EN SON KENDİM İÇİN AĞLADIM
Gülben Ergen, şu sıralar çok yoğun bir tempo içerisinde. Sabahları ekranda, öğleden sonra yeni albümü için stüdyoda, akşamları üç çocuğuyla evde... Hakkında çıkan dedikoduları ise kulak arkası eden sanatçı, Elele dergisine verdiği röportajda bugüne kadar yaşadığı her şeyin kendi seçimi olduğunu söyledi: ?Acılarım, hayal kırıklıklarım, mutluluklarım... Hepsini ben kendim oluşturdum.?
- Düşünceliyim.
Son dönemde ruhunuza hitap eden, en sık dinlediğiniz parça?
- Deniz Seki dinliyorum şu sıralar. “Belki de ben yolumu kaybettim. Çünkü ben seni suya hapsettim” sözlerine eşlik ederek...
Hayatınızın bir döneminde çok bunaldığınız ve “Ben ne yapıyorum böyle?” dediğiniz oldu mu?
- Hiç olmadı ama olsa da hatırlamam emin olun. Hafızam olumsuzu depolamıyor!
Sizin için yazılmış bir senaryo mu bu yaşadıklarınız acaba yoksa sizin bilinçli seçimleriniz mi?
- Kaderi kendi seçimlerimizle belirlediğimizi düşünüyorum artık. Evet, olacağına varıyor çok şey ama önünüze üç yol sunuluyor mutlaka, seçim sizde. Tüm yaşadıklarımı kendim seçtim; acılarım, hayal kırıklıklarım, mutluluklarım. Hepsini ben oluşturdum.
Hayatınızın gidişatına etki eden en önemli olay olarak neyi görüyorsunuz?
- Mesleğimde “Dadı” dizisi miladımdır, hayatımdaysa Atlas’ın yanağını göğsüme bastırdığı an...
TÜM AYDINLIKLARA RAĞMEN ÇOK YORGUNUM
Oyunculuk, müzisyenlik, annelik, eş-sevgililik, ev kadınlığı... Hangi kimlikte kendinizi daha başarılı görüyorsunuz?
- Ben önce anneyim, evladım, gelinim, dostum, sonra eş, oyuncu, televizyoncu, yorumcu, ev kadını. 20 yıl mesleğimi bekletmedim, başarı için gereken tüm tohumları çok çalışarak ektim. Ama şimdi dengesiz bir önceliğim var çocuklarıma karşı.
Eskiden polemiklerde sizin de adınıza sıkça rastlardık. Artık bu konulara pek girmiyor musunuz?
- Ne halim var, ne vaktim, ne gücüm. ısmim geçiyor ara sıra, okuyorum alaycı bir gülümsemeyle. ılgi alanlarım başka benim.
Hayatınızın son beş yılına bakınca, olgunlaştınız mı, öğrendiniz mi, farkındalığınız mı arttı? Neler oldu size?
- Önceliklerim değişti diyelim. Yaşama sevincim sebeplendi. Tüm aydınlıklara rağmen çok yorgunum, içim yoruldu biraz.
İnsan sarrafı mısınız yoksa herkese inanan ve güvenen saf biri misiniz?
- ınsanları iyi tanıdığıma inanırım. Ama ısrarla inanmaya da meyilliyim. Çok yakınlarımdan hep uyarı alırım, “Yine kendin gibi biliyorsun, sonunda üzüleceksin” derler. Saf değilimdir, fırsat veririm, belki gerekli belki gereksiz. Kaybedersem ya da yanılırsam üzülmüyorum ama artık.
TUZU KURU İNSANLARA PROGRAM YAPMIYORUM
Yeni albüm ne zaman çıkıyor? Çalışmalar nasıl gidiyor? Biraz detay verebilir misiniz?
- Yeni albüm, yeni hayat! Dört dakikaya sığan minik senaryolara ses verme aşamasındayım, yani stüdyodayım. En zorlandığım okumalar oldu; duygularımın, yaşadıklarımın boğazıma nasıl düğümlendiğini gördüm, bazı geceler okuyamıyorum diye başım önümde eve döndüm. Hepsini biriktirdim. Bu sebepten gecikti biraz albümün çıkışı, geciksin. Çok inandığım bir repertuvar oldu.
