BAHRİ KAYAOĞLU GİTTİ GÖRDÜ GEZDİ YAZDI
MAGAZİNCİ FOTO GALERİ- Deneyimli gazeteci Bahri Kayaoğlu bir yaz günü meslektaşlarıyla çıktığı Karadeniz gezisinde oldukça büyük maceralar yaşadı. Kayaoğlu, Giresun gezisi notlarını magazinci.com için kaleme aldı.
Giresun’da günde dört mevsim yaşanır
Geçtiğimiz günlerde Giresun’daydık. Gaziosmanpaşa Giresunlular Derneği’nin “Haydi Dostlar Giresun’a” sloganı ile başlattığı bir geziydi. Dernek yöneticilerinin amacı, Giresunlu olmayan vatandaşları dostluk çerçevesi içinde Giresun’a götürüp memleketlerinin tanıtımına katkı sağlamaktı. Bu geziye ulusal medyadan bazı gazetecileri de katmayı uygun bulmuşlar. Dernek başkanı, gazeteci arkadaşımız Murat Aydın. Aydın, uzun yıllar ulusal medyada bir çok kurumda çalıştı. Şimdi İstanbul’un Avrupa yakasında aydinSes adlı bölgesel bir gazete çıkarıyor. Uzun yıllar önce Giresun’undan ayrılmış olsa bile Anadolu insanına has memleket tutkusu Murat Aydın’da da var. Buradaki imkanları elverdiğince memleketine faydalı olmak istiyor. Bu geziye gazetecileri davet etmesinin nedeni de bu… Yazacakları birkaç yazı memleketi Giresun’un tanıtımına katkı sağlar düşüncesinde… Bizimde meslek tutkumuz ağır bastı, davetini kıramadık…
Bu tür gezilerin desteğe ihtiyacı var
Dernek olarak böyle bir gezinin parasal maliyeti altından kalkamayacakları için Giresun ve bazı ilçelerinin belediye başkanlarından destek almışlar. Değerli dostumuz Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Erhan Erol’da ulaşım konusunda kendilerine donanımlı bir otobüs tahsis etmiş. İstanbul’dan bu otobüse binerek hareket ediyoruz. Önümüzde uzun bir yolculuk var. Geziye katılan kafilede gazeteci arkadaşlarım Gülnur Yeşilbaş, Mevlüt Yüksel, Halil Demir, Murat Aydın, Zeki Al, Abdurrahman Tezer’in dışında yurdun birçok ilinden aile var. Birbirimize alışıp sohbet etmek uzun sürmüyor…
Doğal kayada Türkiye haritası
Giresun merkezde bulunan Çarıklı otel konaklama yerimiz. Eşyalarımızı bırakır bırakmaz ilk günümüzün programına alınan Keşap ilçesi ve Şahan Kayası’ni gezmek için yola koyuluyoruz. Keşap’ta belediye başkanı Nihat Yılmazın’da katıldığı molamızda öğlen yemeğimizi yiyoruz. Yemyeşil fındık bahçeleri arasında, cılız ama berrak bir suyun aktığı dere boyunca dağlara doğru çıkıyoruz. Bir yerden sonra aracımızın gideceği yol müsait değil, inip yaya yürüyoruz. Hem manzara hemde gördüğümüz doğa harikası yorulmamıza değiyor doğrusu. Şahan Kayası’nda birkaç yıl önce tesadüfen çekilmiş bir resimle keşfedilmiş olağanüstü bir görüntü var. Bir yamacın kayalık bölümünde elle çizilmiş gibi, birebir görünümünde mükemmel Türkiye haritası duruyor. Tam ortasındaki mağara ağzı ise başkent Ankara’nın yerini gösterir gibi duruyor haritanın ortasında. Turizm bakanlığının acilen burayı koruma altına alması gerekiyor. Doğa harikası bu görünüm bile tek başına bölgeyi turizm alanına çevirebilir. Fındık üretiminden başka gelir kaynağı olmayan yöre halkını kalkındırma yolunda önemli bir fırsat yaratılmış olur. Turizm şirketlerinin burayı tur kapsamına dahil edeceği zamanı ben şahsen uzak görmüyorum. Görünce etkilenmemek elde değil çünkü…
Güneşli havadan sağanak yağmura
Giresun’a ilk girişimizden itibaren karşılaştığımız güneşli açık hava, Şahan Kayasından aracımıza doğru geri dönerken birden yerini karabulutlara bırakıyor.
O ana kadar çoğumuz, Metrolojinin o gün bölgede yağış olacağı yönünde yaptığı tahminde yanıldığını konuşuyorduk. Ama bölgeyi bilenler bizim kadar rahat değildi. Yarım saat içinde her şeyin değişebileceği öngörülüyordu. Gün içinde dört mevsimin yaşandığı bir yerdi bu bölge…
Sele kapılmaktan mucize şekilde kurtulduk
O karabulutlar nerden geldi ne zaman toplandı hiç anlayamadık. Aracımıza biner binmez sağanak yağış başladı. Giresun’a doğru vadi boyunca iniyoruz… Çıkarken yanı başımızda akan o cılız, suyu berrak dere artık gördüğümüz gibi değil. Birkaç dakika içinde yatağını, yağmurun yamaçlardan getirdiği çamurlu suyla doldurarak büyüyor… Bir tepenin yamacında aracımız durdu. Kayadan yola gür bir şelaleyi andıran çamurlu su akıyor. Dikkatli bakınca yola düşen sadece çamur değil, koca koca taşlar ve yerinden sökülmüş ağaç gövdeleri.. Önümüzdeki yol göz açıp kapayıncaya kadar tepeleme bir yığına dönüştü. Artık geçmek mümkün değil. Sağımızdaki dere taşmak üzere. Yolda akan su ile birleşirse aracımızı sürükleyip götürmesi işten değil. Otobüs içinde kopan feryatlara rağmen kaptanımız geri geri gelerek güvenli bir yere çıkmayı başarıyor. Sonrasında yaklaşık iki kilometrelik yolu aynı sürüşle giderek, biraz önce içinden geçtiğimiz Karabulduk beldesine varıyoruz. Köy meydanı tamamen sel suları ile kaplı. Elektrikler anında kesilmiş. Gsm şebekeleri devre dışı. Bir yerlere ulaşmak için herkes bir yöntem deniyor. Sonunda 156’dan Jandarmaya ulaşıp durumumuzu öğrenmelerini başarıyoruz. Beklemekten başka çare yok… Birkaç saat sonra öğreniyoruz ki aracımızın ilk durduğu noktadan itibaren sel, yolu yaklaşık 200 metre alıp götürmüş. Kaptanımız cesaret edip yeni akmaya başlayan suyun altından geçse, birkaç dakika sonra selin götürdüğü yolla birlikte sürüklenip gidecekmişiz. “Verdiğimiz sadaka varmış” sözleri dökülüyor kafilemizin dudaklarından…
Giresun’a yaptığımız gezinin birinci gününde büyük bir felaketin eşiğinden dönüyoruz. Elektriği, suyu ve dünyayla iletişimi kesilmiş bir dağ köyünde aç ve susuz, soğuk bir gece bekliyor hepimizi… Fotoğraflar: Abdullah TEZER-Zeki AL
YARIN: Karabulduk halkının misafirperverliği