FABRİKATÖRLÜKTEN, SANATÇILIĞA! FEDON’UN HİKAYESİ: 40’TAN ÖNCE, 40’TAN SONRA
40 yaşından sonra sahnelere çıkmaya başlayan 72 yaşındaki Fedon halen her cuma günü dinleyicileriyle buluşmaya devam ediyor
Sanat dünyasında ‘Fedon’ olarak tanınan Fedon Kalyoncu, 19 Ağustos 1946’da dünyaya geldi. 1962 yılında Zoğrafyon Rum Lisesi’ndeki eğitimini yarıda bırakan Fedon, birçok tiyatro ve sinema eserinde rol aldı.
Baba mesleği olan Tekstilcilik sayesinde kısa sürede zengin olan Fedon’un kazandığı para ile birlikte gece hayatı başladı. Öyle ki fabrikatör Fedon’dan sahnelerin yıldızı Fedon’a dönüştü.
Gençlerin enerjisine yetişemediği Fedon hayat hikayesini RedBull.com’dan Melis Danişmend’e anlattı.
‘SESİMİN İYİ OLDUĞUNU KİLİSE KOROSUNDA ANLADIM’
40 yaşından sonra sahnelere çıkmaya başlayan Fedon, “Profesyonel olarak 40 yaşında sahneye çıkmaya başladım ama çocukluğumdan beri şarkı söylüyorum. Kilise korosunda başladım ben. Sesimin iyi olduğunu biliyordum, tevazu yok” diyerek, ablası da dahil pek çok ismin Ayios Konstantinos Kilise’nin korosunda yer aldığını anlattı. 10-11 yaşlarında başladığı koro çalışmalarına uzun yıllar devam ettiğini belirten Fedon, “Aklım erdikçe o işten koptum. Açık açık söylüyorum bunu ama herkesin inancına da saygılıyım” ifadelerini kullandı.
‘İLAHELERDEN SONRA İLK ÖĞRENDİĞİM ŞEY TÜRK SANAT MÜZİĞİ’YDİ’
Ailesini anlatırken, “Benim annem Ermeni, babam Rum. Dedemin yedi erkek, bir kız çocuğu var. O yedi erkeğe gitmez, bize gelirdi. Damadına yani. Çünkü babam akşamcı, rakı sofrası kurar. Dedem de o havada bir adam. Nubar Terziyan (Yeşilçam filmlerinin al yanaklı ünlü oyuncusu) benim öz dayım ama ona gitmezdi çünkü o içki içmezdi. Kemanıyla gelirdi dedem, annemin çok güzel sesi vardı, ablamın çok güzel sesi vardı. İlahilerden sonra ilk öğrendiğim şey Türk sanat müziğiydi” ifadelerini kullanan Fedon, hep enstrüman çalmak istediğini ancak o yıllarda maddi durumları el vermediği için bir akordeon alamadığını anlattı.
‘ARTIK BEYOĞLU’NA GİDEMİYORUM’
Üsküdar’da doğup, Beyoğlu Tarlabaşı’nda büyüyen Fedon, Beyoğlu’nun eski günlerini özlemle anıyor. Artık Beyoğlu’na gitmek istemediğini söyleyen sanatçı, “Ben yaştakiler eskiyi çok beğenir. Ben onun peşinde değilim. Ben gerçek güzelin, gerçek saygının, gerçek kalitenin olduğu yılları o kadar iyi biliyorum ki, şimdi onu göremiyorum. Ha demodeyim belki… Ama tramvayda ‘Günaydın!’ diyen vatman vardı, şimdi, ‘İlerleyelim beyler, hoop!’ Ne demek o?! Temiz, pırıl pırıl elbiselerle Beyoğlu’na çıkardık, pazar günleri kiliseye giderdim, kiliseden sonra Beyoğlu’nda aşağı yukarı yürünürdü, ‘promenade’ denirdi. Gördüm yaşadım, şapkayı çıkarıp selam verenleri, eldivenini çıkarıp el sıkanları… Çağdaşlığa, modern yaşama her şeye varım ama bu başka bir şey” ifadelerini kullandı.
