EMRE ALTUĞ, AKILLI ERKEK KILIBIKTIR
18 Eylül 2010 Cumartesi | 11:25
Türk Pop Müziği?nin sevilen ismi ve oyuncu Emre Altuğ, gazeteci Bilal Özcan?un bu Pazar günü Kanaltürk?te yayınlanacak programında, karısı ünlü manken Çağla Şıkel?le evliliği, 11 aylık bebekleri ve hayatıyla ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. ?Karıma çok aşığım? diyen Emre Altuğ, ?Çağla da bana çok aşık. Aksini hiç düşünmedim zaten. Hiç bir zaman öyle hissettirmedi.? diyerek mutlu bir evlilikleri olduğunu vurguladı.
"Eğer mutlu olmak istiyorsanız evlilikte eşinize bırakacaksınız kendinizi. Tabii insan kendi şahsiyetini kaybetmeden bunu yaşamak durumunda. Kılıbıklık biraz daha ileri boyutta, kendi şahsiyetini hiçe saymak gibi. Benim söylemek istediğim daha farklı bir şey, gerçekten karşınızdakine koşulsuz şartsız güvenmek ve kendinizi ona bırakmak. Bence, mutlu evliliğin en önemli sırlarından bir tanesi bu diye düşünüyorum. "
Emre Altuğ'un konuk olduğu 'Laf Aramızda' bu Pazar zaat 15.20'de Kanaltürk'te yayınlanacak. Aşağıda programın bazı ilgi çekici bölümlerinin deşifresini bulabilirsiniz?
Bilal Özcan: Bize şu anda oynadığınız son dizinizden bahseder misiniz?
E.A: Dizideki öğretmen matematik öğretmeni, çocuklara sevdirmeye calışıyor matematiği ve çok idealist bir öğretmen. Fakat devlet memuru neticede, sakal yasak. Benim de sakallarım vardı biliyorsunuz. Pis sakal tabir edilen. Çok az tras olmuşumdur. Fakat onları kesersem ancak öğrenci olabilirdim. Çünkü benim genetik bir durumum var annem ve babam gibi; yaşımızı göstermeyiz?.
BÖ: Yıllardır özel bir imaj değişikliği çabanız olmadı. Albüm çıkardığınız dönemlerde de yapmadınız bunu neden?
EA: Gerek duymadım hiç. İki albüm arasında insanda zaten değişiklikler oluyor, kimi zaman saçım uzadı, kimi zaman kısaldı. Özel bir değişiklik yapmaya ihtiyaç duymadım. İmaj çalışmasına hiç gerek duymadım. Aslında en köşeli ve sert imajım su andaki.
BÖ: Sizi hep aile dizilerinde gördük; hoş hikayeler, sıcak imajlar, hiç sivri dizilerde oynamadınız?Teklif mi gelmedi, siz mi tercih etmediniz?
EA: Teklif de gelmedi, sanırım yapımcılar da bizi kafalarında sekilendiriyorlar. Benim işim 2 kez zor normal oyuncudan. Bir pop şarkıcısısınız ve oynadığınız karakteri, seyirciye kabul ettirmek gerçekten zor oluyor. Herkesten biraz daha fazla calışmam ve emek sarfetmem gerekiyor. Şarkıcı olan herkes için geçerli bu. Herkesin gözünde bir pop şarkıcısı imajınız var ve ben şimdi bir matematik öğretmenini oynuyorum. Aynı zamanda bir babayı oynuyorum, hem de oğlum 7 yasında. Bunu kabul ettirmem zor seyirciye? Galiba bu dizide biraz başarılı olduk.
BÖ: Matematik öğretmenini canlandırmak için ne gibi bir çalışma yaptınız?
EA: Bunun için özel bir çalışmaya gerek yok, çünkü bütün hayatımız boyunca o kadar çok eğitimden geçtik ki. Ve o dönem boyunca o kadar çok eğitmen ve öğretmenle tanıştık ki. İlkokul, lise, üniversite, bir de benim gibi bir iki sene kalmış bir öğrenci, ekstra ekstra öğretmenler tanıyor. Siz bunu en ideal haliyle kafanızda harmanlayarak bir model belirliyorsunuz.
KÖTÜ ADAM ROLÜNE AŞIK OLDUM, OYNADIM
BÖ: 'Eve Giden Yol' isimli sinema filminde kötü bir adamı oynadınız, oradaki rolünüz nasıldı?
