TARDU FLORDUN GÜNEŞ?E KONUŞTU: CEZAEVİNDE TECAVÜZCÜ DÖVDÜM
Güneş Gazetesi?nin deneyimli yazarları Beşi Bir Yerde?ye konuşan ünlü oyuncu Tardu Flordun olay yaratacak açıklamalarda bulundu. Uğur Güneri, Nurettin Soydan, Şahin Büyükkaya ve İdil Çeliker?in sorularını yanıtlayan oyuncu Tardu Flordun şok açıklamalarda bulundu.
Tam 27 gün cezaevinde yattım. Orada başka bir dünya var. 6 yaşındaki çocuğa tecavüzden tutuklanan sapığa bütün koğuş ‘hoş geldin’ partisi yaptık. Adam ‘namus davası’ yalanına sarılmış. Cam bardağı ağzında parçaladım, öldüresiye dövdük
Beşi Bir Yerde’nin bu haftaki sanatçı konuğu Tardu Flordun oldu. Tiyatro, sinema ve dizi oyunculuğunu başarıyla bir arada yürüten Tardu Flordun’la Bebek sahilindeki Taps’da buluştuk. Genç oyuncu ilginç itiraflarını, anılarını yapacağı projelerini bizlerle paylaştı ve ortaya yine keyifle okuyacağınız güzel bir pazar sohbeti çıktı...
NURETTİN SOYDAN: Bebekli misin?
TARDU FLORDUN: Bebekli değilim Ankaralıyım ama 5 senedir burada oturuyorum. Bebek’i semt olarak seviyorum ama eğlence anlayışına yakın değilim. Benim evimin hemen yanında mesela Lucca var, çok fazla tercih etmiyorum. Yani evimde zaman geçiriyorum. Bebek’i eğlence anlayışından ziyade konum olarak seviyorum.
UĞUR GÜNERİ: Ankara’nın sosyal yapısını aldın üst düzey olarak ve İstanbul’a geldin 5 senedir İstanbul’dasın Ankara ile İstanbul’u karşılaştırır mısın?
TARDU FLORDUN: İstanbul çok daha kozmopolit bir yer her kültürden insan var. Dolayısıyla Ankara’da kendimi daha az tedirgin hissediyorum. Çünkü Ankara’nın yapısı bellidir. Yıllardır değişmeyen bir insan kategorisi vardır. Benim dikkatimi çeken Ankara’nın hiç değişmeyen sağlam bir sanattan da anlayan kemikleşmiş bir seyircisiye sahip olması. Tiyatroya insanlar daha özenerek geliyorlar hâlâ. İstanbul’da durum öyle değil. Burada ödül törenlerinde bile görüyoruz tişörtümü giyerim gelirim durumu oluyor. Böyle yapacaksa o zaman hiç gelme abi.
İDİL ÇELİKER: Sanat olunca özgürlük olması gerekiyormuş gibi baskı kurmaya çalışıyorlar.
TARDU FLORDUN: Evet ama yani eğer gelmeyeceksen, tercih etmeyeceksen hiç gelme o ödül törenine. Ya da galaya geleceksen grand tuvalet, smokin giyerek değil ama belli ölçülerde temiz ve saygın olarak gelmekte çok büyük bir artı var. Çünkü ödül alan ödül veren ilişkisini de destekleyen bir şey bu davranış.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Baban Macit Flordun ünlü bir aktördü. Senin oyunculuğa başlamanla ilgili ilginç bir serüvenin var. Kapıyı çekip çıkıyorsun, sonra Ankara Hacettepe Konservatuarına yazılıyorsun. Orayı birincilikle bitiriyorsun. Baban senin bu başarılarına ölmeden önce şahit oldu mu?
