NİHAT DOĞAN?DAN GÜNEŞ?E OLAY AÇIKLAMALAR: DARBE OLSA İLK İDAM EDİLECEKLERDEN BİRİ OLURUM
MAGAZİNCİ FOTO GALERİ- Sivri ve felsesefi sözleriyle gündeme oturan Nihat Doğan, Güneş Gazetesi?nin deneyimli yazarları Beşi Bir Yerde?ye konuk oldu. Nihat Doğan olay sözleriyle yine çok konuşulacak. İşte o röportaj.
Nurettin SOYDAN: Nihat, uzun bir aradan sonra Ortaköy’de Messo’da, boğaza karşı Beşi Bir Yerde ile birliktesin. Şu anki duygularını alabilir miyim?
Nihat DOĞAN: Bayağı bir geriye gittim. Masadaki bu Beşli, benim bu dünyaya adım attığım ilk günü biliyor. Sizi hep gördüğümde hep bir çekingenlik vardı üzerimde. Anlı-şanlı sanatçılar hep yanınızdaydı. Hayalimdi bir gün sizinle bir arada olup bir röportaj yapar mıyım diye. Onu yaşamanın onuru ve mutluluğu içindeyim.
Nurettin SOYDAN: Hep medyadan yana serzenişlerin var. Bizlerden senin kalbini kıran var mı?
Nihat DOĞAN: Evet var. Senin de, Vehbi veya İdil Hanımın da beni kırdığı olmuştur. Ben asla kırılmam, ama sevdiğim insanlara kırılırım. Eğer bu masadaysak eğer o eleştirileri sorun etmemişimdir.
Şahin BÜYÜKKAYA: Nihat çok değişti. Bir yerden ders mi alıyorsun. Kitap mı okuyorsun. O özlü-sözlü sözlerin sırrı nedir?
Nihat DOĞAN: O sözler ve sözlerin anlamından bir kitap yazmayı düşünüyorum. Bir insanın kendisinde olan özelliği, karakteri an itibariyle ortaya çıkabilecek şeylerdir. Mustafa Kemal Atatürk iyi bir liderdi. Onun o vasfının, etkisinin ortaya çıkması için, etkiye tepki olarak ortaya çıktı. Vatanımız işgal altında olmasaydı Mustafa Kemal’in o özelliği, büyük komutanlığı ortaya çıkmayacaktı. Bizimde bu meşakkatli yolda yürürken, karşımızda çıkan etkilere verdiğimiz cevaplar, bizde var olan o özelliği ortaya çıkarmış oldu. Bunlar sonradan olmuş bir şey değil.
Uğur GÜNERİ: Sen İstanbul’da doğdun. İyi bir ailede yetiştin. Ne gibi meşakkatli yolları kast ediyorsun?
Nihat DOĞAN: Sanat camiası meşakkatli bir yol. Kendi ilkelerine, prensiplerine ve ahlakına sahip çıkıp, ben ödün vermeden yürümek istiyorum diyenler için zor bir yol.
Şahin BÜYÜKKAYA: Bu özlü sözleri kitaplardan mı buluyorsun, kendin mi yazıyorsun? Sakal esprin var, Nihat Doğan sineması, memleketimin koyunu keçisi sözü varda var.
Nihat DOĞAN: Kocaman dünya o küçücük Google’ın içinde. Oraya kim ne demiş yazsan karşına çıkıyor.
İdil ÇELİKER: Hülya Avşar da bazı cümleler söylüyordu bir ara çok konuşuldu. Sonra “Küçük Şeyler”den alıntı yaptığını itiraf etti. Senin için de böyle şeyler söyleniyor mu?
Nihat DOĞAN: Bir ben vardır, benden içeri. Benimde anlamadığım, tanımadığım bir Nihat var içimde.
Vehbi DİNÇCAN: Bir TV programında senin özlü sözlerini konu ettiler. Senin “sakal” sözünü Sokullu Mehmet Ali Paşa söylemiş, alıp kendine mal ettiğin yolunda imalar yapıldı.
Nihat DOĞAN: Mora bozgunundan sonra “Biz sakal gibiyiz daha gür çıkarız” demedi. “Onlar bizim kolumuzu keserler, bizimkisi sakal” dedi. Biz sakal gibiyiz, kestikçe daha gür çıkarız demek değil. Sakalda yol olarak aynı yoldan gidilmiştir ama cümle aynı cümle değildir. Mevlana bir şey söylemiştir ama daha sonra Nesimi daha farklı bir şey söylemiştir. Aynı kapıya çıkar ama farklı anlatımlarla ortaya koyarlar bu hissiyatlarını
Uğur GÜNERİ: Sen Bastil zindanlarında Fransızca yazı yazacak mısın? Paris’e gidip Şanzalize’de bağıracak mısın?
Nihat DOĞAN: Açık ne net söylemek lazım. Bir kez bağırmak mesele değil. Türkiye fotoğrafını iyi okumak ve analiz etmek lazım. Zaman zaman bu yönde popülist söylemler olabiliyor. Türkiye Cumhuriyeti olarak bir anda popülist gard alıyoruz. Birkaç gün sonra o söylemin arkasında kimsenin durmadığını görüyoruz. Bu söylemler çok çabukta unutuluyor. Gaza geliyoruz, sonra vitesi boşa atıyoruz. Sadece an itibariyle faydalı oluyor. Mesele devamının gelebileceği gardlar oluşturmak. Bizim Paris’te bağırıp çağırmamız meseleyi çözecekse, gider bağırır gerekirse bir sene de yatarız. Biz maalesef ülkemizi sevmiyoruz. Ülkemizden nefret ediyoruz. Ben bunu zaman zaman “Ben ülkemin içindeyim, ülkem benim dışımda” sözüyle dillendiriyorum. Biz bu ülkeyi sevmenin çıtasını yükselttik. Ülkeyi sevmenin çıtası, koyununa bile aşık olmaktır. Etnik ve ideolojik görüşler öylesine uçlara kaymış ki, insanlar birbirine öyle bir kin ve nefretle bakıyor. İdeolojik fikirlerden, bunları tartışmaktan dolayı Türkiye gerçeğini, içinde bulunduğumuz geminin gerçeğini kavramayı, ona sahip çıkmanın argümanlarını bir türlü dile getiremiyoruz. Fransa’ya tepkiden önce ülkemizi gerçek manada sevmenin gerçeklerine inanalım.