EA: O filmdeki rolüm çok keskindi mesela, ama ben o rolü almak için çok çaba sarfettim. Yönetmen, sevgili Semir Hoca'yla(Aslanyurek) çok çalıştık, onu inandırdım, yapımcıyı inandıramadım. Çok da haklıydı. Bu adam çirkin, yüzünde sorunları var, aynı zamanda da kötü kalpli, kötü bakışlı. Yapımcı, bana bakıp, "Emre Altuğ'dan böyle adam olmaz" dedi. Fakat ben öyle ikna etmişim ki Semir Hoca'yı benim için savaştı. Biliyorsunuz Erdal Beşikçioğlu oynadı baş rölü o filmde, ondan evvel başka biri de oynayacaktı. O arada bana başrolü de teklif ettiler ama ben kabul etmedim. Çünkü, ben o role aşık olmuştum, o senaryoda o filmde. o rolde olmak istemiştim. Ben o role aşık olmuştum. Gerçekten cok sivri bir roldü.
KÖTÜ BİRİNİ OYNAMAK ÇOK ZEVKLİDİR
B.Ö: Dünya sinemasında da örnekleri var bunun. Yakışıklı adamlar kötü karakteri oynarlar değil mi?
E.A: Evet. Çok Da zevklidir ayrıca. Kötü birini oynamak gerçekten çok zevklidir. Çünkü bu adamlar kafalarında bin tane şey barındırdıkları için rol ister istemez gerçekten renkli bir hal alır. Çok taraflı rollerdir. Dikkat ederseniz jön rolleri daha tekdüzedir, özellikleri bellidir. Filmin ilk yarısından onun ne olduğunu anlarsınız, ama kötü adamın ne yapacağını bilemezsiniz.
KURTLAR VADİSİ'NDEN ROL TEKLİFİ GELSE OYNARIM
B.Ö: Peki, size Kurtlar vadisinden rol teklif edilse, "Bir mafya babasını oynar mısın?" deseler kabul eder misiniz?
E.A: Edebilirim tabii neden olmasın. Şimdi tabiîki dizi filmim var; şimdi etmem ama edebilirim tabii. Gelen rolle de cok alakalı, ben bir senaryoyu aldığım zaman ilk önce o rol bana ne katacak ben ona neler katabilirim ona bakarım. Eğer iki tarafta da kafamda mutabıksam, o zaman tabiî ki kabul ederim, neden etmeyeyim.
ASIL İSMİM NİYAZİ EMRE ALTUĞ; NİYAZİ RAHMETLİ DEDEMİN ADI
B Ö:1974 yılında Amerikan Hastanesi'nde dünyada geldiniz.. İsminizin önünde bir de Niyazi adınız var. Niyazi büyükbabanızın ismi miydi?
EA: Evet. Bizim ailemizde böyle bir gelenek var. Aile büyüklerinin adı mutlaka konur?Kızlarda da anneanne, babaanne ismi konur. Benim ismimim önünde Niyazi, ağabeyimde de Ahmet vardır. Ahmet Bülent'tir aslında, ama biz Ahmet i seçmişiz.. 'Ahmet' deriz. Oğlumuz Kuzey'de de aynı şeyi yaptık, ismini Kuzey Hüseyin koyduk, Hüseyin de Çağla'nın rahmetli babasının adıdır.
B.Ö: Peki, Niyazi Emre Altuğ küçüklüğünde nasıl bir çocuktu? Yaramaz mıydı, uslu muydu?
OĞLUM KUZEY'İN YARAMAZ OLMASINI ÇOK İSTİYORUM!
E.A: Benim hatırladığım kadarıyla çocukluğum biraz yaramaz ve şımarık geçti. Şımarıktan kastım; biraz yaka silktiren bir çocukluk dönemim varmış. Ben o kadar net hatırlamıyorum ama annem ve arkadaşları, "İki dakika konuşturmazdın bizi" derler. Ben biraz haşarı çocuk severim aslında, Kuzey'inde biraz haşarı olmasını, yaramaz olmasını çok arzu ediyorum? Çünkü, çocukluğunda bu kadar renkli ve haşarı yaşayan çocuklar sonrasında şahsiyetlerini çok sağlam buluyorlar diye düşünüyorum. Benim etrafımda gözlemlediğim bu.
KÜÇÜKKEN YARAMAZDIM; HAVUZA, DENİZE, KUYUYA, İNŞAAT ÇUKURUNA DÜŞTÜM, SALINCAKTAN DA YUVARLANDIM, ARABA DA ÇARPTI!
B.Ö: Sen yaramaz bir çocuk olarak neler yapardın?