TARDU FLORDUN: Ben konservatuara henüz girmeden önce babamla görüşmüyordum zaten. Çünkü annem ile babam 6 yaşından beri üç kere evlenip boşandılar. Yani hem birbiri ile geçinemeyen bir anne baba modeli, hem de büyük bir aşk var. İki üç sene ayrı kalıyorlar boşanıyorlar. Sonra babam tekrar evlilik teklifinde bulunuyor evleniyorlar. Bu arada olan tabi çocuğa oluyor. Babamın yine yalnız kaldığı dönemlerde o sıralar 16 yaşındayım. Babamla bir sürtüşmemiz oldu. Babam her şeyin en iyisinin bende olmasını isterdi. O sırada Bursa Devlet Tiyatrosu’nda çalışıyordu babam. Comodore 64 bilgisayarlar daha yeni çıkmıştı ve bana almıştı. Babam turneye çıkmıştı. Bir çocukluk arkadaşımı eve çağırdı. Sabah uyandığımda baktık ki babamın bana aldığı o bilgisayar yok. Sökmüş götürmüş. O çocuk zengin bir ailenin çocuğuydu. Ama o çocuğun da ben kleptoman olduğunu açıkçası bilmiyordum. Babam turneden döndükten sonra beni suçladı. Bende gururuma yediremedim. Bana “sen git, evladım değilsin” gibi klişe bir diyalog yaşandı aramızda. Babam emekli olup Urla’ya yerleşmişti, Tanju Okan ile komşu ve yakın arkadaştılar. Oralarda birilerini devreye sokarak benimle bağlantı kurmaya çalıştı ama ben yine resti çektim. O sırada konservatuarı kazanmıştım okuyordum ve görüşmek istemedim. Ben konservatuardan mezun olduğum 96’da, maalesef Ankara devlet tiyatrosun da oyun oynarken babamın ölüm haberini aldım. Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın Babaya rest olmazmış. Yani babaya, anneye rest çekmenin ne kadar yanlış olduğunu çok iyi kavradım.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Aynı acıyı bir daha yaşadın değil mi? Binbir Gece dizisinde de babana otel odasında rest çekmiştin. O sahnede gerçekten ağladın mı?
TARDU FLORDUN: Dizide her babalı sahnede hüngür hüngür ağladığım oldu. Ama tabi babalı sahnelerde insan empati yapıyor ister istemez.
İDİL ÇELİKER: Çocukken yaşadığınız durumlara bağladınız mı hiç ilişkilerinizi. Bir gün evlenirsem asla şöyle yapmayacağım gibi.
TARDU FLORDUN: Gündelik ilişkiler kurmayı tercih etmiyorum. Belki babamla olan durumumun da etkisi vardır muhakkak. Şimdi 40 yaşındayım, beş altı senedir de daha düzenli daha düzgün yaşamaya özen gösteriyorum. Yani hiçbir zaman öyle ortalıkta görüneyim derdinde değilim. İstesem evim burada Bebek’te her an karşımda 5 magazin muhabiri olur. Bunu yapmak çok kolay. Çok göz önünde olmayı sevmiyorum. Hiçbir zaman da herhangi bir magazin muhabirini gördüğümde saygısızlık yapmadım herkes işini yapıyor ama ben magazinin daha doğru ve ahlaklı olanını tercih ediyorum. Çünkü bizim meslekte oyuncular arasında var, kendilerini farklı pazarlayanlar oluyor. Bir yapımcı ile size dizi ya da sinema filmi teklif etiği zaman görüştüğünüzde gözünüzün içine bakmak yerine, ceketi ne marka, saati ne? Ona göre fiyat biçiyor. Sürekli gözler kıyafetlerde dolaşıyor. Bunu oyuncu algısıyla hissettiğiniz zaman acı geliyor tabi.
UĞUR GÜNERİ: Dizi dünyasında yapımcılar ya da kanallar arasında böyle bir tekelleşme var mı? Ne yapmazsan sana ekmek yok?