İdil ÇELİKER: Bunun için önce birbirimiz sevmemiz gerekiyor ama.
Nihat DOĞAN: Birbirimizi sevseydik, ülkemizi de severdik zaten. Çünkü çok uçlardayız. Bizim kocaman bir camiamız var, orasını burasını açan var, biseksüeli var, gayi var. Herkese kapı açıyor bu medya. Star geçinip milyon dolarlar kazananların “Ben Türk değilim, bilmem nereliyim” diyenleri kabul eden bu medya, her ne hikmetse Nihat Doğan’ın barış, kardeşlik, ülke söylemlerine karşı bir anda gard alıyor.Hemen bir sulandırma ve itibarsızlaştırma operasyonu başlatılıyor hakkımda. Adam diyor ki, bu ülkeyi sevelim, bu bayrağı sevelim. Türkü, Lazı ve Kürt’üyle hepimiz farklı bir mozaiğiz. Etnik kimlikler bu kilimin desenleridir diyen bir delikanlı var. Hemen pasifize edelim yarışı yapılıyor.
Nurettin SOYDAN: Daha önce bu perdeden bir sanatçı konuşmadığı için mi medyada kabul görmedin?
Nihat DOĞAN: Ama kimsenin konuşmaması, bizim söylediklerimizin yanlış olduğu anlamına gelmez ki? Ortada bir sorun varsa, bu sorunu dile getiren kişi haklıysa, haklıdır. Biz kötü bir şey söylemedik ki? Bu ülkede ayrıştırıcı söylemlerde bulunanlara medya inanılmaz liyakatler verdi. Herkesi “büyük star” yazdı, ayrıştırdı. Ötekileştirdi. Krallık, koltuk verdi. Ben aslında Kürt kökenliyim, Muş’luyum. Bir Kürt çocuğu olup da teröre bu kadar lanet okumanın zorluğunu, ancak o bölgede yaşayan bilir. Buna rağmen yaranamadık.
Uğur GÜNERİ: Sen de ayrıştırıcı, liboş demeçler verirsen manşetlerden inmezsin!
Nihat DOĞAN: Biz böyle de manşetlerden inmiyoruz. Sorun orada. Bu yönde söylemlerin hasıraltı edilmemesi lazım. Ülkeyi sevmek, havasına suyuna aşık olmak suç mu? Olaylar bu denli sulandırılmamalı.
Şahin BÜYÜKKAYA: Amerika, Irak’a girdiğinde sen “Savaşmayalım” diye bir şarkı yapmıştın.
Nihat DOĞAN: Hatırlattığın için teşekkür ederim. Evet yaptım, 10 yıl oldu. Orada da bizim insanlarımızın zulüm altında olmasına verdiğim bir tepkiydi o şarkı.
Hep diyorlar ya, Nihat Doğan niye şimdi konuşuyor diye. Ben 10 yıl önce şarkımla tepkimi göstermişim. Ben bizden olmayı bırakın, hiçbir dünya varlığının zulüm görmesine katlanamam. Yaşanan savaşların gereksiz olduğuna inanıyorum.Filler çarpışırken, aşağıda çimenlerin ezildiğine inanıyorum.
İdil ÇELİKER: Sanki Nihat yeniden gündeme gelmek için böyle bir şey yapıyor denilerek, Mustafa Topaloğlu muamelesi yapmaya başladılar Nihat’a da.
Nihat DOĞAN: İtibarsızlaştırmaya soyundular. Biz savaşları soğuk ve sıcak savaş olarak bilirdik. Ama içlerinde en tehlikelisi psikolojik savaşmış. Onu sonradan fark ettik. Karikatürüze etme, psikolojik savaşın kişiler üzerinde uygulanan çeşitliliklerindendir. Amaç, kişinin dolu sözlerinin için boş göstererek itibarsızlaştırmaktır. Bazı medya, sözlük tayfası ve bazı internet ve sosyal medya yapıyor bunu. Nihat Doğan’ın söyledikleri sistemi rahatsız ediyor. Ne yapalım, bu grup hemen sözlerimin için boşaltmaya çalışıyor
Uğur GÜNERİ: Sen o medya şemsiyesinin altında olsan bunları yaşamazdın ve ıslanmazdın. Piyasadaki sanatçıların yüzde 15’şi dışındakiler, belli medya gruplarının kalkanı ve şemsiyesi altında.
Nihat DOĞAN: Ben hiç kimsenin şemsiyesi altına girmek istemem. Bu piyasanın en büyük firmalarıyla, Raks’la, Burhan Bayar ve Erol Köse ile çalıştım. Sezen Aksu benimle çalışmak istedi.Kayahan, Yıldız Tilbe şarkılarını verdi. İyi bir müzisyen ve yorumcu olduğuma inanıyorum. Yeri geldiğinde Raks’a ve Erol Köse’ye boyun eğmeyip bir anda çekip gittim. Zamanında beraberlik yaşadığım insanların da içinde olduğu kişiler “gidersen seni bitiririz” diyordu. Sanatçılar ve magazinciler dayanışmaya girip beni yok etmeye çalıştılar. Manşetle gelen, manşetle gider. Ben manşetle gelmedim çünkü. Halkın şemsiyesi altına girmek, medyanın şemsiyesi altında olmaktan daha ahlaklı duruyor.
