KAPALI KUTULAR KİTAP OLDU
Esra Harmanda, ilginç bir projeye imza attı; ?Hadi Konuşalım? programında ağırladığı ve ?kapalı kutu? diye nitelendirdiği köşe yazarlarıyla yaptığı röportajları aynı adlı kitapta topladı.
* Programınızdan ve yeni kitabınızdan söz etmeden önce biraz geçmişe gitmek istiyorum. Sizin bir güzellik yarışması maceranız var. O yarışmaya katılma fikri nereden çıkmıştı?
- Benim dönemimde televizyonla ilgili bir iş yapmanın iki yolu vardı. Bunlardan biri konservatuvara ya da TRT’ye girmek, ikincisi güzellik yarışmasında derece almakto. Konservatuvara giremedim çünkü babam biraz otoriterdi. Yapabileceğim tek şey yarışmaya katılmaktı. Yeni Asır’ın güzellik yarışmasına katılıp Yüz Güzeli seçildim. O dönem ATV’nin de kuruluş yıllarıydı. Benden canlı yayında İzmir’in yılbaşı eğlencelerini aktarmamı istediler. Mikrofonu ilk o şekilde elime aldım.
* Sonrasında da oyunculuk başlıyor bildiğim kadarıyla...
- Evet. İlk işim 1940’larda geçen bir dönem filmi olan “Ne Ekersen”di. Mine Çayıroğlu başroldeydi, ben de onun en yakın arkadaşını oynamıştım. Çaylak olarak hem oyunculuğa hem de sunuculuğa başlamış oldum.
BEN MESLEK DEĞİL ALKIŞ ARIYORDUM
* Sizin gönlünüzde asıl yatan hangisiydi, oyunculuk mu yoksa sunuculuk mu?
- Açık konuşmak gerekirse, benim asıl istediğim alkıştı. Işıklı bir işin içinde olayım, birileri beni fark etsin, alkışlasın istiyordum. Sahne sanatları da olabilirdi, televizyon da, benim için bunun önemi yoktu. Derken iki kapı birden açıldı, ikisinde de ilerledim. Ama ikisini de çok sevdiğim için tek birine yoğunlaşamadım. Dönem dönem hangisi daha avantajlı göründüyse onu yaptım.
* Gazete deneyeminiz de olmuş bu süreçte...
- Doğru. Oğlum dünyaya geldikten sonra dört yıl hiçbir şey yapmadım, anneliği çok sevmiştim. Hatta bunu meslek edinmek istedim. Çok da yorulmuştum koşturmaktan. İşe dönmeyi hiç düşünmüyordum. Ama eşim de gazeteci ve onun işinin olmadığı bir dönemde bana teklif geldi. Neredeyse ağlayarak, zorla döndüm işe... Sözcü’de pazar röportajları yapıyordum. Ardından televizyondan aradılar. Üç yıldır da “Hadi Konuşalım”ı yapıyorum.
“HADİ KONUŞALIM” HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI
* “İlk zamanlar beni alkışlasınlar istiyordum” dediniz, şimdi değişti mi fikriniz?
- Kesinlikle, artık bambaşka şeyler düşünüyorum.
* Ne gibi?
- Saygınlık ve değerli işler içinde olmak gibi... “Hadi Konuşalım” beni hem kişisel hem de kariyer olarak bambaşka bir yere taşıdı. Programa hazırlanmak için daha fazla şey okumaya, hayata farklı bakmaya başladım. O program benim için bir dönüm noktası.
* Bugüne kadar programda yaklaşık 600 konuk ağırladınız, kaçı bu kitapta yer alıyor?
- Aslında aklımda kitap yazma fikri hiç yoktu. Programa katılan isimler yönlendirdi diyebilirim. Mesela Pınar Türenç, “Benim öğrencilerime önerebileceğim, gazetecilerin hayatını içeren bir kitap yok, sen yazsana” dedi. Ben de aralarında Abbas Güçlü, Ali Saydam, Ahmet Hakan, Emre Kongar, Hakkı Devrim gibi önemli isimlerin olduğu 28 gazeteciyle yaptığım röportajları bu kitapta topladım.
HER GÖRÜŞME BENİM İÇİN BİR SINAV
* Siz aslında her kesimden konuk alıyorsunuz, neden özellikle haberciler ve köşe yazarlarıyla yaptığınız röportajları derlemeyi seçtiniz?
- En kapalı kutu olanlar onlar çünkü... Gazeteilerin hayatlarına dair hiçbir şey bilmediğimizi fark ettim, o yüzden...
* Konuklarınızın hepsi çok değerli, alanlarında söz sahibi isimler. Mesela bir Hakkı Devrim’e soru sormak neler hissettirdi size?
- Hepsiyle de konuşurken çok büyük heyecan yaşıyorum. Bu görüşmeler benim için büyük birer sınav diyebilirim.
* Şimdiye kadar çok isteyip de konuk edemediğiniz bir isim var mı?
- Bekir Coşkun’u ağırlamak istiyorum, hâlâ başarılı olamadım.
CİHAN ÜNAL’LA AYNI SAHNEDE
Gelen birkaç tiyatro teklifini hem iş yoğunluğu hem de “altından kalkabilir miyim” endişem yüzünden kabul edememiştim. Ama Cihan Ünal gibi bir usta “Peki benimle oynar mısın?” deyince o kadar onur duydum ki, dayanamayıp kabul ettim. Bu sezon birlikte bir tiyatro oyununa başlıyoruz. İki kişilik bir oyunda böyle büyük bir oyuncuyla oynayabilmek kaç kişiye nasip olur? O yüzden çok mutlu ve heyecanlıyım.