YAŞAMDAN DAKİKALAR?DA, KABADAYI FİLMİNE AĞIR ELEŞTİRİLER?
Sunay Akın?ın Nebil Özgentürk için yazdığı özel metinle hazırlanan film ile Nebil Özgentürk?ün doğum günü kutlaması yapıldı. Hıncal Uluç, Sinan Çetin, Sunay Akın ve Nebil Özgentürk?ün katıldığı programda ?Kabadayı? filmine ağır eleştiriler geldi.
TV8'de yayınlanan "Yaşamdan Dakikalar" programında Türk filmleri ele alındı... Programın yorumcuları şunları söyledi:
Sinan Çetin: Hıncal ağabeyin söylediklerine büyük ölçüde katılıyorum. Bir yerde haksızlık yapıyor Yavuz Turgul'a. Yavuz Turgul'u anlamadığını düşünüyorum. Yavuz Turgul O dört tane eşkıya kılıklı adamı kabadayı kılıklı adamı gitsinler, Hıncal ağabeyinin kafasında yazdığı film gibi, gitsinler intikam alsınlar diye koymamış. O kafasında bir film yazıyor. Adamcağızın fikri şu, bu dört tane kabadayı adam bir sürmeli, homoseksüel kadar cesur çıkmadı. Günümüz değerleri tahrip ediyor. Bu kabadayılar bile günümüzün değerler erezyonunda yok olup gitmiştir sayın seyirciler demek istiyor. Onun için koymuş o karakterleri. Yani onların dördü birden birleşip de, gidip de Kenan'ı dövsünler diye konmamış. Onun anlattığı film daha enteresan olabilirdi yalnız, yani Hıncal ağabey yazsaymış böyle yazarmış ama Yavuz'un dünyasına karışmaya hakkımız yok. Bence filmin.
Ben hayatı ikiye ayırıyorum ,insanları da ikiye ayırıyorum. Şimdiyi sevenler, geçmişi sevenler. Devrimciler şimdicidir, hayattan yana olanlar şimdicidir. Bütün omurgasıyla şu anı yaşarlar. Bütün iliklerine kadar şimdiyi savunurlar. Gericiler de eskiyi savunurlar, eskiden daha iyiydi teranesinden benim artık burama gelmiş durumda. Hiçbir şey eskiden daha iyi değildi. Hayata inanıyorsak, her şey daha iyi şimdi ve daha da iyi olacak.
Nostalji gericiliktir. Başka, süslü bir ismidir gericiliğin.gericiliktir savundukları. Yavuz Turgul'un da gericiliği savunmasında bir mahsur yok. Eskiden şunlar şunlar daha iyiydi fikri üzerine insan 11 tane farklı film yapılabilir. Bu onun en doğal hakkı, ki alıcı bulmuşsa ki Ali Saydam'ın dediği gibi iyi takım değiştirilmez. Bu yapmış satmış, yapmış satmış, bu aslında kapitalizme de uygun, Türkiye'de de madem böyle bir alıcı var.eskiden öğretmenler daha iyi diyorsun,eski öğretmen yeni hayat dayanamadı çatıştı. Eski kabadayılar daha iyiydi, işte eski kabadayı yeni kabadayı çatıştı. Eski menajer yeni hayat çatıştı. Bu çatışmayı çok iyi kuran bir yazar Yavuz Turgul. Bence kötü fikirleri olan ama çok iyi senaryo yazan bir insan. Dünya görüşümüz ayrı ama takdir etmek zorundayız iyi bir senarist. Ama senaristlik?senarist bir filmin sahibi midir? Değildir, bir filmin sahibi yönetmendir. Bal arı tarafından yapılır, biz gidip de peteği yemeyiz. Biz balı yeriz, senarist peteği yapar arı da içini doldurur. Yönetmen arıdır, yönetmen orda seyrettiğimiz her şeyi orda bize canlandıran adamdır. O yüzden bu film bir Yavuz Turgul filmi değil, bir Ömer Vargı filmidir.
