albüme alındı.
- Gazinoculuk neden öldü? Yeniden doğabilir mi?
Önce musiki öldü. Bir de fiyat meselesi var; fiyatlar çok yükseldi. Bizim zamanımızda gazinoya gelen beş lira verirdi, en büyük masa elli liraydı. Herkes gelebiliyordu. Şimdi yok böyle bir şey. Gazinoculuk öldü bir kere, bir daha da dirilmez.
- Müziğimizi ne durumda görüyorsunuz?
Bestekárlar bitti. Güftekár kalmadı. Bir tek Avni Anıl kaldı bestekár.. Şimdiki besteleri biliyorsunuz, sabun köpüğü gibi çıkıyor, kayboluyor. Şimdi musiki yok, pop var.
- Siz Devlet Sanatçısı değilsiniz, öyle değil mi?
Yurtdışına giden ilk sanatçı ben oldum 1945 senesinde.. 1947?de Paris Lido?da konser verdim. Amerika?da verdiğim konserlerin sayısını bile unuttum. 1996?ya kadar yurtdışı konserlerim devam etti. Ama Devlet Sanatçısı olamadım.
- Bir de sinema geçmişiniz var sizin. Bugünün Türk sinemasını takip ediyor musunuz?
İlk Türk filmini 1942?de ben çevirdim; adı "Leyla ile Mecnun"du. Sonra negatifleri yandı. 1968?de "Ana Yüreği"ni çevirdim. O da yok ortada. Arada Sadri Alışık?la falan çevirdiğim filmler var ki onlar da ara sıra gösteriliyor televizyonda. Şu an Türk sinemasını nasıl takip edeyim ki! Eskiden bir Beyoğlu vardı, tuvaletli, kürk mantolu hanımefendiler vardı, şapkalı beyefendiler vardı. Çarşamba günleri prömiyerler vardı. Şimdi var mı? Beyoğlu kaldı mı?
- Son olarak; 87 yıldan elinize ne kaldı?
Dolu dolu ve sağlıklı yaşadım. Dahası bazen hiçbir şey içmeden, sadece kendi sesimden sarhoş olacak kadar mutlu... Hayatta her şeyim oldu; mücevher, kürk, ev, han, hamam... Hepsi gitti. Umurumda değil. Canım sağolsun. Önemli olan sağlık... Şimdi en büyük varlığım sağlığım.
Kızım neredeyse hamamda doğacaktı
Karnım burnumda olduğu halde, 1 Şubat 1947 günü hangi akla hizmetse, Galatasaray Hamamı?na gittim. Hamama yeni girmiştim ki, birden sancım tuttu. Dışarı çıkıp doktor Bahar?a telefon ettim. O da hemen eve dönmemi istedi. Üç saat sonra "Vakit tamamdır" dedi. Gerçekten birkaç dakika sonra doğum gerçekleşti. Bir kız çocuğum olmuştu. Sevinçten çıldırmıştım. "Feraye?dir bu kızın adı" dedim.