EROL KÖSE ??11 TRİLYON BORCU OLAN TATLISES YALAN SÖYLÜYOR??
Erol Köse, Güneş Gazetesi Yazarları Beşi Bir Yerde?nin yıllardır tanıdığı bir isim. Parlak yapımcılık günlerinin ardından kendine yeni sir ünvan daha buldu? Sosyal Medya Starı. Elinde kalemi, hafızasındakilerle, yazdıklarıyla deyim yerindeyse herkesi ?doğruyor? ve ?hizaya? getiriyordu. Onunla randevulaşmamız hiç de kolay olmadı. Bebek Chilai?de buluştuğumuzda Twitter?da Bülent Ersoy için yazdıkları yankılanıyordu. Onlar sordu , o susmadan yanıtladı. Anlattıklarını bu sayfalara sığdırmak ise hiç kolay olmadı...
Uğur GÜNERİ: Beni meşhur et diye günde kaç kişi kapına geliyor
EROL KÖSE: Değişti o artık bana Tweet at, bana çak diye kime çaksam patlıyor çünkü. Hadise'den orkide geldi. Hayatımın hiç bir döneminde bu kadar meşhur ve para kazandığımı hatırlamıyorum sayenizde diye.
Şahİn Büyükkaya: Onların reklamını yapıyorsun?
EROL KÖSE: KÖSE: Sen ne diyorsun bir sürü arkadaşım bana dedi ki kesin bu danışıklı dövüş diye.
NURETTİN SOYDAN: Danışıklı dövüş yaptığın oluyor mu?
EROL KÖSE: Hayır canım. Milet öyle zannedebiliyor, bu kız neredeydi nereye geldi sayende.
NURETTİN SOYDAN: Az önce yaptığın işaret anlamlıydı? Susun işareti vardı, Dr Erol Köse olarak bir gün böyle hemşireler gibi afişlik pozlar vereceğin aklına gelir miydi?
EROL KÖSE: Benim hayatım zaten pozla geçti. Uğur abi çok işkillidir, bilir benim anam ağladı Star'a transfer ederken. Valla Erolcuğum, abi sus işte saraydan kız kaçıracağım seni.
UĞUR GÜNERİ: Ben girdim beni almamak için uğraştı. Ben girdim bu sefer Erol'u nasıl atarız diye Yılmaz Özdil ile ikisi benim ensemde boza pişirdiler. Yani bizim arkadaş olmamız Erol'un bana vasıta olması kan davalı gibi bizi öldürecekti adamlar neredeyse?
NURETTİN SOYDAN: Ne zaman değişmeye kara verdin?
EROL KÖSE: Bende bir değişiklik yok ben hep böyleydim.
NURETTİN SOYDAN: Gidişata göre sosyalleşiyoruz ya internet ve sosyal medyanın starı oldun ama?
EROL KÖSE: Kesinlikle bir tesadüften ibaret. Benim ne Facebook'um vardı. Bundan iki buçuk yıl önce Vatan Caddesinde emniyete çağırdılar. Dediler gelin benim adıma açılmış sahte Facebook'lardan milleti dolandırmış birileri. Kızları bilmem ne yaparım diye paralarını almışlar. Onları yakaladık beraber emniyetle. Hapislik oldular. Ben de o zaman dedim ulan ne facebok açayım sahtekar yatağı. Sonra Twitter'e bakıyorum orada da millet çişim geldi, yok yemek yapıyorum, yok tırnağım kırıldı. Geyik bir yer burada ne işim olur dedim. Sonra bu Ebru Yaşar'ın albümünü bitirince. Ebru tutturdu patron klibimi koy iyi hadi koyalım dedim koyduk. Ben de kullanmayı da bilmiyorum. Bir kişi beni ekleyince ben de ekliyorum takip edince ben de ekliyorum. Sonra birisi bana bir şey sorunca hani saygısızlık olur diye cevap veriyorum. Bir baktım herkese cevap veriyorum. Hani olur ya sizin de başınıza gelir bir yere gidersiniz oradan biri der ki abi Tarkan'ı tanıyor musun? O nasıl bu nasıl Twetter'da o başıma geldi. Sanki bir yere gitmişimde herkes beni soru yağmuruna tutuyor gibi. Kibirli olmamak için sürekli cevap verirken buldum kendimi. Baktım sonu yok, arkadaşlarım beni uyardı sen ne yapıyorsun? Niye herkese cevap veriyorsun. Sen meşhursun niye seni takip eden herkesi takip ediyorsun. Bunun raconu bu mu dedim. Öyle yalnız orada da böyle bir kitle var kan istiyor, aksiyon istiyor.
NURETTİN SOYDAN: Tam senlik bir yer?