E.A: Benim düşmediğim yer kalmadı, deniz, havuz, kuyu ve aklınıza gelebilecek her su birikintisi, inşaat çukuru da bunların içinde? Biraz Allaha emanet durumum varmış yani. Salıncaktan da yuvarlandım, araba da çarptı, başıma gelmeyen şey kalmadı. Ama havuza, denize düşmeler hep bir yaramazlık sonucu olmuştur. Ya birini itmeye çalışıyorumdur, ya bir iş çeviriyorumdur? O sıralarda düşmüşümdür, babam hep arkamdan atlayıp beni çıkartmıştır.
B.Ö: Okulda nasıl bir öğrenciydiniz?
EA: Ders bakımından biraz tembeldim. Genel olarak okul hayatımda tembeldim. Benim bir şeyde başarılı olmam için önce onu sevmem lazımdı? Bana dersi sevdirecek hoca lazımdı. Bu anlamda biraz kaprisli bir öğrenciydim. Sonradan hatırlıyorum; ilkokulda yine tek öğretmeniniz oluyor ama ortaokulda lisede hani her dersin bir öğretmeni olur ya, ben hatırlıyorum, beni yakalayan hocanın dersinde hep başarılı olmuşumdur. Yani matematikte başarılıydım, Türkçe'de başarısızdım diye bir ölçüsü yoktu. Gerçekten hepsinde başarılı olabilirdim, yeter ki öğretmen beni yakalamış olsun; derse ilgimi çekmiş olsun. İletişim kuramazsam o derste başarısız oluyordum.
GİTAR ÇALMAYA KIZLARIN İLGİSİNİ ÇEKMEK İÇİN BAŞLADIM!
B.Ö: Gitar çalmaya 15 yaşında başlamışsınız?
EA: Doğru, gitar çalmaya kızların ilgisini çekmek için başladım. tam 15 yaş civarı dönemiydi. Bir farklılık yaratma amacıyla başladım bu işe? Konuşmaya cekindiğim için biraz böyle iletişim yolunu sectim. Böylece 1-0 önde başlıyordum. Aslında ilk müziğe başlamam piyanodur. 8 -9 yaşındaydım. Fakat ondan da kaçıyordum; ister istemez solfej filan bir altyapı oluştu. Sonra en çok beni ne tatmin eder diye düşündüm, gitarda karar kıldım. Tabii en yakın arkadaşım Yalçın Akyıldız'ın da gitar çalmasının büyük etkisi vardır.
ÇAĞLA'YA BABASININ MEZARI BAŞINDA EVLİLİK TEKLİF ETTİM
B.Ö: Eşiniz Çağla Hanım'a nasıl ve nerede evlilik teklif ettiğinizi merak ediyorum?
E.A: Benim Çağla'ya bir sözüm vardı, ben seni babandan isteyeceğim demiştim. Fakat babası hayattayken bunu yapabilme imkanım olmadı. Yaklaşık 3 yıl oldu babası vefat edeli. Babasının doğum gününde 23 Nisan günü mezarlığa gittik. Bende daha önceden bunu yapmaya karar vermiştim zaten, babasının mezarı başında, orada, "Ben babandan seni istedim" dedim. "O da, 'Ben bilmem, kızım bilir' dedi" dedim. Sonra yüzüğü çıkardım verdim.
BÖ: Çok anlamlı çok büyük bir jest. Bu hatıranın hayatınızda çok önemli bir yeri olsa gerek?
EA: Çok? Gerçekten? Yani risklide bir şeydi bir yandan. Tabii bunu yapmadan evvel çok düşündüm ama, hep bana iyi şeyler hissettirdi bunu yapmak. Sonrasında da iyi şeyler hissettirdi. Ben biraz da Çağla oraya gittiği zaman her seferinde kötü bir şey hatırlasın istemedim. Bizim orada da babasıyla güzel bir şey paylaştığımız duygusunu yaşasın istedim. Hayatı boyunca da bunu yaşamaya devam edecek böylelikle.
EVLENENE KADAR ÇAĞLA İLE BİRBİRİMİZE ÇOK ÇEKTİRDİK
BÖ: Evlilik teklifi yapana kadar Çağla'ya çok çektirdiğiniz doğru değil mi?
EA: Bu işler biliyorsunuz karşılıklıdır. O bana ben ona. Evet biz birbirimizi bayağı bir sınavdan geçirdik diyebilirim o anlamda. Sabır sınavından? Ama şu anda bence her şeyin iyi ve süt liman gidiyor olmasının sebebi bizim flört dönemimizde 4 sene boyunca gelgitlerimizin çok olmasıdır. Hep onu söylüyorum. Biz kavga edilecek her konuda kavga ettik. Artık kavga edecek konumuz kalmadı. Belki büyüdükten sonra Kuzey için olabilir.