TARDU FLORDUN: Var tabii. Yani şimdi zaten Türkiye’de son yaşadığımız siyasi sistem içerisinde yapımcılar da bu siyasete destek veren veya vermeyenler olarak ayrılmış gibiler. Bu çok önemli. Bakıyorum mesela gerçekten prodüksiyonu ile kaliteli olan bazı işler çok az ömürlü olurken, hatta 7-8 bölüm desteklenirken, bizim son dizimiz (Son Yaz Balkanlar) henüz 4. bölümde bitirilerek şans verilmedi. Desteklenmesi ve şans verilmesi gereken işti. Karadayı’ya mesela şans tanındı. Ondan sonra bir numaraya oynadı. Bizim de öyle bir şansımız olmalıydı. Dolayısıyla o klanlaşmalar içinde o nehrin sol ya da sağ tarafındakiler arasında sağ tarafında kalanlar daha tercih edilir oldu.
NURETTİN SOYDAN: Oyuncular kendi dizisini izlemediği gibi başka dizileri de izlemiyor. Bunun bir nedeni mi var?
TARDU FLORDUN: İyi bir dizi izleyicisi değilim. Kendi dizilerim dahil bir çok diziyi izlemek yerine benim yabancı dizilerim var onları internetten güncel olarak takip etmeye çalışıyorum. Nasıl bir hikayesi var, en azından ilk bir iki bölümüne bakıyorum: Fabrikasyon bir iş yapıyoruz. Sanat yapmak tiyatro ya da sinema filminde sanat yaparsınız çünkü orada bir karakter yaratacak zamanınız vardır. Bir şey çıkarırsınız ama bizde işler Avrupa ya da Amerika’daki gibi bir sene sonrası için planmıyor.
İDİL ÇELİKER: Aynı rolü giydirmek yerine role soyunduruyorlar.
TARDU FLORDUN: Evet evet doğru bir tespit yani böyle bir durum oluyor. Önemli bir rolü oynuyorsanız dizi içerisinde haftanın en az beş altı günü çalışmak durumundasınız. Çekim esnasında monitörden görüyor az çok fikir sahibi oluyorsunuz. Ben hiçbir zaman kendime “çok iyi oynadım”diyen bir adam olmadım. Ama iyi, bunu da kotardık diye düşünüyorum. Bir de yaptığım işi bildiğim için tekrar televizyonda izleme ihtiyacı duymuyorum.
UĞUR GÜNERİ: Bazı dizileri sakız gibi uzatıyorlar. Çok mu taklit diziler çekmeye başladık ne dersin?
TARDU FLORDUN: Genel olarak bizim sektöre baktığımızda çok fazla alınmış patentleri, yani yabancı filmleri format olarak alıp, yarışma programları ve dizilerde de öyle orasını burasını biraz değiştirerek yapıyoruz. Bu bana aslında çok da yanlış gelmiyor.
İDİL ÇELİKER: Bazı roller oyuncunun üzerine çok yapışıp kalıyor. Bu nedenle her rolü rahatlıkla oynar mısın?
TARDU FLORDUN: Mesela bir oyunda oynadım. Gay rolüydü ama o dizi içerisindeki erkeğin işte sevişmesi ile öpüşmesi ile alakalı hiçbir şey yoktu. Rol bile olsa birebir sizinle kıyaslıyorlar akıl alır gibi bir şey değil. Bir oyuncu gay da oynar kabadayı da oynar. Bizim toplumumuzda bir şeyin biraz kırılması lazım yani.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Kötü rollerle ilgili bir anın var mı?
TARDU FLORDUN: Birebir yaşadım. Cihangir’de oturuyorduk. Babamın bundan 35 yıl önce Cüneyt Arkın ile bir filmi vardı. Babam beni kucağına aldı Beyoğlu’nda bir sinemaya götürdü. Afişte kendi filmini gördü “hadi oğlum gel bunu izleyelim” dedi. Tamam dedim gittik sinemaya. Babam filmde kötü adamı oynuyor. Antrakta oldu. Cüneyt Arkın’ın karşısındaki adam babam falan. Salonun ışıkları bir yandı seyirciler babamı hemen tanıdı. “A işte o adam, vurun, kırın” diye saldırmaya başladılar. Babam beni kaptı ve filmin ilk yarısında biz topuklayıp kaçtık. Yoksa babama vuracaklardı.