EROL KÖSE: Ben dedim ama bunlarla baş edemeyiz. Ara ara iki günde bir bunları bir sus payı verelim sizler de zaten şahitsinizdir. Biz sadece buz dağının bizdeki görünen yüzüyüz. Yoksa biz bildiklerimizin binde birini konuşmadık. Bizle bir o binde birinin binde 999'u gerçekten manzara gidecektir. Ama zaten bu sanat dünyası ve sizler gibi medya insanları zaten ben ne biliyorsam siz de biliyorsunuz. Benim farkımı şöyleydi. Ben bir yerde çalışmıyorum. Ben bir patronaja bağlı değilim. Konuşmama engel hiçbir durum yok. Ondan sonra zaten hani suyun üstündeki zeytinyağını konuşuyoruz. Benim söylediklerim bir mucize değil ki! Orada uyduruyorum Seda Sayan'ın fotoğrafı zaten Google'a basınca görsellerde çıkıyor o fotoğraflar.
NURETTİN SOYDAN: Sen diyorsun ya Nurettin programlara çıkınca bana geçiriyor. Ben de diyorum ki Erol Köse orada bir şey yapmıyor. Zaten var olan şeyleri dışarı çıkarıyor diyorum.
EROL KÖSE: Hocam gerçekten hani derler ya klasik cümledir. 'Ulan bir konuşursam yer yerinden oynar'. Biz zaten herkesle ilgili konuşursak yer yerinden oynar kısımlarına daha girmedik. Ama bu girmeyeceğiz anlamına gelmez.
VEHBİ DİNÇCAN: Sende muhteşem bir arşiv, muhteşem bir hafıza var!
EROL KÖSE: Hafıza çok bende.
NURETTİN SOYDAN: Kara kutuyu açmadın mı daha?
EROL KÖSE: Yok kara kutuyu açmadık. Daha ben top sektiriyorum, maça başlamadım.
İDİL ÇELİKER: Hürriyet'te Pazar günü okuyorum seninle ilgili bir yazı var. Bir cümle var ne diyordu biliyormusun? 'Tamam sevimsiz aykırı şeyler yazıyor. Fakat ilginçtir diyor hiçbir mahkemeyi de kaybetmiyor' diyor.
NURETTİN SOYDAN: Erol bence bir gazeteci kadar haber tekniğini ve işin hukuki tekniğini biliyor bu konuda hukukçulardan bir eğitim aldın mı?
EROL KÖSE: Bunu ilk defa açıklıyorum. Ben Tıp Fakültesi ÖSS'yi Türkiye ikincisi olarak kazanıp Hacettepe Tıp'ı kazanıp bitirmiş ve derece ile göz ihtisası yapmış adamım. Fakat seneye ne yapıyorum biliyor musunuz? Bu sene yetişemedim, seneye üniversite imtihanına girip Hukuk Fakültesine gireceğim. Peki neden? Şu anda on tane avukatım var, onlardan daha fazla kanun Yargıtay içtihadı, yüksek yargının, Danıştay'ın bütün içtihatlarını ve bir hukuk öğrencisinin bildiği bütün derslerin on katını biliyorum. Peki niye? Ben Uzan davalarından açılan bu davalardan dolayı. Yaklaşık ticari davalar falan bugüne kadar 250'ye yakın dava geçirdim. Hiç birini kaybetmedim. Fakat baktım ki avukatlar yeterli değil. Niye avukat mezun olduğu kanunlarda kalmış, geliştirmemiş kendini. Bir araştırdım bir baktım okudukça seviyorum. Roman okuyacağıma hukuk kitapları okuyorum. Benim evdeki kütüphanenin yarısı Yargıtay Hukuk kanunları. Bırak kanunu içtihat düzeyindeyim. Aynı Yargıtay düzeyindeyim. Şu anda bana getiriyorlar Hukuk Fakültesi öğrencileri imtihan sorularını yarım saatlik soruyu on dakikada tık tık tık çözüyorum. Yüz üzerinden yüz alıyorum. Bu bilgilerim boşa gitmesin dedim: yani hukuka fazlasıyla aşinayım.
VEHBİ DİNÇCAN: Çantan evrak dolu. Celpler, dava kararları.
EROL KÖSE: Şimdi misal ilk defa gösteriyorum. Bu kimmiş, Aziz Yıldırım, idari yaptırım verilmesine yer olmadığına dair karar. Ben eleştirince onu, Twetter'da demiş ki bize şöyle böyle sallama yaptı. Savcı da demiş ki, o demiş hakaret suçunu oluşturmadığı için reddetmiş. İşte besteci Şahrazat ile ilgili karar. Twetter dedim ki 'O.puları açıklayacağım'. Cevap Ö.pulardan gelmedi, tele kızlık yapandan gelmedi. Kimden geldi? Dinden imandan bahseden Şerazat dedi ki 'Sen kimsin? Şehrazat sana giren çıkan ne? Sen niye heyheylendin. Sonra bir baktım son dönemlerde kimlere şarkı satmış anladım. Şehrazat'çığım dedim sen niye kıllandın? Ben senin Özcan Deniz ile olan ilişkini anlatmayacaktım ki dedim. O da beni dava etti. Savcı ne dedi, 'bunda iftira ve hakaret suçu oluşmamış' dedi. Şimdi bunları niye gösterdim size? Biz tabi yoğurdu yemesini biliyoruz, çalakalem yemiyoruz o yoğurdu.
