UĞUR IŞILAK, YURT DIŞINDAKİ BİR TÜRK OKULUNA ÖĞRETMEN OLACAK!
25 yıldır müzik sektörünün içinde bulunan Uğur Işılak, ?Sizin gibi değilim? albümüyle karşımızda. Son albümünde yine kendine has tarzını ve üslubunu koruyan sanatçının en büyük ideallerinden biri yurt dışındaki bir Türk üniversitesinde öğrenciler yetiştirmek.
Uğur Işılak, yeni albümü 'Sizin Gibi Değilim' ile hayranlarına hoş bir yaz sürprizi yaptı. Yaklaşık 25 yıldır müzik sektörünün içinde bulunan Işılak, birçok sanatçının aksine tarzını, daha doğrusu imajını hep korudu. Elinde sazı, takım elbisesi, haşin bakışı ve kendine has konuşma üslubuyla hep karşımızda oldu.
Çocukluğundan beri Necip Fazıl ve Cemil Meriç hayranı olan Işılak, bir ara bir siyasi parti ile anılsa da artık 'partizanca' tavırları bir yana bırakmış. Fatih Üniversitesi edebiyat bölümünde okuyan Işılak'ın en büyük ideali okulunu bitirdikten sonra, yurtdışındaki bir Türk üniversitesinde ders vermek var. Zaman zaman film yapımcılarının da ilgisini çeken sanatçı, sinemaya biraz soğuk; ama kendisini ifade edilebileceği bir film teklifine sıcak bakıyor. Uğur Işılak ile yeni albümünü ve hedeflerini konuştuk.
-'Sizin gibi değilim' derken kimlere gönderme yapıyorsunuz?
'Sizin gibi değilim', ilk anda antipatik gelebiliyor insanlara. Bu adam kendisini ayrıcalıklı mı görüyor da bizim gibi olmadığını ifade ediyor şeklinde düşünülebilir. Burada kastedilen, kesinlikle halk değil. Bu şarkıda halkı yönlendirmeye çalışan, halkın yüreğine kota koyan, daha çok faşizan bir üslupla halkı kendi rengine boyama gayretinde olan kişiler kastediliyor.
-O zaman burada yöneticilere gönderme yapılıyor denilebilir mi?
Yöneticiler değil de, yönlendiriciler denilebilir. Ben, yönlendirilmeyi çok seven bir insan değilim. Özgürlüğe, hürriyete sadece kavramlarla değil hayatta da inanan bir insanım. Dayatmanın hiçbir surette hoş olmadığını düşünüyorum. Direktiflerle kimse bir şey halledemedi bugüne kadar; ama telkin yoluyla çok şeyler değişebilir. Sevgi, direktifle olmaz, telkinle olur. Gönül bağı telkinle olur, tebliğle bile olmaz. Onun için sanat adamının zaten en önemli silahlarından birisi telkindir.
-Bu albüm, ruh halinizin dışa yansıması mı yoksa...
Ben zaten bu yola çıktığımda kendimi susan canların konuşan dili olarak sundum. Sanat adamı da zaten bu misyonu üstlenen adamdır. Yunus Emre, 8-9 asır evvel konuşmuştur ve hâlâ konuşuyor ve dinleniyor. Sanat sadece hoplatmak, zıplatmak, sırıtmak, kırıtmaktan ibaret olarak algılanmamalı. İnsanları eğlendirmek de bir sanat kabul edilebilir; ama sanatın sadece bunlardan ibaret olmadığını kesinlikle kabul etmek lazım.
-Çoğu müzisyenin aksine kendinize has bir duruşunuz var, bu tarzınız piyasada nasıl karşılanıyor?
Ben, farklı olayım diye hiçbir çabanın içine girmedim. Aman diğerlerinden farklı bir tarza bürüneyim de dikkat çekeyim diye bir hesabım olmadı. Ben bir gönül adamıyım, bu hal bana yakışmaz. Ama dışarıdaki insan sizin tarzınızı tavrınızı farklı görebilir. Bunu müspet ve menfi değerlendirenler var. Tavrınız, tarzınız ve mizacınızla ilgili eleştirileri fazla dikkate almamak lazım. Çünkü eleştiri yapanın ehil olması lazım. Aksi halde eleştiriler sizi yoldan çıkarabilir. Kaşımı gözümü estetik yaptırmadım, hepsi orijinal. Estetik yaptırayım da şöyle görüneyim demedim.
-Almanya'da büyüyen çoğu müzisyen ya rap ya da popüler müzik yaptı. Siz milli ve manevi duyguları ön plana çıkaran müzikler yapıyorsunuz...
Bu, doğuştan gelen bir ruhtur. Ailemin bir tarafı sağcı, bir tarafı tamamen solcuydu. Hatta komünist diyeceğimiz insanlar da, ülkücü-milliyetçi denilen insanlar da vardı çevremde. İki kutbun arasında yetiştim. Dayılarımın etkisiyle milli ve manevi düşünen insanların yanında olmayı tercih ettim. Tarihe ve edebiyata ilgi ve merakımız da o dönem başladı.
-Son yıllarda müzikle yetinmeyip sinema ve dizi piyasasına giren birçok şarkıcı var, size de oyunculuk teklifi geliyor mu?
Şu ana kadar 4-5 tane sinema teklifi, 8-9 da dizi teklifi geldi. Ama ben dizi adamı değilim. Bir defa haftanın belirli günlerini sette geçirmeniz lazım. O işte pişmiş olmanız ve tecrübenizin olması lazım. Maddi olarak kazancınız büyük belki, bir diziden bölüm başına 30 milyar kazanırsınız, cezbedici ve önemli tarafı budur. Ama bunlar kalıcı şeyler değil. Bu işte esas olan, para kazanmak değil, vicdanen rahat olmanız.
-Sizi aslında hep Kenan İmirzalıoğlu'nun Miroğlu karakterine benzetiyorlar.
Dizi, benim sıcak baktığım bir şey değil. Ama bir tane filmim olsun istiyorum, arşivime koymak için. Dizilerdeki kahraman olmaktansa gerçek hayatta kahraman olmayı tercih ederim. Filmin kahramanı filmden sonra biter, ama hakiki hayattaki kahramanlık bitmez. Ben o yolda devam ediyorum.
Hiçbir partiyle alâkam kalmadı
"Avrupa'da ilk kez 14 yaşımda milliyetçi kesimin programlarına çıktım. 7-8 yıla yakın oralarda yoğrulmuşluğum var. Sonraları işi biraz daha evrensel boyutta düşünmeye başladım. Belirli bir kesimin ismi olmaktansa milli ve manevi konularda hassasiyeti olan herkesle birlikte hareket etmenin doğru olduğunu düşündüm, parti ve partizan anlayışın uzağında hareket etmeye başladım. 23-24 yaşlarından beri de böyleyim. Benim hiçbir partiyle, dernekle, teşkilatla alâkam kalmadı. Ben fikir değiştirdim, döndüm meselesi değil bu. Mesele, hadiselere daha geniş çaplı bakmak ve düşünmek meselesi.