B.Ö: Ünlüler evlenirlerse hayranlarını kaybederler diye bir algı var. Sen hiç böyle düşündün mü?
E. A: Böyle bir şey hep konuşulur ve yapılır, hatta magazin basını da körükler. Ama ben öyle düşünüp bu adımı atmasaydım, Kuzey olmayacaktı. Ben bu adımı attım ve hayranlarım da benim mutlu olmamı çok önemsediler. Bir süre sonra her iki hayran kitlesi birleşti ve bizim hayranlarımız çoğaldı. Tabii ki Çağla Şikel'le evlenmiş olmanın da bir avantajı var. Herhangi biri olmadığı için ve onun da ciddi bir hayran kitlesi olduğundan, böylelikle hayranlarımı kaybetmediğim gibi bir de çoğalmış bir hayran kitlesine sahip olmuş oldum.
KARIMA ÇOK AŞIĞIM
BÖ: Karına aşıkmısın Emre?
EA: Evet..Tabiiki ..çok..
ÇAĞLA DA BANA ÇOK AŞIK. AKSİNİ HİÇ DÜŞÜNMEDİM ZATEN. HİÇ BİR ZAMAN ÖYLE HİSSETTİRMEDİ
B.Ö: Çağla'ya da sormam lazım ama o da bunu hissettiriyor. O da sana çok aşık bence?
EA: Kesinlikle? Aksini hiç düşünmedim zaten. Hiç bir zaman öyle hissettirmedi.
ÇAĞLA, BENİ ŞAŞIRTACAK KADAR MÜKEMMEL BİR ANNE
B.Ö: Çağla nasıl bir anne?
E.A: Beni şaşırtacak kadar mükemmel. Yani neyle karşılaşacağınızı bilmiyorsunuz? Enteresan sürpriz bir durumu var o işin. Hiç yaşamadığınız bir şey. Görmediğiniz bir şey, ancak çocuk olduktan sonra gözlemleyeceğiniz bir şey. Ben evden çıkamam zannediyordum mesela Kuzey i bırakıp. Ben ne Çağla'ya ne diğerlerine çocuğum olduktan sonra kimseye bırakamam, başına bir şey gelir bunlarla kalırsa, gibi şeyler geçiyordu aklımdan. Fakat daha ikinci gün Çağla yı görünce hiç böyle bir endişem kalmadı. Bu duygum yok oluverdi.
B.Ö: Peki sen nasıl bir babasın. ? Çocuğunun altını ilk senin değiştirdiğin doğrumu?
EA: Doğru. Ben nasıl bir babayım bilmiyorum? Daha Çok erken bunu söylermek için. Şu anda beni gördüğü anda sevinen, bir süre sonra bu sevincine pişman olan bir çocuk var çünkü. Ben o kadar mıncıklayarak ve hırpalayarak seviyorum ki onu, bozuluyor bana. Mızmızlanana kadar sıkıştırıyorum onu. Çünkü çok seviyorum. Yasadığım aşk her gün giderek katlanıyor. Altını değişme hikayesi de şöyle; doğduğu gündü; çok ufak ve çok hassas olduğundan herkes dokunmaya çekiniyordu. Ben hemşireyi gözlemlemiştim alt değişirken. "Hemşireyi çağıralım" dedi Çağla altını değişmek için. Ben de, "Niye hemşireyi çağırıyoruz, bizim cocuğumuz değil mi, ben değiştiririm" dedim. Tabii ortam kalabalıktı, Herkes bir yandan hayretle, bir yandan panikle bakıyor? Endişelendiler herhalde, düşürür müyüm, bir zarar verir miyim diye. Ama başarılı oldum. Çok sorun olmadı; bir tek hatam, poposunu sildiğim bezleri tekrar yatağın içine atmamdı?
B.Ö: Bütün kararları ben veririm ama ne karar vereceğime Çağla karar verir demişsin.
EA: Biraz esprili söylenmiş bir söz ama gerçeklik payı da var. Çağla'nın benim hayatımda ve vereceğim kararlarda çok önemli bir yeri var, özellikle evlendikten sonra. Bunu ona da söyledim. Artık evlilik başka bir şey. Bütün kararlarıma ortak olmak zorunda. O da bunun bilinci ve sorumluluğuyla o kararlarda var olmak zorunda. Yani, kafadan atarak bir katkıda bulunamaz bu kararlarda. Hakikaten onunda en az benim kadar düşünmesi lazım, çünkü ben çok önemsiyorum onun kararını, ona da bir sorumluluk yüklüyor bu.. Aynı şey benim içinde geçerli.
