SERÇENİN GÖZYAŞI FİLMİ OYUNCUSU SEDEF ŞAHİN’DEN ŞİDDET MAĞDURU KADINLARA MESAJ...
MAGAZİNCİ VİDEO- FOTO GALERİ- Ünlü oyuncu Sedef Şahin, geçen yıla dört sinema filmi sığdırdı. Hepsi birbirinden farklı bambaşka roller... Şahin, 10 Mart’ta vizyona girecek "Serçenin Gözyaşı" filminde, gördüğü koca şiddetine susmayıp isyan eden Emine karakteriyle göz dolduracak. Şiddetin kader olmadığını haykıracak ve kadınlara "Artık susma!" diyecek.
"Yetiştirdiğimiz çocuklara ayrılabilmeyi öğretmeliyiz. Farkındaysanız bizim toplum olarak düzgün ayrılamamak gibi bir sorunumuz var. Önce bunu çözmeliyiz" diyor Sedef Şahin ve ekliyor:
"Serçenin Gözyaşı’nda sinemaseverlere bildikleri ve belki de kendilerini en çaresiz hissettikleri yerden bir hikaye anlatacağız ve bir anda diyeceğiz ki “Hayır çaresiz değilsin! Ayağa kalk! Kendini fark et ve hayatını bir başkasının mahvetmesine, belki de sonlandırmasına izin verme!.. Yalnız değilsin ve sen de başarabilirsin."
Sedef Şahin'le oyunculuk serüvenini, "aşık" olduğu tiyatroyu ve kadına dair her şeyi konuştuk.
"DOLU DOLU 20 YIL"
-Sektöre 9 yaşında ünlü bir reklam filmiyle girdiniz. Ardından katalog çekimleri, diziler, tiyatro ve sinema... Çok genç olmanıza karşın sektörde 20. yılınızdasınız. 10 Mart'ta vizyona girecek "Serçenin Gözyaşı" filminde, yüzümüze kadın şiddetini tokat gibi çarpacak Emine karakteriyle çıkacaksınız. Rolü kabul etme sürecinizi ve nedenini anlatır mısınız?
-Aslında bebekliğime ait bir katalog çekimim de var fakat o zaman çok ağladığım için annem kıyamamış almış beni sektörden. Sonra ben kendi ısrarlarımla geri döndüm. İnsanlar 20 yıl deyince şaka yapıyorum zannediyor ama gerçekten dolu dolu bir 20 yıldan bahsedebiliriz.
Yapımcı Çağla Başak Çobanoğlu benim çok kıymet verdiğim ve saygı duyduğum bir arkadaşım. Bir gün telefonum çaldı ve "Biz bir film çekiyoruz" dedi. “Siz varsanız ben de varım” dedim daha hiçbir şey okumadan. Sonra senaryo beklediğimin de ötesinde vurucu ve heyecan verici geldi gerçekten. Herhalde her hafta sormuşumdur "Ne zaman başlıyoruz" diye. Öyle bir heyecan…
“SİNEMA FİLMLERİNİN KAHRAMANI YÖNETMENDİR…”
Sonra yönetmenimiz Aysun Akyüz Mehdiabbas ile tanışmaya gittim. Ne yalan söyleyeyim ödüm kopuyordu beni elerse diye… Aksine öyle adaletli bir kadınla karşılaştım ki… Şahane bir görüşme oldu. Zira filmin yönetmen olarak da emin ellerde olduğuna ikna olup kendimi tamamen teslim ettim. Çünkü her zaman söylerim sinema filmlerinin kahramanı yönetmendir…
"BAŞKA BİR ŞANSIM DA YEŞİM SALKIM OLDU… KARŞIMDA ÖYLE SAĞLAM, İNANDIĞIM BİR OYUNCU VARDI Kİ… "
-Emine, Türkiye'de şiddet mağduru pek çok kadının sembolü. Rolünüze, Emine'ye hayat verirken nasıl çalıştınız? Nasıl bir psikoloji içindeydiniz? Bir de bunu gerçek hayatta yaşayanlar ve hatta hayattan koparılanlar olduğunu düşünürsek. Empati kurmak bile o kadar sarsıcı ki..