Bir senaryocu benim satırımı değiştiremezsin dediği andan itibaren o filmin iyi olması mümkün değildir. Çünkü bu hayata inanmamak, sete inanmamak, o ana, o andaki yaratıcılara, o aktöre, o yönetmene, o anda tesadüfen ordan geçmekte olan kuşa inanmamak demektir. Sen oraya inanmayınca senin senaryon 150 dk'ya da bağlanır, 300 dk'ya da bağlanır. Yönetmene güveneceksin. Bizim Yavuz Turgul'la aramızda ilginç bir arkadaşlık vardır. Birbirimizden hoşlanmayız. Benim ondan hoşlanmama nedenim şudur. Çiçek Abbas diye bir senaryo yazıyordu bana, ilk senaryolarından bir tanesiydi. Ve ben de onun otuz üç sayfasını yırtmıştım. Sette de asistanlarım koşa koşa gitmişler Ertem ağabeydi o zaman. Ben bir geldim, herkesin suratı beş karış, herkes böyle yere bakıyor. Sen ne yaptın dedi Ertem ağabey, ne yaptım dedim. Hiç de üzerime konduramıyorum. Ne yapmış olabilirim? Sen dedi Yavuz'un senaryosunu yırtmışsın. Yırttım dedim, ben yönetmenim, ben böyle öğrendim, yönetmen dediğin yırtar. Bu Yavuz'un senaryosu yırtamazsın dedi. Tamam dedim ben öyle öğrendim, ben yırtarım. Zaten film yok, 39 film negatif var, zaten 90 dk.filmi nasıl anlatacağım. Yazmış da yazmış, ben nasıl anlatacağım karakterleri tanıtmış. O zamanlar karakterleri tanıtma diye modası geçmiş bir şey vardı. Bence hala o modası geçmişlik de devam ediyor. Karakter tanıtmaya çalışıyor, filmin ilk 30 dakikasını çöpe atsanız hiçbir şey olmaz. Eşkiya filminin ilk 30 dakikası karakter tanıtımı,film başlamıyor. Eşkıya ve kabadayı zaten aynı filmler, hep aynı dünyayı anlatan, aynı fikirleri olan ama seyirci bunları yediği sürece de devam etmesi gereken bir yapı. Şimdi ben eleştirildim o zaman çok fena,Yavuz Turgul büyük bir düşmanlık besledi bana, Ertem ağabey biz bir çete içindeydik, ben her zaman ki gibi çetelerden kovulmaya alışık biri olarak oradan da kovuldum. Genel olarak yatacak bir yeri olmayan bir insan da olduğum için hiçbir yerde bir sahibim, bir arkadaş grubum falan da olmadı. Hayatımın sonuna kadar da olmadı. Zaten Yeşilçam'da bir grup içerisinde de olmadım. Bundan da şikayetçi değilim. Fakat o film gitti en iyi senaryo ödülünü aldı. Yavuz Turgul'un otuz üç sayfasını yırttığım film,ki zaten o da küstüğü için haklı olarak bana finalini falan da yazmadı ama film en iyi senaryo ödülünü aldı. Çiçek Abbas. Ki bence de Yavuz hak etmişti o ödülü, niçin hak etmişti ben onun otuz üç sayfasını yırttığım için ve kafama göre çektiğim için. Yönetmen vizyonunu red ederek, arıyı red ederek balı yiyebilir misiniz ya. Balı arı yapar, yönetmen oraya kan veriyor, onu oynatıyor ve dediği çok doğru Hıncal ağabeyin. Yönetmen korkmuş ki ben Ömer'i arayıp tebrik ettim, çok beğendim finali falan da çok güzel çekmiş, yani yönetmen o kadar çok altında kalmış ki bu büyük aktörler oynuyor büyük senaristler yazıyor, ben bunu düzgün çekiyim diye. Halbuki biraz daha serbest ve kendine güvenli davransa gerçekten bence mükemmel bir filmin peşindeymişiz yani, ucundan kaçırmışız. Ama bu konuyu daha fazla uzatmayalım,çünkü sonuçta burada olmayan bir insan hakkında konuşuyoruz ve de buda çok hoş değil. Ama bütün bunlar da gerçek. Yani kelimesini değiştirmemek, bu bir kibirdir,çünkü yaratıcı?senaryo bir petektir, bal değildir. Ben senaryomu yazarım, yönetmen de istediği gibi çeker. Yönetmen Charlie Kaufman olsun dünyanın bütün senaristleri yönetmenlerine filmleri böyle teslim ederler ve bu çok normal bir şeydir.
