BİLMEK LANETLENMEKTİR
O bir ?tesadüfler zinciri?nin eseri değil, planlanmış bir kariyerin sadık takipçisi. Güzelliğinden ziyade oyunculuğuyla anılmasını sağlayan ise işine duyduğu saygı. Gülmese de gözlerinde hep sıcak bir ifade var ama öğrendikçe, yaşadıkça o ifadenin değiştiğini düşünüyor. All dergisine konuşan Nehir Erdoğan, işte bu yüzden ?Bilmek lanetlenmektir? diyor.
* Oyuncu olmak çocukluk hayali miydi yoksa tesadüfler mi seni bu noktaya getirdi?
- Kesinlikle tesadüf değildi. Aslında ben işletme okudum. Ailem hem İstanbul'a gelmeme hem de konservatuvarda okumama izin vermiyordu. Ben de en azından onların istediği bölümü İstanbul'da okuyayım dedim. ızmir'de birlikte tiyatro yaptığımız ve sonradan İstanbul'a gelen arkadaşlarım vardı. Bir şekilde İstanbul'a gidersem onlarla yavaş yavaş başlarım diye düşündüm. Her zaman oyuncu olmak istiyordum. Bunun için önce ailemi ikna etmem gerekti.
* İstanbul'a gelemeseydin hayallerin ertelenir miydi?
- Bilmem. Ama bir şekilde zorlardım. Gerçi oyuncu, daha doğrusu hayatta herhangi bir şey olmasaydım da mutsuz olmazdım.
* Her zaman mutlusun yani... Her durumda...
- Mutlu olmayı herhangi bir şey olmaya bağlamıyorum. Anlardan mutluluk çıkarabiliyorum. Ama iyi ki oyunculuk yapıyorum. Çünkü meslek gibi değil gerçekten. Sevdiğin işi yaptığın zaman o meslek değil hobin oluyor.
* Ailen İstanbul'a gelmene bile karşıymış, sen üstüne bir de oyuncu olmuşsun. Bu duruma nasıl tepki verdiler?
- Ben durumu yavaş yavaş aşıladım onlara. Zaten onları üzmeyen bir çocuktum. ıstedikleri bölümü dört yılda bitirdim. Sonrasında yüksek lisansı kazandım. "Yüksek lisans bitene kadar hevesimi almak istiyorum" dedim, sonrasında işler kontrolümüzden çıktı. Bu artık yaşam biçimim haline geldi ve hayatımı kazandığım mesleğe dönüştü. Ailem de zamanla ikna oldu
* TRT'de program sunarak girdin bu sektöre, "Koçum Benim" dizisiyle de oyunculuk başladı. Nasıl geldi dizi teklifi?
- "Telepazar"ın skeçlerinde rol alan Hilmi diye bir arkadaşım vardı. Bir gün bana bir gençlik dizisinin başlayacağını söyledi, "Sen de görüşmeye gitsene" dedi. O sırada babam hastaydı, okulumu bitiremem korkusuyla gitmedim görüşmeye, "Karnım ağrıyor" dedim. Hilmi tekrar arayınca en azından görüşmeye gideyim dedim. Bir lisede çalışacağımız için hafta sonlarıydı set, dolayısıyla derslerimi aksatmayacaktım. Kabul ettim. 47 bölüm sürdü.
AĞLAMAKTAN BENİM DE PSİKOLOJİM BOZULDU
* "Aşk Bir Hayal" nasıl gidiyor?
- Dizi şartları zor ama şikayet etmiyorum. Her şey çok güzel gidiyor çünkü. Diziyi Mardin'de çekiyoruz ya, oradayken ben dinleniyorum. şehir senden her anlamda bir şey çalıyor. Hiç durmadan yorgunluk yüklüyor. Sürekli bir şeylere yetişmeye çalışıyorsun. Eskiden mesela en fazla televizyonu açmayarak kitap okuyabiliyordun. şimdi bilgisayarı ve telefonu da kapatmak lazım. Bu anlamda Mardin beni rahatlatıyor.
* Dizide bir Kürt kızını canlandırıyorsun. Nasıl hazırlandın rolüne?
- Bizim dizide oynayan ırem Sultan, Mardinli. Mardin'de ailesiyle yaşıyor ve lise son sınıf öğrencisi. Abimin eşini canlandırıyor. Sadece onu izledim. şive konusunda da onu örnek aldım.