Uğur GÜNERİ: Çok dobra, halktan yana ve toplumsal söylemlerin oldu. Peki özel hayatına neden hep ünlü isimler girdi?
Nihat DOĞAN: Bu da oyunun bir parçası. Evet, aynen oyunun bir parçasıydı.
Şahin BÜYÜKKAYA: Ama sen Seda Sayan’la evliğe doğru gidiyordun. Bunların hepsi bir oyun muydu?
Nihat DOĞAN: Ben sadece o kadar söylüyorum.
Şahin BÜYÜKKAYA: Sen, “Senin ruhun, benim ruhumun önünde diz çökerek” en büyük çıkışını Tatlıses’e karşı yaptın. Bir tehdit aldın mı o zamanlar.
Nihat DOĞAN: Size öyle gelmiş. Bence o en küçük çıkışımdı o. Geçmiş geçmişte kaldı ama, burada mesele bir insanın birine laf söylerken onun büyütülmesi değil. Mesele o insanın oraya getirilmesidir.
İdil ÇELİKER: Demek istiyor ki, medyanın kral ilan ettiği isimler var.
Nihat DOĞAN: Onları sizler yarattınız.
Şahin BÜYÜKKAYA: Sen dedin ki Kral çıplak.
Nihat DOĞAN: Evet söyledim. Kral çıplak dedik ama bunun da bir bedeli var. O zamanlar “Nihat Doğan kim” deniliyordu. Bitti diyenleri biliyorum. Kanal D’de program yapıyordum kaldırttılar. Diziye başlıyordum Star’da şer cephesi yine karşımdaydı. Benim çok iyi sesim var diyemem. Çok yakışıklıyım diyemem, göreceli kavramdır. Çok iyi müzik yapıyorum diyemem. Bana iyi gelen başkasına kötü gelebilir. Ama bir gerçek var. Nihat Doğan, söylenilmeyen sözleri korkusuzca söyleyebilen a-dam-dır. Kimseye minnet etmeden 5-yıl önce çıkıp, 8-9 başlı timsahlara, ahtapotlarla çarpışıp mücadele etmiş, Allah’ın izniyle dik durabilmiştir. Mesele, korkusuz insanların mı doğru olduğudur, yoksa Kralın çıplak olduğunu bile bile, çıkarları ve menfaatleri uğruna karşısında el pençe, divan durup susanların doğruluğu mudur. Nihat Doğan’ı, Nihat Doğan yapan bu özelliktir.
Şahin BÜYÜKKAYA: Seda Sayan’dan ayrıldıktan sonra da programların kaldırılmıştı. Gayet iyi gidiyordu.
Nihat DOĞAN: Evet iyi gidiyordu. Kendime yakıştıramadım bazı şeyleri konuşmayı. O zaman programın kalkacağını Volkan Öksüz ile konuşuyordum. Haftaya olmayabiliriz diye. Olur mu canım diyordu, bir hafta sonra yayından kaldırıldı. Niye dediğinde, ben geri vites yapmam dedim. O zaman adamlığımdan sustum. Ama şimdi rahatım, konuşuyorum. Olmuş, bitmiş çünkü.
Vehbi DİNÇCAN: Başbakan ile Somali’ye bir çok sanatçı gitti, sen tartışma konusu oldun. Neden?
Nihat DOĞAN: Şimdi, bir, sıfırdan her zaman büyüktür. Kimse, sıfırın 1’den büyük olduğunu bana anlatmasın. Bunlar söyleyenlere diyorum ki, evet o uçağın içinde biz olmayabilirdikte. Orada sosyal, toplumsal bir yara var. Bu yaraya duyarlı olup insanlığa anlatabilme noktasında bir kişi Nihat Doğan. Daha öncede o insanların acısını hissetmiş gitmiş. Darbe geldi, gelecek kapımızın önünde derken, inisiyatif alıp bunun yanlış olduğunu dile getirmiş sonunu düşünmeden. Belki darbe olsa asılacak ilk adamlarda biri ben olacaktım. Kızlarımızın üzerime duraklarda Molotof kokteyli atılıp insanlarımız can verirken konuştuk. En ahmak sanatçı konuşan sanatçıdır. Konuşan insana medyanın tahammül etmediğini biliyoruz. Ağzı dolu olanın cebi boş olur, kimse kimseyi kandırmasın.
Nurettin SOYDAN: Cebin boş mu gerçekten?
Nihat DOĞAN: Öyleyim ya da değilim. Ama sistemin getirdiği budur.10 yıl önce komşumuza savaş açılırken ona bile duyarsız kalmamışken, insanlığa duyarlıyken, acı çeken kimsesizlerim kimi, dertlilerin dermanı olmaya niyetliyken. Üstelik ölüm tehlikesi atlattık Somali’ye inerken radikal bir iniş yaptık. Bunu yazanları ne cenazede, ne Afyon’da veya Van depreminde görürsün. Hiç kimsenin yanında görmezsin, oturduğu yerden racon kesebiliyor: Bunun ne işi vardı orada diyerek. O zaman sen gel dediğimizde de yok. Yılmaz Özdil yazdı, bende dedim ki, Sayın Özdil Somali’de küçük bir çocuk geldi yanıma. Aaa sen mi geldin. Biz Yılmaz Özdil, Müjdat Gezen ve Fazıl Say gelecek sandık diyerek ironi yaptım. Hadi buyur git Somali’ye dedim, çıt yok. Somali uzak korktun, Sayın Özdil, al altı oklu Müjdat’ını o zaman Van’a git. Ucuz kabadayılık yapmayın.
