SİNSİ HASTALIK GLOKOM’DA HASTAYA ÖZEL TEDAVİ
Körlüğe yol açabilen hastalıkların başında gelen glokomda hastaya özel tedavi önemli. Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi’nden Op. Dr. Zeynep Külekçi hastaların en çok sordukları sorulara cevap verdi.
Halk arasında ‘göz tansiyonu’ ve ‘Karasu’ olarak bilinen glokom hastalığı, ilerleyici görme siniri hasarı yapıyor ve körlük nedenleri arasında ilk sırada yer alıyor. Doğumdan itibaren her yaşta olabilse de daha çok 40 yaş üstü bireylerde görülen glokom, çoğu zaman belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerliyor. “Bu durum geç tanı konmasına, görme kaybına ve hatta körlüğe neden oluyor” diyen Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi’nden Op. Dr. Zeynep Külekçi glokom hastalığıyla ilgili en çok merak edilen soruları yanıtladı:
HASTAYA ÖZEL TEDAVİ MÜMKÜN MÜ?
Kaç çeşidi var?
Erişkin glokomu, açık açılı ya da kapalı açılı olarak iki sınıfa ayrılır. Açık olan şekli daha sık görülür; genellikle yavaş bir ilerleme ile seyreder. Ancak daha seyrek görülen açı kapanması glokomu, kısa sürede sinirlere hasar vererek ciddi görme alanı kaybı yapabilir. Bu iki glokom şeklinin tedavisi farklıdır.
Tanı nasıl konur?
Glokom tansısı koymak için detaylı bir muayene ardından pakimetri, OCT (Optik Koherens Tomografi), Konfokal Tarayıcı Laser Oftalmoskopi, Bilgisayarlı Görme Alanı tetkikleri kullanılır. Komutları anlayabilecek yaştaki her hastaya uygulanabilen bu zararsız testler radyasyon içermez.
Nasıl tedavi edilir?
Glokomun tedavisi ilaç, lazer ve ameliyat olarak üç başlıkta toplanır. Tedavi; hastanın yaşına, glokomunun durumuna ve çeşidine göre planlanır.
NE ZAMAN KONTROL YAPILMALI?
GÖZLERE 40 YAŞ ÖNCESİ 2 YILDA 1, 40 YAŞ SONRASI YILDA 1 KONTROL
· Glokom, körlük yapabilen ciddi bir göz hastalığı olmasına rağmen, düzenli takip ve tedavi ile korkulacak bir hastalık olmaktan çıkmıştır. Erken teşhis her hastalıkta olduğu gibi glokomda da göz sinir hasarının ve görme kaybının önlenmesinde büyük önem taşır. 40 yaş öncesi kişilere en geç 2 yılda bir, 40 yaşın üzerinde ise yılda bir kez düzenli göz kontrolü öneriyoruz.
BEBEĞİN GÖZLERİNİ SIKI TAKİBE ALIN!
· Doğuştan olan glokom; göz kornealarının büyümesi ile belirti verir ve bu bebekler iri gözlü olarak dikkat çeker. Eğer erken tanı konup tedavi edilmezlerse kalıcı körlükle sonuçlanır. Bebeklerde ışıktan rahatsızlık, sulanma, gözün saydam tabakasında bulanıklık veya grileşme; glokom açısından önemli belirtilerdir. Ailelerin gözlerini ışıkta açamayan bebeklerini göz muayenesine götürmeleri önerilir. Doğuştan glokomun tedavisi, erişkinden farklı olarak öncelikle cerrahidir.
HASTALARIN EN ÇOK SORDUĞU SORULAR
· GÖZ TANSİYONUM YÜKSEK GLOKOM MUYUM?
Glokomda en büyük risk faktörü göz tansiyonunun yüksek olmasıdır ancak her göz tansiyonu yüksek bulunan kişi glokom değildir. Göz tansiyonu düşük glokom hastaları olabileceği gibi, üst sınır kabul ettiğimiz 21 mmHg’nın üzerinde göz içi basıncına sahip glokom olmayan birçok kişi vardır. Glokom hastası olmayan göz tansiyonu yüksek seyreden hastaların da belli aralıklarda kontrol edilmesi gerekir.
· GLOKOMUM VAR TANSİYONUM KAÇ OLMALI?
