MÜZİK ELEŞTİRMENİ NAİM DİLMENER, ?HÜR DOĞDUM, HÜR YAŞARIM? KİTABINDA SÜPERSTAR?I ANALİZ ETTİ: AJDA?NIN BAŞARISI, BİTEN İLİŞKİLERİNİ İPLEMEMESİNDE YATIYOR...
Ajda Pekkan?ın müzikal yaşamını kitaplaştıran Naim Dilmener, Çizdiği imaj hep ilerici ve radikaldi? diyor. ?Hür Doğdum Hür Yaşarım? adlı kitapta; Pekkan?ın müziğe başlamasını, sinema deneyimini ve müzikal hayatını ilk ağızdan şahitlerle anlatıyor.
Onun dediklerini başkası söylese ahlaksız' olurdu
Tam bir Ajda Pekkan tutkunu olan müzik eleştirmeni Naim Dilmener, 'Hür Doğdum Hür Yaşarım' adlı kitapta; Pekkan'ın müziğe başlamasını, sinema deneyimini ve müzikal hayatını ilk ağızdan şahitlerle anlatıyor. 37 yıl önce Paris dönüşü günün modasını soran gazeteciye; 'Artık Paris'te evlilik modası kalmadı. İnsanlar nikahlı-nikahsız birlikte oturuyor' demiş. Başkası söylese 'ahlaksız' olurdu!.
MAGAZİNCİ.COM'UN TAVSİYESİ
Naim Dilmener, SES Dergisinin yarışmasıyla hayatı değişen Ajda Pekkan'ın hayatını analiz eden bir kitap kaleme aldı... Kitapta Süper Star Ajda Pekkan'a dair çok önemli ipuçları ve kilometre taşları var... Popstar yarışmalarıyla "sanatçılara ve jüriye" olmadık laflar söyleyen, "Ben oldum, tamamdır!" diyenlerin başucundan eksik etmemesi gereken bir kitap "Hür Doğdum, Hür Yaşarım"...
* Ajda Pekkan sizin için ne ifade ediyor?
Ben başından beri 'hayata renk katma kraliçesi' diyorum ona, benim hayatıma da renk katıyor. Ajda Pekkan tutkumun en büyük nedeni bu. Artık gündelik hayat zor tahammül edilir hale geldi. Pekkan 1960'larda, 70'lerde olduğu gibi bugün de hayata renk katıyor... Hiçbir zaman şarkılarında mesajlar vermek gibi bir çabası olmamış. Belki onu da yapmış ama daha çok kadınlara, ayakta durma gücü vermeye çalışmış.
* Ama bu, kadınlara güç vereyim diye düşünerek yaptığı bir şey değil sanırım. Duruşuyla, kendiliğinden olmuş gibi geliyor bana...
Evet. Ya da arkasındaki güç Fikret Şeneş de devreye giriyor burada. Ajda Pekkan; 69'da, başından beri çalıştığı söz yazarı Fecri Ebcioğlu'nu bırakıyor ve Fikret Şeneş'i seçiyor. Ebcioğlu'yla çalıştığı dönemde Pekkan'ın imajı aldatılan kadın ya da eski mantıkla söylersek eğlenilecek ama evlenilmeyecek kadın. Fakat Şeneş, planlı programlı Pekkan'a tek başına ayakta durabilen, direnebilen, hayatını sürdüren kadın imajını belirlemiş. "Kapı orada, beğenmiyorsan çık ve git" sloganını bulmuş onun için.
AJDA ÇOK MUTLU!
* 'Bambaşka biri' Ajda Pekkan'ın duruşunu anlatan bir şarkı mıdır yani?
Fikret Şeneş'in mantığıyla Pekkan'ın durması gereken yeri anlatan bir şarkı diyelim... Belki Pekkan bunu, söyledikten sonra benimsedi. Belki kısmen benimsedi, kısmen benimsemedi. Fakat bunun önemi yok! Sonuçta Pekkan'ın sesinden dinlendikten sonra kadınlar bu söylemi benimsedi. Çok kadının 'O şarkının benim hayatıma büyük katkısı oldu' dediğini duymuşumdur.