Vehbi DİNÇCAN: Başbakan değil de CHP ve Kılıçdaroğlu yapsaydı bu geziyi yine gider miydin?
Nihat DOĞAN: Yine giderdim. TC, tarihe ve Somali’ye not düştü. Onlar bizi tanımaz bile. Oraya gidenin adını bilmezler. Oradakiler “Türk’ler geldi” diyor. Sayın Bahçeli gitse onunla da giderdim.
Uğur GÜNERİ: TV programın yok. Dizin de. Nasıl geçiniyorsun?
Nihat DOĞAN: Konserlerim var. Van depremzedeleri için yardın singleı yaptım. Düğün davetlere sıkça gidiyorum. Yurt dışı konserlerim var. Mart’ta Londra’dan başlayacak 10 konserlik anlaşma yaptım. Tarkan’ı da biz her yerde görmüyoruz. Senede beş-on konseri var o kadar. Ama kendilerinden olduğu için şirket bulup reklam anlaşması yapıyorlar, yaşatıyorlar. Nazım Hikmet’in bir sözü var. “Sen yanmasan, ben yanmasam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa”. Bu karanlık zihniyetin aydınlanması için toplu iğne ucu kadar katkımız olacaksa, biz yanmaya razıyız.
Şahin BÜYÜKKAYA: Bir Nihat Doğan sinemasından söz ediyorsun. Bu sinemada sen kaç film çektin?
Nihat DOĞAN: Dizim var, filme de başlayacağız inşallah. Ada’dan döndükten sonra TNT’nin Genel Müdürü Saner Ayar ve FİDA Filmin sahibi Murak Akdilek’ten dizi projesi teklifi aldım. Kasım’da çekimler başlayacak, Ocak’ta yayına başlarız demişlerdi. Hababam Sınıfı. Orada felsefe öğretmeni olacaktım. Kabul ettim ve masada söz verdim. Biz bir söz verirsek sözümüzün kölesiyiz dedim. Açıkçası hala bu projenin başlamasını bekliyorum. Şimdiye kadar hiç bir projeye başlayamamanın nedeni de verdiğim bu söz. Onlar proje iptal oldu diyene kadar sözümden caymam.
Şahin BÜYÜKKAYA: Felsefe hocası rolü de sana cuk oturur!
Nihat DOĞAN: Gani Müjde yazacak. Böyle bir rol düşünmüş.
Vehbi DİNÇCAN: Seda Sayan senin borçlarını ödedi mi gerçekten?
Nihat DOĞAN: Biz ayrılalı 6 yıl oldu. O benim canımı çok yaktı. Ama canımı yakmasına rağmen, bir kelime konuşmadım. Hala da konuşmuyorum. Kendime yakıştıramam. Çünkü annesi Ayşe Hanım’ı çok seviyorum. Benim için değerli biri. Ablası, ablam gibi. Ailesi, benim ailem gibi. Oğulcan kardeşimiz. Zaman zaman karşılaşıyoruz. Gözümüz üstündedir. Kendisi sanatına saygı duyduğum bir insandır. Ülkenin yetiştirdiği güvenilir, büyük sanatçılardan bir tanesidir. Teklif olursa kendisiyle aynı sahneyi paylaşırım. Ada’dan geldikten sonra beni programına bağlatmak istediler. Kabul ettim, bağlanacaktım. Ama yapımcısının boş boğazlığı yüzünden olmadı. Arada kraldan çok kralcılar var çünkü. Programa gel deyince ben de “bunu kendisinin bana açıp söylemesi lazım” dedim. Olsaydı bir süre sonra programına da giderdim konuk olarak. Yine arasa yine giderim. Sonuçta aramızda kan davası yok. Bir şeyler yaşandı ve bitti. Ben o hanımın ağzından duymadan böyle şeylere itibar etmem. O çıkıp söylerse ben de cevabımı veririm.
Şahin BÜYÜKKAYA: Sana kızdığı için gidip Onur Şan ile evlendi yorumları bile yapıldı.
Nihat DOĞAN: Buralara girmeyelim. Dönmeyelim. Unutmuşum. Nihat Doğan sinemasında geri vites yok, hep ileri. Arada itler köpekler. Sene neye göre yorum yapıyorsun. Hangi kapının köpeğisin. Yorum yapanlara söylüyorum. Kendimizi yorum yapacak emsalde, timsalde görüyorsak, önce adama derler ki kendi kapının önünü bir temizle. Adam ol. Arada yorum yapanların, itle, köpekten farkları yok benim için. Kendisi çıkarda Nihat yüzünden böyle yaptım derse, bende ona istinaden iki kelime söylerim dedim hepsi o kadar.
İdil ÇELİKER: Bir aile kurmayı, evlenmeyi düşünüyor musun?
Nihat DOĞAN: Düşünüyorum. Aday yok ama.
Nurettin SOYDAN: Aradığın kriterler mi çok farklı evleneceğin kadında?
Nihat DOĞAN: O bir umut meselesi. Elektrik alırsın ve hiç evlenmem diyen insanı bile evliliğe götürür bu ilişki. Ben fazla idealist bir insanım. Kuma saati gibi bir taraf dolarken diğer taraf boşalıyor. İdeallerime ayırdığım zaman beni evlilik arayışından uzak tutuyor.
İdil ÇELİKER: Nihat Doğan’ın duruşuna göre bir kız bulmak belki de zor. Böyle bir aday var mı?
Nihat DOĞAN: Belki de yanımdadır ben göremiyorum. Çünkü kafa olarak başka yerdeyim. Van için bir single çıkardım, bunu daha çok insana ulaştırabilirim derdindeyim. Önümde sinema filmim var. İlerleyen zamanlarda inşallah politika var. Bunlara odaklanmaktan, evlilik tarafına odaklanamıyorum. Radarlarım kapalı. Evlenirsem de çok iyi baba olurum.