LİSEYİ YARIDA BIRAKIP SİNEMACILIĞA YÖNELDİ
Zoğrafyon Lisesi’ndeki eğitimini yarıda bırakarak sinemacılığa yöneldiği yılları anlatan Fedon, “Lise yıllarında fotoğrafçılığı çok seviyordum. Levent’te bir film laboratuarında işe başladım. Renkli film banyosu yapıyordum, fotoğraf da çekiyordum. O zaman Kaya Ererez’le tanıştım. O da renkli film banyoyu öğrenmek için geliyordu oraya, çok genciz ikimiz de arkadaş olduk. Sonra ben bir süre yurtdışına gittim, Beyrut’ta bu işi yaptım, ardından askere gittim. Döndükten sonra Kaya beni Yeşilçam’a çağırdı. İki yıla yakın onun asistanlığını yaptım, birkaç film çektim ama saatleri düzensiz bir işti. Bir de evlenmiştim. O sırada babam dedi ki, ‘Gel oğlum beraber çalışalım.’ Babam terzi. Tarlabaşı’nda 10 kişilik atölyesi vardı. Yapar mıyım yapmaz mıyım derken, üç sene sonra babamı beğenmemeye başladım” dedi.
‘İŞLER BİR ANDA BÜYÜDÜ, FABRİKA AÇTIM’
Babasının işleri büyütmemesine karşı çıkan Fedon, eniştesiyle ortak açtıkları tekstil atölyesiyle iyi para kazandıkları yılları, “Babamla fikirlerimiz çatışıyordu. Ben daha çok para kazanmanın peşindeydim, o ise ‘Ben ismimi bozmam’ diyordu. Hesap kitap yapıp atölyeyi aldım. O da eniştemle bir fabrika kurdu. Kısa sürede işler iyi gitmeye başladı. ‘Toparlan gel, hep beraber iş yapalım’ dedi babam. Gittim. Biz büyüdük de büyüdük” ifadeleriyle anlattı.
‘İSTANBUL’DAKİ BEŞ BMW’DEN BİRİ BENİMDİ’
Fedon zengin olduğu yıllara değinerek, “1974’te İstanbul’daki beş BMW’den biri benimdi. Bir daire parasına araba aldım, oturduğum evle aynı fiyattı. ‘Deli misin?’ dediler. Hala mutluyum, havamdan geçilmiyordu. Ben bir de Aslan burcuyum, havayı severim. Öyle bir rüzgâr. Derken babam ve eniştemle işi iyice büyüttük. Ve her Türk gibi parayı bulunca gece hayatı başladı” dedi.
FABRİKATÖRLÜKTEN, SANATÇILIĞA
Fabrikatörlükten sanatçılığa geçiş sürecini, “Gece hayatı, haha hihi, şunlar bunlar, boşanmalar, çocuklar ağır basınca geri dönmeler derken, beni yaratan adam Hakan’la (İtik) tanıştım. Mandıra Taverna’da buzuki çalardı. Arkadaş olduk, ben de aralarda mırıldanıyorum orada. İşten ayrılmaya karar verdi, ben de, ‘Açayım bir yer, orada çalış, Yunanistan’dan da şarkıcı getirtiriz,’ dedim. ‘Abi sen söylersin,’ dedi. ‘Ne söyleyeceğim, ben fabrikatörüm, deli misin oğlum?’ dedim ama açtık Zorba’yı Gayrettepe’de. Ben babamdan, ailemden gizli geceleri gidip şarkı söylemeye başladım” diyerek anlattı.
32 yıl önce Zorba Taverna’da şarkı söyleyerek sahnelere adımını atan Fedon, hala her Cuma dinleyicileriyle buluşmaya devam ediyor. Fedon’un hikayesinin tamamı, https://www.redbull.com/tr-tr/