* Peki bu kadar başına buyruk ve özgün biri olarak, hafif kadın imajını neden kabul etti?
Bunlar güç dengeleri... Fecri Ebcioğlu gibi döneminin en büyük söz yazarı "Kızım çok iyisin, ben artık bütün şarkılarımı sana yazacağım" dediğinde, yazdıklarına karşı çıkması mümkün değilmiş. Ebcioğlu, "Sen kim oluyorsun da, benim yazdıklarıma karışıyorsun" diye iki tane tokat çakarmış. Dolayısıyla "Fecri Bey ne yazıyorsa tamamdır" deyip söylemiş. Belki Fikret Hanım karşısına çıkıncaya kadar, öbür rol de aklına gelmemiş olabilir.
* Şarkı söylemeye karar verince doğru adresin İlham Gencer olduğunu öğreniyor ama utangaçlığından kardeşi Semiramis'e, Gencer'i arattırıyor.
Onu utangaç düşünmek zor... Aslında okul ve çocukluk çağından bulduğum ender bilgilerde sürekli 'yaramaz' diye anlatılıyor. Ama her niyeyse Semiramis arayıp "Ben Ajda Pekkan" diye almış Gencer'den randevuyu. Gencer dinliyor ve "Çarpıldım" diyor. Pekkan, hemen orkestrasına solist olmasını istiyor.
* Pekkan genel geçer kuralları tanımayan, asi kadın olarak görünüyor. Bu ne kadar doğru?
Hep böyle! 70'lerin başında Paris'e gidip geliyordu. Bir gün Paris dönüşü havaalanında bir gazeteci, "Paris modasından bize haberler verir misiniz?" diye sorunca, herkes gibi etek boyundan, moda renklerden bahsedeceğine "Ya artık Paris'te evlilik modası kalmadı. İnsanlar nikahlı-nikahsız birlikte oturuyor" diyor. Çünkü kafası böyle işliyor, sürekli önde! Bakın 37 yıl öncesinden bahsediyoruz. O yıllarda bunu başkası söylese 'ahlaksız' diye anında damgalanırdı! Ama şarkıcı, sanatçı diye mazur görülüyor herhalde. Zaten kişisel olarak da çizdiği imaj hep ilerici ve radikal.
* Peki sizce Pekkan'ın mutlu bir hayatı olmuş mu?
Bence evet. Onu bir parça tanıyor olmanın rahatlığıyla yanıt veriyorum. Hayatında en çok şarkı söylemek istemiş, şarkı söylerken dünyanın en mutlu insanı oluyor. "Yeter ki şarkı söyleyeyim" der, "Şarkı söylüyorum o halde varım" der, şiarı budur. Yaşı gereği zaman gelir de, sesi zayıflarsa o zaman bedbaht olabilir. Ama şu an hâlâ şarkı söylediği için bence dünyanın en mutlu insanı o!
* Ama hiç düzenli bir aile sahibi olamamış, evlilikleri, ilişkileri istediği gibi gitmemiş. Yine de "Çok mutlu olmuş" diyebiliyor musunuz?
İplememiş ki, umurunda olmamış. "Ben şarkı söyleyeyim yeter" demiş, şarkı söylerken yanında diğerleri de olabiliyorsa süper! "Şarkı söyleme, evinde otur" diyen çıkınca da "İşte kapı, arkanı dön ve çık" demiş. Hayatında hep bunu uygulamış. Zaten ilişkilerinde bütün tartışmaları, kavgaları hep "Şarkı söyleme, evinin kadını ol" söylemleri üzerine.
* Peki Ajda Pekkan en çok kimi sevmiş?
Hemen söyleyeyim; en çok kız kardeşi Semiramis Pekkan'ı ve Semiramis'in oğlunu, yani yeğenini seviyor. Onlara duyduğu benzersiz bir sevgi, onlarsız bir anı yok neredeyse. Bir de eski eşi Ali Bars'ı çok sevdiği söylenir.