Hıncal Uluç: Biz Türkiye'de kafamızda olumlu ya da olumsuz bir takım efsaneler yaratıyoruz. Bir takım peşin hükümler yaratıyoruz. Ve yargılarımızı buna bağlı olarak yapıyoruz gibi geliyor. Mahsun Kırmızıgül Doğulu bir arabesk türkücüsüdür, kırodur. Onun yaptığı film kötüdür. Oysa Yavuz Turgul sinemayı çok iyi bilen,müthiş işler yapan müthiş bir entelektüeldir onun yaptığı her şey muhteşemdir. Mahsun'un filmi Yavuz'un filmine benim ölçülerimde halk değimiyle on kafa çakar. Hayatta gördüğüm en kötü Yavuz Turgul filmlerinden bir tanesi. Yavuz Turgul olmasaydı Kabadayı çok daha iyi olabilirdi.
Bir film fazla yazılmışsa çok gevezeyse bunun suçlusu kimdir. Bir senaryoyu yazan iki o senaryoyu aynen çeken yönetmen. Şener Şen'in röportajını okuyorum. Yavuz Turgul öyle bir senaristir ki,hiçbir yönetmen onun bir kelimesine dokunamaz. Gerçek böyleyken Atilla Dorsay çok geveze olmasından dolayı yönetmen Ömer Vargı'yı eleştiriyor. Yavuz Turgul'u değil. Yavuz efsane.
O muhteşem dostlar bir anda Şener'i terk etmekle kalmıyor,saklandığı yeri Kenan'a ihbar ediyorlar. Dostluğa bakar mısın? Ve hepsi ortadan çekiliyorlar,hiçbir fonksiyonları kalmıyor. O zaman ben bunları niye seyredim yarım saat. Neden bu adamları gösterdi hepsinden bir tip yarattı. Yok etmek için mi? Benim seyircimin vakti bu kadar ucuz mu?bana bir şey gösteriyorsan bir manası olmalı. Bu film ihaneti yüceltmek için kurulmuştur. Tamam. Öyle bir amacı yok filmin.Film insanı yüceltmek için kurulmuştur. Nasıl uzun uzun gördüğü şeyleri anlatıyor. 147 dakika. Sonradan öğrendim ki, Ömer Vargı her şeye rağmen filmin yarım saatini kesmiş.
Çok iyi oyuncular var. Ama Aslı Tandoğan hariç. Bu tecrübeli oyuncuların içinde fevkalade acemi,deneyimsiz,şaşkın. İlk defa bir oyuncunun film içinde bu kadar sırıttığını gördüm. Hiçbir sahnede oturmuyor yerine. Ama geri kalanlar başta Kenan İmirzalıoğlu, Türk sineması yeni bir karakter kazandı. Başka filmini seyretmedim, hiçbir dizide seyretmedim. Bütün sahnelerine bayıldım,özellikle finalde müthiş. O final sahnesi için hem Yavuz Turgul'u hem Ömer Vargı'yı kutluyorum. 30 saniyede bir adamın karakteri bu kadar güzel anlatılır. Kenan İmirzalıoğlu'nun ne olduğunu anlıyorsun. Yavuz bu filmi düşündükten sonra iyi bir senarist,iddiasız bir senarist bunu yazsaydı bu oyuncularla çok güzel bir film yapılırdı. Eşkiya ve Mutluluk'u geçebilirdi. Ömer Yavuz'a laf geçirememiş, Yavuz ne demek istedğine karar verememiş,gevezelikten vazgeçememiş ortaya kaçırılmış bir fırsat çıkmış.
HINCAL ULUÇ'UN NELER SÖYLEDİ?