AKILLI ERKEK, KILIBIK ERKEKTİR BİRAZCIK!
BÖ: Buradan, senin kılıbık olma yolunda olduğunu çıkarmayalım değil mi?
EA: Valla ne çıkartırsanız çıkartın çok etkilemiyor beni.. Bence akıllı erkek kılıbık erkektir birazcık? Eğer mutlu olmak istiyorsanız evlilikte eşinize bırakacaksınız kendinizi. Tabii insan kendi şahsiyetini kaybetmeden bunu yaşamak durumunda. Kılıbıklık biraz daha ileri boyutta, kendi şahsiyetini hiçe saymak gibi. Benim söylemek istediğim daha farklı bir şey, gerçekten karşınızdakine koşulsuz şartsız güvenmek ve kendinizi ona bırakmak. Bence, mutlu evliliğin en önemli sırlarından bir tanesi bu diye düşünüyorum.
BÖ: Kuzey 8 aylık şimdi? Diş çıkardı mı?
EA: 2 aşağıda 2 yukarıda, yanlardan da geliyor; hala çıkartamadı, hala bugün yine biraz mız mız mış. Bodrumdalar çünkü.. Bugün sabah konuştum. Beyaz beyaz görünüyor dişler ama çıkartamadığı için biraz sıkıntı çekiyor. Çok zor bir şeymiş diş çıkartmak biliyor musunuz.Yetişkin bir insanın bile kolay kolay başa çıkabileceği bir şey değilmiş.
BÖ: 'Baba' dedi mi Kuzey?
EA: Bu sizin onun ne kadar 'Baba' demesini istediğinizle alakalı. 'Baba' diye duymak isterseniz bence dedi. Ama ben demiş saymak istemiyorum.. İlk çıkarttığı kelimeler "Bababa?" oluyor, "Dedede?" oluyor. "Baba ne haber?" demeden, ben "Baba" dedi saymak istemiyorum cok fazla. Ama ağzından "Bababa?" çıkıyor.
OĞLUM DOĞDUKTAN SONRA UÇAĞA BİNMEKTEN KORKMAYA BAŞLADIM
KUZEY İÇİN HAYATIM BOYUNCA ENDİŞE EDECEĞİM. BEN BUNU İLK GÜN FARK ETTİM. HAYATIM BOYUNCA KURTULAMAYACAĞIM BİR ENDİŞE TÜNELİNE GİRDİM DEDİM.
BÖ: Oğlunuz dün yaya geldikten sonra uçağa binmeye korkmaya başlamışsınız neden?
EA: Tabiiki onu bir daha görememe korkusundan. Şimdi alışmaya başladım, ama öyle bir dönem oldu evet. O sadece bir tanesi. Bir çocuk ve yepyeni bir şey hayatınızda ona bir alışma döneminiz var. O dönem içerisinde çok tedirginlikler yaşıyorsunuz. Tabi ki ben bütün hayatım boyunca tedirgin olmaya devam edeceğim onunla ilgili olarak. Bu tip gereksiz korkular ve tedirginlikler yok olacak o büyüdükçe. Ama Kuzey için hayatım boyunca endişe edeceğim. Ben bunu ilk gün fark ettim. Hayatım boyunca kurtulamayacağım bir endişe tüneline girdim dedim.
Annem ve babam konusunda da ; hani der ya herkes; çocuk olduktan sonra annemle babamı anlıyorum diye konuşulur.. Ben şunu dedim; Ben şimdi annemle babamı anlayamıyorum dedim. Nasıl o endişelerini ve korkularını bize hissettirmeden, bizi yetiştirdiklerini anlayamıyorum dedim.Bunu nasıl belli etmeden bizi büyüttüler hiç anlayamıyorum.
EN KISA ZAMANDA İKİNCİ ÇOCUK İSTİYORUZ
BÖ: İkinci çocuk ne zaman?
EA: En kısa zamanda..
BU ANA OĞULUN ARASINDA DAHA FAZLA KALMAMAK İÇİN BİR KIZ ÇOCUĞU İSTİYORUM
BÖ: Kız mı istiyorsunuz yoksa fark etmez mi?
EA: Ben tabi bu ana oğlun arasında tek başıma kalmamak için bir kızı çok istiyorum tabi. Ama kısmet?
Diğer röportaj Haberleri
TümüYukarı