NURETTİN SOYDAN: Çünkü hakikaten bilginden dolayı, hakaret unsuru, dava unsuru olmaması için cümleleri özenle seçiyorsun? Çantadan bir şey daha çıkardın, bu ne?
İDİL ÇELİKER: Hakkında toplam kaç tane dava açıldı?
EROL KÖSE: Ohooo... Sosyal medyalarla ilgili 30 tane açılmıştır. Bütün meslek hayatım boyunca açılan davaların sayısı ise 250'yi geçmiştir.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Göz doktoruydun Komedi Dans Üçlüsünü kurdun? Ünlü bir müzik yapımcısıydın ve bir anda sanal dünyada Don Kişot oldun buna nasıl karar verdin?
EROL KÖSE: Bir karar değil tesadüfen girdim.
VEHBİ DİNÇCAN: Hülya Avşar bir zaman senin sanatçındı birlikte çalıştın. Ama şu anda mahkemeliksin?
EROL KÖSE: Evet çok da uzun yıllardır arkadaşımdı. Hafta Sonu döneminde Uğur Abi ile de arası iyiydi herkes gibi.
UĞUR GÜNERİ: Tehdit mi var?
EROL KÖSE: Ya kardeşim gurur duyman lazım kötü bir şey mi söyledik. Bak hayatımda Uğur Güneri'yi hiç tanımıyordum. Sene 87 mi ne? Uğur Bey'i Fuar'da görmüştüm.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Sen yazıyorsun Hülya sana sallıyor! Davalar açıyor.
EROL KÖSE: Ama Hülya bunlarla beslenen bir kadın zaten.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Bu yetmedi amcasının oğlu çıktı o sana saldırdı, sen de ona bir kafa attın ekranda!
EROL KÖSE: Amcasının oğlundan daha önce. Adam göz doktoru olmuş, dedi ki benim yerime imtihana girer misin? Sen kimsin keçi... Ben göz doktoruyum.
UĞUR GÜNERİ: İzmir Fuarı günlerini hatırlıyor musun?
EROL KÖSE: Ooo Efes Oteli, o zaman güzeldi abi her şey. Şimdiki gençler çok şanssızlar ne fuar yaşadılar ne o gazino silsilesi, ne turne yaşıyorlar. Şimdikiler çok kuru gürültü bir iki konser yani.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Cem Uzan Genç Parti'yi kurarken seni Paris'e davet ediyor gidiyor konuşuyorsun ve sana aynen şunu söylüyor: Erolcuğum iktidara gelirsek sen Kültür Bakanısın. Ankara'ya gidiyorsun birinci bölgeden adaylığını koy dedi ne cevap verdin?
EROL KÖSE: O sırada hay hay dedim. Asla da inanmadım. İnansaydım kabul etmezdim. Çünkü ben Ankara ve siyasete girmek istemiyordum. Bunun bir hayal olduğunu görmüştüm. Tabansız, sadece kapitalle siyasetin topluma derinlemesine nüfuz edemeyeceğini biliyordum. Çünkü ondan önce Cem Boyner örneği vardı. Onların parayla, binlerce konserlerle yüzde 5 oldu. İşte o bile mucizeydi. Yanındaki o siyasi danışmanları para götürmek için 'Efendim yer yerinden oynayacak' dedi. Onu yanlışlara sürüklediler.
UĞUR GÜNERİ: Çankaya'dan iyi haberler aldık?
EROL KÖSE: Tabi tabi asker bizi destekliyor, falan onların hepsi yalan zinciriydi. Onları yolmak için ve kendini de bitirdi. Çünkü akıl karı değil akıl karı olsa Koçlar, Sabancılar bu işe girerdi. Bu bir egoistliğin son boyutu. Senin zaten bir sürü televizyonların var, fabrikaların var senin ne işin var siyasette.
UĞUR GÜNERİ: O zaman koalisyona girseydi!
EROL KÖSE: Akıllı olsaydı şu olurdu. akıllı olsaydı siyasete girseydi yapacağı şuydu. Bir partiye girerdi milletvekili seçilir sonra gücü ile birlikte oradan bir grup oluşturur, hop diye parti kurardı. Ama egosu o kadar büyük ki babanın (Cem Uzan) o yolu bile seçmedi.