H.U: Geçen hafta konuşmamamız daha iyi oldu. Yeni yazılar okudum. Haklı düşündüğüme karar verdim. Biz Türkiye'de kafamızda olumlu ya da olumsuz bir takım efsaneler yaratıyoruz. Bir takım peşin hükümler yaratıyoruz. Ve yargılarımızı buna bağlı olarak yapıyoruz gibi geliyor. Mahsun Kırmızıgül Doğulu bir arabesk türkücüsüdür, kıradur. Onun yaptığı film kötüdür. Oysa Yavuz Turgul sinemayı çok iyi bilen,müthiş işler yapan müthiş bir entelektüeldir onun yaptığı her şey muhteşemdir. Mahsun'un filmi Yavuz'un filmine benim ölçülerimde halk değimiyle on kafa çakar. Hayatta gördüğüm en kötü Yavuz Turgul filmlerinden bir tanesi. Yavuz Turgul olmasaydı Kabadayı çok daha iyi olabilirdi. Filmin bir tane sorumlusu var Yavuz. Atilla Dorsay benim bu ülkede görüşlerin önem verdiğim sinema yazarlarından bir tanesidir. Çünkü Atilla Dorsay'da ben eleştirmenim,sıradan insanlardan farklı düşünmek zorundayım ilkelliğinde yazmaz yazılarını bir gazeteci bir insan gibi izler,düşünür onun için de çok saygı duyarım yazılarına ben. Atilla Dorsay filmi eleştirirken diyor ki,çok geveze. Bir film fazla yazılmışsa çok gevezeyse bunun suçlusu kimdir. Bir senaryoyu yazan iki o senaryoyu aynen çeken yönetmen. Şener Şen'in röportajını okuyorum. Yavuz Turgul öyle bir senaristir ki,hiçbir yönetmen onun bir kelimesine dokunamaz. Gerçek böyleyken Atilla Dorsay çok geveze olmasından dolayı yönetmen Ömer Vargı'yı eleştiriyor. Yavuz Turgul'u değil. Yavuz efsane. Filmi izledim film arasında Tolga Örnek geldi. "Hıncal abi niçin bizim yönetmenlerimiz gösterdikleri şeylere inanmıyorlar.biz bunu gösteriyoruz ama bu seyirci bunu anlamaz onun için bunu laflan anlatalım diye gösterdikleri şeyi maç spikeri gibi filmdekilerden biri anlatıyor. Buna gerek var mı?"dedi. beş dakika sonra Şener Şen yıllar sonra baba olduğunu öğrenmiş,sevgilisi bırakmış gitmiş. Yıllar sonra ölüm döşeğinde bir oğlumuz var diyor. Oğlan da hayat boyu kendisini sahiplenmeyen babasını tersliyor. Kendisini büyüten Rasim Öztekin'i benimsemiş,eşcinsel bir karakteri canlandırıyor. Şimdi bir sahnede bunlar birlikteler, İsmail uyuyor kenarda Şener geliyor üstünü örtüyor. Bu sahne bu haliyle yeterli değil mi,ne anlatmak istediğini anlatmıyor mu? Yavuz'a göre yetmiyor tekrar Rasim geliyor "işte baba şefkati" diyor. Şimdi Şener Şen kendi yaşındaki arkadaşlarıyla hali sahada futbol oynuyorlar. Kan ter içinde,birilerine söverek tam böyle mahalle futbolu,oradan çıkıyorlar meyhaneye gidip kafayı çekiyorlar. Uzun sahnelerin sonunda anlıyorsun ki bunlar 20 yıllık arkadaşlar. Zamanında İstanbul'u haraca kesen bir Robin Hood çetesidir. O yer altı dünyasının bir pis işleri vardır. Eroin, kadın gibi, bir de temiz işleri vardır zenginden alıp fakire veren. Sonra bunlar paraya kavuşunca karanlık dünyadan aydınlık dünyaya geçmişler hepsi yasal güzel bir işe sahip olmuş. Fakat senelerce birbirlerinden ayrılmıyorlar. Eski günleri,dostlukları,sevgileri sarsılmaz bir şekilde devam ediyor. Birer birer de tanıtılıyor. Yarım saat izliyoruz. Diyorsun ki bir şey olacak bunlar bir araya geldi. O sırada olay çıkıyor. Oğlan bir yerde dj Samim Barın'da dj,orda ona yardım eden bir kız var. Sevgilisi aynı zamanda. Fakat bu kızın peşinde olan biri daha var, Kenan İmirzalıoğlu. Kenan kız için