TÜM ZAMANLARIN EN İYİ TÜRK FİLMİ: EŞKİYA
Sinema dergisi 5 bin okuruyla birlikte ?Tüm Zamanların En İyi 100 Türk Filmi?ni seçti. Seçkide birinci sırayı Yavuz Turgul?un ?Eşkıya? isimli filmi alırken Şener Şen?in rol aldığı beş film ilk 10?da kendine yer buldu.
Türkiye’nin en iyi yüz filmi Sinema dergisi okurlarınca seçildi. Beş bin kişinin oylarıyla gerçekleştirilen soruşturma sonucunda Yavuz Turgul’un 1996 tarihli ‘Eşkıya’ isimli filmi birinci oldu. Radikal gazetesinin haberine göre, Turgul sekizinci sırada yer alan ‘Muhsin Bey’ filmiyle birlikte ilk onda iki filmi yer alan tek yönetmen oldu. Turgul’un senaryosunu yazdığı Nesli Çölgeçen’in yönettiği ‘Züğürt Ağa’ da listeye beşinci sıradan girdi. Listenin ikinci sırasında ise Atıf Yılmaz’ın unutulmaz eseri ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ yer aldı. Ertem Eğilmez’in ‘kült’ mertebesine yükselen filmi ‘Hababam Sınıfı’ üçüncü sıraya yerleşirken, Çağan Irmak’ın izleyenleri derinden etkileyen yapımı ‘Babam ve Oğlum’ ise listeye dördüncü sıradan girdi.
‘Yeni Türkiye sineması’nın en önemli yönetmenlerinden Zeki Demirkubuz’un benzer bütün listelerde kendisine yer bulan filmi ‘Masumiyet’ altıncı olurken, Mustafa Altıoklar’ın Metin Kaçan’ın romanından uyarladığı ‘Ağır Roman’ yedinci sırada yer aldı.
İLK 10’A GİREMEYENLER
Yılmaz Güney’in senaryosuyla Türkiye sinemasının en unutulmaz yapıtlarından birisine imza atan Şerif Gören’in ‘Yol’ filmi ise dokuzuncu oldu. Ve bir Yeşilçam klasiği, Orhan Aksoy’un ‘Neşeli Hayat’ı ise ‘Top 10’un son filmi olarak dikkat çekti.
Sinema Dergisi Yayın Yönetmeni Senem İşmen, Sabah gazetesine verdiği röportajda “Oylamada modern Türk sineması, eski filmlere göre biraz daha baskın görünüyor. Oy verenlerin yaşları daha genç olduğu için eski filmleri bilmiyorlar” demişti. İşmen’in tespitinin listenin oluşumunda oldukça etkili olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Listedeki en eski film olan ‘Hababam Sınıfı’ bu başarısını büyük ihtimalle televizyondaki popülerliğine borçlu. ‘Neşeli Günler’ de öyle...
Öte yandan, Metin Erksan’ın ‘Sevmek Zamanı’, Yılmaz Güney’in ‘Umut’, Zeki Ökten’in ‘Sürü’ gibi filmlerinin yanı sıra Ömer Lütfi Akad’ın hiçbir filmi listenin ilk onunda yer almadı. Son dönem Türkiye sinemasının dikkat çeken isimleri Nuri Bilge Ceylan ve Reha Erdem de onluk listede kendisine yer bulamadı.
Sinema dergisi okurlarının seçtiği ‘Tüm Zamanların En İyi Yüz Türk Filmi’ listesinin ilk 10’u...
(Yavuz Turgul/1996)
Türkiye sinemasının en verimli ikililerinden Yavuz Turgul ve Şener Şen birlikteliğinin ürünlerinden birisi olan film, 1996 yılında vizyona girdiğinde büyük bir patlama gerçekleştirmişti. 3 milyon 600 bin kişi tarafından izlenen ‘Eşkıya’, yerli yapımların gişedeki makûs kaderine de son veren filmlerden birisi oldu. 30 yıldan uzun bir süre hapiste yatan yaşlı bir eşkıyanın Güneydoğu’dan İstanbul’a uzanan hikâyesinde Türkiye’deki değişimin izleri de sürülüyordu.
(Atıf Yılmaz/1978)
Kadir İnanır, Türkân Şoray ve Ahmet Mekin’li unutulmaz bir klasik. Cengiz Aytmatov’un eserinden Ali Özgentürk’ün senaryolaştırdığı film ‘Sevgi neydi?’ sorusuna olgun bir sinema dili ve müthiş oyunculuklarla yanıt arıyordu. Kendisinden sonraki birçok filme referans olan ‘Selvi Boylum’, Türkiye sinemasının temel taşlarından ve bu tür listelerin vazgeçilmezi.