NURETTİN SOYDAN: Linçten mi kurtuldun?
TARDU FLORDUN: Resmen linç edeceklerdi. 35 yıl önce şu anda öyle olmasa da çok fazla bir yol kat edememişiz gibi geliyor bana.
NURETTİN SOYDAN: Oyuncular rolüyle flört eder mi?
TARDU FLORDUN: Bir oyuncunun rolü ile flört etmesi lazım, kendini kaptırması lazım. Ben sahnedeki o ışıltıyı seviyorum. O tiyatro sahnesinden gelen alışkanlığımız, ama çok fazla ezber oynamasını sevmiyorum.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Bunaldım, dizi oyunculuğunu bırakacağım dediğin zamanlar oldu mu?
TARDU FLORDUN: Bunalmak değil de insan her şeye hazırlıklı olmalı. Çünkü son birkaç yıldır iki ayrı reyting firması var. Bir tanesinde altına olan bir dizi diğerine göre otuzuncu olabiliyor. Doğru olduğuna nasıl inanabilirim ki! Birinde altı, birinde yedi olursunuz. Otuzuncu olmak mümkün değil. Bunlar tahmin ediyorum ki satın alınmış reytingler. Dolayısıyla buna inanmadığım için de kendimi çok fazla harap etmiyorum. Üzülüyorum tabi dizinin bittiğine.
İDİL ÇELİKER: Dizi beklenmedik şekilde yayından kaldırılınca ekonomik olarak planlarınız alt-üst oluyor haliyle.
TARDU FLORDUN: Bunun örnekleri de var, ikisi arkadaşım. Kendi adıma konuşayım kötü para kazanmıyorum. Benim jenerasyon sonrası oyuncular bir dizi ile çıkış yakaladıkları zaman hep aynı şekilde gideceklerini düşünür. Sadece dizi oyunculuğu yapıp başka bir şey ile uğraşmazsanız eğer niyetiniz sanatçı olmak değildir o zaman. Bir şeyler yazabilmeli, düşünebilmelisiniz, fikirlerinizi paylaşabilmelisiniz. Başka işlerle uğraşıp kendinizi geliştirmelisiniz. Ama sadece dizi oyunculuğu yaptığınız zaman çekirge bir iki sıçrıyor, üçüncü de beş ay, bir yıl yok. Zaten giderek unutulmaya yüz tutuyorsun. Ve eline de para geçmiyor. Bu sırada da sosyal çevreni değiştirdiysen eski arkadaşlarını bırakıyorsun yenileri geliyor. Bebek’ten başka yere takılmıyorsun. Sonra bir tepetaklak olursun. O zaman kazandığın paraya uygun bir sosyal değişim yaşıyor. İşi olmadığı zaman da bu sefer yeni olan çevresini de kaybediyor. Önceden girdiği ev, araba taksidini ödemekte zorlanıyorlar. Bunu yakın zamanda yaşayan bir iki arkadaşım var, ama bunun garantisini bir on yıl öncesinden aldığınız zaman sorun yaşamıyorsunuz.
UĞUR GÜNERİ: Kazandıklarınla bir birikim yapıyor musun, nasıl değerlendiriyorsun?
TARDU FLORDUN: Ben zaten bu davet o parti dolaşmam. Paraları hangi kızla yiyeyim diye düşünen adam olmadım. Ben diziden aldığım parayı eve, arsaya yatırdım yani. Ya da kendi ailemde ihtiyacı olan insanlar varsa onlara yardım ettim. Hani har vurup harman savuran insan olmadım hiçbir zaman.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA:Yılbaşında yeni bir filme başlayacaksın, bir de dizi bir de tiyatro var sanırım.
