ESRA HARMANDA, SÖZCÜ GAZETESİ?NDEKİ RÖPORTAJLARINA BAŞLADI... İLK KONUĞU, İSMAİL YK OLDU...
Magazinci.com?un genç kadın yazarı Esra Harmanda, Sözcü Gazetesi?ndeki röportajlarına başladı. Sıkı soruları ve kıvrak kalemiyle tanınan Esra Harmanda, Sözcü Gazetesi?ndeki köşesine, her şarkısı olay olan İsmail YK?yı konuk etti... İsmial YK, Esra Harmanda?ya neler itiraf etti? Kimler, İsmail YK?ya gıcık oldu? İşte, o açıklamalar...
Kaynak:Esra Harmanda/Sözcü Gazetesi
Gençlerin sevgilisi İsmail YK, SÖZCÜ'ye konuştu: Sosyete de beni dinliyor ama 'Dinlemiyorum' diyor
Almanya'da doğup büyüyen ve müzik kariyerine Türkiye'de devam eden İsmail YK, ''Sosyetenin bana gıcık olacağını biliyordum. Ama gisli gizli dinliyorlar'' diyor
Türk kültüründen hiç kopmadan Almanya'da büyüyen İsmail YK, hep müziğin içerisinde olmuş bir isim. ''Annemin karnında müzikle tanıştım'' diyen İsmail YK, hedefinin Türkiye'nin Mıchael Jackson'ı olmak olduğunu anlatıyor. Özellikle çocuklara hitap ediyor olmaktan mutlu olduğunu ifade eden İsmail YK, kalıcı olmanın sırrının çocukların kalbini feth etmek olarak gösteriyor.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Ailenizden biraz bahseder misiniz?
"1978 yılında Almanya'nın Dortmund Eyaleti'nde doğdum. Ailem ben doğduğum yıl, Almanya'ya yerleşmişler. Giderken kültürlerini de buradan götürmüşler. Bize orada tam anlamıyla Türk kültürünü, Türkiye'deymişiz gibi yaşattılar. Dolayısıyla bir Almanya çocuğu olarak değil, her zaman kendi memleketimin çocuğu olarak büyüdüm ve kendimi öyle gördüm. Türkiye'den kilometrelerce uzakta olsam bile... Zaten 'Almancı' kelimesinden nefret ediyorum. Yine de nankörlük etmek istemiyorum. Orada büyüdüm, üstelik güzel bir çocukluk geçirdim. Gerçi diğer çocuklar gibi oyuncaklara ilgi duymaz, gerçek müzik aletleriyle oynardım. Ama herhalde müzisyen bir ailede olduğumdandı. İlk çaldığım müzik aleti gitardı. 1,5 yaşında gitarı elime alır, çalar gibi yapardım. Ağabeylerimin müziğe önce başlamış olmaları benim için bir avantajdı. Onlar çalarken kendimce eşlik ederdim. Daha annemin karnındayken müziğin içerisine girmişim. Okulda dalgın olduğum zamanlarda aklıma hep ''beste'' gelirdi. Daha o zamanlarda kendi kendime beste yapıyordum. İlk bestemi 10-11 yaşlarında yaptım. ''Senin için Arabistan'dan deveyle bile gelirim'' adlı bir besteydi. Aslında saçma bir besteydi ama o zamanlar çok hoşuma gidiyordu".
Başka bir ülkede başka bir halkın ve kültürün içinde yetişmenize rağmen Türk müziğinden ve kültüründen hiç kopmadan kalmayı nasıl başardınız?
