SELDA ALKOR BABASINI İHTİLAL GÜNÜ KAYBETMİŞ...
Asmalı Konak?ın Sümbül Hanım?ı Selda Alkor, 1980 ihtilalini ve o dönemde yaşanan fırtınalı bir aşkı konu alan ?Çemberimde Gül Oya? dizisiyle yine izleyiciyi ekrana bağlıyor. 1960 ve 1980 ihtilallerini yaşayan, annesini ihtilal günü yine bu ihtilal yüzünden kaybeden, herkes gibi yağ kuyruklarında beklediğini söyleyen ünlü oyuncu, yaşamının en çarpıcı detaylarını anlattı.
Çemberimde Gül Oya? yer yer 1980 dönemi belgeseli gibi olmuş. O döneme tanık olan bir oyuncusunuz, siz nasıl günler yaşadınız?
Bütün arkadaşlarımın, yakın çevremin ve diziyi seyredenlerin bana söylediği tek bir şey var; ?Sizi gözyaşlarıyla seyrediyoruz. İnanılmaz bir konu yakalamışsınız. Bize büyük bir nostalji yaşatıyorsunuz ve bugünlerimizin kıymetini daha iyi anlıyoruz...? O uzun tüp kuyrukları, yağ kuyrukları... İnanılmaz bir savaş içindeydi sanki insanlar. Gençlerse, yaşamadıkları o zorlukları görmüş olmaktan mutluluk duyuyor. ?Bize çok şey öğretiyorsunuz, hayatın bu kısmını bilmiyorduk. İyi ki bu diziyi yaptınız? diyorlar.
- Siz de yağ ve tüp kuyruklarında beklemiş miydiniz?
Tabii ki... Bakkalım bir tanecik yağ gönderiyordu ama yetmiyordu... Başka bakkallara uğrayıp ?Başkalarının hakkına tecavüz etmek istemiyorum ama en azından bir tane yağ verirseniz memnun olurum? diye dolaşıyordum.
- Bir sanatçının böyle zorluklar yaşaması imkansız gibi geliyor insana oysa...
Doğru, ama o zorlukları bizler de yaşadık. Ben biraz farklı düşünüyordum. Yani bakkalıma ?3 tane daha gönder? desem belki gönderirdi ama ben onu istemiyordum. 2 yağı alsam belki 2 aile yağsız kalacaktı.
- Sanırım 60 ihtilalini de yaşamış bir kuşaktansınız...
Evet, 14-15 yaşlarındaydım sanırım. Menderes?in ve birçok bakanın asılmasını izledik. Bunlar iyi ya da kötü politikacıydılar, o beni ilgilendirmiyor. Ama birilerini asmak çok yanlıştı. Onun acısını 14 yaşında bir genç kız olarak hissetmek çok acıydı. İnanılmaz bir politik karmaşa içindeydi Türkiye... Radyoları açtığınızda müzik dinleyemezdiniz. Sadece Vatan Cephesi?ne kaydolanların listesi çıkardı. Şimdi diyorlar ya ?Üsküdar?dan Ahmet, Mehmet?in parçası? diye, o zaman ise isimleri anons ederlerdi ve Vatan Cephesi?ne geçtiklerini söylerlerdi. Evinde bir takım kitapları olan insanlar (bunların illa sol yayınlar olması gerekmiyordu), ?evimiz ne zaman basılacak, bu kitaplar ne zaman toplanacak, bizi ne zaman sorguya alacaklar? gibi büyük bir huzursuzluk içinde yaşıyorlardı. Dilerim bundan sonra Türkiye adına, bu tarz siyasi olayların içerisinde varolmayız. Tek dileğim bu.
SANATÇILAR POLİTİKA İÇİNDE OLMAMALI
- Sizin evinizin basılması gibi tedirginlikleriniz oldu mu?
Babam emekli memurdu, biz Halk Partili?ydik. Bir zamanlar Halk Parti?den başka parti olmadığı için herkes Atatürk?çü ve Halk Partili?ydi. Dolayısıyla ben de o partiyi benimsedim. Bir de anlatılanlar o kadar hoşuma gitmişti ki! Zaten 14 yaşında bir insanın ne kadar politik görüşü olabilir? Onlarla birlikte ben de 6 ok peşinde koşmaya başladım. Hatta bir süre gençlik kurulu çalışmalarında görev aldım. Ama küçücük bir girişim de olsa politikanın içine girmek, galiba benim ileriki yıllarla ilgili politik düşüncelerimi baltaladı. Ve ben bir daha politikanın içinde olmama kararı aldım. Bugünlere kadar da geldi o düşünce... Nitekim Teşekkür ediyorum bütün partili kişilere, hepsinin ayrı ayrı teklifleri oldu. Ama milletvekilliği, ama belediye başkanlığı... O da olmazsa encümen azalığı teklifi geldi. Sonuçta bir vatandaş olarak siyasi fikirlerim, politik görüşüm vardır, çok beğendiğim köşe yazarları ve kitaplar vardır, ama sanatçıların politikanın içinde olmaması gerek diye düşünüyorum. Zaten her dakika verdiğimiz mesajlarla insanların önündeysek, onlara bir şeyler öğretmekle ve motive etmekle yükümlüysek, zaten politikanın içindeyiz demektir. Ayrıca bir partinin sanatçısı olmaktan hoşlanmıyorum. Halkın sanatçısı olmaktan yanayım. 40 yıldır bu düşünceyi savunuyorum.
- 40 yıl uzun bir zaman...
Evet, sanat hayatımın 40. yılı... Piyasaya geldiğimde değişik bir sistem vardı; star sistemi