TARDU FLORDUN: Mart’ta tiyatro olacak dizi henüz yok. Amerikalı çok ünlü bir yazarın Arzu Tramvayı oyunu. 1951 yılında Marlon Brando’nun oynadığı rolü bana teklif ettiler. Sinema versiyonundaki rolünü oynayacağım. Bir iki haftaya kadar başlayacağız. Aysu organizasyon yapıyor.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: 2013’te sen bir tiyatro bir sinema ve bir dizide olacaksın
TARDU FLORDUN: Sinema ve tiyatro okey. Genç yönetmen Arda Karabayram ile görüşme halindeyim. İki kısa filmi olan yurt dışı ilişkileri çok sağlam bir arkadaşımız. Orada da bir polis muhbirini oynayacağımı biliyorum. Yani hikaye güzel. Uzun metrajlı iyi bir sinema filmi olacak.
NURETTİN SOYDAN: Hayatında bir kadın tarafından dövüldün mü? Şiddet gördün mü kadınlardan?
TARDU FLORDUN: Evet, yıllar önce. Ünlü biriydi. Bir iki dakikada kapanması gereken bir tartışmadan dolayı yanımdaki kadın kafamda şarap kadehi kırdı, kafamı yardı. Epey kan aktı. Ben şok oldum. Banyoda makyaj pamuğuyla, lastikle bağlayıp hastaneye zor attım kendimi. Dört dikiş var başımda. O kavgadan sonra ayrıldık zaten.
NURETTİN SOYDAN: Dayak yediğini, kafanda bardak kırıldığını itiraf ettin. Peki sen hiç kadına dayak attın mı?
TARDU FLORDUN: Evet tabii ki. Öyle bir şey yaşadım, ama inanın bir kere başıma geldi. Ben şiddete meyilli bir insan değilim. Öyle olsam 4.5 yıldır Canan ile birlikteyim ve aramızda ufak tefek tartışmaların dışında hiçbir sorun yaşanmıyor. Kadınların namus meselesi var ya, benim de var. Bunu korumak içindi.
İDİL ÇELİKER: Taciz edilme durumu mu?
TARDU FLORDUN: Benim yakın arkadaşımın sevgilisiydi. Onun yanında bana asıldığı için, kötü niyetli olduğu için gelişti olaylar.
ŞAHİN BÜYÜKKAYA: Peki o anda arkadaşının tepkisi ne oldu?
TARDU FLORDUN: Arkadaşım hiçbir şey demedi aslında o detayları anlatırsam onlar çok suçlu yani deşifre olurlarsa paçayı kurtaramazlar. Aynı ortamda arkadaşımın kız arkadaşı bana saldırıp neden benimle birlikte olmuyorsun diye tokat atınca, yalvardım bir şey söylesene diye arkadaşıma, onun yanından benim kucağıma atladı. Ben kendimi savunup attım üstümden.
NURETTİN SOYDAN: Bıçaklama hadisesi de var mı?
TARDU FLORDUN: Bu olay hep yanlış anlatıldı zaten. Bıçakladı falan filan değil o bir savunma refleksiydi aslında.Yani öyle bir anlatılıyor ki ben aldım bıçağı sapladım gibi. O zaman benim yıllar boyunca hapiste olmam lazımdı.
UĞUR GÜNERİ: Senin ayrıca bir hapishane maceran var, nasıl oldu?