"Almanya'ya gelen Türklerle görüşürdük zaten, hep birlikteydik. Düğünlerde hep bir aradaydık. Biz Türk kültürüyle büyütüldük ve zaten Alman kültürünü de pek fazla bilmiyorum. Benim Türkiye'de doğup büyümüş birinden tek farkım diksiyon ve telaffuzumun iyi olmaması. Güzel Türkçe konuşan birinin karşısında telaffuzumun kabalığını daha çok hissediyorum. Durum böyle olduğu için çoğu insan Almancamın süper olduğunu düşünüyor ama benim Almancam da çok iyi değil. Hatta Almancam, Türkçe'mden daha kötü. Biz orada sadece Türk arkadaşlarımızla yarı Almanca yarı Türkçe konuşuyoruz. Bazı kelimelerin Türkçeleri aklımıza gelmediği zaman Almancasını kullanıyoruz. Karışık konuşuyoruz. Daha doğrusu iki dilde de kelime eksiklerimiz oluyor. Okulda Almanca eğitim gördüm, Türkçeyi ailemle pratik yaparak öğrendim. Konuşmamın bozuk oluşundan utanmasam da çekiniyorum. Bundan 3 sene önce, kimseyle röportaj yapamazdım. Eve gittikten sonra kafayı yerdim. "Ne konuştum?'' diye.
Almanya'da doğup Türkiye'ye geldiğinde yabancılık çeken, uyum sağlayamayan gençler de var. O biraz Almanya'daki ortamlarına bağlı. Eğer devamlı Almanlarla komşuluk etmişlerse, Türkiye'de zorluk çekebilirler. Almanya'da askerlik yapan gençlerimiz de var. Türk kültüründen uzaklar. Bana da tam aksine onların (Almanlar'ın) hareketleri itici geliyor."
Türkiye'de ve Almanya'da büyük bir dinleyici kitlesi edinen Yurtseven Kardeşler nasıl başladı?
"Biz 5 kardeşiz, 3 ağabeyim, bir ablam var. Ben ailenin en küçüğüyüm. Ablamın adı Zeynep. Bu grubun adı önceden ''Hüseyin-Hasan Kardeşler''miş. En büyük ağabeyimin adı Hüseyin, diğerinin adı ise Hasan. Müziğe ilk onlar başladığı için bu ismi koymuşlar. Daha sonra diğer ağabeyim Mustafa'nın da gruba katılmasıyla değiştirip gruba ''Yurtseven Kardeşler'' adını vermişler. 80'li yılların başlarında bu grup vardı. Ben de arada bir onlara katılıyordum. Örneğin, ekstralarda, düğünlerde ben de onlarla sahneye çıkıyordum."
Profesyonel anlamda müzik sektöründe yer almanız nasıl oldu?
Müzikte kendime güvenimi tam anlamıyla kazanmam 1991-1992 yıllarıydı. Yurtseven Kardeşler Grubu'na 1991 yılında katıldım ve sahnelere çıkmaya başladıktan sonra kendimden emin olmaya başladım. Bu tarihten sonra da üretmeye, beste yapmaya başladım. İsmail YK olarak bireysel bir şekilde önce Türkiye'de çıkış yaptım. İlk başlarda biraz zorluk çektik. Biz albümümüzü hazırladıktan sonra buradaki müzik şirketleriyle temasa geçtik. ''Bizim albümümüz ve 16 şarkımız var'' dedik. Birkaç firma daha ilk şarkıda bizi başlarından savdılar. 'Bu gibi şarkılar burada tutmaz, Almanya'da çıkartın kasetinizi' dediler. Bu çok saçmaydı. Biz Türk müziği yapmıştık, ''Almanya ne alaka?'' dedik. Zaten oralarda bu tip şarkılar dinlemezler. Acıklı şarkılar sevmez onlar. Almanlar bizim şarkılarımızı diskolarda duyup öğreniyorlar. Diskolarda çalma sebepleriyse Türkler. ''Sen hiç aşık oldun mu be kanka?'' şarkısı orada dinlenecek en son şarkıdır belki. Ama biz Almanya'dan geldiğimiz için herkes orada bu tür şarkıların dinlendiğini zannediyor. Bir sürü firma bizi geri çevirdi. En sonunda Avrupa Müzik ile tanıştık. Onlar bizi başlarından savmadı ve her şarkımızı tek tek dinlediler ve bana inandılar. Bu çocuk satacak dediler, böylelikle Türkiye'de bize de kapılar açıldı.
Müzik sektöründe özel hedeflerin var mı? Yani daha çok albüm yapıp daha çok kazanmak dışında...
