GÖKTEN ELMA DÜŞMÜŞ
Masalları sever, dinler, inanırdım. Yoktu çocukluğumda televizyon. Her gece gelmezdi anlatıcı kadın. Saklardım ayrıntılarda gizli kalmış sözcükleri, kurardım onlar üzerine kendi masallarımı?
Aralarda söylenirdi maniler, temiz yerden toplanmış pekmezli kar dondurmasıyla soğutulurdu; aşkların yüreklerde kalan izleri? Gökten elma düşürürlerdi, onlar nihayet ererlerdi muratlarına; bize de kerevete çıkmak düşerdi en sonunda?
Bu yazdıklarım asırlar öncesi gibi gelmesin. Çok değil, otuz, kırk yıl öncesi? Öğrencilerime anlattığımda günlerce dillerinden düşmemişti. Yüzlerinde ince bir alaycılık... Tarif istiyorlardı benden, pekmez bulunurdu ama, temiz kar nerde?
Şimdi okula gitmeyen çocuklar bile ayrı odalarda; kimi bilgisayar oyunlarında, kimi televizyon başında? Değil geçmişi aktarmak, bugünü paylaşmak bile zor. Yaratmaya değil yok etmeye programlanmış oyunlar, bireyselliği bencilliğe dönüştüren çizgi filmler, kendi gibi bakmayan herkesi tu kaka diye kötüleyen sinema, dizi ve söylemleriyle tüm iletişim araçları emperyalizmin hizmetinde. Küçücük beyinleri kendi çıkarlarına uygun yönlendirmekte?
Atadan oğula yinelenen bir tümce anımsıyorum: " Bu nesil adam olmaz! " İncinmenin uslarda kalan izleriyle, sağlaması yapılmadan nesilden nesile söylenir, ya da kendi adamlıklarını onaylatma çabasıyla? Geçmişin silik yırtık fotoğraflarını zamanı geldikçe belleğimde görüntüler, anlatırım. Yaptığım yanlışlarda, babamın söylediği bu tümceden öylesine bıkmış olmalıyım ki, artık atacağım her adımın, söyleyeceğim her sözün sağlamasını yaparak çocuklarımı yetiştirmeye çalışıyorum. Ama sistemin dayatmalarını ne kadar reddetme şansım ya da şansımız var ki? Çocukların doyumsuzluğu, saygı anlayışlarındaki farklılığı, boş vermişlikleri, her şeye çabucak inanır halleri, üretmekten çok tüketmeye yönelmeleri, aynı dili konuşmama ısrarları ? ne kadar çoğaltabilirim ? atalarımızın söylediği tümceyi anımsatsa da, her nesil, içinde yaşadığı sistemin özelliğini yansıtmıyor mu?
Ejderhanın korku salan kuyruğu üzerimizde dolaşıyor. Tıpkı Demokles' in kılıcı gibi. Uzun soluklu kimliksiz ve kültürsüzlüğü de aşan bir amaçla. Ama her şey değişebilir. Demokles' in kılıcını anlamlı kılan da budur. Canavarın kuyruğu kesilip atılabilir. Onların kâğıttan yapılmış savaş araçlarını, bütün imgelerini, bütün simgelerini üfürüşlerimizle uçuramayacak kadar güçsüzsek, o zaman düş gücünden yoksun, mekanikleşmiş çocuklarımızın davranışlarını hoş görmekten başka çaremiz yok.
Bu karamsar sözlerimin arkasındaki gizli umudu kocaman bir körükle canlandırıyorum ve insanlar var olduğu sürece çaresizliğimde bile kılavuzsuz değilim?