* İlk ne zaman "Ben oyuncu oldum!" dedin?
- Mesleğim oyunculuk ve hayatımı bu şekilde kazanıyorum. Bu işten zevk alıyorum. Ama "Çok iyi bir oyuncuyum" cümlesini de asla kurmam. Onu söylerse başkaları söyler, ben de kabul ederim.
* "Aşk Bir Hayal"de sürekli ağlıyorsun. ızleyenlerin merakını giderelim biraz... Asmin'in gözyaşları ne zaman dinecek?
- Benim de artık ağlamaktan içim sıkılıyor, psikolojim bozuluyor. Ama Asmin, çocuğu bulunana kadar ağlayacak.
GÖZÜNDEKİ İFADEYİ BÜYÜTMEYECEKSİN
* İzmirlisin değil mi?
- Aslında Malatyalı, ama İzmir'de doğup büyüdüm. Babamızdan gelen bir Malatya kültürü ise hep oldu ailede.
* Kaç kardeşsiniz?
- İki kardeşiz. Abim var bir de. Ama benden küçük gösteriyor.
* Aslında sen de küçük gösteriyorsun...
- Onun sanırım bir sırrı var. Gözündeki ifadeyi büyütmeyeceksin. Yaşı en çok gözdeki ifade belli ediyor. Yaşanmışlıkla ilgili... Seneler önce TRT'de bir terzi teyze vardı. O bana "Kızım, sen gülmeden gözlerin gülüyor" derdi. Benim şimdiye kadar duyduğum en güzel sözdü. Ama babamı kaybettiğim zaman baktım ki o ifade gitmiş. Bunu kendim de gördüm ve mutsuz oldum. Neşeli olmak hayattaki en güzel şey. Ve artık bunu yakalayabilmek çok zor ki... Öğrendikçe daha zor beğeniyorsun. ızlediğin filmleri, okuduğun kitapları daha zor beğenmeye başlıyorsun. "Bilmek lanetlenmektir" derler ya, öyle...
BİKİNİLİ POZ VERECEĞİME GİDİP EĞİTİM ALDIM
* Bir dönem Amerika'ya gidip oyunculuğunu geliştirmek için eğitimler aldın. Biraz onlardan bahseder misin?
- Popüler olmaya başladığımda, magazin basınına kendimi nasıl anlatsam gibi düşüncelerim oluştu. En iyisi yazları ülkeden gitmek diye düşündüm. Bikinili fotoğraflarım çekileceğine Amerika'ya gidip eğitim alırım dedim. Lale Mansur bana Eric Morris'i tavsiye etti. Amerika'da üç ay onun workshop'larına katıldım. Kendisinin çok fazla Türk öğrencisi var. Türkleri de çok seviyor. Bizden ilk Kubilay Tunçer, Lale Mansur gitti. Sonrasında ben ve Meltem Cumbul eğitim aldık kendisinden.
* Magazinde yer almaktan çekindiğin için gittin yani Amerika'ya...
- Geçmişte öyleydi. O zamanlar daha ürkektim. Acaba yanlış anlaşılır mıyım endişesi vardı. Daha korunaklı davranmak istedim.
UKALA OLMAK ÇOK MODA
* Ünlüsün, para kazanıyorsun, her şeyi elde edebilirsin ve şımarabilirsin... Bu kadar kontrollü olman öğretilmiş bir şey mi?
- Şımarmamak, mütevazı olmak gibi kavramlar sıfat değildir ki bence. Zaten öyle olmak gerekmiyor mu normalde? Bunlar benim bilerek yaptığım şeyler değil. Sürekli altının çizilmesinden de hoşlanmıyorum. Çünkü ortalıkta iyi kalplilikten ekmek yeme mekanizması var. Ukala olmak da çok moda ve havalı bir şey. Ayrıca çok da kolay. Bir bakışına, cümlene, ters bir cevabına bakar. Durduk yere hazır cevaplılıkla, moda terimlerle havalı durmak itici geldiği için ben öyle olamıyorum. Çok mütevazıyım gibi duruşlardan da hoşlanmıyorum. Bir insanın ters ya da hoşgörülü zamanları olabilir. Normal olacaksın yani...
* Sen gayet samimi gözüküyorsun ama aynı zamanda da mesafeli bir tavrın var...
- O biraz duygu kırılmalarından sonra oluştu.