AŞK ZAMANSIZ VE YERSİZ BİR ŞEY
?Konuşmadığımız şeyler Var? albümüyle
müzik listelerinin zirvesine yerleşen Sıla,
bu akşam erken bir Sevgililer Günü
kutlaması yapacak, Lütfi Kırdar?da
çok özel bir konser verecek.
Biz de başarılı şarkıcıyla konser
hazırlıkları sırasında görüştük,
ayaküstü 14 şubat?ları konuştuk.
Şarkılarınız aşıkların dilinden düşmüyor. Sizce o şarkıların insanları bu kadar etkilemesinin sebebi ne?
- Samimiyet sanırım... Olduğu gibi yazıyorum ben. Hepimizin başına gelenler, aşağı yukarı aynı şeyler. Elli tane aşık olma hali yoktur. Aşk herkese aynı şaşkınlığı yaşatır, herkesin karnında kelebekler uçuşur.
Şarkılarınızda anlattığınız aşkları yaşıyor musunuz gerçekten? Ya da şöyle sorayım; ne kadarı kurgu ne kadarı Sıla’nın hayatından?
- Hepsinin içinde benden bir şeyler var tabii. Başkasının hikayesi de olsa ben kendi başıma gelmiş gibi düşünüp yazdığım için ister istemez dahil oluyorum mevzuya. Zaten başka türlüsü olmaz herhalde.
Sevgililer Günü yaklaştı, malum. Bu sorular için tam zamanı: Siz aşkı nasıl yaşarsınız? Bir erkekte ne ararsınız?
- Aşk gibi yaşarım. Neyse o işte... Karşı tarafta da en çok gerçeklik ararım. Bir de anlayışlı ve kafası çalışan biri olursa çok iyi olur. Ama böyle siparişle olmuyor tabii. Aşk saçma bir şey. Zamansız ve yersiz. Pek seçim şansı da tanımıyor.
14 ŞUBAT’TA HEP SAHNEDEYİM
Unutulmaz bir Sevgililer Günü anınız var mı?
- Aslen bu tip özel günleri çok da önemseyen biri değilim. Koca sene yat, 14 şubat’ta eyvah Sevgililer Günü diyerek hunharca bir çalışma içine gir. Hediye telaşları, nerede yemek yesek, enteresan bir yere mi gitsek, ülke dışına mı çıksak... Biraz antipatik bir stil. Normalde de yapsan karşılıklı jestler daha fiyakalı olmaz mı?
En çok kimin aşkına duygulanmıştınız? Bir filmdeki çift ya da bir şairin aşkı da olabilir...
- Tabii ki Camille Claudel’le Rodin var, fena! Filminden de, kitabından da etkilenmiştim. “Les enfants du siecle” var. “Aşkın Büyüsü” diye çevirdiler galiba. O da oldukça hastalıklıdır.
Biraz da olumsuz olsun... Hayatınızda gördüğünüz, duyduğunuz ya da yaşadığınız en kötü 14 şubat hangisiydi?
- Kötü bir 14 şubat geçirdiğimi hatırlamıyorum. Bir de malum, sahnede geçiriyorum o günü yıllardır. Sahne de şahane bir yerdir. Bir yere kadar izin verir aksiliğe.
AŞK KENDİNİ ÖZLETİR
“Vay be, gerçekten böyle aşklar var mı” diye düşündüğünüz oluyor mu hiç?
- Demiyorum çünkü aşkın tavan yaptığı bir dönem var. Sonra etkisi azalıyor. Ama yakınımda biri çok aşıksa imrenirim doğrusu. Aşk özletir kendini.
Size göre aşkı anlatan en güzel şarkı hangisi?
- “Je suis malade”. Serge Lama’nın şarkısı. Ama Lara Fabian söyleyecek, biz de kan revan içinde çırpınacağız. “Ne me quitte pas” var, Jacques Brel’in. “In this hotel” var, sızım sızım, Shirley Horn söyler. Ne zaman dinlesem dağılırım.
Önce “Acısa da Öldürmez” dediniz, şimdi “Oluruna Bırak” diyorsunuz. Bir sonrakinde ne gelecek?
- “Gol” olacak galiba. Ki olur o gol...
KURGUDAN YIRTSAK HUZURU BULACAĞIZ
Aşkı erkek gözünden anlatan bir şarkı yazmayı düşündünüz mü hiç? Ya da “erkekler aşka nasıl bakıyor”u düşündünüz mü?
- Nasıl bakacak, aynı... Cinsiyetle ilgilenmiyor ki aşk. Farklı olarak, erkek kadından daha düz ve dolambaçsız düşünür ki bu iyi bir şeydir. Kadının fıtratında var kurgu. Ordan bir yırtsak daha huzurlu olacak dünya. şarkıya gelince, yazdım evet. Ama Gökhan Keser’ın ve Efe Bahadır’ın albümünü bekleyeceksiniz...
Şarkılarınız aşıkların duygularına tercuman oluyor. Bir şarkı yazıyorsunuz, pek çok insana ulaşıyor. Bu nasıl bir his?
- Bu durumun en güzel anı, ben sahnedeyken şarkılarımı hep bir ağızdan söylemeleri oluyor. Değmeyin keyfime! Feci de duygusallaşıyorum. O anı dondurmak ve tek tek hepsinin yüzündeki ifadeye bakmak isterim. Sonra oturur bir şarkı daha yazarım!
Röportaj: Sinem VURAL-Hürriyet