-Dürüst olmak gerekirse ben rollerime herhangi bir metot üzerinden çalışmam. Hiç çalışmadım yani. Senaryoyu okuduğumda bana bir duygu gelir, içimdeki o karakteri arar bulur ve bunu çok hızlı yaparım. Çok şükür bu zamana kadar da bu yöntem beni mahcup etmedi. Ama tamamen gerçek bir hikayeyle karşı karşıya kaldığınızda o kadar rahat olamıyormuş insan. Bu hikayenin versiyonlarını yaşayan binlerce belki daha fazla insan var. Onları kırmak, incitmek asla istemem. Ya da içlerinden “O iş öyle olmuyor canım” deyip beni eleştirirlerse… Yaşanmış bir duyguyu başkasının yaşadığına inandırmak bence daha zor. Kendinden en iyisini biliyor çünkü. Onu seyredene hissettirmezsen hiçbir şey ifade etmez duygusuyla çalıştım bu role. Sanki elime kocaman ama incecik bir cam verip bunu kırmadan bitiş çizgisine götür demişler gibi bir hassasiyetle ilerledim. Ama bu konuda da işte az önce söylediğime döneceğim. Yönetmenim çok rahatlattı beni. Yanlış olmaz pek bizim işte ama haddi aşan ya da inandırmayan bir duyguya girersem hocam çıkarır beni o duygudan diye birlikte provalar yaparak bulduk rolü. Başka bir şansım da Yeşim Salkım oldu. Oynamak kadar oyun almanın da önemli olduğunu herkes bilir ya da hisseder. Karşımda öyle sağlam ve inandığım bir oyuncu vardı ki…
“KEŞKE TÜM DÜNYADA SEVGİ KONUŞUYOR OLSAYDIK…”
-"Serçenin Gözyaşı", sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada şiddete uğrayan milyonlarca kadının tercümanı olacak...
-İşte tam da bu yüzden çok hassas bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Bildikleri ve belki de en çaresiz hissettikleri yerden bir hikaye anlatacağız ve bir anda diyeceğiz ki "Hayır çaresiz değilsin ayağa kalk! Kendini fark et ve hayatını bir başkasının mahvetmesine belki de sonlandırmasına izin verme. Yalnız değilsin ve sen de başarabilirsin…" Benim bu mesleği seçmemdeki en büyük hedeflerimden biri bu. İnsanlara ufacık bir ışık olabilmek. Yaptığım işle, söylediğim sözle, derdimle, duruşumla… Bu film, o anlamda da çok mutlu etti beni. Tabii ki keşke böyle bir derdimiz hiç olmasaydı tüm dünyada sevgi konuşuyor olsaydık ama maalesef bu bir gerçek ve ne yapabiliyorsak yapmamız gereken bir konu.
“ŞİDDETLE YÜZ YÜZE GELDİĞİM BİR AN OLDU BİR GECE…”
-Sizin çevrenizde şiddet mağduru olan kişiler oldu mu? Şiddete dur demek için toplum olarak, sanat dünyası olarak sizce neler yapılmalı?