Glokomu olan hastalarda kesin bir değer yoktur. Muayenelerde önce o kişinin hedef basıncı tespit edilir. Her hastada hedef tansiyon değeri farklıdır. Bu değer; muayeneye, tetkiklere, glokomun hangi aşamada tespit edildiğine bağlı olarak, bir göz hekimi tarafından hastaya özel belirlenir.
· GLOKOMUM VAR KATARAKT AMELİYATI OLABİLİR MİYİM?
Glokom hastaları katarakt operasyonu olabilirler. Hatta katarakt ameliyatının göz tansiyonunu bir miktar düşürücü etkisi vardır; bu nedenle bazı durumlarda, bu düşürücü etkiden faydalanmak için katarakt hastalarına vakit kaybetmeden ameliyat önerilir.
· İLAÇLARIMI KULLANIYORUM DOKTORA GİTMEME GEREK VAR MI?
‘İlaçlarımı nasılsa kullanıyorum’ diye doktora gitmemek en sık yapılan ve sonucu bazen körlükle biten durumlara yol açabilen bir yanlıştır. Glokom hastaları mutlaka düzenli doktor kontrollerini yaptırmalı. Glokomu olan kişilerde kontrol sıklığı, yılda 5-6 defadan 1-2 defaya kadar değişebilir.
· GÖZ TANSİYONUMU KENDİM ÖLÇTÜREBİLİR MİYİM?
Glokom hastaları isterlerse zaman zaman tansiyonunu ölçtürüp kendileri için bir çizelge yapabilir. Bu çizelge, doktora fikir vermesi açısından da önemlidir.
· GÖZ DAMLALARIMIN KULLANIM SAATİ VAR MI?
Her ilacın daha etkin olduğu bir saat aralığı olduğundan, damlalar doktorun tavsiye ettiği saatlerde kullanılmalı. Ancak hastalar saat konusunda strese girmemeli. Burada önemli olan; sabah damlatılacak bir ilacın akşam saatlerinde faydası olmayacağıdır. Sabah damlası saat 8 ila 10 arası, akşam damlası ise saat 20.00-21.00 arasında damlatılabilir. Yatma saaati değişeceğinden gece yatarken ilaç damlatmak doğru bir seçim değildir.
Glokom nedir?
Normal değeri 9-21 mm Hg olan göz içi basıncı, göz küresini dolduran sıvının ya fazla yapımına ya da atılım yollarının tıkanıklığına bağlı olarak artar. Glokomda, göz içi basıncı artması sık rastlanan bir durumdur ancak tanı koymak için şart değildir. Normal sınırlarda göz içi basıncına sahip bir kişide de nadir de olsa glokom olabilir. Normal tansiyonlu glokom hastaları, tanı gecikmesi ve hastalığın daha ileri safhalarda yakalanması açısından daha çok risk altındadırlar.
Hangi yaş grubunda görülür?
Göz tansiyonu hastalığı olarak tanımlanabilecek glokom, doğumdan itibaren her yaşta olabilse de daha çok 40 yaş üstünde görülür. Yeni doğan bebeklerde 10 bin doğumda 1, 40 yaş üstünde ise yaklaşık 100 kişiden 3’ünde görülür. Ülkemizde yeni doğan glokomu, akraba evliliklerinin sıklığına bağlı olarak daha sık rastlanır. Glokom, sinsi bir hastalık olduğundan, yapılan araştırmalar, hastalığa sahip kişilerin yarısının hasta olduğunu bilmediğini ortaya koyuyor. Bu durum geç tanı konmasına, görme kaybına ve hatta körlüğe sebep oluyor.
Kimler risk altında?
40 yaşın üzerinde olanlar, şeker hastaları, ailesinde glokom bulunanlar, hipertansiyonlu ya da hipotansiyonlu kişiler, yüksek miyoplar, kortizon kullanan hastalar, korneası ince, göz tansiyonu yüksek ve damar tıkanıklığı olanlar risk altındadırlar.
Belirtileri neler?
Glokom, genellikle belirti vermez ama baş ağrısı, göz ağrısı, kızarıklık ve sulanma gibi hastalığa özgü olmayan belirtiler gösterebilir. Hastalık ilerledikçe, görme alanının kenarlardan daralmasına bağlı olarak çevrede bazı alanları görememe, araç kullanmada zorluk, gece görüş azalması gibi belirtiler olabilir. Görme keskinliğini erken dönemde azaltmadığından, bir gözde körlük ortaya çıkana kadar hasta tarafından anlaşılmaması nadir görülen bir durum değildir.