Bence sinema oyunculuğu boş bir maceraymış!
* Bu kitap nedeniyle bir sürü Ajda Pekkan filmi seyrettim ve samimi söylüyorum; istisnasız bütün filmlerinde aynı yüz ve mimiklerle oynuyor. Hiç oyunculuk hamuru yok! İsmi Nalan da olsa Ayşe de olsa, Hemşire Lona da olsa hep aynı kadın... Bence sinema oyunculuğu onun için boş bir macera! Ama "Sinemadan bana ekmek yok, müziğe dönmeliyim" dediği an yıldızının parladığı andır.
* Basın ona vamp kadın yakıştırması yapmış ama o asla vamp falan olmamış bence. O dönem hafif dekolte bir kıyafet bile vamp ya da erotik kadın olarak gözükmenize neden olabiliyor. Gazetecinin biri çıkmış 'vamp kadın' diye damgalamış, öyle kalmış. Yoksa hiçbir filminde vamp kadın rolü yok.
Tam bir Ajda Pekkan tutkunu olan müzik eleştirmeni Naim Dilmener, 'Hür Doğdum Hür Yaşarım' adlı kitapta; Pekkan'ın müziğe başlamasını, sinema deneyimini ve müzikal hayatını ilk ağızdan şahitlerle anlatıyor.
Bingöl'le düetini dinlediğimde utandım
*Ajda Pekkan arabeski seviyor. Hatta uzun bir dönem Türk müziği hocası Erdem Siyavuşgil'den şan dersleri aldı. Siyavuşgil, Türk müziği alanındaki bir yorumcuya çok şey katabilecek iyi bir şan hocası ama bence Pekkan'ı perişan etti! Pekkan'ın o inanılmaz pop vokal gırtlağını yok etti, Emel Sayın gibi titrete titrete söyleme biçimi çıkardı. Halbuki Pekkan bunun için sevilmemiştir, saf pop vokal biçimine sahip olduğu için sevilmiştir. Yani Siyavuşgil dönemi Pekkan'ın en kötü dönemi bence. Senin ne işin var Türk müziğinde?
* 'Cool Kadın' albümü Sezen Aksu'nun mihmandarlığında yapılmış olmasına rağmen tam bir pop sound'una sahip. Sezen Aksu'dan daha alaturka bir albüm yaptırmasını beklerdik biz Ajda Pekkan sevenler. Çünkü Sezen Aksu'nun kendine yaptığı müzik, örtülü bir arabesktir. Kendine böyle yapıyorsa Pekkan'a hayli hayli yapar diye düşünmüştük ama çok Batılı albüm yaptı.
* Ama öyle ya da böyle Osman Yağmurdereli'yle ya da Yavuz Bingöl'le düet yapıyor. Hamurları asla birbirini tutmadığı için detone olma, yerlerde sürünme pahasına bunu yapıyor. Hayatımda hiçbir şekilde bir daha Yavuz Bingöl'ün yanındaki Ajda Pekkan gibi bir Ajda Pekkan duymak istemiyorum. Ben çok utandım. İyi şarkı söylemenin doruk noktası sayabileceğimiz Pekkan vokal anlamında bu kadar yerlerde sürünebilir mi?
Doğanın verdiğini belli bir süre korudu
* Ajda Pekkan, 60'larda Ses Dergisi'nin yarışmasını kazandığında da güzelliğiyle dikkat çekmiş. Peki neden bu kadar çok estetik yaptırma ihtiyacı duydu?
Bugün yaptıranların binde biri kadar bile estetik yaptırmamış ki! Şimdi kızlar 17 yaşında estetik yaptırmaya başlıyor. O hiç olmazsa doğanın verdiğini belli bir zaman korumuş. İlk yaptıranlardan olduğu için memleketin gözüne batıyor. Yoksa o beş yaptırdıysa, günümüzdekiler 55 yaptırıyor.
Kaynak: BÜLENT İPEK/Sabah