NURETTİN SOYDAN: Cem Uzan'ın seni tehdit ettiği doğru mu?
EROL KÖSE: Sonuçta benim üzerime baskılar vardı. TMSF'ye imzalar atmam isteniyordu. Ben hayır dedim haram yemedim. Yapmam da yanlışa bulaşmam deyince tehditler aldım, ondan sonra gittim Hürriyet'ten rahmetli Yener Süsoy'a anlattım olanları. Ertesi gün de vuruldum. Bu tesadüfse tesadüf.
İDİL ÇELİKER: Biraz garip tesadüf olmuş!
EROL KÖSE: Tesadüf değil canım ben direk onu zanlı göstermiştim. İpucu bulamadılar gitti...
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Sen başarılı işlere imza attın Türk Malı gibi.
EROL KÖSE: Esas GORA, GORA Türkiye'de yapılmış Bizans filmi değildir. Türkiye'deki en pahlı prodüksiyon. Bu o yılların fiyatıyla milyonlarca dolara yapılmıştır. Ve orada da al takke ver külah bir yererle peşkeş çekilmiştir. Devlet zarar görmüştür. Ben zaten o GORA yüzünden vuruldum. Cem Uzan benden GORA'nın masterlerini istedi. Hayır vermem dedim. Bunu alacağız Amerikalılara vereceğiz, Amerikalılar sanki yabancı filmmiş gibi Türkiye'de gösterecekler dedi. Olmaz kardeşim ben yanlış iş yapmam bunu TMSF'ye teslim edeceğim dedim ve ettim. Ertesi gün vuruldum.
İDİL ÇELİKER: Film şu an BKM'nin malı değil mi?
EROL KÖSE: BKM'in. Tek kuruş vermediler bütün Avea sponsor oldu, TMSF'nin ödeyeceği parayı Avea ödedi sıfır lira ödeyerek 18 milyon dolar kazandı BKM. Onlara helali hoş olsun, devlet akıllı olsaydı. Ama ben devleti uyardım o zaman. Ahmet Ertürk'ü de uyardım TMSF'yi de uyardım. O yüzden şirketin yüzde 25'i benimdi. Peki benim karım nerede? Ben kime hesap soracağım. Pardon, TMSF bir çorabı bile ihale ile satarken bunu ihalesiz BKM'ye verdi.
NURETTİN SOYDAN: Hülya Avşar için kasetin var dedin Twetter'de. Sonra bunun seks kaseti de oluşuğunu söyledin!
EROL KÖSE: Herkesin bir korkusu var dedim.
NURETTİN SOYDAN: Cem Uzan'ın kasasında böyle kasetler var mıydı?
EROL KÖSE: Yok benim hayatımda bildiğim, medyaya sızmış Gülben Ergen ile ilgiliydi o kaset. Kamuya mal olmuş bir olay gizli bir yönü yok. Onun dışında ben öyle bir şey görmedim. Varsa da bizimle de paylaşacaklarını zannetmiyorum. Orası ketum bir gruptu yani.
HAMAMA GİREN TERLER
NURETTİN SOYDAN: Bedelli affı çıkmadan sanat dünyasının ünlüleri ile uğraştın. Şahan'la uğraştın gay mevzuları oldu. Mahkemelik olduğun konularda kantarın topuzunu kaçırdığını düşünüyor musun?
EROL KÖSE: Hocam alkışın bedeli var. Ben bedel ödemedim mi Gülşen olayında. Tüm magazin programları, kadın programları beni lime lime doğramadılar mı? Hatalıydım bedelini ödedim. Hamama giren terler. Hem sanatçı olsun, hem parayı alkışı bulsunlar ve eleştirilmesinler. Öyle bir hayat yok abi bunun böyle bir bedeli var.
İDİL ÇELİKER: Senin eleştiriye tahammülün var mı?
EROL KÖSE: Ben hep eleştiriliyorum dün de bugün de yarın da benimle ilgili yüz tane haber oku 90'ında eleştiriliyorum. Bana birinin fanları diyorlar ki sen kimsin? Ben kim miyim? diyorum google'a gir okumaya ömrün yetmez. Benim prodüktörlüğümün daha altın yıllarını hatırlamak zorunda değil ama duruşumuzu bir de şu var beni seven kadar gıcık olup takip eden de var ama o gıcıklığın içinde de gizli bir hayranlık var.
NURETTİN SOYDAN: Dilinin ayarı var mı?