TARDU FLORDUN: Evet 27 gün bir hapis geçmişim oldu işte. Allah kimseyi düşürmesin ama benim için çok ciddi bir deneyim ve iyi bir ders oldu. Mahkumlar gardiyanların sayesinde kimin hangi suçtan içeri girdiğini bilirler. Tecavüzcü geldi. Bizim koğuş ağası karşıladı. Adam hiçbir şeyin farkında değildir. Başındaki geçen olayı “Namus davası” diye bir hikaye anlattı bizlere. Ha diyoruz biz biliyoruz tabi sigara çay içer misin? Çay faslı başlar. bir, iki üç bardak peş peşe içer. . Bir tane daha içer misin abi sağ olasın içmeyeyim. Vay be kahraman güzel kardeşimizsin diyor. Biz de öyle bakıyoruz sinyal bekliyoruz oranın psikolojisi çok farklı yani. Bir tane daha içer misin abi sağ olasın içmeyeyim. Vay be kahraman güzel kardeşimizsin diyor. Tekrar bir çay geliyor. Hadi afiyet olsun anlat bakalım. Hikaye anlatıyor. Halbuki 6 yaşındaki erkek çocuğuna tecavüz etmiş. Bir hareketle yumruğu çakıp, cam bardağı ağzında parçaladık. Tecavüzcüyü bayıltana kadar tekmeledik. Zaten adam fena olunca gardiyan geliyor “tamam diyor ayrılın” diyor hepimiz ayrılıyoruz alıyor onu hak ettiği izbe gibi bir koğuşa.
NURETTİN SOYDAN: Asıl ceza o galiba?
TARDU FLORDUN: Enteresan bir şey söyleyeceğim tabi asıl ceza bu ağzı burnu kırılana kadar dövülüp ondan sonra ilerideki koğuşa atılıyor. Adamla daha sonra koğuşunda bir an göz göze geldim. O ifadeyi oyuncu olarak şu gibi bir adamı oyna deseniz yapamam. Yani adam on metre öteden içindeki o sapkınlığı hastalık derecesinde dışa vurabiliyor. Yani ben cidden tedirgin oldum.
Sanatçılar baskı altında
NURETTİN SOYDAN: Siyasetin, iktidarın dizi dünyasına bu derece müdahale etmesini, Başbakanın Muhteşem Yüzyıl’a karşı çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
TARDU FLORDUN: Bana çok mantıklı gelmiyor. Açıkçası ben bunun gündem değiştirmek için yapıldığına inananlardanım. Muhteşem Yüzyıl da zaten oradaki bir hayal ürünü. Bu dizi adı üstünde. Dizi birebir başında özel bir logo yayınlanmadığı sürece tamamıyla buradaki fikirler hayal ürünüdür. Kimsenin Osmanlı tarihini ya da padişahlarını böyle tanıtma gibi bir gayesi olduğunu zannetmiyorum. Dolayısıyla baktığınız zaman prodüksiyonu ile de kötü iş değil, başarılı bir iş. İnsanlar da zaten bunun karşılığını reyting olarak veriyorlar. İyi bir iş yapılıyor. Hani orada deseydi ki “Bu karakterler tarihi birebir yansıtır” gibi bir ibare olsaydı o zaman belgesel olurdu zaten. O zaman belki Başbakanın söylediklerine hak verebilirdim.
NURETTİN SOYDAN: Sezen Aksu ya da Kadir İnanır dışında sanat dünyası sanki sessiz kaldı Başbakan Erdoğan’ın bu çıkışına! Oysa Şehir Tiyatroları olayında daha derli toplu bir karşı duruş vardı.
TARDU FLORDUN: Başbakanın söyledikleri ile ilgili bizim taraftan sanatçı ya da oyuncu tayfasından çok bir ses de yükselmedi. Bu da iktidarın sektördeki gücünün kanıtı. Bu baskısının çok net bir örneği yani. Çok fazla insanlar ses çıkarmak da istemiyorlar. Hani ben şu anda AKP iktidarının desteklenecek aynı zamanda eleştirilecek bir sürü yönü var. Türkiye’ye kattıkları var ama kaybettirdikleri de var. Yani zaten onlar o kadar bizim piyasanın içindeki insanları ayırt edebiliyorlar ki çok gerçekten çok güçlü bir enformasyon alt yapıları var. Bu alt yapıları ile işte ne bileyim telefonu dinlenecek kişiler, takibe alınacak kişiler, iş verilecek kişiler, verilmeyecek kişiler, kaale alınacak diye ayırt edebiliyorlar. Şu anda bizim sektörün de bunun içinde olduğuna inanıyorum.
