AYÇA İNCİ, DEDESİNİN İZİNDE BAŞARIYLA YÜRÜYOR
Yeşilçam?ın usta aktörü Bilal İnci?nin torunu Ayça İnci, dedesinin izinden gitmeye devam ediyor.Star TV?de yayınlanacak ?Yalancı Yabancı? adlı dizi için kameralar karşısında olan İnci, oyunculuğun zorluklarını her anıyla yaşamış...
Ayçam İnci, Yanık Koza'daki rolünü başarıyla canlandıran genç bir yetenek... Şimdi de Star TV'de ekrana gelecek bir dizide yine baş rolda... Ayçam, oyunculuğunu zor yanları olduğunu şu cümleyle özetliyor: "Dedem öldü, ertesi gün mezarlık çekimindeydim."
Uğur Yücel oyunculuktan vazgeçtiğim anda karşıma çıktı
- Uğur Yücel ile çalışmak nasıldı?
Çok özel bir insan. Hayatta hiçbir şeyin rastlantı olduğuna inanmıyorum. Herkesin hayatındaki insanların özel bir görevi olduğunu düşünüyorum. Tam oyunculuktan vazgeçmişken Uğur Yücel'in Alacakaranlık dizisinden teklif geldi. Eğer şu anda oyunculuğa devam ediyorsam bunun tek bir nedeni var o da: Uğur Yücel'in teklifi.
- Alacakaranlık dizisiyle iyi bir çıkış yakaladınız değil mi?
Evet, bu dizi gerçek performansımı göstermem adına büyük bir fırsattı. Ben arkadaşımla bir kafede otururken, bir başka köşede Kenan İmirzalıoğlu ve Uğur Yücel dizinin senaryosunu tartışıyorlardı. İçimden "Keşke bu senaryo içinde ben de yer alsam" diye geçti. Bunu söyledim ve sonra da proje bana geldi...
Şamanizm'e ilgi duyuyorum
- Biraz hayat görüşünüzden bahseder misiniz?
Ben tabiata aşığım, bitki örtüsüne, balığa, denize, bankta oturmuş iki aşığa da aşığım... Hepsinden besleniyorum. Mesleğimi yapabilmek için her şeyden enerji alıyorum. Bazen kendime de aşık olduğumu görüyorum. Bunun içinde tasavvuf da var. Farkında olmak ve duyularımla yaşamaktır bu. Başkalarının istediği gibi yaşarsam yaşamadığımı hissediyorum... Kimse kimseye hükmetmemeli, zarar vermemeli, ezmemeli... Güç ve savaş insanları yoruyor, onun için herkes mutsuz. Kahkahalar sahte, insanlar sahte, gözler donuk. Bu açıdan Şamanizm'e ilgi duyuyorum.
- Ayça İnci nasıl bir kadındır?
Bazen melankolik, kimseyi görmek istemez... Evinde film izleyen ve yalnızlığı seven bir kadın... Çok fazla özel hayatım yoktur ama çok sıkıldığım, bunaldığım zamanlarda o özel arkadaşlarımla çıkarım. Evim benim için özel ve huzurlu bir mekandır. Gelen arkadaşlarım da evime gelirler, onlara çok güzel yemekler yaparım...
- En son Yanık Koza dizisinde rol aldınız değil mi?
Evet, geçen sezon Yanık Koza'da oynadım ve senaryo gereği öldüm. Şimdi yeni senaryoları değerlendiriyorum. Kasım ya da ocak aylarında yeni bir diziye başlayacağım.
- Dedeniz Bilal İnci'ye çok benziyorsunuz.
Evet, dedeme çok benzerim... Yakışıklı, çapkın bir adamdı. Kaç evlilik yaşadığı doğrusu bilmiyorum. Şeker hastalığı vardı ve şeker koması yüzünden vefat etti. İstanbul'a gelmişti, burada çalışıyordu ve rahat etmek için kendi tercihiyle bir arkadaşının otelinde kalıyordu. O dönem basında "Otel odasında kalıyor. Milyarlar kazanan torunları ona bakmıyor" başlıkları atılmıştı. Gerçekleri yansıtmayan bu haberler beni çok üzmüştü. Çünkü dedemin durumu gayet iyi idi. Bazı arkadaşlar sonra köşe yazılarında bunu düzelttiler.