-Var maalesef. Çok yakınımda hem de. Hatta kendim için bile şiddetle yüz yüze geldiğim bir an oldu diyebilirim. Bir gece… Şimdi sorsak "ama" ile başlayan bir cümle duyarız lakin bu işin “ama”sı yok. Şiddet işte! Psikolojik şiddet derseniz o her gün hepimizin hayatında… Şiddet ve nefret çok eski bir konu bana soracak olursanız. İnsanlığın var oluşundan itibaren var olan yani. Temelinde sevgisizlik ve eğitimin yetersizliği olduğunu düşünüyorum ben. Bahsettiğim üniversite okumak da değil elbette. Şiddet uygulayanların bir tanımı da yok çünkü. İnsan diyemiyor ki bu şiddet uygulamaz, ya da uygular… Çok değişik sınıflardan, değişik kültürlerden bambaşka hikayelerle aynı konuyu duyabiliyoruz. Buna dur demek için de toplum olarak çevremizden başlayıp buna maruz kalan bir kadın tanıyorsak ona yalnız ve çaresiz olmadığını anlayana kadar hatırlatmak gerekiyor. Çok zor bir psikoloji o. Hele ki bunu hayatına aldığı adam tarafından devamlı görüyorsa o kadın o hayata teslim oluyor. Kader diyenler var, çaresizlik diyen var… Hayır! Hiç kimse yoksa Allah var bence. Önce bunu hatırlasınlar. Hata nerede? En hızlı kendimize dönerek çözebiliriz sonra da yetiştirdiğimiz çocuklara ayrılabilmeyi öğretmeliyiz bence.
"ORALARI ERKEKLERE KAPTIRDIK BİRAZ…"
“DÜNYAYI SEVGİ KURTARACAK…”
-Filmin yönetmeni, senaristi, yapımcısı kadınlardan oluşuyor. Konu da kadın meselesi... Türkiye'nin kanayan yarası. Emine gibi kadınlara mesajınız ne olur?
-Uzun zamandır kadın yönetmenle çalışmamıştım. Oraları da erkeklere kaptırdık biraz. Yapımcı, yönetmen koltuklarında kadın bulmak zor. Bu proje için şahane oldu. Emine gibi kadınlara mesajım "Susmasınlar!" Emine gibi kadınların ailelerine de birkaç bir şey söylemek isterim. Kızlarınızı evlendirdikten sonra yalnız bırakmayın. Sığınacak limanları olduklarını unutmasınlar ki susmasınlar. Ve tabii ki erkekleri de gücün şiddetle olmadığını anlatarak büyütmek lazım. Sevmenin daha güçlü ve zor olduğunu anlatırsak belki ona meyilli olurlar. Dünyayı sevgi kurtaracak.
"YILDIZ KENTER, YOLUMU AYDINLATAN FENER GİBİ OLDU…"
-Yıldız Kenter gibi bir efsane ile aynı sahnede buluşma ile başlayan tiyatro aşkınız sürüyor. Hakan Bilgin ile oynadığınız "Dönme Dolap" oyununuz var. Nasıl gidiyor? Tiyatro aşkı başka diyebilir miyiz?
-Hepsi aşk benim için. Yıldız hocam benim meleğim. Yolumu aydınlatan bir fener gibi oldu. Elimden hiç düşürmediğim… Mesleğimin her alanında çalışıyorum çok şükür ve hepsini de büyük bir aşkla yapıyorum. Dizi yapmayı da çok özledim mesela. Oyunuma gelenleri çok daha yakın hissediyorum kendime. Sanki aynı frekansın insanları her hafta toplanıyoruz gibi…
Tiyatromuz çok iyi gidiyor gelen bir daha gelmek istiyor bu da en büyük hediye bize sanırım. Çok eğlenip sonunda bir sarsılıp çıkıyor gelenler. 15 sene beklemiştim ben bu oyunu sahneye koymak için. Şimdi keyfini çıkara çıkara oynuyorum çünkü böyle aşık olduğunuz oyun az oluyor.
-Yeni film, dizi projeleriniz var mı?
-Dört sinema filmi çektim geçen sene. Hepsi birbirinden farklı, bambaşka roller. Bu kadar farklı rolleri aynı anda oynamak muazzam bir deneyimdi benim için. Onları sırayla vizyona sokarken yeni iş kovalamaya devam ediyorum…Çalışmak şu hayatta en sevdiğim şey olabilir çünkü.