TARİHE GEÇECEK KAHRAMANLARIN OLMADIĞI BİR DÖNEMİ YAŞIYORUZ
68 kuşağını konu alan ve ilk filmi bu yıllarda çekilen ünlü Herbie konseptli araba ile poz veren güzel şarkıcı NAZLI yine o dönem ait birbirinden ilginç açıklamalarda bulundu.
-Hayata ne taraftan bakıyorsunuz? Yani kimi sokağın karanlık tarafındadır, kimi aydınlık. Siz neredesiniz?
Hayatımın genelinde tercihim ve çabam hep aydınlık tarafta durmaktan, umutlarımdan, hayallerimden, amaçlarımdan her ne olursa olsun vazgeçmemekten yana.. Yaşadığım olumsuzlukların, karşıma çıkan engellerin beni yıldırmamasını ancak kendimi olumlu düşünmeye programlayarak sağlayabiliyorum. Ama çok değişken ve duygusal bir yapım var. Dolayısıyla bazen kendimi bir anda karanlıkların ortasında bulabiliyorum. Zaten karanlıklardan nasibimi almadan aydınlığın kıymetini bilemem, bu herkes için geçerli. Kolumda Latince “Zorlu yollardan yıldızlara doğru” yazan bir dövmem var, bu dövme hayata bakışımı ve karşıma ne zorluk çıkarsa çıksın hedefime ulaşacağıma olan inancımı çok güzel özetliyor.
-68 kuşağı ve sonrası özgürlükler için önemli bir dönemdi. Müzik, tiyatro, resim, fotoğraf sanatın tüm dallarındaki özgürlük, hayatlara da yansıdı. Elbette pek çoğumuz o dönemi sonradan tanıdı. Peki şimdi o döneme baktığınızda neler görüyorsunuz?
68 kuşağı dünyadaki emperyalist düzene karşı çıkan, inançları, ideolojileri uğruna tüm benliğini ortaya koyan cesur “barış savaşçıları”nın dönemiydi. Onlar “dünyayı değiştirme ve barış içinde yaşama” hayalini gerçekleştirmenin peşinde koştular. Dünyanın şu anki durumundan dönüp de o günlere bakınca, 68 kuşağının baş kaldırısına hak vermemek elde değil. Keşke yaşadıkları dönemdeki etkileri “unutulmaz” olmakla kalmasa ve bugünlere kadar gelebilseydi.
-Şimdiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Siyaset programı editörlüğü yaptığım 5 sene boyunca dünyada ve ülkemizde yaşananlardan o kadar etkilendim ve üzüldüm ki, bu aralar yakından takip etmektense kaçmayı, duymamayı seçtiğim bir dönemdeyim. Çünkü insan dikkatini “Nereye gidiyoruz” konusuna verdiğinde derin bir umutsuzluğa kapılıyor. Sadece şunu diyebilirim ki, 68 kuşağındaki gibi cesur ve özel insanlar, inancı benimsenecek önderler artık yok. Biz tarihe geçecek kahramanların olmadığı bir dönemi yaşıyoruz.
-Eskiden "savaşma seviş" vardı. Şimdi sevişsen de savaş var.
Işte tam da bu sebepten benim kaçışım, söz ettiğiniz Hippie felsefesini artık takan yok! Dünya tarihten ders almak yerine gün geçtikçe daha da kötü olaylara sahne oluyor. Sanki insanlar iyice zıvanadan çıkmış, okuduğumuz, şahit olduğumuz haberlerde giderek canileşen ve vahşileşen bir insanlığa şahit oluyoruz. Yaşadığımız şehirde gerçekleşen akıl almaz olayları bile film gibi dışarıdan izliyoruz, halbuki gelinen bu noktada hepimiz Allah’a emanet yaşamaktayız. Beş dakika sonra bulunduğumuz yerde bir bomba patlamayacağının garantisini kim verebilir? Bu endişelerle yaşamaya mahkum olmak bile yeterince korkunçken bir de insanlardaki “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, benim işim görülsün de gerisi umrumda değil” bencilliği beni çileden çıkarıyor.
-Dünya kendi çıkmazında gibi. Ne düşünüyorsunuz?
Samimi olarak söyleyeyim, bir şey düşünmek istemiyorum. Çünkü düşünmek hiç bir şeyi düzeltmiyor ve düzeltmeyecek de.. Kötümser konuşmak istemem ama ülkemin ve dünyanın geleceği adına pek de umutlu olamıyorum. Iyiye doğru giden hiç bir şey yok gibi..
-Peki ya müzik bu noktada nerede duruyor? Ona daha çok ihtiyacımız yok mu? Ne dersiniz?
Müziğe her daim çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. En mutlu ve huzurlu dönemlerde de, en depresif ve çıkmazda olduğumuz anlarda da müziksiz bir dünya düşünülemez. Ruhlarımızın aynası müzik, kendimizi bulma, anlatma şeklimiz, dünya batsa da çıksa da müzik hep en vazgeçilmezlerin başında gelecektir.
-46 çekiminiz epey farklı oldu. Nasıl bir tecrübeydi sizin için?
Fotoğraf çekimleri işimin önemli bir parçası olmakla birlikte; klip, televizyon, sahne çalışmalarında ne kadar rahatsam fotoğraf çekimlerinde bir o kadar kasılır ve zorlanırım genelde. Içimde sakladığım bütün utangaçlığım ve çekingenliğim fotoğraf makinesinin karşısında dışarı atıyor kendini! Ama Mehmet Turgut o kadar rahat ve çalışması keyifli bir sanatçı ki, çekim nasıl başladı, ben ne ara onlarca poz verdim, nasıl bu kadar rahat oldum, nasıl bitti anlamadım bile! Yani bu çekim benim için bir milat oldu. Ona ve tüm ekibine teşekkür ediyorum, ilk kez bir fotoğraf çekimi hiç bitmesin istedim. Herbie’yle de iyi bir ikili olduk, umarım herkes beğenir.