(Ertem Eğilmez/ 1975)
Ertem Eğilmez Ekolü’nün en önemli çalışmalarından birisi. Tarık Akan, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Münir Özkul ve Şener Şen’li kadrosuyla döneminin en fazla izlenen filmlerinden birisi olmuştu. Rıfat Ilgaz’ın aynı adlı eserinden uyarlanan filme ilgi hiç azalmadı. Geçen 36 yıla rağmen Mahmut Hoca ve öğrencilerinin ‘acı-tatlı’ hikâyesinin televizyonlardaki tekrarları izlenme rekorları kırıyor.
(Çağan Irmak/ 2005)
Türkiye sinemasının son yıllardaki en verimli yönetmenlerinin başında gelen Çağan Irmak’ın büyük çıkış yaptığı yapımı döneminin seyirci rekorunu kırmıştı. Temelinde 12 Eylül darbesinin ardından parçalanan bir ailenin yıllar sonra yeniden bir araya gelişini anlatan film, ‘aidiyet’ duygusunun yarattığı boşluklar üzerine dokunaklı bir öykü anlatıyordu. ‘Babam ve Oğlum’, sinemaya küsmüş 70’li yıllar seyircisinin de yeniden salonlara dönüşünün kapısını da aralamıştı.
(Nesli Çölgeçen/1985)
Yavuz Turgul senaryosundan Nesli Çölgeçen’in çektiği bir Türkiye filmi. Güneydoğu’da çözülmeye başlayan ‘feodal’ yapının yarattığı trajik hikâyelerin komik anlatımı diyebileceğimiz ‘Züğürt Ağa’, Türkiye sinemasında eşine az rastlanır bir sosyolojik analizi de başarıyla gerçekleştiriyordu.
(Zeki Demirkubuz/ 1997)
Zeki Demirkubuz’un Derya Alabora ve Haluk Bilginer’in performanslarıyla zirveye çıkan yapıtı ‘suçluluk’ ve ‘bağlanma’ duyguları üzerine önemli bir ‘kara film’ örneğiydi. Demirkubuz’un insan eylemlerinde nedensellik aramak yerine ‘doğal’ olanın izini sürdüğü film, birçok genç yönetmene de ilham kaynağı oldu.
(Mustafa Altıoklar/ 1997)
Metin Kaçan’ın aynı adlı romanından uyarlanan film, Müjde Ar ve Okan Bayülgen’in başını çektiği zengin oyuncu kadrosuyla dönemin öne çıkan yapımları arasında yer aldı. Altıoklar’ın Dolapdere’yi klostrofobik bir mekân olarak tasarlayan kamerası ve burada yaşayanların çıkışsızlıklarını başarıyla anlatan hikâyesi büyük ilgi görmüştü.
(1987)
1980’ler Türkiyesi’nin değişen ekonomik şartlarına ve bozulan kültürel iklimine ayak uyduramayan bir müzik yapımcısının trajikomik hikâyesi. Şener Şen, Uğur Yücel ikilisinin oyunculuğunun perdede boy gösterdiği yapım; en önemli değerin para olduğu, taşranın şehirleşmesi yerine şehrin taşralaşmaya başladığı bir dönemin fotoğrafını başarıyla çekiyordu.
(Şerif Gören/ 1981)
Yılmaz Güney’in cezaevinde senaryosunu yazdığı ve Şerif Gören’in çektiği film, bu tür listelerin vazgeçilmezi. Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesinde çekilen sahneleriyle hafızalara kazınan film hem Tarık Akan’ın oyunculuğunu hem de Şerif Gören’in yönetmenliğini zirveye taşımıştı. Cannes’da Altın Palmiye’yi Costa Gavras’ın ‘Kayıp’ filmiyle paylaşan ‘Yol’ uzun yıllar Türkiye’de gösterilemedi.
(Orhan Aksoy/ 1978)
Ertem Eğilmez ekolünün bir başka önemli filmi. Orhan Aksoy’un yönetmen koltuğunda oturduğu yapımda, Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen, Ayşen Gruda gibi usta oyuncularla renklenen film, ‘turşu nasıl yapılır’ tartışması nedeniyle parçalanan bir ailenin yıllar sonra yeniden bir araya gelişinin dokunaklı ve eğlenceli hikâyesini anlatıyordu.