EROL KÖSE: Var tabi susmam gereken yeri biliyorum. Ama dünyada tabular yok artık. Tabuların yıkılma zamanı firavunluk yok. Bugün ben Bülent Ersoy'a da sordum Osmanlıca konuşuyor diye Tarlabaşı'ndakinden farklı mı davranacağız dedim. Ama bu bir küçümseme homofobi anlamında değil. Bunu toplum olarak riyakarlıkla alkışlıyor olmamız medya olarak normalize ediyor olmamız ahlaksızlıktır dedim. Biz bunu medya olarak bunu yayınlıyorsak halkın da normal anlayışı değişiyor. Bunu da söyledim. Yarın da beni Bülent Hanım arayacaktır sil diyecektir. Ya da peki diyecektir. Bu tiyatro da böyle devam edecek, ben yeniden yazacağım.
İDİL ÇELİKER: Korkuyor musun?
EROL KÖSE: Yok korksam güvenlikli gezerim.
NURETTİN SOYDAN: Yastığa kafanı koyduğunda rahat uyuyor musun?
EROL KÖSE: Valla tak diye uyurum benim huyumdur abi. Ben iki kere silahlı saldırıya uğradım bir kere de bıçaklandım. Ve dini inançlarım çok yüksektir ölüm saati bellidir. Biz bildiğimiz yolda gidiyoruz abi.
UĞUR GÜNERİ: Adamı ya da kadını ağlattım diye düşündüğün olmuyor mu?
EROL KÖSE: Ben kimseyi ağlatmıyorum. Ben şunu düşünüyorum biz medyadaki bizler de bedel ödüyoruz ya. Bugün Ajda Pekkan'la konuştuk. Ben bebektim Ajda Pekkan vardı. Şimdi 40 küsur yaşındayım Ajda Pekkan hala star. Ama kadın da diyor ki 'bedelini ödedim, ne aile hayatım var ne çocuğum var. İki lokma yiyip spor yapıyorum'. Bunun bedeli var ağabeyciğim. Yani hem star olayım hem bedel ödemeyeyim yok ki.
11 trilyon borcu olan Tatlıses yalan söylüyor
İDİL ÇELİKER: Tatlıses ile köprüleri iyice attınız. 'Ölüm döşeğindeyken bana icra yolladı' dedi İbo.
EROL KÖSE: İbrahim Tatlıses bir pot kırdı. Ben hak edene cevabımı verdim, cevap hakkımı kullandım. Tatlıses dedi ki 'Ben vuruldum ondan sonra bana icra yolladı Erol.' Yalan söylüyor. Tatlıses bir gün beni çağırdı. Ağa dedi 'Ben bu İdobay'ı kapatıyorum, al Ebru Yaşar'a albüm yap'. Peki abi baş üstüne. Biz İbrahim'e hep nefer olmuşuz. Ben albümü yaptım bir baktım bir hafta sonra mahkeme kağıdı geldi. Ebru Yaşar'a dava açarken beni de eklemiş. 'Sen benim sanatçıma nasıl albüm yaparsın?' Telefon açtı, 'Avukatın işi demek ki öyle gerekmiş' dedi. Öyle mi? Ben de benim avukatımı aradım. Benimle iki albüm yapmıştı 'Tek Tek' ve Aramam Sormam'. İbrahim Bey'in en çok satan albümleri de oydu zaten. Bak dedim avukatıma biz de bir açık bulalım. Sonuçta onu mahkemeye verdik. İbrahim Tatlıses mahkemeyi kaybetti.
NURETTİN SOYDAN: İcralık olduğunuzda sen ona hastanede ortaklık teklif etmiştin?
EROL KÖSE: Ne vurulma ne bir şey? Vurulmadan iki yıl önce bu olay. İbrahim dedi ki 'Ben onu Yargıtay'dan kazanırım hiç geri çekme davanı' dedi. Yargıtay'da da ben 500 bin dolar kazandım. İbrahim 'Yav dedi davayı kazandın'. Ayrıca sen beni dava ettin. Beni dava ettiğin davayla kaybetseydin ne olacaktı? Sen başlattın bunu. Yalaka avukatları diyordu ki 'bir şey olmaz.' Aynı günde icra dairesine verdik prosedür işledi. Ama tapuların ve araçların üzerine haciz şerhi koyduk. Yani bir şeyini alıp satmadık. İcra müdürlüğü gerekeni yapmış. Sonra, İbrahim Beye hiç icraya gitmedik, satış istemedik, öyle duruyoruz. İbrahim Bey onun üzerine şunu yapıyor. Vurulduktan sonra aylar geçiyor. Ben avukata soruyorum diyorum ki ya adam öldü kaldı. Allah Korusun bu hciz şerhini kaldıralım. Avukat diyor ki 'Sen kaldırsan ne olacak. Biz alacaklı olarak beşinci sıradayız. Üstünde kaç tane daha var. Sen kumara düş, tefeciye düş, bilmem ne falan filan onlar işte. Cengiz Kurtoğlu, Metro Galip güya arkadaşları ya. Bu nasıl arkadaşlıksa! Ben seni dolandıracağım, sen beni dolandıracaksın. O onu dolandıracak, yemişim öyle arkadaşlığı. Bütün dosyalarda var öğreniyoruz ki alacaklı bir tefeci. Biz yine bir şey yapmıyoruz. Sonra öğreniyoruz ki İbrahim'in hacizdeki borcu 11 trilyonmuş. O borca karşı bütün mülklerini satması için, diğer hacizlerin de kaldırması gerekli. Bütün hacizlerin üstüne o adama devretmiş. Tefeci de tapuları sorunsuz almak için alt hacizlerin parasını icra dairesine yatırmış. Biz ne satış istemediğiniz halde bir gün beni icra dairesinden aradılar. Gelin paranız yattı. Ne parası? Biz satmaya kalksak üç yıl sürerdi. Öyle bir şeyimiz yok, biz alacağı gözden çıkarmıştık zaten.