her şeyi yapmayı göze almış,yeni genç bir çete kanlı bir çete. En ufak bir sebeple adam öldürebiliyor. Ve oğlanın peşinde. Kafanda kuruyorsun hemen. Diğer tarafta da 20 yıllık bir çete var. Bu iki çete filmin finalinde karşı karşıya geliyorlar. Şener oğlanı kurtarmak için işe müdahale edince. Bu filme dostluk ve sevgi filmi deniliyor. Eğer dostluk ve sevgi bu şekilde anlatılıyorsa ben dostluk ve sevgiyi bilmiyorum. Kenan İmirzalıoğlu'nun genç çetesi Şener Şen'in ayrılmaz çetesini tehdit ediyor. O muhteşem dostlar bir anda Şener'i terk etmekle kalmıyor,saklandığı yeri Kenan'a ihbar ediyorlar. Dostluğa bakar mısın? Ve hepsi ortadan çekiliyorlar,hiçbir fonksiyonları kalmıyor. O zaman ben bunları niye seyredim yarım saat. Neden bu adamları gösterdi hepsinden bir tip yarattı. Yok etmek için mi? Benim seyircimin vakti bu kadar ucuz mu?bana bir şey gösteriyorsan bir manası olmalı. Bu film ihaneti yüceltmek için kurulmuştur. Tamam. Öyle bir amacı yok filmin.Film insanı yüceltmek için kurulmuştur. Nasıl uzun uzun gördüğü şeyleri anlatıyor. 147 dakika. Sonradan öğrendim ki, Ömer Vargı her şeye rağmen filmin yarın saatini kesmiş. Şimdi filmde İsmail'in çalıştığı barın sahibi Samim Baki de tehdit altında. Ölümü pahasına Kenan'ın tehditlerine karşı koyuyor. Eşcinsel Rasim Öztekin ölümü pahasına Kenan'ın tehditlerine pabuç bırakmıyor. O muhteşem çete bir anda Şener'i terk ediyor. Şimdi bunu nasıl kafanda dengeleyebilirsin. Çok iyi oyuncular var. Ama Aslı Tandoğan hariç. Bu tecrübeli oyuncuların içinde fevkalade acemi,deneyimsiz,şaşkın. İlk defa bir oyuncunun film içinde bu kadar sırıttığını gördüm. Hiçbir sahnede oturmuyor yerine. Ama geri kalanlar başta Kenan İmirzalıoğlu, Türk sineması yeni bir karakter kazandı. Başka filmini seyretmedim, hiçbir dizide seyretmedim. Bütün sahnelerine bayıldım,özellikle finalde müthiş. O final sahnesi için hem Yavuz Turgul'u hem Ömer Vargı'yı kutluyorum. 30 saniyede bir adamın karakteri bu kadar güzel anlatılır. Kenan İmirzalıoğlu'nun ne olduğunu anlıyorsun. Yavuz bu filmi düşündükten sonra iyi bir senarist,iddiasız bir senarist bunu yazsaydı bu oyuncularla çok güzel bir film yapılırdı. Eşkiya ve Mutluluk'u geçebilirdi. Ömer Yavuz'a laf geçirememiş, Yavuz ne demek istedğine karar verememiş,gevezelikten vazgeçememiş ortaya kaçırılmış bir fırsat çıkmış.
SİNAN ÇETİN: YEŞİLÇAM'DA HİÇ BİR GRUBUN İÇİNDE OLMADIM
Sinan Çetin: Valla ben Hıncal ağabinin söylediklerine büyük ölçüde katılıyorum. Bir yerde haksızlık yapıyor Yavuz Turgul'a. Yavuz Turgul'u anlamadığını düşünüyorum. Yavuz Turgul O dört tane eşkıya kılıklı adamı kabadayı kılıklı adamı gitsinler, Hıncal ağabeyinin kafasında yazdığı film gibi, gitsinler intikam alsınlar diye koymamış. O kafasında bir film yazıyor. Adamcağızın fikri şu, bu dört tane kabadayı adam bir sürmeli, homoseksüel kadar cesur çıkmadı. Günümüz değerleri tahrip ediyor. Bu kabadayılar bile günümüzün değerler erezyonunda yok olup gitmiştir sayın seyirciler demek istiyor. Onun için koymuş o karakterleri. Yani onların dördü birden birleşip de, gidip de Kenan'ı dövsünler diye konmamış. Onun anlattığı film daha enteresan olabilirdi yalnız, yani Hıncal ağabey yazsaymış böyle yazarmış ama Yavuz'un dünyasına karışmaya hakkımız yok. Bence filmin.