Yıllar önce grupken, bir firmayla anlaşmıştık. Amatör bir albümümüz için. O zaman çok fena 'kazık' yemiştik. O, bize ders oldu. Kendimize geldik ve gözümüzü açtık. Gerçi iş işten geçmişti. Dolandırıldığımız parayı bir yere ödememiz gerekiyordu, olaydan 8 yıl sonra Türk Lirası'nın değer kaybettiği bir zamanda, 40 bin Mark'lık bir borcu 200 Mark civarı bir parayla kapattık. Bu yüzden şanslıydık. Bu olay 1989'da oluyor, 1997 yılında da cezayı ödedik. ajitasyon yapmanın anlamı yok, küçüklüğümden beri maddi anlamda hiç zorluk çekmedim... Ama kendime 7 senelik bir plan çizdim. Örneğin ''Şapur şupur'' şarkısının da planı vardı. Bu şarkıyla A-B grubunun (sosyete ve entelektüel kesim) bana gıcık olacağını biliyordum. ''Bu ne biçim şarkı?'' diyeceklerini biliyordum. Onlarda da beni gizli gizli de olsa dinleyenler var. Bunu kendi akrabalarımdan da biliyorum. Maddi durumu çok iyi olup, sosyetik olup halk müziğini saklayarak dinleyenler var. Benim şarkılarımın sözleri ''Allah belanı versin'' değil de başka bir şey olsa o kesim beni yine dinlemez. Çünkü benim adım İsmail. Örneğin adım Gürkan, Atakan olsa dinlerlerdi. Biz İsmail'i dinliyoruz demek başka, Gürkan'ı, Atakan'ı dinliyoruz demek başka. Hem ben Sivaslıyım, Egeli olsaydım daha çok dinlenirdim. Geçen gün bir programda izledim; kimleri dinliyorsunuz diye sorulan kişiler hep rock cevabını verdi. Normal karşılandı, biri İsmail YK dedi, herkes dönüp baktı. İnsanlar bir de diyor ki, ''Tamam bu adamın sesi güzel de konuşması iyi değil.'' Benim tarzım daha çok fantezi-arabesk. Bu nedenle, varoş kitlesine hitap ediyorum. 3 senedir Almanya'ya gitmiyorum. Türkiye'deyim."
Sivas'a gidiyor musun?
Sivas'a en son geçen sene gittim. Artık pek gidemiyorum. Benim köyüm Sivas'a 70 kilometre uzaklıkta... Takımım da Sivasspor. Ama ilk dörde bakılırsa Beşiktaş'a sempati duyuyorum.
Çocuklar tarafından çok seviliyorsunuz. Bütün çocukların dilinde İsmail YK şarkıları olması stratejinizin parçası mı?
A-B Grubuna hitap etmiş olsaydım çocuklara hitap edemeyecektim. Halbuki çocuklar önemli, onlara değer vermek lazım. Ben 11 yıl boyunca çocuktum. 11 yıl onlara kim hitap edecek? Televizyonlara baktığımız zaman, benim beklentilerimi gerçekleştiren birkaç sanatçı var. Mesela, ben tek eldiven takıyorum. Bu bile çocukların ilgisini çekiyor. Ama iki elime de eldiven taksaydım, belki bu kadar ilgilerini çekemezdim. Şimdi beni taklit edip onlar da tek eldiven takıyor. Çocukların arasında çok kaldım. Onların dillerinden anlayabiliyorum. Tarzımdaki, kıyafetlerimdeki farklılık onların ilgisini çekmek için biraz da... Öncelikle onlar büyürken akıllarında kalmak gerekiyor. Küçükken onların akıllarına girerseniz, ömür boyu orada kalırsınız. Yani kalıcı olursunuz. Efsane olmuş çoğu sanatçı, dikkat ettiyseniz, çocuklara önem vermiştir.
Türkiye'nin Michael Jackson'ı olacağım
Fazla konserlere gitmezdim ancak, birkaç kere İbrahim Tatlıses'in konserine gittim. Örnek aldığım isimlerden biri benim çocukluğumun sanatçısı olan Barış Manço. Çocukken, kıyafet ve tarz bakımından onun gibi olmaya çalışıyordum. Ama ben asılnda Mıchael Jackson hayranıyım. Onun gibi olmak istedim hep. Türkiye'nin Michael Jackson'ı olayım yeter. Bu hedefim için tarih biçmedim elbette.