- Son dönemde dedenizle aranız iyi miydi?
Evet, hatta son babalar gününde Kuşadası'nda iki günü dolu dolu onunla geçirdim. Sabahlara kadar sohbet ettik. Bu iki gün inanılmazdı bizim için, tanımamız için birbirimizi. Kendimi çok iyi yetiştirdiğimi söyledi bana. Hatta bazı şeylerimi genlerimden aldığımı ve çoğu şeyimin ona benzediğini söyledi.
- Dedenizle tam anlamıyla ne zaman tanıştınız?
Ölümünden önceki babalar gününde... Benim annemle babam ayrıydı. Çok fazla bir araya gelmemiştik. Son bir araya geldiğimizde hayata bakışımız, hayat felsefelerimiz, oyunculuğa olan aşkımız ve biz üzerine çok fazla konuştuk. Dede-torun olmaktan çok iki yaşıt gibi bir aradaydık. Sabah gün ağarana kadar konuştuk. "Hoş geldin güneş, hoş geldin gün" diyerek odalarımıza gidip yatmıştık. Geç buldum çabuk kaybettim...
KİMİNLE NE KADAR VAKİT GEÇİRECEĞİME BEN KARAR VERİYORUM
- Bu kadar yıl ayrı kalmanızın sorumlusu kim?
Hayattaki tercihlerimiz. Dedemin mesleğine olan aşkı ve benim annemle İstanbul'da yaşamam. Ama insanlar bir şeyleri kaybettikleri zaman anlar derler. Ben yaşadığım o iki günden dolayı çok mutluyum, bir ömür gibiydi, yetti... Her gün birlikte olup birbirimizle küs olmaktansa iki gün çok mutlu olmak güzeldi. Ben dedeme sözümü de verdim ve meşaleni devam ettireceğim dedim. Onun cenazesinin ertesi günü ben mezarlık sahnesi çekimi için Bursa'ya gittim. Şaka gibiydi... Ve eminim ki o sahneyi çekerken dedem benimleydi mezarlıkta.
- Kaç yaşındasınız?
28 yaşındayım. Ayrıntıyı düşünen, her şeyin mükemmel olmasını isteyen, mükemmel olmadığı zaman kendine acı çektiren bir yapım var. O yüzden de ben ne kadar uğraşsam da mümkün değilse olmuyor. Çabaladığım müddetçe çevreme ve kendime zarar veriyorum. Şimdi anı yaşıyorum. Şu an çok huzurluyum. İş, arkadaşlıklar, aşk kendi zamanında geliyor kasmayınca...
- Bir birlikteliğiniz var. İlişkiniz nasıl gidiyor?
Evet, bir ilişkim var... Aşk benim için çok kutsal... Benim hayatımdaki özel olan herkesin kalbimde bir yeri var...Kiminle ne kadar zaman geçireceğime ben karar veriyorum. Eskiden sevgilimle çok birlikteydim annem üzülüyordu, işimle çok birlikteydim annem ya da sevgilim üzülüyordu. Şimdi haftanın belirli günleri hepsiyle ilgileniyorum.
- Zeki insanları seviyorum dediniz...
Evet, zekasıyla beni şaşırtan insanları seviyorum. Kaç yaşında olursa olsun karşımdaki insandan bir şeyler öğreniyorum. Bazen olaylara insanlara isyan ediyorsun, ağlıyorsun, farkında olmadığın tüm bunların bu raddeye gelmesini sağlayan kendinsin. Çünkü sen de biliyorsun, bir gün ulaşacağın o güzel yere gitmen için dar boğazdan geçmen gerek. Bir kitap okudum Tanrılar Okulu diye. Düşmanını da sevmen gerektiğini söylüyor.
Kaynak:Dilek DALLIAĞ/Hürriyet