İdil ÇELİKER: Çocuğun da filozof olur artık!
Nihat DOĞAN: Yüzyıllar önce Galile’ler, Socrates gibi bir çok insan çıktığı zaman ötelenmiş, düşüncelerinden dolayı alay edilip aforoz edilmiş. Yıllar sonrasında toplum onları idrak etmiş, algılamış.Onlara felsefeciyse felsefeci unvanını vermiş.
Uğur GÜNERİ: Yani 50 yıl sonra senin sözlerinin değeri daha mı iyi anlaşılacak.
Nihat DOĞAN: Evet. “Senin Ruhun, benim ruhumun önünde diz çöker”i altı yıl önce söyledim. Hala aynı sıcaklığını koruyor. Şu hoşuma gidiyor. Ben bunları söylediğimde insanların felsefe merakı yoktu. Facebook yoktu. Şimdi herkesin profilinde Mevlana’dan, Şems’ten, Pir Sultan, Arabi’nin içi dolu sözleri ve Nihat Doğan’dan sözleri gençliğin ilgi odağı oldu.
Nurettin SOYDAN: Bir Nihat Doğan lügatı mı oluştu?
Nihat DOĞAN: Evet oluştu. Gençliği içi dolu sözlere yönelttiğimiz konusunda faydamız olmuştur.
Şahin BÜYÜKKAYA: Şimdi dostun azaldı mı çoğaldı mı?
Nihat DOĞAN: Dostum yok, kim bulmuş ki?
Uğur GÜNERİ: Üç tane de sayamaz mısın?
Nihat DOĞAN: Yok. Sanat camiasında herkes televizyoncu oldu. Kimin varda dostu benim olsun. Azer Bülbül bile ölürken kimse yoktu cenazesinde. Biz gidince olay oluyor nedense.
İdil ÇELİKER: Cenazede seninle ilgili bir itme görüntüsü vardı.
Nihat DOĞAN: Orada görüntüyü hızlandırmışlar. Sözlerimizin işine gelmediği bu zümre nasıl ederiz bunu yaralarız çabası içinde. Bunu yaparken de hep sınıfta kalıyorlar. Otel olayında da suçum yok dedim beni idam ettiler. Bazı medya linç kampanyası yaptı. Namazdan bi haber olan kişiler, görüntüyü hızlandırıyorlar. Böyle olunca itmişim gibi algılanıyor. Okuyan da başlığa bakmakla yetiniyor. İtme yok. Hoca Allahuekber dediğinde el oynamaz. Tamam ama adam eli kulağında koşup önde saf tutuyor. Cemaat Kıbleye dönmüş, o adam cenazeye dönmüş. Ben de elimle, Kıbleye dön, safa geç diyorum adama. İtti dedikleri adam, namaz kılınırken, yanındakine “ne duruyorsun lan” burada, terbiyesiz, ama kamera meraklısısınız” diyor namaz kılınırken. Kimse adam için bir şey demiyor, bana laf ediyor. Bu adam muteber doğru, namaz kıldı. Ben mi yanlış davramışım. Maksat karalamak. Benim olayda masum olduğumu.
İdil ÇELİKER: Siyasete girme hedeflerin arasında bakan olmak gibi planların var mı?
Nihat DOĞAN: Öyle düşünürsem yanlış olur. Şu an için böyle bir düşüncem yok ama herkesi kendime yakın görüyorum. İlerleyen zaman içinde düşüncem var.
İdil ÇELİKER: Ankara’daki kadın ve otel olayı yüzünden reklam sözleşmen iptal edildi. Ne düşündün o anda.
Nihat DOĞAN: Ben kul hakkımı helal etmedim. Böyle bir şey yok. O dünyada iki elim yakalarında olacak.
İdil ÇELİKER: Otel işine İsrail haberleri nasıl karıştı?
Nihat DOĞAN: Ben Teke Tek’te, 24 şehit olayının arkasında İsrail vardır dedim. Bunu internet sitelerinde Otel için söylemişim gibi yazdılar.
Uğur GÜNERİ: Nihat’ın söylediği bu olay Kurtlar Vadisi’nde sürekli işleniyor. Ciddi ciddi dillendi o olay.
Nurettin SOYDAN: İsrail’in Ankara Otel olayı haberleri hakkında açıklama yapması seni şaşırttı mı?
Nihat DOĞAN: Çok enteresan buldum. Yarası olan gocunur. Mustafa Kemal’in çok doğru bir sözü var. İçimizde ihanet, delalet içerisinde olanlar olabilir” diyor. Şuna aldanmayalım. Her kimliğinde TC vatandaşı yazan bazı kişilerin, safiyane bir şekilde bu ülkeye sevdalı,ihanet ve delalet içinde olmadığını, her Mustafa Kemal’in askeriyim diyenlerin safi bir şekilde olmadığını idrak edelim. Ben Fazıl Say’a konuştum. Şemsiyeler ve brandalarla korunan tabudur, dokunulmaz gibi ama biz dokunduk. Kemalist diye, vatansever diye gezer ama askerliğini bile bedelli yapmıştır. İçerden dışarıya satılmış gazeteciler var. Zamanı geldiğinde kimler tek tek masaya yatırırız. Önce bu hain zümrenin temizlenmesi lazım.
Kitap mı yazıyorsun: Eğer Hababam Sınıfındaki felsefe hocasını canlandıracaksan bu rol üzerine cuk oturur. Çok güzel şey çıkar ortaya.