Hıncal Uluç: Başka bir şey söylüyorum. Bir filmi baştan kurmaya başlıyorsun
Sinan Çetin: Ya o zaman doğru kurmuş, kendi dünyası içinde doğru kurmuş. Kendi cümlesi doğru adamın, yani o diyor ki, zaten bence Yavuz Turgul hayatı boyunca aynı cümleyi kurdu. Eskiden dünya daha güzeldi, insanlar eskiden daha kahramandı. Şimdi günümüz berbat bir dünya, eski yönetmenlerimiz daha iyiydi, eski menajerler daha iyiydi, eski eşyalar daha iyiydi, eski öğretmenler daha iyiydi,eski kabadayılar daha iyiydi. Günümüzdeki kabadayılar, öğretmenler falan beş kuruş etmez.
Hıncal Uluç: Eskinin kabadayılarından Şener Şen, şeytanın yine kol gezdiği, 10 kişiyle 20 kişiyle kol gezdiği, yine tek başına yürüyecek kadar kabadayılığını sürdürürken Rasim gibi bir eşcinsel ya da Samim Bağci gibi bir eşcinsel bir bar sahibi tek başlarına o eşkiyaya kafa tutacak kadar hala eskiyken, bu esas eskinin kabadayıları niye dördü birden beşi birden?
Sinan Çetin: Söylüyorum ya işte günümüzde?Yavuz Turgul
Günümüz her şeyi yozlaştırmıyor yani. Şimdi ben eşimle şöyle bir mesaj yaptım bayramda. Telefonda bir senle konuştum, bir de onunla mesajlaştım. "Tanrı nerdedir?" diye bir kitap okuyor Rebecca. Bana da sormuş Tanrı nerdedir, Allah nerdedir diye yani, ben de ona cevap yazdım Tanrı şimdide. Yani tanrı her yerde Allah her yerde diyoruz ya biz şimdi şurda şu an Tanrı burada. Ben hayatı ikiye ayırıyorum ,insanları da ikiye ayırıyorum. Şimdiyi sevenler, geçmişi sevenler. Devrimciler şimdicidir, hayattan yana olanlar şimdicidir. Bütün omurgasıyla şu anı yaşarlar. Bütün iliklerine kadar şimdiyi savunurlar. Gericiler de eskiyi savunurlar, eskiden daha iyiydi teranesinden benim artık burama gelmiş durumda. Hiçbir şey eskiden daha iyi değildi. Hayata inanıyorsak, her şey daha iyi şimdi ve daha da iyi olacak.
Nostalji gericiliktir. Başka, süslü bir ismidir gericiliğin.gericiliktir savundukları. Yavuz Turgul'un da gericiliği savunmasında bir mahsur yok. Eskiden şunlar şunlar daha iyiydi fikri üzerine insan 11 tane farklı film yapılabilir. Bu onun en doğal hakkı, ki alıcı bulmuşsa ki Ali Saydam'ın dediği gibi iyi takım değiştirilmez. Bu yapmış satmış, yapmış satmış, bu aslında kapitalizme de uygun, Türkiye'de de madem böyle bir alıcı var.eskiden öğretmenler daha iyi diyorsun,eski öğretmen yeni hayat dayanamadı çatıştı. Eski kabadayılar daha iyiydi, işte eski kabadayı yeni kabadayı çatıştı. Eski menajer yeni hayat çatıştı. Bu çatışmayı çok iyi kuran bir yazar Yavuz Turgul. Bence kötü fikirleri olan ama çok iyi senaryo yazan bir insan. Dünya görüşümüz ayrı ama takdir etmek zorundayız iyi bir senarist. Ama senaristlik?senarist bir filmin sahibi midir? Değildir, bir filmin sahibi yönetmendir. Bal arı tarafından yapılır, biz gidip de peteği yemeyiz. Biz balı yeriz, senarist peteği yapar arı da içini doldurur. Yönetmen arıdır, yönetmen orda seyrettiğimiz her şeyi orda bize canlandıran adamdır. O yüzden bu film bir Yavuz Turgul filmi değil, bir Ömer Vargı filmidir.
Nebil Özgentürk: Hıncal ağabeye katılıyorum. Gerçekten Yavuz Turgul, Ömer Kavur'a talimat verebilecek durumdadır bu kabadayı projesinde. Bunu söylemem lazım.
