HÜSNÜ ŞENLENDİRİCİ: İSTEMEDİĞİM HALDE ŞÖHRETİN İÇİNE DÜŞTÜM
Bir klarnet sanatçısı olarak kendi deyimiyle bu yıl engelleyemediği bir şöhrete kavuştu Hüsnü Şenlendirici... Şimdi bunun altında ezilmemek için çaba harcadığını söyleyen ünlü sanatçı, kapısına dayanan dizi yapımcılarına da daha fazla direnemedi. Şenlendirici oyuncu oluyor!.
Hem dedesi hem de babası klarnetçi olan Bergamalı Hüsnü Şenlendirici, beş yaşında çalmaya başladığı bu enstrümanın gittiği köy düğünlerinde ustası olmaya başladı... Mezun olmadan ayrıldığı İTÜ Devlet Konservatuvarı'nda akademik eğitimle perçinlediği sanatını, festivallerle ve prestijli gruplarla dünyaya açtı. Entelektüel kesimin uzun yıllardır takip ettiği ve bildiği Hüsnü Şenlendirici, özellikle son bir yıldır kazandığı popüler kimlikle magazin dünyasının da önemli bir figürü oldu. O her ne kadar "Ben son bir yıldır engelleyemediğim bu şöhreti magazine borçlu değilim" dese de; magazin onu takip etmeye çoktan başladı!
BİR DİZİ İÇİN 'EVET' DEMEK ÜZERE
Birçok sanatçının birlikte konsere çıkmak istediği Şenlendirici, sanatını ve şöhretini atv'deki 'Sarı Sıcak' programıyla tüm Türkiye'ye yaydı. Şimdi de kapısını aşındıran dizi yapımcılarından birine artık 'evet' demek zorunda olduğunu hissediyor. Zirveye kolay gelmediğini söyleyen ve burada yapılan herhangi bir hatanın affı olmadığını bilen sanatçı, artık adımlarını daha titiz ve dikkatli atması gerektiğinin de farkında...
* Büyük kanallarda sadece müziğin olduğu programların tutmayacağı kanısını 'Sarı Sıcak'ın gördüğü ilgi yıktı. Programa olan bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Elimizden gelenin daha fazlasını yapmaya çalışarak insanlara doğru müziği veremeye çalışıyoruz. Türkiye'de müzik programı adı altında yapılan birçok çalışma var. Bunların içinde 'Sarı Sıcak' olarak sivrilmek çok güzel bir şey. Doğru şeyi verirseniz insanlar alır. Adı müzik programıysa, sonuna kadar müzik var. Başka programlara da çok güzel müzik yapan konuklar katılıyor ama olmuyor. Müzik programı demek, izlensin diye içine başka şeyler katarak bir şeyler yapmak demek değildir.
ÇOK GÜZEL BİR İKİLİ OLDUK
* Partneriniz Ferhat Göçer ile canlı yayın içinde ilişkiniz nasıl, sorunlar yaşanıyor mu?
Canlı yayın gerçekten zor. Ben iki yıl boyunca TRT'de 'Dünyanın Türküsü' adlı bir program sundum. Çok güzel oldu. Bant yayındı. Canlı yayının riskini, katıldığım programlardan biliyorum. Bu riski ilk hafta üstümüze aldık. İyi bir derece aldık ve aştık o stresi. Müzikal birikimi olan iki insanın bunun altından kalkamaması ayıp olurdu zaten. Biz çok güzel bir ikili olduk.
* Bir klarnet sanatçısı için bu kazandığınız popülarite sizi şaşırtmıyor mu? Bunu nasıl kazandınız?
Neden bir klarnetçiyi bu kadar çok seviyorlar diye bunu halka sormak lazım.
* Kendinizi star olarak görüyor musunuz?
Hayır görmüyorum, ben müzisyenim. Kendimi müzisyen olarak görüp de yoluma öyle devam edersem kimse beni yolumdan ayıramaz. Ama ben kendimi başka yerlerde görmeye başlarsam herhalde müziğimden ödün veririm ve müzikal kimliğim geride kalır.
* Özelikle son bir yıldır şöhretin korkusunu yaşamaya başladınız mı?
Tabii ki bu benim zaten yıllardır bildiğim ama önüne geçmeye çalışıp bu sene geçemediğim bir şeydi. Bu sene engelleyemedim! Onun yaşatacağı korkuları ve stresi biliyordum. Dışarıdan göründüğü kadar renkli ve kolay olmadığını da. Dışarıdan çok albenili görünüyor. Bunu taşıyabilmek gerçekten akıl ve emek istiyor.
MAGAZİNLE BİR YERE GELMEDİM
* Şöhret kazanan her erkek gibi siz de 'potansiyel çapkın' olarak görülmeye başladınız. En son Ece Gürsel ile yakalandınız!
Benim böyle bir şeyimden dolayı çapkın diyorlarsa çok ilginç! Görünüyorsunuz Türkiye'de insanların neler çevirdiğini... Niyet olarak ortada hiçbir şey olmayan bir durum nedeniyle çapkın damgası yiyorsam bir şey diyemem. Ne diyebilirim artık!
* Şöhret peşinde koşmayan biriyken paparazzilerin ilgi odağı olmanızı kendinize nasıl açıklıyorsunuz?
Ben magazin programlarını izlerken farkettim, biliyorum ki bazı işler böyle yürüyor. İnsanlar kendilerini yakalatarak haber yaptırıyor. Buna ihtiyacı olan insanlar var. Bu şekilde adını devam ettirme ihtiyacı duyanlar var. Böyle pirim yaparak hayatını devam ettiren birçok insan var. Ama ben bunlardan biri değilim. Beni bugüne kadar magazin basını getirmedi bir yere. Magazinle bir yere gelmedim. Müzik programlarında konserlerimle, performanslarımla, yaptığım albümlerle gündeme geldim. Sansasyonlarımla gündeme gelmiş olsaydım, bir şey deme hakkım olmazdı. Magazin, istemeden gelen şöhretin paralelinde yaşanan ilginç bir çark. Kimi çok istiyor olamıyor, kimi istemiyor içinden çıkamıyor. Ben olmak istemediğim halde içinde düştüm.
Kaynak:Bülent İpek/Sabah