Nihat DOĞAN: Ben şimdi senary0 yazıyorum. O olur veya olmaz. Bakacağız kısmet.
Şahin BÜYÜKKAYA: Sinema mı dizi senaryosu mu?Yönetmenlikte yapacak mısın?
Uğur Güneri: Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürü bir açıklama yaptı, ortalık ayağa kalktı. Dedi ki bundan sonra aile filmlerine, tarihi filmlere bütçe vereceğiz. Sanat filmlerine vermeyeceğiz dedi. Sen de yaz senaryonu kap paranı.
Nihat DOĞAN: Bence de vermesinler. Benim kafamda bir hihayem var, onu olgunlaştırmaya başladım. İnşallah bir aya kadar bitirmiş olurum. Bu Kültür Bakanlığı şartlarına uyar veya uymaz. Orda destek almak için yapmayacağım elbette. Kati suretle ben sinema filmi yapacağım. Sırf ordan para almak için hikayemi bozamam. Bilmiyordum öğrendim.
İdil ÇELİKER: Mahsun’un sinemadaki gidişini nasıl buluyorsun?
Nihat DOĞAN: Çok başarılı buluyorum. Çıtayı çok yükseltti.
İdil ÇELİKER: Mahsun sizlere bir yol mu açtı yani?
Nihat DOĞAN: Herkesin kendi yolu var. Hayatta değişmeyen tek şey değişimdir. Mahsun da besteci olarak başlamıştır.Şarkıcı olmuştur. Buraya gelmiştir. Onun sanatında elde ettiği başarıyı inşallah biz de elde ederiz diye düşünüyorum. Bu ilkede darbuka ile ayı oynatanlara çok büyük sanatçı denildi. Kusura bakmayın, Mahsun’da bu ülkede hem şarkısını yapmış, kasetleri binlerce satmış. Dizileri seyredilmiş. Sinema filmleri milyonlarca kişi tarafından izlenmiş. Mahsun iyi bir sanatçıdır bu ülkede.
Şahin BÜYÜKKAYA: Filminde yönetmenlik yapacak mısın?
Nihat DOĞAN: Onun garantisini veremem. Yapacağım derim yapamam. Yalan söylemiş durumda olmak istemem. Şu an hikayeyi yazıyorum o beni çok cezp ediyor.
Uğur GÜNERİ: Şöyle boğaza karşı rakısını içen mi, daha iyi hikaye yazar, yoksa ezilmiş, sürülmüş, kavrulmuş, yokluk çekmiş insan mı daha iyi memleket senaryosu yazar. Ben Mahsun’dan bunları ummazdım. Senden de aynı şey gelebilir.
Nihat DOĞAN: Tabi ki ikici şıktaki daha iyi yazar. 15 yıldır bu camiadayım. Benimle uğraşıldığı kadar kimseyle uğraşılmadı. Beni yok etmek için yapılan haberler hiç kimseye yapılmadı. Bana atılan iftiralar hiç kimseye atılmadı. 1995’te Kırdın Kalbimi’yi yaptım,2000 yılına kadar TV yüzü göremedim. Askerden döndükten sonra “Ölürem Kızlar” patladı, dizi çektik. Bir daha yok etme operasyonu. Geçmiş geçmişte kaldı, artık bunlarla da yaşamak istemiyorum.
Uğur GÜNERİ: Seni potansiyel bir tehlike mi gördüler?
Nihat DOĞAN: Baktılar ki genç çocuk. Diğer türkücüler gibi bıyıklı değil, yakışıklı genç bir türkücü. Deri mont giymiş. Şarkı patlamış, konserler gırla. Diziler yayında. Bizim bıyıklı ağabeyler pastayı niye bölüşmek istesin! Erol Köse ile kaset anlaşması yapınca bir anda imha operasyonu başladı. Hadi istepneye alalım dediler. Çıkar birliği yaptılar hemen bir anda. Bunlarla uğraştık. Nihat bitti gitti dediler. Bu ülkedebir tane şarkı söyleyip 15 yıldır para kazanan insanlar var, kimse onlara göz dikmiyor. Ben bir şey yapıyorum, “bu olmasaydı Nihat olmazdı” demeye getiriyorlar hemen. Yok Acun, Survivor’dan Nihat’ı çıkardı. Ya neyi çıkardı? Bizde bir şey var, faydalanıyorlar. Böyle bakmıyorlar hadiseye. Ben hep kendimi ispat etme yarışına sokuldum. Bir şey yapsam, “Bak Seda yaptı” hemen yakıştırmaları. Kimse demiyor ki bu adam Allah’ın türkücüsü, sporla ne işi var. 15-20 yıllık sporcuları oyunlarda yatırıp, yatırıp kaldırıyor. Birini Salı Pazarına, birini dereye yolluyor. Birazda benden yana ortaya irade koyun. O yüzücü kazandı yarışmayı. İlk kez söylüyorum. Finalde son gece o oy oranı neden açıklanmadı?
Nurettin SOYDAN: Niye açıklanmadı?
Nihat DOĞAN: Ben size soruyorum. Her hadta%20 ile filan, %40 ilefalanca kazandı diyenler, final günü neden bunu söylemediler? Yüzücü kazandı? Ama sen halkın tevecühüne hakaret ediyorsun. Halk oy atmış. Böyle bir anlayış olmaz.
İdil ÇELİKER: Acun’la aran nasıl peki?
Nihat DOĞAN: Benim Acun ile aram hiçbir zaman iyi olmadı. Merabadan başka. Gördüğüm yerde selamlaşıyoruz. Benim de geri vitesim olmaz.
İdil ÇELİKER: Acun Hülya’ya çok destek veriyor. Seni yarışmalara jüri üyesi olarak çağırsa katılır mısın?
