KENDİNE İZİN VER
İzin vermek ne aktiftir ne de pasif. İzin vermek için bir şey yapmak zorunda değilsin. Ama bu en iyisinin hiçbir şey yapmamak olduğu anlamına gelmez. İzin vermek, hiçbir sonuca bağlı olmamaktır. Ama her şeyden kopmak değildir. İzin vermek bilincinin altındaki yaşam akışının içinde olmaktır. İzin vermek çabasızlık halidir.
Çabasızlık hali hareketsizlik değildir. Çoğu insan için izin vermek büyük cesaret ve çaba gerektirir. Çünkü akışa kendini bırakmak bize sahte güven ya da değerlilik duygusu veren kontrolden vazgeçmeyi gerektirir. İzin vermek hayatla didişmekten vazgeçmektir. Varlığına tümüyle izin vermek korkudan özgürleştiğinde hayatın seni destekleyeceğini bilmektir. Korku sana var olabilmek için çaba göstermen gerektiğini söyler. İzin boyutu, korkudan özgürleşmek için çabayı değil, aktif seçimi gerektirir. Bu seçimi sadece sen yapabilirsin. Varlığına izin vermek kendini sevmektir. Hayatın akışına izin vermek hayatı sevmektir. Yalnız değilsin. Hayat sana zarar vermek istemiyor. Seni sevmek istiyor. Seni sevdiğini ancak, sen hayatla bir olduğunun bilincini kazandığında hissedersin.
İzin verme kavramının, izin verme duygusunun altında, etrafımızdaki hayatın mutluca devam etmesi ile hemfikir olma, kendimizi ve etrafımızdaki herkesi oldukları gibi kabul etme, mutlu ve başarılı olmasına onay ve destek verme duygusu yatar.
İzin veren kişi, aynı zamanda sever, aynı zamanda yardım eder, aynı zamanda olumlu düşünür ve aynı zamanda da çekim yasasını doğru ve güzel uygular.
İzin vermeyen kişi ise öfke, güvensizlik, korku gibi olumsuz duygularla dolaşır. Kişi başkalarını ezeceğim, onlara izin vermeyeceğim derken, aslında kendi hayat pınarlarını kuruttuğunu fark etmez. Yaşamak için desteğe muhtaç olduğu insanları kendisinden uzaklaştırdığını, kendine düşman ettiğinin bilincinde değildir. Sadece içsel güçten yoksun olduğuna inananlar, başkalarını dışsal olarak kontrol etmeye çalışır. Kendi gücünü bildikçe, kendi gerçekliğini yaratmak için bir başkasını kontrol etmeye ya da bir başkasına sahip olmaya ihtiyaç duymazsınız. Başkalarının kendileri olmalarına izin vermek, kendi bencilliğimiz ve her şeye gücümüz yettiği duygusuna karşı durur. Başkalarına izin vermek başkalarına ilgi duymamızı artırır; kendimizi onların yerine koymayı öğretir. Başkalarının bize davranmasını istediğimiz şekilde başkalarına davranmamız gerektiğini öğretir.
Birçoğumuz her şeyi kontrol altında tutmaktan hoşlanırız. Hayatta rahatlıkla ilerlemek, bedeninize ve yaşamınızın her alanına bolluk katmak demek, kontrolden güvene geçmek demektir. Bu büyük bir değişikliktir. Kendinize karşı katı kuralcı ve ahlakçı olmadan şöyle deyin: “Tüm kurallara uyarsam eğlenceyi kaçırırım, kontrolleri bırak, şu andan itibaren güven.” Bunu bir an önce öğrenip uygulamaya geçmeniz gerekiyor. Buz gibi kontrol durumundan yumuşamak, karmakarışık olabilir ve gerçekten de rahatsız edicidir. Çok soğuk bir havada yürüyüş ya da kayak yapmışsanız, elleriniz ve ayaklarınız uyuşmuş olabilir. Isınmaya başlarken canınız acıyabilir. Fakat sırf bu yüzden donmuş olarak kalmalarını isteyemezsiniz, öyle değil mi?
Yaşamımızda çok önemli olduğunu düşündüğümüz şeyler yani çok fazla anlam ve değer yüklediğimiz durumlar akışı durdurur. Tamamlayamadığımız projeler, söyleyemediğimiz ve içimize attığımız şeyler, kendimize ve diğerlerine karşı küskünlükler. Bu sonlandırılmamış işler bozulmuş yemek gibidir. Saklanmaya değmeyen bir şeyi buzdolabınızda çürümesine rağmen atmaya kıyamadığınızı ve sakladığınızı düşünün. Bunu satın almak için ne kadar para ödemiş olursanız olun dolabınızı kokutuyor, yer tutuyor, bunu saklamaya değer mi? Bu tamamlayamadığımız işlerle yaşamak için uyuşmak ve kabul etmek, artık onlarla yüzleşip serbest bırakmak gerekir. Yoksa her gün ne kadar kötü olduğumuzu düşünerek kendimize haksızlık etmiş oluruz. Yeter ki değişime açık olalım. Geçmişte her ne yaşamış olursak olalım, hepsini direnç göstermeden olduğu gibi kabul edelim. Eskimiş ve bize artık hizmet etmediğini düşündüğümüz inançların gitmesine ve yenilerinin gelmesine izin verelim. Yeniliklere yelken açalım. Yaşamda hiç kimseyi değiştiremezsiniz ama kendinizi istediğiniz an değiştirebilirsiniz. Bu çok güzel bir haber öyle değil mi?