Sabah programınız nasıl gidiyor? Nedir sizin programınızı farklı kılan?
- Benimki sohbet ağırlıklı bir program. Kadınların ortak duygularına, ortak meraklarına hitap eden bir iş yapmak istedim. Benim programımda asla sadece bir kesim kadının ilgisini çeken konu bulamazsınız. Ama en önemlisi, insanların acılarını, sorunlarını sömüren bir program olmaması. Tuzu kuru insanlara göre bir program değil bu, elbette sorunları konuşuyoruz ama umut tarafından... Benim programım renkli ve içerikli.
Her gün ekranda olmak nasıl bir şey? “şov devam etmeli” diyenlerden misiniz?
- Evet, şov devam etmeli! Tabii ki insanlar güne keyifle başlamak için televizyon karşısına geçiyor. Ben de tabii ki güzel giyineceğim, yüzüm gülecek ama bu halka yalan söylüyorum demek değil. Mutsuzsam ve yüzüm gülmüyorsa sahte bir şirinlik yapmam. Herkeste bu kadar hatırım var diye düşünüyorum. ıçim gülmüyorsa, yüzüme az biraz yansır, onlar da beni affeder!
Bu program için aldığınız para epey konuşuldu. Bu sizi rahatsız ediyor mu?
- Ben bir profesyonelim. Deneyimlerime, kariyerime, yapılan iş için ayrılan zamana, emeğe göre belirlenmiş parayı alıyorum.
BEN SEVGİYİ AŞKTAN DAHA FAZLA ÖNEMSERİM
En son ne için büyük acı duydunuz ve ağladınız?
- En son kendim için ağladım.
Aşk sizin için bugün ne ifade ediyor?
- Aşk yerini sevgiye bırakırken geçilen bir köprü var. Çok hassas, temeli güven duygusuna dayalı, heyecanı korunması gereken bir geçiş bu. Sevgiyi daha fazla önemserim ben; daha uzun yıllara daha sağlam temeller atar.
En çok neye yatırım yapıyorsunuz?
- Mutluluğa, çocuklarıma... Biraz destekle, biraz dinlenmekle belki kendime de yaparım yeniden.
BİR YANIM ALATURKA OLMAYA MEYİLLİ
Kendinizi güzel buluyor musunuz?
- Kendimi farklı ve özel bulurum, etrafta güzel çok. Fiziksel olarak ellerimi, dişlerimi ve genel görüntümü severim. Hep 3-5 kilo fazlam vardır, o kısımları sevmem. Estetiğe ciddi anlamda karşıyım, herkes birbirine benziyor sonra. Karakteristik ifadelerin sıradanlaştırılmasını sevmiyorum. Estetik, kadının kendine güvenini getirecek kadar önemliyse yapılmalı elbette. Kendim için şükürler olsun ki çok erken, düşünmem gereken bir nokta bile yok!
Gülben Ergen’in alaturka olduğunu düşünen bir kitle var. Siz aynaya baktığınızda nasıl buluyorsunuz kendinizi?
- Ne giyersem o olurum. Bir tarafım alaturka olmaya meyilli, ama bir o kadar da modern duruyorum.
ANNELİK EGOYU BİTİRİYOR
Ben kimseyi mutlu etmek için çalışmıyorum, çalışırken işimin işçisiyim, hamallık yapmıyorum. Ama söz konusu üç çocuk olursa, o zaman akan sular duruyor. Ego temizliği yapmaya çalışanlar, Hindistan yolcuları beni dinleyin ve anne olun! Yerlerde eşek olup “aii aaii” diyecek egonuz, siz de kahkahaları basacaksınız. Her çocuk için söylediklerimi çarpın gitsin.
BİR KIZIM OLSUN İSTERDİM
Üç çocuklu, dört erkekli bir ailede sizin hep kraliçe gibi olduğunuz düşünülüyor...
- Evet demeyi çok isterdim ama hayatımın hiçbir evresinde, üç oğlumun varlığından sonra da kendimi kraliçe gibi hissetmedim. Anne gibi hissediyorum, yorgun ve kendini hırpalayan bir anne... Bir kızım olsun isterdim; fakat ruhum değil ama kalbim kapılarını kapattı artık yeniden anne olmaya. Röportaj: FİLİZ ŞEREF Fotoğraf: Nihat ODABAŞI