Nihat DOĞAN: Ben Acun’a biyat etmedim. Orda o neticeyi kalkıp haksız bir şekilde Derya’ya verince, sonucu ve oranları açıklamayınca ben ona biyat etmedim. Mesele budur. Arkadaşımdır kötü bir şey de demedim hakkında. Nihat, hadi Hülya Avşar’a git dediler, gitmem dedim. Hadi Survivor’un ardındana katıl dediler, ben gelmem dedim.
İdil ÇELİKER: Paskal görüntülerin açıklasın lafına mı bozulmuş?
Nihat DOĞAN: Bozulmuşsa bozlumuş. Ben adadaydım. Burada ne olup bittiğini bilmiyorum. Adadayken, Paskal, Nihat’ı dövdü, ağzını burnunu kırdı derlerse, sen de yapımcı olarak çıkıp böyle bir şey olmadı demezsen. Kusura bakma ama adamın biri de adadan gelir ve gerçekleri konuşur. Yine söylüyorum. Ham bantları çıkarsın.
İdil ÇELİKER: Taner’le görüşüyor musun?
Nihat DOĞAN: Evet görüşüyorum. Bakın, Acun, Taber’i adadan gönderdi. Bir tek ben çıkıp konuştum gönderme, kalsın. Bu benim rakibim. Ben yarı8şarak yeneceğim dedim. Herkse güldü. Sonra geri getirdiler.
Uğur GÜNERİ: Hiç pişmanlıkların oldu mu Nihat?
Nihat DOĞAN: Benim hiç pişmanlılıklarım yok abi. Yanlışlıklarımdan da pişmanlık duymam. Onu ders bakında düşünürüm, ders olarak algılarım. Niye bunu yaptım asla demedim kendime. O zaman pişmanlıklarımla yaşar ve önümü iyi göremem. Yanlış yaptım, yürür giderim. Hiç yapmadığım yanlışları bile bana mal etmeye kalktılar bu ülkede.
İdil ÇELİKER: Şu anda kendini kaç yaşında hissediyorsun?
Nihat DOĞAN: Ben çok yaşlı görüyorum kendimi. Bazen 70 yaşında hissediyorum kendimi.
Uğur GÜNERİ: Futbola devam etseydin belki şimdi ilahtın, milyon dolarlarla oynuyor olacaktın.
Nihat DOĞAN: İyi futbol oynardım. Bırakmakla hata yaptım.
İdil ÇELİKER: Nihat’ın hedefi para kazanmak değil ki. Kendine başka bir yapmak için bu role soyunmuş.
Nihat DOĞAN:İşte hayatımın özeti bu sözler. Benim hayatta olmamın tek sırrı bu. Hayatın magazin sayfalarından ibaret olduğuna inanmıyorum. Uğur Abinin dediği gibi ben futbolcu olmak istiyordum açıkçası. İyi futbol oynuyordum. Ama anlamadığım bir şekilde kendimi burada buldum. Şimdi kendimi iyi ifadeedip, kendi doğrularımla ortaya bir irada koymak istiyorum. Bu ülkede maalesef sanatın ve sanatçının kıymeti bilinmiyor. Sanatçılar hep öteki insanlardır. Koçerler, göçerler misali. Bugün Zeki Müren’in, Barış Manço’nun hangi yılda öldüğünü bilmiyoruz. Anmalar sönük geçiyor. Sanatçıya kıymet verilmiyor. Yarın bize de kıymet verilmeyecek. Yaşarken verilmiyor. İşte Tatlıses’in hadisesi. Adam elini koluna sallaya sallaya gelip kafasına kurşun sıkabiliyor. Bu bir vahşettir. Bu ülkenin yetiştirdiği en büyük sanatçılardan birine mermi sıkabiliyor. Bu sektörden ekmek yiyen herkesin gerekirse o gün yürümemiz lazımdı. Biz ortaya irade koyamadık. Biz sanatımıza ve sanatçımıza sahip çıkamıyoruz.
Şahin BÜYÜKKAYA: Sen az önce demedin mi hiç dostum yok diye?
Nihat DOĞAN: Ama bu yanlış işte. Olması lazım. Bu denli kavga noktasında olmamak lazım. Türkiye’de herkese ekmek var. Kin ve nefretle büyüyen nesiller, kin ve nefretten başka bir şey bilmezler.
Şahin BÜYÜKKAYA: Tatlıses yeni açıkladı ve özetledi yaşadığı yalnızlığı. Vurulduğu sabah, ev ve işyerine haciz yollamışlar. Adam ayakta ve başarılysa herkes arar. Senin için de öyle. Program yapsan hiç aramayan insan arar. Medyada da sanat dünyasında da dostluklar pamuk ipliğine bağlı.
Nihat DOĞAN: Bunu sistem haline getirirsen sistem yürür. Kin ve nefretle büyüyenlerde arkasından gelenlere aynı duyguları beslerler. Sistemin temelinde yanlışlıklar var. Ben gelene kadar 50 bin kişi önünü kesmiş, Aman Nihat Günay’da sahne almasın, so dakika Kıbrıs’ta, orda burada sahneden biçilmeler. Böyle davranırsa insanlar benim de onlara saygım olmaz.
SEDA BENİM CANIMI ÇOK YAKTI YİNE KONUŞMADIM
Vehbi DİNÇCAN: Seda Sayan senin borçlarını ödedi mi gerçekten?
