EVDE KALDIK ARTIK GEÇMİŞ OLSUN
15 yıla sığdırdığı dokuz evladiyelik albümün ardından kendini erken emekliye ayıran Teoman, GQ Türkiye dergisi için Ebru Çapa?nın sorularını yanıtladı; müziği bırakma sebeplerini, rölantide geçen sekiz ayda yaptıklarını ve gelecek planlarını anlattı.
BİR TÜR BON JOVİ’YE DÖNMEK İSTEMİYORDUM
En azından geçen seneden çok iyiyim. şimdi böyle soğukkanlı konuştuğuma bakma, geçen sene telaş da vardı. Panik içerisindeydim ki, o zamanlarda müziği bırakabileceğimi düşünmüyordum. Bu işi yapacaksam, nasıl yapacağım yönünde bir çıkış yolu arıyordum.
Ben “ne yapacağım bundan sonra” diye arkadaşlarıma sorar olmuştum. Çünkü yıllarca rock taraflarında yer aldım ama aslında kafamdaki kahramanlarım Leonard Cohen, Bülent Ortaçgil falan gibi isimlerdi. Olay karıştı biraz. Onların kariyerlerini beğeniyordum, benim kariyerim, biraz daha teenager işi gibi mi kalacak ne diye korkuyordum. Yani bir tür Bon Jovi’ye dönmek istemiyordum!
Bunca hevesimle bir şey yaparken, sürekli kendimi tekrar edip kendi kendimin karikatürü olmaktan da korkar olmuştum. Müzik zevkim hakikaten soft’laşmış. Eric Satie, Cohen, Tom Waits falan dinliyorum. Müzikal zevkim değiştiği için, eğer ileride dönersem, müzik tarzımın değişmesi zorunlu. Hard rock falan artık kafamı şişiriyor benim. Soft bir herifim artık yani.
ESKİ ŞARKILARIM YENİLERİ DÖVÜYORDU
Benden geçmiş. Geçmiş derken, konser verebilme veya konserdeki hazzı alabilme hali değil ama ben bazı şeyleri kaybetmişim ya... Böyle sayfalar dolusu anlatırım ama bir arkadaşım daha güzel özetledi, “Eskiden inanıyordun, artık inanmıyorsun” dedi.
Bir de, işte, onun haricinde, “değiştin” diyor.
Ne koşullarda ne konserler verdim ben zamanında, çok çok da zevk aldım. Ama sonlara doğru minicik bir hatayı dahi kaldıramaz olmuştum. Sinirlerim bozuktu, insanlarla ilişkim iyi değildi, sert davranıyordum herkese falan...
şarkı yazmakta zorlanıyordum. Eski yaptıklarım da başıma bela olmuş. Eski şarkılar yeni şarkılarımı dövüyor; öyle bir şey de vardı, ondan da rahatsızdım. Fakat ben sadece müzikal anlamda sıkılmamışım meğerse hayattan. Müziği bırakınca onu da anladım. Değişmek, perspektifimi değiştirmek istiyormuşum.
BAŞARIMI CAN SIKINTISINA BORÇLUYUM
Aslında soru şu: Ben ne istiyorum kardeşim? Eskiden kolaydı, ne istediğimi biliyordum, “Ben şarkıcı olmak istiyorum” diyordum. Ne olursa da varım diyordum.
Bu saatten sonra, onu da olduktan sonra, yeni bir şey olacak halim yok. “şimdi ne istiyorum”u arıyorum ama iyi de bir cevap veremiyorum. O soruya ezbere cevap vermeyeyim istiyorum çünkü. Eskiden beri bütün yaptıklarımı can sıkıntısından yaptım esasında. Başarımı can sıkıntısına borçluyum. Ama şimdi artık hiçbir şeye can sıkıntısından atlamak istemiyorum.
“BİR BOK YAPMAYACAĞIM” DEDİM VE RAHATLADIM
şöyle bir hesap yaptım. Birikimlerime baktım; hayat boyu çalışmak zorunda değilim. Ekonomik olarak herkes daha fazla şey ister hayatında ama ben kendimi artık yormayı düşünmüyorum. Ne istiyorsam, onun için çalışacağım.
Yıllarca kendime “Ben kreatif birisiyim, hayatım boyunca da kreatif olacağım” demişim. O da biraz stres yaratıyormuş bende meğerse. “Ben bir bok yapmayacağım” dediğim zaman birden çok rahatladım.
Müziği bırakınca şöyle bir “Ben kimim?” dedim, hüzünlendim, sevdiğim bir şeyi terk ediyorum gibi de geldi. şu anda geçti ama o... Bıraktığımdaki gibi hüzünlü hissetmiyorum. Yani tatlı bir hayat düşünüyorum kendime. Sonuçta hayat kısa.
Tabii ki artık eskiden hissettiklerimi hissedemiyorum. 45 yaşına geldim neredeyse, 25 yaşında gibi davranamayacağım. Ben yoğun çalışırım, yoğun da eğlenirim. Acıların çocuğu değilim tabii ki. Ama bunların hepsini planlı yapmak istiyorum. Eskiden rüzgarla savrulurdum, artık onu yapmak istemiyorum.
EVDE KALDIK ARTIK GEÇMİŞ OLSUN
Eskiden yalnızlığı çok severdim. Ama yıllar geçtikçe insan artık o kadar memnun olmuyor o halden. Artık ileride nerede otururuz muhabbetlerine başladık arkadaşlarla. Yan yana küçük küçük güzel evlerde otururuz yani.
Bizim kuşakta pek öyle öncekiler gibi aile düzeni yok, herkes kendi evinde ki, bir açıdan da iyi bu. Herkes aynı pozisyonda, mecburuz birbirimize. En yakın arkadaşlarımdan sadece birinin çocuğu var. Kalan hepimiz hâlâ çocuk gibi yaşıyoruz.
Bir tanesi Bodrum’a gidiyor, keçi besliyor, öbürü başka bir âlem... Pek ergenlikten çıkamamış bir kuşağız, hakikaten öyle. Ama artık realist planlar yapma zamanımız geldi; hayatımızı yaşamayı düşünelim. Evlenip çoluk çocuğa karışalım demiyorum tabii. Artık evde kaldık zaten, bu saatten sonra geçmiş olsun.
HAYAT DEĞİŞTİRMEK İÇİN GÜZEL BİR YAŞ
45 yaşındayım... Hayat değiştirmek için güzel bir yaşmış benimki. Sonrası geç, öncesi erken olurmuş. şu anda doğru bir şeydeyim ama kafayı başka türlü çalışmaya alıştırmak, biraz daha zaman alacak.
GECELERE DÖNÜYORUM YAVAŞTAN
Gece çıkmalarına da son vermiştim başlarda. Önce onu da bir doğru yola sokayım istedim. Birkaç ay hiç çıkmadım. Anladım ki gece çıkmayı seviyorum. Dönüyorum şimdi yavaştan.Fotoğraflar: Cem TALU / Moda direktörü: Güneş GÜNER IŞIK