TATLISES GÜCÜNÜ KAYBETTİ
NURETTİN SOYDAN: Tatlıses'in icralardaki borcu 11 trilyon borcu nasıl yaptı ki?
EROL KÖSE: Baba 11 trilyon borcu vardı zaten. Otelleri falan. Şimdi şeytan bunun neresinde? Bana dava açmışsın, karşı dava açmışım ve kazanmışım. Satış istememişim, sadece şerh koydurmuşum. Sonra da diğer alacaklına bütün mallarını vermişsin. O adam da rahat alabilmek için benim paramı yatırmış. Benim ne suçum var abi. Ben onun üzerine şunu söyledim. Dedim ki 'Ben çok üzülüyorum, çünkü İbrahim Tatlıses vuruldu, ne mutlu ki iyileşti. Ölümden döndü. Bir rehabilitasyon süreci içinde. Yanındakilerin hepsi çöpe gitmelidir dedim. Neden? Çünkü bu adam daha iyileşmeden insan içine çıkmak istese bile engellenmeliydi. Şu anda İbrahim Tatlıses gücünü kaybetmiş. Çünkü o bir tek şarkıcı değil güç timsaliydi. O kendini uzak tutacak. Sen daha iyileşmeden hiçbir şey olmamış gibi geldin Tatlıses Kebapçı'da 'hele iki kebap yapın' dedin. Basın toplantısı yapsa yer yerinden oynayacak. İbrahim hiç bir şey olmamış gibi kebapçıda. Saçlar bembeyaz, bakımsız. Daha gözlerindeki o bakışsal iyileşme yok. Metoformik bakış diyoruz ona. Yani bakış koordinasyonu yok, takılmalı konuşuyor. İyileşmemiş özetle. Sen niye çıkıyorsun abi şehrin içine. Sonra bir şey olmamış gibi, 15 gün sonra bu sefer lacivert saçları ile çıkıyor aynı İbrahim, bakın iyileştim! Öyle değil ki bana göstermeyecektin o beyazını. Profesyonel olsan sadece yakın plan bir çekim yaparsın. Duacı herkese teşekkür ediyorum, Rabbime şükür dualarınızla ayaktayım. Ama rehabilitasyon sürecim devam edecek, o yüzden dualarınıza devam edin' dese. Bütün haberlerde yine olay olur yine efsane olurdu. Sen abi el sallıyorsun millete kebapçıda, eşofmanlarla. Bu mu senin karizman! Ben bunlara itiraz ettim. Bir de senin acelen neydi? O kadın senin yıllardır dibindeydi. Sen niye evlendin, abi neyin kumpası bu? Neyi sana zorladılar.
UĞUR GÜNERİ: Neye zorladılar?
EROL KÖSE: Böyle olunca ne oluyor biliyor musun? Ben de dedim ki akli melekeleri yerinde değil, zihni bulanık. İstese İdo, o evliliğe iptal davası bile açabilir: Babam evlendi zihin testi yapın. Ama baba korkusundan yapmaz o ayrı. Ben deyince İbrahim bize köpürdü. Ben iyiliği için söylüyorum. Ama yanındaki o yalaka çevre ne yapıyor? Abi iyileş hemen albüm! Ulan ne albümü kardeşim! Bu adam ayakta duramıyor ya! Kasım'da albüm çıkıyor demeçleri. Polat Yağcı yanımdaki çocuktu, sevdiğimiz biri ayrıca. Ona dedim ki 'ya albüm ne zaman çıkacak?' Ocak'ta çıkacak dedi. Nah çıkacak! İbrahim daha ayakta duramıyor ya. Sağlıklı iken bile İbrahim'in albümü bir buçuk yılda bitiyor. Onu beğenmez, bir daha okur. Adamın sesi bakalım daha nerede? İşte gün verdiler. Ondan sora dediler ki nikah yapıyoruz vurulduğumuz günde. 'Yeniden doğuş.' Hani göremedim 14 Mart'ta ben o düğünü. Göremedim Ocak'ta, Şubat'ta o albümü. Ha biz bunları da söyleyince Erol'un pul kadar değeri yok. Ben dost olduğum için doğruyu söylüyorum.