Nihat DOĞAN: Biz ayrılalı 6 yıl oldu. O benim canımı çok yaktı. Ama canımı yakmasına rağmen, bir kelime konuşmadım. Hala da konuşmuyorum. Kendime yakıştıramam. Çünkü annesi Ayşe Hanım'ı çok seviyorum. Benim için değerli biri. Ablası, ablam gibi. Ailesi, benim ailem gibi. Oğulcan kardeşimiz. Zaman zaman karşılaşıyoruz. Gözümüz üstündedir. Kendisi sanatına saygı duyduğum bir insandır. Ülkenin yetiştirdiği güvenilir, büyük sanatçılardan bir tanesidir. Teklif olursa kendisiyle aynı sahneyi paylaşırım. Ada'dan geldikten sonra beni programına bağlatmak istediler. Kabul ettim, bağlanacaktım. Ama yapımcısının boş boğazlığı yüzünden olmadı. Arada kraldan çok kralcılar var çünkü. Programa gel deyince ben de "bunu kendisinin bana açıp söylemesi lazım" dedim. Olsaydı bir süre sonra programına da giderdim konuk olarak. Yine arasa yine giderim. Sonuçta aramızda kan davası yok. Bir şeyler yaşandı ve bitti. Ben o hanımın ağzından duymadan böyle şeylere itibar etmem. O çıkıp söylerse ben de cevabımı veririm.
Şahin BÜYÜKKAYA: Sana kızdığı için gidip Onur Şan ile evlendi yorumları bile yapıldı.
Nihat DOĞAN: Buralara girmeyelim. Dönmeyelim. Unutmuşum. Nihat Doğan sinemasında geri vites yok, hep ileri. Arada itler köpekler. Sene neye göre yorum yapıyorsun. Hangi kapının köpeğisin. Yorum yapanlara söylüyorum. Kendimizi yorum yapacak emsalde, timsalde görüyorsak, önce adama derler ki kendi kapının önünü bir temizle. Adam ol. Arada yorum yapanların, itle, köpekten farkları yok benim için. Kendisi çıkarda Nihat yüzünden böyle yaptım derse, bende ona istinaden iki kelime söylerim dedim hepsi o kadar.
Nurettin SOYDAN: Sen sisteme çomak mı soktun?
Nihat DOĞAN: Aynen öyle. Nihat Doğan bu sisteme çomak soktu.
Vehbi DİNÇCAN: Hangi takımı tutuyorsun?
Nihat DOĞAN: Galatasaray kongre üyesiyim.
Vehbi DİNÇCAN: Futbolun şike nedeniyle bugün içinde bulunduğu durumu nasıl yorumluyorsun?
Nihat DOĞAN: Bazen kangren olmuş yeri kesip atmamız lazım. Her ölüm, son demek değildir. Ölümün bittiği yerde başka bir hayat başlar. TFF’nin ortaya bir irade koyması lazımdı geç bile kaldılar. Yazık, Fenerbahçe’yi her gün öldürmeye kimsenin hakkı yok. Hergün ayrı bir karar, ayrı bir senaryo yazılıyor. Bir insana cezayı bir kez vereceksin. TFF geç kaldı. Kaldı ki şike varsa. Varsa ver cezayı kardeşim. Düşseydi Bank Asya’daydı kafaya oynayacaktı ve yine gelecekti Süper Lige. Böyle yaparak Feneri UEFA ve diğer takımlarla düşmanlık içine sokuyorsun. Ne gerek var bunlara. Bu mesele sadece Fenerin meselesi de değil. Şişe için 7-8 takımın adı geçiyor. Ceza vereceksen hepsine birden ver ama hemen ver.
Vehbi DİNÇCAN: Sence şike yaptığı iddia edilen takımlar küme düşürülecek mi?
Nihat DOĞAN: Nu işler hassan işler. Futbol Türkiye’de din haline gelmiş. Bir şey söylesen nem kaparlar hemen. Fenerlisi de Trabzonlusu da hassas duruma geldi. Bence Fenerbahçe kendi için de bir kırılma yaşamalıydı. Aziz Başkan ben bu kadar hizmet ettim. Benim ölümün Fenerbahçe’nin ölümü olmamalı, özür dilerim ben artık yokum deyip çekip gitmeliydi. İnanın işler bu kadar büyümez ve bu noktaya gelmezdi.
Şahin BÜYÜKKAYA: Nihat Doğan nereye koşuyor?
Nihat DOĞAN: Her şeyi biliyorum ama bir tek bunu bilmiyorum. Bu bir realitedir. Sanatçı yaptığı işle vardır. Şarksı, dizisi tutmuşsa gündemde olur. İyi şeyler yapmazsa basında görmez. Nihat Doğan sanatçı üstü olmaya başladı. Şarkıların, kasetlerin, kliplerin üstünde bir şey olduk. Enteresan bir inanırlılık var. Sokaktaki insanın kabulü de bu yönde.
İdil ÇELİKER: Bu kadar şey yaşadın. Hiç umudunu kaybettiğin oldu mu?
Nihat DOĞAN: Umudumu kaybetseydim, bugün bulunduğum noktada olmazdım. Hiç kaybetmedim. Çünkü doğruyu yaptığıma inandım. Ona buna yaranacağım diye riyakarlık ve yalan söyleyemem. Dünyanın en büyük yavşaklığı ona buna yaranmak adına susmaktır. O yüzden dedim ki, “Konuşan bir çoban, susan bir alimden çok daha hayırlıdır” dedim. Biz, yarınların bize ne getireceğini bilmeksizin konuşuyoruz. Biz konuşunca acayip acayip isimler konuşmaya başladı. Kenan Erçetingöz kitap yazıyor şimdi. Biz konuştuğumuz zaman “çok konuşuyor bu adam” diyordu. Onu yermek adına demiyorum ama şimdi onu bunu yazacağım diyor. Herkes fazlasıyla konuşmaya başladı. Konuşsunlar.
İdil ÇELİKER: Geç kaldım dediğin bir şey var mı?
Nihat DOĞAN: Evet, 33 yaşındayım. Baba olmak için geç kaldım.