BU SAATTEN SONRA NE KARİYERİ
Yeni şarkısında geride kalan aşklara ?Geçmiş Olsun? diye seslenen Hülya Avşar, Hello! dergisi ile buluştu. Ünlü oyuncu, pişmanlıklarından aşka, kızı Zehra?dan kariyerine pek çok soruya verdiği yanıtla, artık hayatla dalga geçtiğini gösterdi.
“Geçmiş Olsun”un sözleri ruhunuzla nasıl bağdaşıyor?
- Bu sözler benden çok Deniz Seki’nin ruhuyla bağdaşıyor. Ben şarkıları bir profesyonel olarak değerlendiriyor, dinleyicinin ruhuna hitap etsin diye okuyorum. Ben sadece eğlenceli bir şarkı olsun istedim. Deniz Seki’ye ne yapmak istediğimi anlattım, o da buna göre bir şarkı yazdı. Kimseye “geçmiş olsun” tavrı takınmam, kimseye misilleme yapmam. Bu, yaradılışıma uygun değil. Duygularımı açık açık söylemeyi tercih ederim. Açık sözlü bir kadınım ben.
Neden albüm değil de single çıkardınız?
- Albümlere çok emek veriliyor ama karşılığı alınmıyor. Bu nedenle üç ayda bir single çıkarmaya karar verdim.
Bu single için Latin dansı ve oryantal dersleri almışsınız...
- Evet, vücudumu kullanmayı biliyordum ama daha profesyonel olsun istedim.
SANAT FİLMLERİNDEN SIKILDIM ARTIK
Oyunculuk kariyerinizde 28 yılı doldurdunuz. Son 25 yılda 52 filmde rol aldınız. Artık sanat filmlerine mi ağırlık vereceksiniz?
- Hayır! Aksine, sanat filmlerinden sıkıldım. Ağır felsefi filmler çekmek istemiyorum. Türk sinemasında her rolü oynadım; mutluyum ve gözüm arkada kalmadı. Artık sinemadaki rollerim de beni eğlendirmeli.
“TV, sinema, sahne yaptım. Evlendim, anne oldum, ayrıldım. Bundan sonra evlenmek ve ödül almak gibi hedeflerim yok. Bu yıl tatil yok, aşk da yok. Artık çalışma zamanı!” diyorsunuz...
- Bazen insan yaptığı işten sıkılıyor. Bir dönem özel yaşantıma önem vermek, sürekli bir yerlere koşturmadan yaşamak istedim. O dönem çok da güzel geçti, mesleki anlamda yaratıcılığımı destekledi. şimdi o dönemin yarattığı kişiliğimle yeni şeyler yapıyorum. “Ben artık döndüm, yeniden sahnelerdeyim” diye bir şey yok. Bu hayatta canımın istediğini yapıyorum. şarkı söylemeyi ve sahnede olmayı seviyorum. Yazıyorum. TV programlarında insanlarla iletişime geçmekten keyif alıyorum. Aslında artık her şeyi keyfekeder yapıyorum. ışte bu bana zevk veriyor.
Bütün duygularınızı başarıyla yönetebiliyor musunuz?
- Tabii ki benim de yönetemediğim pek çok duygusal yönüm var.
MAHALLE ÇOCUĞU OLARAK BÜYÜDÜM
Somali ile ilgili müthiş bir yazı kaleme aldınız.
- Hayat gelip geçiyor. ıki gün önceki Somali ile bugünkü Somali aynı değil. Ne yapmak gerekiyor bilmiyorum ama işte maneviyat burada ortaya çıkıyor. ınsan kendine hesap verdiği sürece doğru yolu buluyor. ‘Duygu, mantık ve mesafe’ üçlüsü çok önemli ve hayatta bu üçlüye göre hareket etmek lazım. Kişiliğinin ve duygularının kirlenmemesi, olayları da çok içine almadan yaşayabilmeyi öğrenmek gerek.
Peki bu denemelerinizi yayımlamayacak mısınız?