İDİL ÇELİKER: Tatlıses bir marka. O nedenle bu değerlendirmeyi yaptın sanırım. Uluslar arası yapabileceğin sanatçı var mı?
EROL KÖSE: Bence o zamanında bizi dinleseydi o Tarkan değil, İbrahim Tatlıses'ti. Ama egosu o kadar büyüktü ki buna izin vermedi zamanında.
VEHBİ DİNÇCAN: Şu anda öyle biri var mı?
EROL KÖSE: Şu anda Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi. Yurtdışında çünkü bir haçlı seferidir yurt dışına sanatçı çıkarmak. Olay İngilizce ile falan filan değil. Şebnem Ferah'da gitti Amerika'ya. Dev bir ses dedim giderken. Metrolar Şebnem Ferah dolu orada. İki sene sonra geldi yolda karşılaştık haklıymışsın dedi. Sen burada değerlisin. O yüzden ben kimseyle ihtimal vermiyorum. Artı bu bir haçlı seferidir. Buradan kime lanet okuyorum biliyor musun? Kemiklerine lanet okuyorum Ahmet Ertegün'ün. Sen dünyanın en büyük müzik şirketi Atlantik Record'un sahibisin. Rey Chars'lardan tut Divalara kadar sen bul çıkar. Orada Ermeni lobilerine yenil. Bodrum'da özel uçağıyla, barlar sokağında bile gezdirmiyor onları. Alıp yatıyla Yunan adalarına. Ne anladım onların Türkiye'ye gelmesine. Bir tane Türk'e Tarkan'ı bile iki sene oyaladı yine yapmadı. Tarkan şimdi mecbur Almancılara. Üniversal'a yaptı. Bir Türk'e faydası olmadı. Ve geçenlerde bütün parasını da karısı oradaki Boston'daki üniversiteye bağışladı. Dikkat edin Türkiye'ye değil. Çünkü bu işler lobi işleri, bir şarkı yaptım oldu değil. Bunlar siyasi lobi işleri. Türkiye'de birinin yetenekli olması yetmez ki. Ama Ahmet Ertegün'ün bu gücü vardı, o dünyadaki önemli şirketlerden birinin sahibiydi. Bütün müzik dünyası el pençe dururdu onun zamanında.
Seda Stelyo'yu niye kovdu?
NURETTİN SOYDAN: Seda Sayan konusunda en son demişsin ki çantayı boşuna yemişim
EROL KÖSE: Sacit Aslan vesile oldu ben sadece üzüldüğümü, benim kızımın arkadaşıydı oğlu. Çocuklar üzülmesin diye bir barış yaptım. Ama bana yapılan saldırı vardı onlar devam ediyor. Ama ben haklı çıktım Steylo'yu kovdu.
NURETTİN SOYDAN: O geceyi biraz açar mısın?
EROL KÖSE: Ben Cenk Koray ödül törenine gittim. Beni Özgür Aras davet etti, Seda Sayan'ın basın danışmanı. Oraya bir gittim Mehmet Ali bir laf ediyor hadi kalkıp gidelim. Sonra saldırıya uğradık yumruk falan da yemedim çocuk gömleğimi yırttı. Ama sonra şöyle, şimdi cezalara iki kişiden fazla olunca çeteye giriyor. Ya çeteden ceza yerlerse? Ama ne oldu Seda kovaladı. Peki bana orada laf atan Mehmet Ali ne yapıyor şimdi? Ağda reklamı yapıyor ağda. Kovulmadığı kanal kalmadı artık ağda reklamı yapıyor. Ve çelişkiler içinde. Ben Irmak Atuk, bunun sevgilisi dedim, Şimdi aynı Mehmet Ali, Irmak onu aldattı haberleri çıkınca 'hayır Irmak beni aldatmaz, o beni seviyor' diyor. Hani sevgilin değil de ne oldu? Ama herkes müstahak'ını buluyor. Steylo kovuldu Mehmet Ali ağda tanıtıyor
VEHBİ DİNÇCAN: Stelyo Neden kovuldu?
EROL KÖSE: Çünkü Seda Sayan'ın marka değerini koruyamadılar bu kadar basit. Seda Sayan'ın yeni çıkan albümünden bir şarkı adı söyler misiniz bana yok öyle bir şey demek ki başarısız oldular.
Eski sanatçılarına not verdi
UĞUR GÜNERİ: Sen bazı sanatçılara ceza kesiyorsun Atilla Taş bunlardan birisi mesela...