Sinan Çetin: Bu büyük hata olur. Bir senaryocu benim satırımı değiştiremezsin dediği andan itibaren o filmin iyi olması mümkün değildir. Çünkü bu hayata inanmamak, sete inanmamak, o ana, o andaki yaratıcılara, o aktöre, o yönetmene, o anda tesadüfen ordan geçmekte olan kuşa inanmamak demektir. Sen oraya inanmayınca senin senaryon 150 dk'ya da bağlanır, 300 dk'ya da bağlanır. Yönetmene güveneceksin. Bizim Yavuz Turgul'la aramızda ilginç bir arkadaşlık vardır. Birbirimizden hoşlanmayız. Benim ondan hoşlanmama nedenim şudur. Çiçek Abbas diye bir senaryo yazıyordu bana, ilk senaryolarından bir tanesiydi. Ve ben de onun otuz üç sayfasını yırtmıştım. Sette de asistanlarım koşa koşa gitmişler Ertem ağabeydi o zaman. Ben bir geldim, herkesin suratı beş karış, herkes böyle yere bakıyor. Sen ne yaptın dedi Ertem ağabey, ne yaptım dedim. Hiç de üzerime konduramıyorum. Ne yapmış olabilirim? Sen dedi Yavuz'un senaryosunu yırtmışsın. Yırttım dedim, ben yönetmenim, ben böyle öğrendim, yönetmen dediğin yırtar. Bu Yavuz'un senaryosu yırtamazsın dedi. Tamam dedim ben öyle öğrendim, ben yırtarım. Zaten film yok, 39 film negatif var, zaten 90 dk.filmi nasıl anlatacağım. Yazmış da yazmış, ben nasıl anlatacağım karakterleri tanıtmış. O zamanlar karakterleri tanıtma diye modası geçmiş bir şey vardı. Bence hala o modası geçmişlik de devam ediyor. Karakter tanıtmaya çalışıyor, filmin ilk 30 dakikasını çöpe atsanız hiçbir şey olmaz. Eşkiya filminin ilk 30 dakikası karakter tanıtımı,film başlamıyor. Eşkıya ve kabadayı zaten aynı filmler, hep aynı dünyayı anlatan, aynı fikirleri olan ama seyirci bunları yediği sürece de devam etmesi gereken bir yapı. Şimdi ben eleştirildim o zaman çok fena,Yavuz Turgul büyük bir düşmanlık besledi bana, Ertem ağabey biz bir çete içindeydik, ben her zaman ki gibi çetelerden kovulmaya alışık biri olarak oradan da kovuldum. Genel olarak yatacak bir yeri olmayan bir insan da olduğum için hiçbir yerde bir sahibim, bir arkadaş grubum falan da olmadı. Hayatımın sonuna kadar da olmadı. Zaten Yeşilçam'da bir grup içerisinde de olmadım. Bundan da şikayetçi değilim. Fakat o film gitti en iyi senaryo ödülünü aldı. Yavuz Turgul'un otuz üç sayfasını yırttığım film,ki zaten o da küstüğü için haklı olarak bana finalini falan da yazmadı ama film en iyi senaryo ödülünü aldı. Çiçek Abbas. Ki bence de Yavuz hak etmişti o ödülü, niçin hak etmişti ben onun otuz üç sayfasını yırttığım için ve kafama göre çektiğim için. Yönetmen vizyonunu red ederek, arıyı red ederek balı yiyebilir misiniz ya. Balı arı yapar, yönetmen oraya kan veriyor, onu oynatıyor ve dediği çok doğru Hıncal ağabeyin. Yönetmen korkmuş ki ben Ömer'i arayıp tebrik ettim, çok beğendim finali falan da çok güzel çekmiş, yani yönetmen o kadar çok altında kalmış ki bu büyük aktörler oynuyor büyük senaristler yazıyor, ben bunu düzgün çekiyim diye. Halbuki biraz daha serbest ve kendine güvenli davransa gerçekten bence mükemmel bir filmin peşindeymişiz yani, ucundan kaçırmışız. Ama bu konuyu daha fazla uzatmayalım,çünkü sonuçta burada olmayan bir insan hakkında konuşuyoruz ve de buda çok hoş değil. Ama bütün bunlar da gerçek. Yani kelimesini değiştirmemek, bu bir kibirdir,çünkü yaratıcı?senaryo bir petektir, bal değildir. Ben senaryomu yazarım, yönetmen de istediği gibi çeker. Yönetmen Charlie Kaufman olsun dünyanın bütün senaristleri yönetmenlerine filmleri böyle teslim ederler ve bu çok normal bir şeydir.