ERKAN CAN, ÇOBANLIK YAPTIĞI GÜNLERİ ÖZLEMİŞ
Oynadığı her rolün hakkını veren Erkan Can, bu kez Çakal filminde kirli işlerin adamı Celayir?i canlandırıyor. Mahalle hayatının artık bittiğini belirten usta oyuncu, ?Mahallede olmak, sohbet etmek, oyuncu olmaktan çok daha mutluluk verici? diyor. Zaman gazetesine konuşan Can, çocukluğuna duyduğu özlemi de anlattı.
Siz mahalle kültüründe büyümüş birisisiniz. Oynadığınız 'Çakal' filmindeki mahalle ile eski mahalleler arasında nasıl bir uçurum görüyorsunuz?
Çok şey değişti. O eski mahalle kültürü kayboldu, yok. Her şey başka oldu, karıştı. Belki Anadolu'da var yine, ama İstanbul için bitti.
Ama İstanbul'da hâlâ bir mahallenin son izlerini sürüyor ve yaşıyorsunuz, öyle değil mi?
Kopamıyorum, olmuyor çünkü. Bu film işleri filan, bunlara ara verip mahalleye dönmek istiyorum. Tiyatroya ve diziye devam edeceğim bir süre. Zamanı kontrol edemez oldum. Biraz rölantiye almak istiyorum hayatımı. Olacak olan oluyor zaten, 'Sadece susayan değil, su da susayanı bulur.' derler ya. Ben öyle yaşarım, istem dışı zorlamalar varsa onları bıraktım, kendi ritmimi buldum gibi. Mahallede olmayı, tamirhanede, çay ocağında sohbet etmeyi çok seviyorum, kendimi mutlu ve rahat hissediyorum.
Oyunculuktan daha mutluluk veren bir şey mi bu?
Kesinlikle öyle! Son dönemde bu beni sıkmaya başladı, 'Nereye gidiyorum, ne oluyor?' dedim. Eskiden mahallecilik vardı, Bursa'dan İstanbul'a taşınınca yıllarca mahallesiz kaldım burada. Bursa'ya gidiyorum, buraya alıştığım için orada da canım sıkılıyor, mahalleli değişmiş, gençler-çocuklar büyümüş. Yaşlandığımızı gösteriyor mahalle. Herkes çocukluğunu arıyor ya!
Nasıl bir çocukluktu sizinkisi?
Çok güzel bir çocukluk geçirdim. Boş arsalar, bahçeler meyve dolu... Yemek yemezdik, bahçelerde meyveyle karnımızı doyururduk. Direkt dalarsın eve, sana bir zeytinyağlı ekmek verirler, yanına domates-peynir, yeter yani. Bir de babamın köyüne giderdim. Üç ay filan gelmezdim, hayvan güderdim. Dünyanın en güzel şeyi. Şimdi o günleri arıyorum. Kara meşenin altında keçi peyniri ile elinle yardığın domatesle ohh! Ben çocukluğumu arıyorum.
Mahallede artık 'çakal'lar mı kol geziyor?
Evet biraz öyle oldu tabii. Bunun sorumlusu gelmiş geçmiş hükümetlerdir. Her şey eğitimle başlıyor. Bu eğitim durumumuz güzel olsaydı başka türlü olurdu. Eskiden köy enstitüsü vardı, onunla ilgili bir film çekeceğiz önümüzdeki yaz. Köy enstitüsü olsaydı her şey çok güzel olurdu ve herkes birbirini anlardı diye düşünüyorum. O eski öğretmenleri yetiştirecek kapasitede öğretmen yok bana kalırsa, geçmiş olsun! Benim babam köy enstitüsü mezunu idi, eline keseri alınca ev yapar, hayvan doğurtturur, ağaç aşılar, yol yapardı. Şimdi çarşı pazar karışık.
Sizde de var mı el mahareti?
Vardır, benim çakım hep yanımdadır. Bir tahta bulur onunla bir şeyler yaparım. Mesela Kapıları Açmak dizisinde marangoz ustasını oynuyordum. Boş zamanımda bir çam kabuğu ile çok güzel bir tekne yaptım. Elim yatkındır.
Artık mahalleyi geçtik okulların bile ağır abileri var. Ne olacak böyle?
Eee... Çakal'da anlattığımız bu, 'Bu yol kötü.' diyoruz. Akın karakterinin seçtiği yol doğru yol değil ve sonuçta herkes kaybediyor zaten. Gençlere bakmak lazım. Gençlerle çalışıyorum, melekeleri kaybolmuş. Her şey elektronik, başka bir şeye gidiyoruz. Buralara da bakmak lazım. Birlikte çalıştığım gençlere kızarak rüzgar yapıyorum. (Gülüyor) Kulaklarını da çekerim tabii, o da ayrı bir mevzu. Okuyan gençlerimiz çok az.
Siz okuyan biri miydiniz küçükken?
Çok haylaz biriydim. Tiyatroya gidince başladım okumaya. Çok meraklı bir çocuktum, Bursa'nın orasından girer, kaybolur, başka mahallesinden çıkardım. Ama abilerimi dinleyen bir çocuktum. İyi konuşan biri varsa araya girmem, oturur sonuna kadar dinlerim. Çocukken büyüklerle dolaştım hep. Eskiden kavga olurdu, abiler ayırırlardı mutlaka. Şimdi silah çekiyorlar, tak diye vuruyorlar.
Çocuklukta sizi tiyatroya yönlendirmeselerdi ne olurdu Erkan Can?
Gemici, denizci olmayı istiyordum. Kafamda o vardı. Onu da yaptım hatta. Askerlikten sonra Panama bandıralı bir gemiyle gidiyordum, her şeyim tamamdı. (Gülüşmeler) Son anda belediye konservatuvarını girip kazandım. İyi ki gitmemişim. Dünyanın en zor mesleği, ne olurduk bilmiyorum yani.
Kaptan olma hayali var mı?
Var tabii, ehliyetimi alacağım şimdi. Teoride iyi bilirim denizciliği. 30 yıllık izciyim, navigasyonum iyidir yani. (Gülüşmeler)
Erkan Can oyunculuğu bırakıp denize açılır mı?
Yok oyunculuğu bırakmam. Ama bir yelkenli yapacağız işte. 8 yaşında bir kızım var. Eğer ona denizi aşılayabilirsem, o kaptan olsun, ben onun miçoluğunu yaparım. Alsın gitsin, dünyayı dolaşsın, Cebelitarık'ı geçsin. İyi bir denizci kararlarını kendisi aldığı için hayatta da başarılı olur. İyi bir denizci olursa gözüm açık gitmez, adı da Deniz zaten.