EROL KÖSE: Ceza şöyle, şöhreti taşımak zordur. Atilla Taş iyi bir çocuk, iyi bir Anadolu çocuğu. Ama o şöhreti taşıyamadı, kendisi de kabul etti. Uyuşturucuya geçti, ne yapabiliriz ki? Taşıyamayanlar oluyor işte. Ayna grubunu çıkardık yer gök inledi hatırlarsınız. Senede 500 konser veriyorduk. Ama Erhan Güleryüz önce karıyı, sonra arabayı boşadı. Grup arkadaşı Cemil'e ihanet etti. İçkinin kralının dibine vurmuştur. Zinanın dibine vurmuştur. Şu anda kendini yalandan bir cemaate adamıştır. Orada yalandan konserler veriyor.
VEHBİ DİNÇCAN: Pişmanlıkların var mı Erol?
EROL KÖSE: Tabii ki vardır, hepimizin vardır. En büyük pişmanlığım Gülşen ile ilgili televizyona çıkıp konuşmam oldu. Yapmamalıydım bence, nasıl bir tuzaklara düşürüldüysem oralara düşürülmüşüm yani.
NURETTİN SOYDAN: Beraber çalıştığın insanlar içinde en başarılı veya başarısız bulduğun sanatçı kim?
EROL KÖSE: Hande Yener başarılıdır. Elektronik hataydı. Nihat müzikte istediği yere gelmedi ama popülaritesi Seda Sayan'dan sonra devam etti. Çok akıllı ve başarılı buluyorum. Gülşen bıraktığımız yerin gerisinde maalesef. Gülşen tabi çok puan kaybetti. Yani birinci ligin başındaydı eski yerinde değil. Onun hatası Reha Muhtar'dı. Ama ondan sonra onunla ilgili algı bozuldu. Mustafa Sandal bu evlendikten sonra bir de kitle kaybediyorlar. Mesela Yıldız Tilbe eski güzel günlerinde değil. Ama Gülşen ve Yıldız'ın besteci yönü var, bir şarkıya bakar. Bir şarkı bulurlarsa tekrar zirve. Hülya hiçbir zaman ses sanatçısı olarak algılanmadı zaten. Şu anda Acun olmasa televizyonda da iş bulamayacak.
Hadise sayemde bol para kazandı
VEHBİ DİNÇCAN: Sanat dünyasının kara kutusu tabirini kullanıyor insanlar senin için. Erol Köse'nin cebinde ya da bir yerinde tuttuğu, hafızasında sakladığı şeylerden daha ne kadar korkmaya devam edecek ünlüler?
EROL KÖSE: Kimsenin korkması için ben bir çaba içinde değilim. Bir konu gündeme gelince bana bir soru sorulunca konuşuyorum. Bir törende Hadise'ye bir baktım 70 kilo çıkmış. Ben doktorum. Bu tıp kriterlerine göre obezitedir dedim. Makyajı bile akıyor. Cevap geldi, bizim laflarımızdan sonra şu an 15 kilo verdi. Ebru Yaşar'a da şişman dedim. Sahnede şov yapıp dans ediyorsa fit olacak. Bunun raconu bu. Bunun üzerine Hadise 'Erol Köse kim ben tanımıyorum' dedi. Ben de ofisime geldiği kamera görüntülerini yayınlayacağım. Çünkü üç sene kadar önce Sinan Akçil getirdi buna albümü sen yap diye. Ben kızla konuştuktan sonra dedim ki 'bacım seni Kuş Diline yollayacağım. O ne dedi seni diksiyon kursuna yollayacağım. Niye? dedi sen çünkü bu diksiyonla dişi İsmail YK olursun. Bunu da senin iyiliğin için... Küstü bana gitti. Yayınlayacağım deyince ben şaka yapmıştım dedi. Ulan akıllı olacaksın. On sene evvel ben Hadise'yi esprili bir şekilde tişörtünü yaptırdım olaylar büyüdü falan. Bakın bizler şov dünyasının unsurlarıyız size malzeme veriyoruz ama sonra ne oldu bana teşekkür etti. Hayatında bu kadar para kazanmamıştı. Benim sanatçım mı hayır? Ama bir Hadise gündemi oldu sosyal medyada da, gazetelere televizyona çıkıyor. Zaten eğlenceli neşeli şeyler yapıyorum insanları rahatsız edici değil ki. Hadise Sumo güreşçisi değil ki. Ama ironi yapıyoruz nihayetinde.
UĞUR GÜNERİ: Senin twetlerini gazeteler haber yapıyorlar. Durduk yelere saldırmıyorsun.
EROL KÖSE: Bir de şu var. Ben Twetter'a girdikten sonra, aynı Facebook'taki gibi şu anda benim adıma otuza yakın sahte hesap var. Benim resmim ismimle, benmişim gibi yazıyor. Millet de bilmiyor oradan da bir sürü küfür yazıyor. Dava açılan bir çok böyle Fake (çakma) hesabı da ben kabul etmedim.