İDİL ÇELİKER: Telif hakları konusunda da birliktelik yok aranızda. Yapılan mücadeleyi yeterli buluyor musun?
TARDU FLORDUN: Bu telif haklarıyla ilgili bir sürü arkadaşımız uğraşıyorlar falan filan. Ama büyük bir kesenin içinde bin tane portakal varsa ve bunların içinden bir tanesi çürükse diğerleri de çürümeye başlar. Bizdeki sistem böyle gidiyor. Bin tane sağlam insan adam gibi bir şeyi savunuyorsa savunması lazım. Aralarından bir tane dahi fire verirse istenilen çıkışı bir türlü yakalanamaz. O yüzden telif haklarıyla falan daha biz senelerce uğraşırız gibi geliyor bana.
Çocuk yapmayı düşünüyoruz
Özel hayatımda çok mutluyum. Gayet güzel yani. 4.5 yıldır Canan Ergüder ile birlikteyim gayet iyiyiz yani gayet iyi gidiyoruz yani. Şimdi ben 40, Canan 36 yaşında. Artık zamanımız geldi geçiyor. Çünkü Canan’ın çocuk doğurabilmek için son zamanları. Umarım bu yaz bir çocuk için sürpriz yaparız. Gerçi şu zamana kadar magazinciler bizi üç dört sefer evlendirip boşandırdı. Oysa ben şimdiye kadar hiç evlenmedim. Ne yapayım yazıyorlar.
Bergüzar çok komik biri
NURETTİN SOYDAN: Binbir Gece’de reyting rekorları kırdığınız dizinin üç oyuncusundan biri olan Bergüzar Korel’e Yalçın Küçük ve yapımcı Armağan Çağlayan çok ağır eleştirilerde bulundular. Begüzar Korel’i yakından tanıyan birisiniz. Bu eleştiriler haksız mı?
TARDU FLORDUN: Bergüzar Korel dışarıdan biraz soğuk görünen bir kız. Belli bir kitlesi olduğu gerçek. Bu nedenle bazıları da çok negatif puanı hemen yapıştırıyorlar. Bergüzar benim ‘Binbir Gece’de en çok eğlendiğim insanlardan biriydi. Aslında komik bir kızdır. Ben Bergüzar’a ‘Sen dramları falan artık bırak, Sen komedi oynamalısın, bir komedi sit-com yap” derdim. Kızın yapabileceği bir şey yok. Çünkü ona komedi teklifi gelmiyor. Fiziğinden dolayı benzer roller geliyor. Kıza bu konuda teklif gelmeyince yapabileceği bir şey yok. Armağan Çağlayan’ın eleştirilerini okuduğumda üzüldüm. Çünkü bahsettiği gibi bir kız değil. Bahsettiği gibi bir oyuncu da değil. Belki dünyanın en yetenekli kadını değildir. Ama Bergüzar bir işe giriştiği zaman disiplini ile ve role hazırlanışı ile örnek oyuncular arasındadır. Elinden geleni yapar. En azından buna saygı duyarak öyle bir cümle kurmamak lazım. Zaten zannediyorum Kenan İmirzalioğlu ve Halit Ergenç gereken cevabını vermişler.
UĞUR GÜNERİ: Armağan Çağlayan ne kadar yapımcı ise Bergüzar ondan daha iyi bir oyuncudur kardeşim. Neyi var backgroundunda!
TARDU FLORDUN: Armağan Çağlayan bir prodüktör ise Bergüzar’a böyle bir laf atmasına gerçekten gerek yok. Bergüzar sete geç gelen, disiplinsiz davranan yönetmenin kendinden yaşça büyük oyunculara bir kız olur da o zaman bizde bir şeyler söyleriz eski partnerleri ağabeyleri olarak. Bergüzar öyle bir kız değildir. Dolayısıyla böyle bir oyuncu için talihsiz ve gereksiz bir açıklama ve yorum yapılmış.