- Hayır! Bu konuda heyecanlı değilim. Bir yerde tıkandım. şimdi internette yazıyorum. Ben yazdıkça rahatlıyorum. Benim mutlaka yazmam gerekiyor. O zaman gerçek Hülya çıkıyor, yazılarım beni yansıtıyor. Basındaki yazılar ise başkalarının benim hakkımdaki düşüncelerini yansıtıyor.
Bulunduğunuz konumda kirlenmişleri dışarıda bırakıp arınmak da kolay değil.
- Ben bir “mahalle çocuğu” olarak büyüdüm. Erkek çocuklarıyla boğuştum, düştüm, kalktım, misket oynadım. Aslında çocukluk, insanı bir nevi gelecekteki hayata yetiştiriyor. Topu kolay kolay kaptırmazdım. Dolayısıyla bu kazanma meselesi sonradan mesleğime de kişiliğime de yansıdı. Ben yükseldikçe insanların beni aşağı çekmesine izin vermem. Hepsinin kafasına basarım. Neye izin veriyorsanız o oluyor. Ben ne istiyorsam yaparım.
KESİNLİKLE FEMİNİST BİR KADIN DEĞİLİM
“Erkeğin uysalını da canavarını da yaratan kadındır. Tek sorun, biz kadınların onları kucağımızdan bırakırken ne derecede tehlikeli olabileceklerini kestiremiyor, gardımızı alamıyor olmamız” demişsiniz.
- Ben kesinlikle feminist bir kadın değilim. Erkeğini çok seven, erkeğine hizmet etmeyi ve erkeğini yüceltmeyi seven bir kadınım, ki benim gözümde de öyle olsun. Bize kendilerini bıraktıklarında yücelirler. Onları istediğimiz şekle şemale de sokabiliriz. Benim sadece damarıma dokunulduğu zaman gerçekten gözüm dönüyor.
Kadının ve erkeğin kodlarını çözdünüz, öyle mi?
- Kadın, erkeğini istediğinde çok iyi yönetebilir. Tabii bu biraz kişilik meselesi. Ben yapmam. Duyguların ve saygının bir arada olması gerekiyor. Erkeğin de kadın ruhundan anlamasını bekliyorum. Ben biraz deli dolu yaşamayı seviyorum.
İlişkileri zorlamamak lazım...
- Sevgi ve aşkta şüphe varsa, güvende sorun varsa bırak gitsin... Ama arada bir sevgi varsa -ki çok zor bulunuyor- emek verilmeli. Tabii bu, seni de yıpratmamalı. Onun da bir çizgisi var. ınsanlar artık beraberliklerinde eğlenmeli, gülmeli, kahkaha atmalı. Birlikte olmaktan mutlu oldukları sürece beraber olmalılar. Yani ilişkiyi eğlenceli hale dönüştürmek için çaba harcamalılar. Ayrıca insanların karşılıklı olarak birbirlerini olduğu gibi kabul etmesi gerekiyor.
Farkındalığınız yüksek!
- Beni zeki kılan, farkındalığım! Yani olayları koku olarak takip ediyorum. Bu, her şeyi zamanında, çizgisinde ve dozunda yapabilmemi sağlıyor.
BU SAATTEN SONRA NE KARİYERİ
Annenizi kaybettiğinizde “Hayatta her şeyin çözümü var. Bir tek ölüm dışında” demiştiniz. Bu duygu mu sizi keyfe keder bir noktaya getirdi?
- Hayatı her şekilde yaşamaya çalışıyorum. Evlilikse evlilik, annelikse annelik, aşksa aşk yaşamak, işse iş... Hayatı yaşamak istiyorum. Dolayısıyla bütün kariyer planlamalarımı yaptım. Artık bir holdingi yönetir hale geldim. Bu saatten sonra keyif yapıyorum. Bugüne kadar kazandığım başarıların kaymağını yiyorum. Yeter artık! Bu saatten sonra ne kariyeri! Allah herkese benim geldiğim noktayı nasip etsin. Artık istediğim zaman aşkımı yaşarım, istediğim zaman işimi yaparım. Bu özgürlüğe sahibim. Bu da beni çok mutlu ediyor.
Röportaj: Figen Nalan ÖZKAN Fotoğraflar: Zeynel Abidin AĞGÜL
.